Gelenekselcilik ve Sosyalist Feminizm Bağlamında Tuhaf Bir Kadın Romanı

  Leyla Erbil edebiyatımıza öyküleriyle giriş yapmıştır. Eserlerinde kendine has tarzı ve üslubu onu diğer yazarlarımızdan ayıran en önemli özelliklerinden birisidir. Onun düşüncelerini şekillendiren iki isim Marks ve Freud’dur. Biz bugün Tuhaf Bir Kadın romanından Nermin karakterini, sosyalist feminizm bağlamında değerlendirip toplumun özellikle kadınlar üzerinde kurduğu geleneksel baskıları ise anne karakteri Nuriye Hanım ile ele almaya çalışacağız.
     Erbil Kız, Baba, Ana ve Kadın olmak üzere dört bölümden oluşturduğu bu kitapta kendi roman stilini ortaya koyuyor. Her bölümünde değişen anlatıcı ve üslup kitabı klasik roman anlatılarından ayıran özelliklerinden birisidir. Kitapta yer alan Nermin karakteri edebiyat bölümünde okuyan bir üniversite öğrencisidir. Kitabın “Kız” adlı başlangıç bölümü Nermin’in üniversite hayatına, arkadaşlıklarına, toplumda bir kadın olarak var olabilmek için verdiği mücadelelere, ailesiyle yaşadığı sorunlara dair tuttuğu günlüğünden yazılarla başlıyor. İlk sayfalarda kendi çapında şiirler yazması gözümüze çarpıyor. “[k]imler yeraltında yaşamaya iten bizleri/gök masmaviyken kardeşlerim sapsarı benizlerimiz” mısralarıyla işçi sınıfına gönderme yaparak sosyalizmin kitaba olan etkisini de okuyucuya hissettirmeye başlıyor. Genellikle arkadaşıyla birlikte Lambo adlı mekanda vakit geçiren Nermin orada birçok ressam, şair, gazeteci gibi aydın diye tanınan kişilerle sohbet etme fırsatı buluyor. “Bu mekan Nermin’in Marksist görüşlerinin temelinin atıldığı aynı zamanda erkeklerin, kadına bakış açılarını sorguladığı bir mekan olarak karşımıza çıkar. Meyhanenin genç bir kızın takıldığı bir mekan olarak romanda vücut bulması, kadının içinde bulunması uygun görülmeyen mekan olarak toplum algısına terstir (Çelebi, 21).’’ Aydın diye tanınan kişilerin Nermin’in bir kadın olarak meyhanede bulunmasından rahatsız olduklarını kitabın bir bölümünde ozan A ile Nermin arasında çıkan bir tartışmadan anlıyoruz. “[b]u kapıları bana Atatürk açtı softa herif anladın mı, Atatürk açtı bu kapıları bana, sen kim oluyorsun da yeniden o karanlık deliklere tıkmaya kalkıyorsun Türk kadınını ha!’’ (Erbil, 2021: 43). Nermin orada bulunan erkekler tarafından zaman zaman onlarla birlikte olduğuna dair iftiralara uğramıştır. Arkadaşı Meral ile konuşmasında “[o]nlar, bizi kabul etmek istemiyor. Onlar aralarında görmek istemiyorlar Türk kadınını, bakma öyle her birinin Atatürk devrimcisiyim diye aslan kesildiğine, kendileriyle eşit olmamızı, bizim de salt sanat konuşmak için sanatçı dostlar edinmek için oralara girip çıkmamızı yediremiyorlar erkeklerine…’’(Erbil, 2021: 47) sözlerinden kadının toplumda birey olarak yer edinebilmesi için bile bir mücadele içerisinde olması gerektiğini görüyoruz.
    “Sosyalist feminizmde kadınlar kendi bedenleri, emekleri, cinsellikleri üzerinde mutlak söz sahibi olmalı veya tersinden hiçbir kadın psikolojik, ekonomik, fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalmamalıdır (Savran, 2011: 224).’’der Savran. Bu cümlelerden yola çıkarak yukarıda anlattığımız erkekler tarafından maruz kaldığı yaftalamaların yanında, evinde, aslında olması gereken en güvenli ve huzurlu yerde, muhafazakar annesi tarafından maruz kaldığı baskılardan da söz edelim. Kitapta Nermin, annesi Nuriye Hanımdan “zar bekçisi’’ (Erbil, 2021: 36) olarak bahseder. Annesi kızının dik başlı hareketlerinden her zaman şikayetçidir. Nuriye Hanım için yazılı olmayan toplumsal kurallar, din ve gelenekler, el alemin söyledikleri tüm hayatından, mutluluğundan daha önemlidir. Kızının yanlış bir şey yapmasından ölümüne korkar ve bu yüzden kızının özgürlüğünü de kısıtlamak için elinden geleni yapmıştır. Bu durumu Nermin  “[o]nun kaygısı beni adamlardan korumak değil mi? Böyle bir düşmandan saklamak. Ama sonunda o dünyanın  insanlarından birine karı diye armağan etmek’’ (Erbil,2021: 48) cümleleriyle anlatır. Nermin din ve ahlakla ilgili konularda, hayat hakkındaki görüşlerde annesiyle sık sık ters düşer ve tartışır. Bunun sonucunda bazı zamanlar şiddete de uğramaktadır. Annesine karşı çıkmasına ve onun namus konusundaki takıntılarını umursamamasına rağmen bir gün rüyasında annesine bakire olduğunu kanıtlamaya çalışır yani iç dünyasında annesine karşı korku duygusunu yoğun olarak yerleştirmiştir. Okuduğu kitaplara dahi karışan annesi kitabın bir bölümünde “[s]eni babana söyleyeceğim, sen her bokunu örterim sanıyorsan yanılıyorsun, ders diye beni kandırıp roman okuduğunu söyleyeceğim.’’ diyerek Nermin’in okuduğu Suç ve Ceza kitabını sobaya atmıştır. Babasına söylemekle tehdit etmesinde kızının üstünde ataerkil bir baskı oluşturmaya çalışıp onu korkutup sindirerek kendisinin de savunduğu, toplumun belirlediği bir kadın rolüne sokmaya çalışmasını görüyoruz. Sosyalist Feminizmin karşı çıktığı psikolojik ve fiziksel şiddete Nermin karakteri direnmesine rağmen ne yazık ki çokça maruz kalmıştır.
Kitap 1950 yıllarında geçmektedir, biz 2022 yılında olmamıza ve 70 yıllık bir zaman farkı geçirmemize rağmen halen daha günümüzde birçok kadın bu baskılara maruz kalmaktadır. Gelenekselci tutum altında ailelerin, özellikle kızlarının yaşam biçimlerine, tercihlerine karışarak onları özgürleştirecek kanatlarını kırmaları, kızlarının  mutluluklarını, isteklerini önemsemeyip sadece Nuriye Hanımın tavırları gibi toplumsal normları dikkate almaları, namusu ve ahlakı yalnızca cinsellikle bağdaştırmaları ve mevzu kadına gelince tüm kısıtlamaları reva görmeleri ne yazık ki bir süre daha devam edecek gibi gözüküyor.
Kaynakça:
  • Erbil, Leyla, ‘’Tuhaf Bir Kadın’’, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2021.
  • Çelebi, Kübra, ‘’Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kadın Romanında Sosyalizm ve Gelenek Arasında Sıkışmış Bir Kadın.. Nermin’’, IV. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi- Bildiriler Kitabı III, 19-29.
  • Savran, G.(2011) ‘’Sosyalist Feminizm’’, İstanbul – Amargi Feminizm Tartışmaları, 215-232.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Jane Eyre Hangi Şarkıları Dinlerdi?

Gelin, hep birlikte Jane'in muhtemelen profilinde herkese açık paylaşmayacağı, yalnızca kendisinin erişebileceği müzik listesine ulaşmaya çalışalım!

Epik Fantastik Türüne Giriş ve Kralkatili Güncesi Evreni

Epik fantastik türüne derinlemesine bir bakış ve Kralkatili Güncesi ekseninde modern mit yaratımının izleri...

Söylenti Sinema Şeridi: Direniş ve Özgürlük Ayı

Hayatın içinden beyaz perdeye taşınan zorluklar, yaşam mücadelesi ve daha nicesinin işlendiği film önerilerimiz.

Yerel ve Evrenselin Birlikteliği: Çağdaş Moda Tasarımlarında Anadolu İzleri

Moda dünyasında sürdürülebilirlik ve özgünlük arayışı giderek daha fazla tasarımcıyı yerel ve kültürel unsurlara bakmaya yönlendiriyor.

Met Gala 2025: Moda Dünyasında Dikkat Çeken Kültürel Tema

Met Gala 2025, kültürel teması ve "Black dandyism" vurgusuyla moda dünyasında kimlik ve stil hakkında güçlü mesajlar verdi.

Ölü Ozanlar Derneği Hangi Albümle Eşleşir?

Sistemin duvarlarını şiirle yıkan bir film ve notalarla öfkesini haykıran bir albüm: Ölü Ozanlar Derneği ve The Wall’u birlikte inceliyoruz.

Terapide Kaybolmak: “Beyaz Psikoloji”den Kültürel Uyum Arayışına

Batı merkezli terapi yaklaşımlarının kolektivist kültürlerde neden uyumsuzluk gösterdiğini "beyaz psikoloji" kavramı üzerinden inceledik.

Orta Çağ Avrupası’nda Moda, Sağlık ve Hijyen

İnsanın kendini eğitmesi, araştırması ve en önemlisi sorgulaması kadar güzel bir şeyin olmadığı dersini veren Orta Çağ Avrupası'ndan bir soru: “Siz hangi çağda yaşıyorsunuz?”

Crash (1996) Film İncelemesi: Bedenin Arzuyla Çarpışması

Cronenberg’in Crash filminde beden, arzu ve makina birleşir; kaza, hem haz hem dönüşüm alanına dönüşür. Film, gerçekliğin simülakra evrildiği bir evren çizer.

Söylenti Aylık Frekans

Mayıs ayını taçlandıracak müzik önerileriyle karşıladığımız Söylenti Frekansı sizlerle!

Editor Picks