20. yüzyıl edebiyatının en önemli isimlerinden George Orwell, özellikle Hayvan Çiftliği ve 1984 romanlarıyla tanınır. Yazılarındaki eşitsizlik, sınıf ayrımı, demokratik hak ve özgürlüklerin ihlali gibi konulardaki tavrı, edebiyat dünyasında kendine has bir iz bırakmıştır.
Deneme ve otobiyografi dahil olmak üzere birçok farklı türde eserler vermesine rağmen, en çok bilinen ve tanınmasını sağlayan eserleri distopik türdedir. Fütürist bir yazar olarak kabul edilen George Orwell, eserlerini sade ve yalın bir dille kaleme almıştır. Kolay anlaşılır bir dil kullanmaya her zaman dikkat etmiştir.
Romanlarındaki duruşunda, her ne kadar yaşantılarının, tanık olduğu acımasız uygulamaların ve emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkenin etkisi olsa da -bir yazar olarak gelişiminde- distopyayı tür olarak bu kadar iyi içselleştirmesinde ve yazın üslubunun oluşumunda önemli yere sahip olan kendi öncülü yazarlar vardır. Bu yazarları ve bazı başyapıtlarını sizin için inceledik.
“Özgürlüklerini savunamayanların ödedikleri bedel ağırdır. Özgürlük, değerli olduğu ölçüde kırılgandır da…”
-George Orwell
1. Jules Verne

Klasik edebiyatın modern anlamda ilk bilim kurgu yazarıdır Jules Verne. Ama genel kanıya göre, öykülerini bilimsel gerçeklere dayanarak kaleme aldığı için, bilimsel ya da teknolojik kurgu yazarı olarak da nitelenebilmektedir. H.G. Wells ile birlikte bilim kurgunun babası olarak görülen Jules Verne‘in hikayeleri, bilimkurgunun distopya’ya evrildiği türün yolculuğu içerisinde emekleme dönemini oluşturur.
Verne, hikayelerinde teknolojik gelişmeler ve bunların gelecekte yaratacağı olasılıklara odaklanırken, toplumsal, sosyal ve insani boyutları neredeyse göz ardı eder. Bu da onun bilim kurgu ve özellikle distopyanın ana temasından uzak, tabiri caizse “cici” diyebileceğimiz teknolojik kurgu hikayeleri yazmasına neden olmuştur.
İlk bilim ve teknoloji romanları olarak bahsedebileceğimiz, Seksen Günde Dünya Gezisi, Ay’a Seyahat ve Denizler Altında Yirmi Bin Fersah gibi kitapları bilim kurgunun tohumlarını oluştumuştur ve Jules Verne‘in kült eserlerindendir.
“Geçmişimi yık geç, bugünümü sil süpür, geleceğimi yok et, ben yine de karanlıkta yaşamayı beceririm!”
2. Herbert George Wells

Birçok türde eserler veren H.G. Wells, 19. yüzyıl klasik İngiliz edebiyatındaki Charles Dickens gibi öncüllerinin etkilerini taşır. Ancak yazın dünyasındaki devrimini bilim kurgu türündeki eserleriyle yapmıştır. Bu tür içerisinde kimlerden ya da hangi akımlardan etkindiğini söylemek ise pek mümkün değildir. Çünkü o bilimkurgu türü içerisinde etkilenen değil etkileyen olmuştur. Ondan önce onun tarzında ya da üslubunda bir örnek yoktur.
Birçoklarına göre bilim kurgunun babası olan H.G. Wells, eserlerinde teknolojinin değil, onun sosyal ve toplumsal etkilerinin, hatta bu etkilerin günümüzdeki iz düşümsel eleştirisinin peşindedir. H.G. Wells’in başyapıtı Zaman Makinası da bir bilim kurgu romanı olmanın ötesinde toplumsal yapı, sınıf ayrımı, insan doğası gibi birçok can alıcı konuyu irdeler. Bir ütopya ve distopyayı iç içe sunar bize. Bu roman H.G. Wells’in kendi döneminin toplumsal ve siyasi bir eleştirisi gibidir adeta.
“İnsanın kafasını karıştıran bir sürü bilinmeyenin ortasında oturup durmak bir işe yaramaz. Sonunda bunu takıntı haline getirirsin. Bu dünyayla yüzleş. Yolunu yordamını öğren, dikkatle izle, anlam çıkarmak için çok acele tahminlerde bulunmaktan kaçın. Önünde sonunda tümünün ipuçlarını bulacaksın.”
3. Jack London

Jack London eserleri ile gerçekçilik akımının oluşmasında ve biçim kazanmasında önemli bir rol oynamıştır. Yazılarında akıcı ve sade bir dil kullanmaya özen göstermiştir. Eserleri, insan, doğa, toplum, sosyal adalet, eşitlik gibi birçok konuyu içerir. Farklı yazın türlerinde eserler vermesine rağmen bilim kurgu ve distopya türünde değerlendirilen birçok hikaye ve romanı vardır.
Jack London‘ın Demir Ökçe romanı gerek biçimsel özellikleri gerek bu türün temel problemleri, ana teması ve içeriği açısından değerlendirildiğinde distopya türünün ilk modern örneği olarak karşımıza çıkar. Gerçekten bütün övgüleri ve ilk olmayı hakeden Demir Ökçe, yazıldığı dönemin siyasal, ekonomik ve toplumsal durumundan hareketle geliştirilmiş bir gelecek öngörüsüdür. Bizleri bekleyen olumsuz geleceği anlatır ve bir uyarı niteliği taşır.
“Güven ve inancın bu kadar az olduğu yerde bütün çabalarımızı güven ve inanç üzerine kurmak zorundaydık. Sık sık ihanete uğruyorduk. İnsanlar zayıftır.”
4.Yevgeni Zamyatin

Yevgeni Zamyatin sanat hayatı boyunca kısa hikaye ve öyküler yazmıştır. Bunda bir romana odaklanabilecek kadar rahat bir yaşamının olmaması da etkilidir. Rusya’da o dönemin ekonomik yıpratıcılığı ve muhalif bir sanatçı olarak yaşadığı siyasi baskılar onu yıpratmıştır. Yazdığı tek roman ve uzun eser olan Biz ise üzerindeki devlet baskısını son noktaya taşımış ve ülkesinden sürgünedilmiştir. Dostoyevski hayranı olan Zamyatin, kendinden sonra gelen Aldous Huxley ve George Orwell gibi büyük ustalar için de en büyük referans noktası ve esin kaynağıdır.
Yevgeni Zamyatin, Biz ile distopya türünü son noktaya taşımış ve adeta bu türün karakterinin belirleyicisi ve referans noktası olmuştur. Yevgeni Zamyatin, Biz adlı eserinde demokratik hakların ve özgürlüklerin tümüyle baskı altında tutulduğu, siyasal erkin tek elde toplandığı, teröre, baskıya ve zulme dayalı devlet yönetimini ve en kötü hale getirilmiş toplumsal düzeni konu alır. Biz, bireyselliğin yok edilmesi üzerine sert bir eleştiri ve “Ben”in yerini “Biz”e bıraktığı bir dünya kurgusudur.
“Çiçek açmak bir hastalık değil midir? Filiz yarılarak açıldığında canı yanmaz mı?”
5. Aldous Huxley

Aldous Huxley, daha çok sosyal, psikolojik ve felsefi içerikli yazılar yazmıştır. Yazılarının genel teması sosyal ve felsefi eleştiriden, mistik bir kendini bulma temasına doğru evrilmiştir. Öğrenmeye, yeniliğe açık bir entelektüel ve hatip olan Huxley, diğer yazarlardan farklı olarak hem içsel hem düşünsel hem de yazınsal olarak yadsınamayacak bir değişim geçirmiştir. Bu sebeple onu bir akımla özdeşleştirmek gerçekten zor. Öyle ki, kült kitabı Cesur Yeni Dünya ve yıllar sonra adeta onun antitezi olarak yazdığı Ada, bu değişimini tek bir ekol ya da üslupla tanımlanamayacağını ortaya koyar.
Aldous Huxley‘in Cesur Yeni Dünya‘sı, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘i, George Orwell‘in 1984‘ü ve Ray Bradbury‘nin Fahrenheit 451‘i distopik romanların en iyi örnekleri olarak kabul görür. Kara Dörtleme olarak adlandırılan romanların yazım sırasına göre Cesur Yeni Dünya serinin ikincisidir. Huxley’in bu distopyasını diğerlerinden ayıran temel özellik ise insan doğasının, diğer distopyalardaki gibi, toplumsal yapı ile karşıtlık ve çarpışma halinde olmamasıdır. Aksine insanın özelliklerinin önceden belirlenmesi ve hatta tabiri caizse istenilen özelliklerde üretilmesiyle de olsa, insan doğasının da toplumsal düzenin totaliterleşmesinde bir araç olmasıdır.
“İnsanoğlunun yaşam mücadelesinin özünde ‘güç istenci’ vardır. Güç her ilişkide farklı tezahür eder ve insan güce doğrudan ya da dolaylı olarak sahip olmak ister. Zekâ gücü, kas gücü, beden gücü, sosyal güç, para gücü, itibar gücü…”
Kaynakça
Distopya Romanlarının Oluşumu ve Tarihsel Gelişimi. DergiPark. Web. Erişim Tarihi: 06.05.2024


