Günümüzde Milas’ın Kıyıkışlacık köyü sınırları içinde bulunan Iasos (Iassos); en erken arkeolojik kalıntıları M.Ö. 3000 yılına dayanan bir antik kenttir. Kale surları, anıt mezarları, kuleleri ve günümüze ulaşan madeni paraları ile bilinen bu yarımada bazı efsanevi anlatılarla da hafızalarda yer edinmiştir. Bu anlatılardan en çok bilineni, kendi döneminde de insanları oldukça etkileyerek madeni paraların arkasına temsilini yapmalarına sebep olan ve günümüzde balıkçı kasabası Güllük‘te heykeli bulunan, Fazıl Say’ın “Yunus Sırtındaki Çocuk” adıyla hakkında beste yaptığı Genç Hermias Efsanesi‘dir.

Genç Hermias Efsanesi
Ufak tefek farklılıklarla birbirlerinden ayrılsalar da temel olarak aynı olayda birleşen anlatılardan birine göre; dönemin en güçlü, en korkusuz balıkçılarının yurdu olan Iasos‘ta birbirine samimiyetle bağlı insanlar yaşar. Mutlu bir sahil kasabasıdır burası; bu kasabada güzelliği ile insanın içini ısıtan Hermias adında bir çocuk vardır.
Annesi Hermias’ı doğurduğu sırada ölmüştür, babası ise Iasos’un en yaman balıkçılarından biridir ve sürekli denizde açılarak balık tutar. Çok sevdiği küçük oğlunun da büyüdüğünde kendisi gibi bir balıkçı olmasını istemekte, onunla daha küçük yaşlarındayken gurur duymaktadır. Eşinden emanet olarak gördüğü Hermias’ı gözünden sakınarak büyüten babası, fırtınalı bir gecede balıkçı teknesinin alabora olmasıyla hayatını kaybeder ve bu süreden sonra Hermias büyükannesi ile yaşamaya başlar.

Babasını küçük yaşında kaybettiği için onun hakkında fazla anıya sahip olmayan Hermias, büyükannesinden babasıyla ilgili hikâyeler anlatmasını isteyerek büyümüştür. Duyduklarından çok etkilenir, tıpkı babası gibi korkusuz bir balıkçı olmak ister ve böylelikle denize sevdalanır. Onun bu sevdası büyükannesini çok tedirgin eder; ondan oğlunu alan denizin, torununu da alacağından korkarak endişelenir. Bu endişeyle birlikte Hermias’ın denize girmesi bir yana, yanına yaklaşmasını bile yasaklar. Ancak genç Hermias için bir şey ifade etmez bu yasak; gizli gizli de olsa o yine arkadaşlarıyla denize girer, deniz kenarında oturarak tekneleri izler, bir gün babası ve diğer balıkçılar gibi uzaklara açılmanın hayalini kurar. Hermias, gizlice gerçekleştirdiği deniz ziyaretleri sırasında bir yunus ile arkadaş olur; denize her girişinde yunusla farklı oyunlar oynar.
Hermias’ın Kaybolması ve Yunus Sırtında Görülmesi
Günün birinde arkadaşlarıyla yine denize giden Hermias, denizde biraz fazla açılır. Tam bu sırada korkunç bir fırtına patlak verir ve tüm arkadaşları kıyıya doğru yüzmeye başlar. Ancak Hermias arkadaşlarından geri kalmıştır, attığı her kulaçta kıyıdan daha da uzaklaşmasına sebep olur. Hermias’ın bedeni dalgalar tarafından yutulurken arkadaşları koşarak çevredeki balıkçılara haber verir. İnsanların onca çabasına rağmen Hermias dalgalar arasında kaybolur, artık ne duyanı vardır ne göreni. Yaşadığı üzüntüye dayanamayan büyükannesi ise orada hayatını kaybetmiş ve kasaba olayın acısıyla yasa boğulmuştur.
Uzun zaman sonra kasabanın balıkçılarından biri balığa çıktığı esnada Hermias’ı bir yunus sırtında gördüğünü iddia eder ve bunu heyecanlı bir şekilde halkla paylaşır. Başta buna inanmayan halk, balıkçının “Bana el bile salladı” demesi ve başka bir balıkçının da Hermias’ı yunus sırtında oldukça neşeli gördüğünü söylemesi üzerine inanarak onu yeniden aramaya karar verir. Tüm arama çalışmalarına rağmen Hermias yine bulunamamıştır.

Geçen günler ardından Hermias’ın ve sırtına bindiği yunusun cansız bedeni kıyıya vurur. Çocuğa sonunda ulaşabilen halk biraz olsun teselli bulur ancak üzüntüleri hâlâ devam etmektedir. Aralarından yaşlı biri “Dostluk budur” der; yunus, Hermias’a bunca zaman boyunca arkadaşlık etmiş ve sonunda onu denizde bırakmayarak evine ulaştırmıştır.
Efsanenin Farklı Bir Versiyonu
Genç Hermias Efsanesi’nin başka bir versiyonuna göre ise yine Iasos kentinde yaşayan ve kentin en güzel çocuğu olan Hermias’ın annesinden başka kimsesi yoktur. Annesi çok sever oğlunu ve koruyup kollayarak büyütür. Biraz hareketli bir çocuk olan Hermias, denizi çok sever ve vaktinin büyük çoğunluğunu denizde geçirir.
Günün birinde arkadaşları Hermias’ı denize gidip oynamaya çağırır; onlarla birlikte gitmek için can atan Hermias koşarak annesinden izin almaya gider. Hermias’ın annesi bu kez gitmesine izin vermez, içinde Hermias’ın geri dönmeyeceğine dair kötü bir his vardır. Ancak çocuklar çok ısrar eder ve kadının gönlü onları üzmeye el vermez. “Tamam,” der annesi, “ama dikkatli olacaksınız, çok açılmayacaksın.”
Tıpkı annesinin içine doğduğu gibi Hermias gittiği denizden geri gelmez; kaybolduğu haberi kasabada hızlıca yayılır ve insanlar her yerde onu aramaya başlarlar. Balıkçılar denizde açılır, denize ağlar atılır, kuytu köşeler irdelenir ancak Hermias’ın tek bir izine bile ulaşamazlar. Ege suları Hermias’ı almıştır. Günler sonra bir balıkçı, Hermias’ı bir yunusun sırtında gördüğünü ve onun çok mutlu olduğunu iddia eder. Ancak hem Hermias hem de yunus kısa sürede gözden kaybolur ve bir daha kimse onları göremez.

Arama çalışmaları bu söylenti üzerine yaygınlaştırılır, yine de nafile. Ne Hermias’ı bulabilirler ne de sırtında gezdiği söylenen yunusu. Halk tam umudunu kesmişken, hiç beklemediği bir sahil kenarında Hermias’ın ve sırtında gezdiği yunusun cansız bedeni ile karşılaşır. İkisinin yüzünde de huzurlu birer gülümseme gören insanlar, yunusa Hermias’ı denizde bırakmadıkları için şükran duyarlar. İki dostun ölümde de birbirlerinden ayrılmadıkları kanısına varırlar.
Bu olaydan sonra Iasos’un erkek çocukları arasında Gymnasium* ardından deniz kenarında yıkanmak âdet haline gelir. Günün birinde bu âdeti yerine getiren çocuklardan biri, kıyıda yanına yaklaşan yunus tarafından alınır ve denizin açıklarında gezmeye götürülür. Her gezi sonrasında çocuğu kıyıya geri getiren yunusun hikâyesini duyan Büyük İskender, bundan çok etkilenir ve Iasoslu çocuklardan birini yanına alarak Babil’e götürür; onu Poseidon Tapınağı’nın rahibi yapar.
Yunus Sırtındaki Çocuk (2014)
“Bir ışıltı gördüm; zıplayan, oynayan, güneşle yanan bir yunus.
Yaman mı yaman bir yunus; zıplar köpükler arasında, açıklara bakar burnuyla yunus.
Üstünde bir çocuk, döşeğinde gibi rahat.
Yunus ev olmuş çocuğa, yunus dost olmuş çocuğa.”

Fazıl Say’ın Genç Hermias Efsanesi’ni anlatan ve “Hermias – Yunus Sırtındaki Çocuk” adını taşıyan eseri ilk kez, 2014 yılında gerçekleştirilen D-Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali‘nde dinleyiciye sunulmuştur. Say, bu eseri “Özen’le birlikte Hermias Efsanesi’ndeki dostluğun altını çizebilmek için çok çalıştık; çünkü Türkiye’nin bu dostluklara ihtiyacı var. Madem birbirimizden dostluk öğrenemiyoruz, bari bir yunus anlatsın bize dostluğun ne olduğunu.” (Hürriyet Sanat, 2014) cümleleriyle anlatmıştır.
Eserin anlatımında piyano başında Fazıl Say, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası başında Naci Özgüç bulunurken anlatıcılığını Selçuk Yöntem üstlenmiştir.
*Gymnasium: “Gymnasium, aslen sportif aktiviteler için kullanılan, ancak zamanla bir çalışma ve felsefi tartışma yeri olarak da kullanılmaya başlanan bir Yunan yapıtıydı. Helenistik Dönemde gymnasia hem mimarisiyle ve eğitimiyle oldukça standart hale geldi ve genç erkeklerin fiziksel ve genel eğitiminde önemli rol oynadı. Bu yapılar Yunan dünyasının ortak bir değeri haline geldiler ve daha sonra Romalılar tarafından benimsenip uyarlandılar. Sonunda Roma hamamlarını da barındıran devasa çok amaçlı komplekslere dönüştüler”(Cartwright, 2016).
Kaynakça
- Bayladı, D. Efsaneler Dünyasında Anadolu. Say Yayınları, 2004.
- Turgut, Mehmet. “The myth of youth Hermias and his dolphin at Iasos in Caria”. Springer, 30.07.2009, https://link.springer.com/article/10.1007/s00381-009-0963-y. Erişim Tarihi: 02.07.2023
- “Iassos”. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, https://mavilotusdotorg.wordpress.com/2018/10/06/gercek-dostlugun-efsanesi/. Erişim Tarihi: 02.07.2023
- Cartwright, M. “Gymnasium”. World History Encyclopedia, 09.05.2016. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-14276/gymnasium/. Erişim Tarihi: 02.07.2023


