Yüzyıllardır toplumun en temel kurumu olarak kabul edilen din, insanlık tarihinde önemli olayların başrol kaynağı olmuştur. Eski dönemlerde dini olayları anlamlandırmaya çalışan insanların yararlandığı en önemli nesneler sanat eserleridir. Tarih boyunca din ve sanat her zaman birbirleriyle etkileşim içindedir. Her ikisi de geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek karşısında insanlığın vaziyet alışını anlamlandırmaya çalışır.
Bu yazıda dini anlatılarda yer alan Nuh Tufan’ını farklı bir bakış açısıyla ele alan Fransız Ressam Joseph-Désiré Court’un “Scene of Deluge (Tufan Sahnesi)” adlı eserini inceleyeceğiz.
Joseph-Désiré Court Kimdir?

Josep-Désiré Court, 1797 yılında Fransa’da dünyaya gelmiştir. Sanatçı, portreler yaparak geçinen bir aileye mensuptur. Devam eden süreçte kendisi de eğitimli bir portre sanatçısı olarak yetiştirilmiştir. Court, daha sonra kendini geliştirmek adına Roma’da eğitim almaya başlamıştır. 1821 yılında sanat alanında üstün başarısından dolayı o dönem yetenekli sanatçılara verilen Prix de Rome bursunu almaya hak kazanmıştır. Ayrıca 1838’de Fransa’nın en yüksek liyakat nişanı olan “Legion of Honor” unvanına sahip olmuştur.
Sanatçı 1827 yılında Roma’da bulunduğu sırada ünlenmesini sağlayan “Sezar’ın Ölümü” adlı tablosunu resmetmiştir. Eseri, temsilindeki gerçekçi benzetmeleri ve detaylara gösterdiği özen nedeniyle büyük beğeni toplamıştır. Tablo, Fransa’da Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.
Sanatçının eserlerinin beğeni toplamasındaki en büyük nedenlerden biri ise 1820’li yıllarda popüler olan Romantizm akımıdır. Bu akım, doğanın güzelliğini, doğaüstü ve fantastik unsurları ön plana çıkarırken aynı zamanda bu unsurların altında yatan duygusallığı da işlemeyi ihmal etmemiştir. Fransız ressam Court’un eserlerinin çoğunda bu akım etkili olmuştur.
“Scene of Deluge”

“Scene From The Great Flood” ya da “Scene of Deluge” isimleriyle anılan tablo; sanatçının daha az bilinen, son zamanlarda popüler olan ve sanatseverler tarafından büyük beğeni toplayan eserlerinden biridir.
Tufan miti birçok dini yazıtta ortak bir tema haline gelmiştir. Efsaneye göre, genellikle Yıkım Tanrısı olarak adlandırılan dini bir figür tarafından büyük bir tufan başlatılır. Tufan, günahlarımızın cezası olarak tüm insanlığı yok eder. Su aynı zamanda dünyanın arınması için bir metafor ve yeniden doğuşun bir işaretidir. Tüm bu mitlerde gücü ve diğer tanrısal erdemleri temsil eden bir kurtarıcı vardır.
Hristiyan mitolojisinde tufan “Büyük Tufan” ya da “Büyük Sel Felaketi” olarak bilinir. Bu mitte Tanrı, “Nuh” adındaki seçilmiş kurtarıcının bulunduğu bölge dışındaki tüm dünyayı sular altında bırakır. Nuh’a bir gemi inşa etmesi emredilir, böylece kurtarabildiği kadar çok türü kurtararak dünyanın yeniden doğmasını sağlamıştır.
Tablo’nun Hayran Bırakan Detayları

Sahne, çerçeveye soldan giren tek bir ışık kaynağıyla aydınlatılır. Bir uçurumun kenarında diz çökmüş, boğulmakta olan bir yaşlı adam göze çarpar. Sağ tarafta bir kadın uçurumdan sarkan bir dala tutunmuş, diğer eliyle de çocuğunu suyun üzerinde tutar vaziyettedir.
Resmedilen tabloda dört figür bir aileyi temsil eder. Boğulmakta olan yaşlı adam genç adamın babasıdır. Kadın onun karısı ve bebek de onların çocuğudur. Court, ışık ve gölge arasındaki keskin kontrast aracılığıyla anatomik doğruluk konusundaki becerisini güzel bir şekilde sergilemektedir.
Dikkati tablodaki figürlerin anatomilerine çektiğimizde, genç adamın vücudu tam olarak sergilenirken, sanat eleştirmenlerinin gözüne çarpan önemli figür, genellikle bebek olmuştur. Annesi tarafından tutulan bebeğin kolundaki gerginlik ve tuhaf bir eğrilikte çaresizce sallanan bedeni sahneyi oldukça dramatize etmektedir. Arka planın tamamen silik olması, figürlerin sahneden fırlamış gibi görünmesini sağlamaktadır.
Daha sonra kadının yüzü fark edilir. Yüzünün sadece üçte biri görünse de tüm duyguları net ve güçlüdür. Bunun yanında, yaşlı adamın oğlunun eline uzanırken başını suyun üzerinde zorlukla tutabildiği görülmektedir.
Resim; büyük ölçüde sarı ve kırmızının tonlarıyla bezenmişken, aynı zamanda saf bir beyazın vurgularını taşımaktadır. 1820’li yıllarda sarı alt tonlarının kullanımı tarih ve İncil temalı resimlerde yaygındır. Bu da Fransız ressamın dönemin sanat anlayışından etkilendiğini göstermektedir.
Tablo Bize Ne Anlatıyor ?

Çoğu resim sadece büyük Nuh Tufanını anlatırken Court bize Tufandan etkilenen diğer insanların hayatını göstermektedir. Tabloda sıkıntı içinde olan bir aileyi anlatmak istemiştir. Ailenin üç üyesi boğulurken onları kurtarmak genç bir adama düşmektedir.
Boğulmakta olan üç kişi de muhtemelen yardım isteyen açık bir ağızla, gözleri korku ve çok az umutla dolu olarak kendilerini kurtarabilecek adama doğru bakmaktadır.
Sanatçı tarafından Adamın, çocuğu ve karısı diğer tarafta boğulmak üzereyken sonunda babasını kurtarmaya karar verdiği düşündürülmek istenmiştir. Karısı ve oğlunun kolayca ulaşılabilecek mesafe de olduğu da fark edilebilir. Yine de adam, elinden kayıp gitmiş gibi görünen yaşlı adamı kurtarmayı seçer.
Baba geçmişin bir sembolü olarak düşünülebilirken, karısı onun bugününü, hayatını ve sevgisini; oğlu ise geleceğini temsil etmektedir. Genç adam geçmişine tutunurken, şu anda sahip olduklarını ve geleceğinin getirebileceği fırsatları görmezden gelir. Bu seçimin sonucunda sadece çocuğunu ve karısını değil, aynı zamanda ulaşamayacağı bir yerde duran babasını da kaybeder. Sanatçının resmettiği tablonun her ayrıntısı sembollerle doludur. Tablodaki yaşlı adam geçmişi ve dini temsil ederken sakal ise mirası temsil etmektedir. Kırmızı renk ise yaşlı adamın dindarlığını simgeler. Bu simgesel dokunuşlar tabloyu daha cezbedici kılmaktadır.
Tabloda resmedilen Adam ister karısını ve çocuğunu isterse sadece babasını kurtarsın, selden kurtulması imkansızdır. Sanatçı bu şekilde hayatın ve çabalarımızın beyhudeliğini de vurgulamaktadır.
Court’un Tufan Sahnesi adlı tablosu, Tanrı tarafından acı çekmeye ve ölmeye mahkûm edilen insanların çektiği acıların bir yansıması olarak aktarılmıştır. Adaletsiz bir Tanrı tarafından Nuh ve ailesi gibi kurtarılmak üzere seçilmeyenlerin çektiği acıları göstermektedir.
Josep-Désiré Court, Tanrı’nın planının yüceliğini vurgulamak yerine, adaletsiz, tatsız ve acı verici olan tarafını vurgulayarak bir İncil efsanesini benzersiz ve düşünceli bir şekilde ele almaktadır. Sonuç olarak, kişi geçmişe bakmaya devam ederse geleceğin getirebileceği tüm olasılıkları kesinlikle kaçıracaktır. Bu eşsiz sanat eseri, Lyon Güzel Sanatlar Müzesi olarak da bilinen “Musée des Beaux-Arts’ın” resim bölümünde sergilenmektedir.
Kaynakça
- Ulusoy, M.Demet. Sanatın Sosyal Sınırları. Ankara: Ütopya, 2005.
- ” Scene of Deluge Painting: Meaning and Analysis” . Artsapien. Web. 20.08.24
- ”Tablo: Siz Olsanız Kimi Kurtarırdınız?”. Kirkindansonra.net. Web. 22.08.24
- ” The Painting That Represents Today’s Actual Scenario”. Kychaudhary.medium. Web. 21.08.24


