Georgi Gospodinov tarafından kaleme alınan Bahçıvan ve Ölüm, bir oğlun babasına duyduğu sevgi, özlem ve kaybı derin bir içtenlikle anlatıyor. Yazar, babasının hastalığından ölümüne kadar uzanan süreci aktarırken yasın ağır sessizliğini bir el yazması roman olarak ele alıp ona ses veriyor. Bahçıvan baba, her anını bahçesinde mevsim geçişlerinde yaşarken onun ardından bahçesi de anlıyor yetim kaldığını. Gospodinov, babasının “zor zamanlar için acil hikâyeleri”ni romana dâhil ederek hüznün içinde hayatın sıcaklığını barındıran bir denge kuruyor. Bu roman yalnızca kaybı değil, hatırlamanın ve sevmenin inceliklerini de anlatan; sade, şiirsel ve derin bir roman olarak okurda uzun süre yankı bırakıyor.
en.ara.cat
“Bir hikâye, yaşanmış ve kişisel olsa bile, bir kez dilden geçince, kelimelere bürününce artık bize ait olmaktan çıkar, o artık gerçeklik kadar kurmacanın da düzenine aittir.” (s. 7)
“Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe.” (s. 11)
“… geçmişte zaman tek yönlü akmaz.” (s. 12)
“Her şeyin ötesinde, babam her yeri bir bahçeye, her evi de bir yuvaya dönüştürmeyi başarırdı.” (s. 16)
“Ölümden söz ederken aslında neden söz ederiz? Aramızdan ayrılan kişiden mi, yoksa kendimizden mi? Yoksa yokluğun kendisinden mi? O denli yok ki, her boş anı yokluğuyla dolduruyor.” (s. 17)
“Bu ataerkil enlemlerde derler ki, çocuklar ağlıyorsa korkacak bir şey yoktur, ama yetişkinler ağlıyorsa— o zaman vardır. Ya aynı anda hem çocuk hem yetişkinsen ve babanın ölmekte olduğunu daha yeni öğrenmişsen…” (s. 20)
“Kıyamet herkes için aynı anda kopmaz.” (s. 20)
“Korku tek ve aynıdır.” (s. 22)
“Bulutların üzerinde bulut olmaz, bulutların üzerinde bulut olmaz, tıpkı ölümümüzden sonra ölüm olmadığı gibi…” (s. 27)
“Elimizde en azından anne babamızın ölümünü yalnızca bir kez yaşadığımıza dair tesellimiz kalıyor. Kendi ölümümüzden söz etmeye bile gerek yok. Onu bir kez bile yaşayamayacağız.” (s. 27)
“Şimdiye kadar Latincenin ölü bir dil olduğunu bilirdim. Şimdi onun ölümün dili olduğunu biliyorum. Ölüm Latince konuşur.” (s. 32)
“Babam, devasa adımlar atarak yürüyen, ona yetişmek için kardeşimle arkasından koşmak zorunda kaldığımız adam. İşte bunun için hastalığı asla affetmeyeceğim, diye tekrar edip duruyorum içimden, onu asla affetmeyeceğim. Bir insanın canını onu aşağılamadan da alabilirsin.” (s. 37)
“Ölmekte olan babanızı izlerken en ağır şeylerden biri, o an elinizden gelenin en iyisini yapıp yapmadığınıza dair suçluluk duygusudur.” (s. 52)
“Eğer kardelen varsa, diyorum kendi kendime, babam için de bir şans var. Ama yok.” (s. 59)
“Aslında hikâyenin kendisinin bir önemi yoktu. Babamın yanında uzanıp ona kitap okuyordum ve bu yeterliydi.” (s. 64)
“Korkacak bir şey yok…” (s. 67)
“Çok yoğun ve yakın bir etkileşimde olan, varlıklarını birlikte sürdüren iki sistem birbirinden ayrıldığında, ya da ayrılmaya zorlandığında aralarındaki özel bağ devam eder. Ve eğer sistemlerden birinde bir şey olursa, diğeri binlerce kilometre uzakta olsa bile, aynı veya benzer bir şey onda da gerçekleşir. Olağanüstü durumlar için, ölüm ve ayrılıklar için bir teselli.” (s. 68)
“Babam aramızdan ayrılırken dünya, tabii ki, bundan habersiz ve bizim kişisel trajedilerimizle ilgilenmiyor, hayat devam ediyor…” (s. 75)
“Benim içim de dışım da ürpermedi, o benim babamdı, daima yakışıklıydı, o dakikada bile. Yanında yatıyordum ve onunla birlikte nefes alıyordum. Sonunda geriye bu kalıyor— karanlıkta paylaşılan birkaç nefes alış.” (s. 82)
“Bir insana çabalamanın hiçbir anlamının kalmadığını ve her şeyin bittiğini söylemek insani değil.” (s. 83)
“Bir köpeğe sahibinin artık burada olmadığını nasıl söyler insan?” (s. 94)
“Görünüşe göre her ölümden sonra, her doğumdan sonra olduğu gibi, dünya yeniden başlıyor.” (s. 106)
“Evsiz yaşayamayan sadece insanlar değildir, evler de insanları olmadan yaşayamaz.” (s. 122)
“Belki hemen değil, ama işler böyle yürür— bedenler soğur, bahçeler yabani ota boğulur, çocuklar yetim kalır.” (s. 123)
“Karanlıkta zaman farklı akar.” (s. 142)
Gospodinov, Georgi. Bahçıvan ve Ölüm. İstanbul: Metis Yayınları, 2025.
1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.
Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.
Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.
BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.
Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.
Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.