Giyim kuşamın sembolik bir anlam kazanması kamusal alanların gelişmesi ve genişlemesiyle büyük bir önem kazandı. Bireyin stili sadece kültürel geri planı yansıtmasıyla değil, siyasi ve ideolojik duruşuna dair içeriğiyle kimlik yaratımının vazgeçilmez bir parçası oldu. Bu yazımızda modanın feminizmden, ırk ayrımcılığından, politikadan nasıl etkilendiğine ve karşılık olarak da bu unsurları nasıl etkilediğine değineceğiz.
Bu bağlamda, moda endüstrisi özellikle muhafazakar rejimlerde var olan değerlerin korunması adına bir araç olarak kullanıldığı birçok sosyal bilimci tarafından dile getirilmiştir. Başka bir deyişle, moda endüstrisi politik ve ekonomik alanlardan beslenir. Hatta güç dengeleri, politik kararlar ve global ilişkileri modaya yön verir. Tam olarak bu yakın ilişki sebebiyle, tersine bir akışla modanın da bu alanlarda dönüştürücü bir gücü vardır. Bugün moda endüstrisinin ve camiasının bu dönüştürücü gücü bilinçlice sahiplenmesi moda aktivizminin öne çıkan eylemsel pratiklerden biri olmasını sağladı. Zira bir moda aktivistinin araçları oldukça fazla ve anlaşılırdı: kıyafetler, takılar, aksesuarlar, makyaj, saç stili; yani imaja dair her şey.

Örneğin bugün en çok tüketilen giysilerden olan mini etekler de aslında ikinci dalga feminist hareketinin bir ürünü. Tarih boyunca kadının ataerkilliğe karşı verdiği kavganın isyankâr bir göstergesiydi kadınların ‘uygunsuz’ mini etekler giymesi. Ataerkilin onlara kadına yakışık gördüğüne, toplumda indirgediği noktaya bir isyan. Böylece 1960’ların ortasına gelindiğinde artık mini etekler modern, umarsız ve güçlü kadınların imgesi haline geldi.

1960’lı yıllar Afrika asıllı Amerikalıların eşitlik ve adalet mücadelesi için dönüm noktasıydı. Zatlarına karşı tembel, ilkel, akılsız gibi onur kırıcı önyargılarla mücadele eden siyahiler kendi kültürel giyimlerini ve saç stillerini terk ederek bir nevi kıyafet devrimiyle beyaz adam gibi görünmeye başlamıştı. Tabi siyahi moda aktivizminin ilk örneklerinden olan bu akım daha sonra kot kumaşının sahiplenilmesi ve Siyah Panter Parti’sinin ilhamıyla dönüşüme uğradı. Siyah deri pantolon ve siyah bereyi kendilerine üniforma olarak benimseyen Black Panter Partisi bunu sadece stil için yapmamıştı. Bu görünümün ardında Avrupa merkeziyetçi güzellik standartlarının dışında da bir “güzel” olduğunu vurgulamak, hatta bu zihniyeti besleyen politik ve ekonomik güçlere görsel bir tepki vermek amacı vardı.

Moda aktivizminin günümüze daha yakın bir örneği ise ‘pussyhat’ trendi. Amerikan Birleşik Devletleri’nin eski başkanı Donald Trump’ın kadınlar için kullandığı yakışıksız hitap ‘pussy’ bir hakaret olmanın yanı sıra kedi manasına geliyor. Bu sebeple, Trump tarafından saygısızlığa uğrayan kadınlar protestolara pembe kedi bereleri takarak katıldılar. Herhangi bir markanın seri üretim desteğini almadan elde üretilen bu bereleri yaymak için çeşitli sivil örgütlenmeler kurulması aktivizm ve modanın nasıl el ele verebileceğinin harika bir örneği.

Modanın sosyal, ekonomik ve siyasi olaylara tepki verdiğinden bahsettik. Sürdürülebilir, etik kaynaklara yönelim gibi, üretim ve tüketim alışkanlıkları tamamen değişiyor. Bu konsept altında sosyal bir olgu olan toplumsal cinsiyetin modayla etkileşiminden bahsetmeden olmaz. Modanın günlük kullanımından üretim kısmına kadar ikili cinsiyete atanmış birçok kalıp var. ”Pembe kız işidir, maviyse erkek. Erkek adamın makyajı sakalıdır, makyajsız kadınsa bakımsız. Bu kadar parıltı erkek adama yakışmaz, kadın kısmı biraz alımlı giyinir.”, gibi birçok kalıpla iç içeyiz.
Özetle saç modelleri, kumaş türleri, desenleri, renkleri, aksesuar tipleri, kokular, giysi tipleri ve modelleri, yani moda unsuru olan her şey ikili cinsiyet anlayışlı moda içerisinde ayrışmış durumda. Ne var ki, çağımızın normları sorgulayan, yeniden tanımlayan ve kalıpların dışında düşünmeye korkmayan insanları modada ikili cinsiyet dayatmasını da sorguluyor. Genderless veya gender fluid dediğimiz moda anlayışını Türkçeye cinsiyetsiz veya akışkan cinsiyetli moda olarak çevirmek mümkün. Bu moda anlayışında hiçbir kumaş, renk, kesim bir cinsiyete ait değil. Bir zevk ve ifade yöntemi olan moda herkes için. Bu sosyal eğilim elbette endüstride de karşılıksız kalmıyor. Hızlı moda markalarından Zara ve Gap, yüksek modadaysa Gucci unisex seriler üreten firmalar arasında. Dior’un son sezonlarda makyaj ürünlerini erkek modellerle tanıtıyor olması ise bu moda anlayışının güzel örneklerinden.
İnsanların onlara uygun bulunan kılığın dışında giyinip kuşanmasıysa aslında yeni bir durum değil. Örneğin 1920 ve 1930’lu yıllarda bazı kadınların korse ve etek gibi giysilerdense erkek modasını takip ettiğini biliyoruz. Elbette bu kadınlar zamanında cesur ve aykırı olarak nitelendirilmiş, iltifat veya yergiyle fark etmeksizin kadınlığın genelinden ayrıştırılmıştı. Günümüzdeyse gender fluid modanın yükselişi belki de yüzyıllardır “alımlı” ama bir o kadar rahatsız kıyafetleri içinde hapsolan kadınların ve “erkek” adam kıyafetlerine zorunlu kalan erkeklerin; kendini ikili cinsiyet sınıflandırmasında tanımlayamayıp tanımlama zorunluluğuyla sıkışan insanların günümüzün nispeten özgürlükçü havasında istediklerini yapabilmeye başlamalarıyla açıklayabiliriz. Akımın tanınmış ikonları arasında David Bowie, Prince, Harry Styles ve Lil Nas X gibi isimler bulunuyor.

Elbette aktivizm sadece sokakta vuku bulan komünal bir hareket olmak zorunda değil. Moda aktivizmini özellikle azınlık kökenli tasarımcılar tarafından sosyal sorunlara işaret etmek için icra edilmesine aşinayız. Fakat mesele tasarımcılardan sektör devlerine geldiğinde politik doğruculuk son on yıla kadar yüksek modanın genel duruşuydu. Ne var ki, Louis Vuitton’un 2018 yılında Virgil Abloh’u erkek modası sanat yönetmeni koltuğuna atamasıyla bu politik doğruculuk zinciri de kırıldı. Zira Virgil Abloh’un önceki tasarımcılarla ortak bir yönü vardı. Bir siyahi olarak sosyal ve ekonomik ayrımcılığa maruz kalan Abloh’un da konuda söyleyecekleri vardı. Abloh’un etkisiyle LVMH yaratıcı editörlerine tasarımlarında istedikleri konuyu işleme özgürlüğü tanıyan ilk yüksek moda markası oldu. Bugün birçok dünya devi benzer politikaları benimsedi.

Sonuç olaral moda endüstrisinin politik doğruculuktan sıyrılan tutumu her ne kadar zaman zaman toplumsal hassasiyetleri kâr amaçlı kullanıldığı yönünde eleştirilse de kitlelere ulaşma kapasitesinin bir fark yaratmadığını söylemek olmaz. Queerbaiting ve Pinkwashing, markaların ve hükümetlerin bu tip tutumlarını nitelendiren iki konsept. Bu eleştirel perspektifi daha iyi anlamak isteyenler Arya Zencefil ve Can Sungur’un şu videosuna göz atabilir. Ne var ki günümüzde moda aktivizmi ve aktivizm modasının sınırları oldukça bulanıklaşmış durumda. Belki de bunun en güzel örneği Dior’un 2021 İlkbahar-Yaz defilesinde yaşanan olaydı. Defile ve gösterilerde protestolar olması sektörde alışılmadık bir durum değil. Bu defilede de The Extinction Rebellion isimli aktivist bir grup aniden podyuma çıkarak “We are all fashion victims / Hepimiz moda mağduruyuz” yazılı bir pankart açıyor. Ama bu sefer protestonun şovun bir parçası mı yoksa dışardan bir müdahale mi olduğu anlaşılmıyor. Zira Dior defilelerinde özellikle slogan baskılı bluzlarıyla mesaj paylaşması ile biliniyor.
KAYNAKÇA:
“A Brief History Of Protest Fashion”. Teen Vogue. Web. 28.08.2022
“Activism İnfluencing Fashion İndustry”. Celeb Magazin Writer. Web. 28.08.2022
“How Social Movements Activism Influenced Fashion Industry”. The Collector. Web. 28.08.2022
“Pink Pussyhat Creator Adresses Criticism Over Name”. Nbc News. Web. 28.08.2022
“What İs Fashion Activism? Deep Dive İnto The Meaning, History And Recent Examples”. Thinking-Threads. Web. 28.08.2022
Köse, Hasan. “Kültürel/Siyasal Bir Kimlikleşme Aracı Olarak Giyim-Kuşam Modası”. Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi. vol.2 (2007). 457-472.
Vargas, Mary. “Fashion Statement or Political Statement: The Use of Fashion to Express Black Pride during the Civil Rights and Black Power Movements of the 1960’s”. Undergraduate Review. 5 (2009). 95-99.


