Her ailenin en değerli üyeleri çocuklardır. Ebeveynler de çocuklarının gelecekte iyi birer birey olmaları için eğitimlerinden yiyecek, giyeceklerine kadar özenle uğraşıp çocuklarını hayata ve hayatın zorluklarına hazırlamaya çalışırlar. Çocuk toplumun aynası hâline gelir ve ne görerek büyüdüyse ileride de o şekilde davranır. Burada çocuğun gelişimine katkıda bulunan ailesi ve toplumuna karşı sorumlulukları da doğar. Çocuklar toplumun eşit ve özgürlükçü bir konumda bulunması ve ileriye yönelik adımlar atmasında büyük önem taşırlar.
Osmanlı ailelerinde de çocuk yetiştirirken her zaman özenli davranılmış, bazı gelenek ve göreneklere de önem verilmiştir. Bu geleneklerden en yaygın olanı da çocuklara isim verirken yapılan yeni doğan bebeğin kulağına ezan okunmasıdır. Bebeğin doğumundan üç gün sonra aile büyüğü bebeğin kulağına ilk olarak ezan okur ve bebeğe verilmek istenen ismi üç kez fısıldar. Son olarak da kelime-i şehadet getirmesiyle de bu gelenek son bulur. İsmi koyan kişinin bebeğe çeşitli hediyeler getirmesi de bu geleneğin bir parçasıdır. İsim koyma konusunda gelenek hâline gelmiş başka bir olay ise çocuğa anne ve babasının isminin verilmesidir. Bunların yanı sıra bebeğin yakasına altın takılmasının bebeğe değecek olan nazarı çektiğine inanılır. Bir başka gelenek ise diş çıkarmaya başlayan bebeğin boynuna kemik bir halka takılmasıdır. Bebeğin kemik halkayı ısırması ile daha kolay bir şekilde diş çıkaracağına inanılmıştır.

Osmanlı’da eğitim ise devletin himayesi altında bulunan kurumlardan medrese ve Enderun-ı Hümayun‘da verilirdi, eğitime yeni başlayacak çocuklar için dua alayı denilen törenler düzenlenirdi. Kimsesiz çocukların korunmaları için de önlemler alınır, Dâr’ül-eytam adı verilen yetimhanelere kimsesiz çocuklar yerleştirilir her türlü ihtiyaç ve eğitimleri burada karşılanırdı. Çocukları yetişkin yaşamına alıştırmak ve büyüdüklerinde zorluk çekmelerini önlemek adına yaz aylarında çevre esnafın yanına çırak olarak verilmeleri Osmanlı Dönemi ailelerinde çok yaygın olarak uygulanırdı.
Osmanlı sarayındaysa çocuklar için olan durum tebaadan biraz farklıydı. Sarayda kız çocuklarına sultan erkek çocuklarına ise şehzade olarak seslenilir. Erkek çocukları için imparatorluğun ihtişamını göstermek adına bazen on günü aşacak sünnet düğünleri düzenlenirdi. Kız çocukları için ise erken yaşta evlenseler dahi düğün törenleri son derece ihtişamlı bir şekilde düzenlenir, hazırlanan çeyizler herkese sergilenirdi. Eğitimlerinde ise beş-altı yaşlarında özel hoca atanarak ilk önce Kur’an-ı Kerim öğretilirdi. Şehzadelere küçük yaşlardan itibaren ata binmek ve ok atmak gibi geleneksel sporlar da öğretilir, çocukların sarayda son derece ağır başlı yetişmeleri sağlanırdı.

Çocuk Oyunları
Oyunlar ve oyuncaklar çocukların sadece eğlenceli vakit geçirmeleri açısından değil aynı zamanda gelişimi için önem arz eden aktivitelerdir. Oynadıkları oyunların türü, oyuncakların şekli, kaç kişiyle oynadıkları gibi faktörler paylaşmayı öğrenmeleri ve birbirlerine karşı farkındalık sağlamaları açısından büyümelerinde onları etkileyen en eğlenceli etkenlerdendir. Bizim toplumumuzda çocukların eğlenmesi ve öğrenmelerine eş değer olarak, Osmanlı Devleti’nden günümüze ailelerin çocuklarına verdikleri önem ve farkındalık kazanmaları için çabaları da aynı özeni taşımaktadır fakat bugüne kıyasla Osmanlı Devleti’nde oyuncak imalatı sadece mahalle marangozlarının oydukları tahtalardan ve annelerin evde birleştirdikleri bezleri oyuncak bebek hâline getirmesinden oluşuyordu. Yine de ellerinde somut oyuncaklar bulunmaması çocukların geniş hayal dünyalarında oyunlar oynayıp eğlenmelerine engel değildi, genellikle zamanlarının büyük çoğunluğunu evin dışında, parklarda ve sokaklarda toplanarak birbirleriyle; saklambaç, körebe ve sek sek gibi oyunlar oynayarak geçirirdi.
Topaç Oyunu

Sert ağaçların yontulmasıyla oluşan topaç‘ın yere sert bir şekilde atıp dönmesiyle oynanan bu oyunda topaç, ucuna çivi takılmış ve balmumuna batırılmış iplerle sarılıdır. Topaçın bir şekilde dengede durması sağlanır çünkü topaç ne kadar dengede durursa o kadar hızlı dönmektedir. Yere büyük bir daire çizerek dairenin kenarından bırakılan topaçların içeride boş duran topaçları dönerek dairenin dışına çıkartmasıyla oyun son bulur.
Gölge Oyunları

Şenlik alanlarında ve bayramlarda çocukların izlemekten zevk aldığı Hacivat ve Karagöz oyunu, karanlık bir ortamda perdenin arkasından kuklaların ışık önünde konuşturulmasıyla yapılmaktadır ve Osmanlı’dan günümüze çocukların eğlenerek izlediği gösterilerden biri olmuştur. Birbirinin konuştuklarını anlamayan, yazılı bir metni bulunmayan ve doğaçlama ilerleyen Hacivat ve Karagöz’ün toplumda var olan farklı tiplemelerle birlikte gündelik konuları izleyenlere komik bir şekilde aktarmasıyla meydana gelir.
Çelik Çomak

Kuralların önemli olduğu bu oyunda çubuk ve taşlara ihtiyaç vardır. Kısa olan çubuğa çelik uzun olan çubuğa ise çomak adı verilir. İki taş yere aralarında mesafe olacak şekilde konulur üzerlerine çelik adı verilen kısa çubuk yerleştirilir. Çomak adı verilen uzun çubuk ile taşların üzerinde duran kısa çubuğun olabilecek en uzak mesafeye atılması sağlanır. Oyun gruplar halinde oynanırsa karşı takımın kısa çubuğu havada yakalaması gerekir eğer yakalayabilirse oyunu karşı taraf kazanmış olur, yakalayamazsa kısa çubuk geri bırakılır ve el değişerek oyun tekrar tekrar oynanır.
Mangala

Mangala, iki oyuncu arasında oynanan oyun karşılıklı altı kuyu ve iki tane hazine adı verilen büyük kuyudan oluşan bir oyun tahtası üzerinde oynanır. Oyunda toplam kırk sekiz taş bulunur ve her kuyuya dört adet taş bırakılır. Oyuna ilk başlayacak olan oyuncu kendi bölgesinde istediği bir kuyudan aldığı dört taşı saat yönünün tersinde ilerleyerek her kuyuya bir adet bırakarak ilerler. Elinde kalan son taş hazine adı verilen kuyuya denk gelirse oyun sırası tekrar aynı oyuncuya geçer. Son bırakılan taşın bulunduğu kuyudaki taşların toplamı tek sayı ise o kuyuda bulunan tüm taşları bir sonraki kuyuya taşır ve oyun sırası rakibe geçer eğer toplamı çift sayıysa oyuncu o kuyudaki tüm taşları alır ve kendi hazinesine ekler. Kuyularda bulunan tüm taşlar bitene kadar oyun devam eder, hazinesinde en çok taş toplamayı başarmış oyuncu ise oyunu galip gelerek bitirir.
Bunların dışında çocukların büyülü dünyalarını süsleyen, arkadaşlarıyla birlikte geçirdikleri zamanı daha da keyifli hale getiren; ip atlama, uzun eşek, mendil kapmaca, körebe ve beş taş gibi oynayıp eğlenerek büyüdükleri birçok oyun vardır.
Kaynakça
- Onur, Bekir. Çocuk Kültürü 1. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi 6-8 Kasım 1996. Ankara: Ankara Üniversitesi, 1997.
- Erkut, Zeynep, Balcı, Serap ve Yıldız, Suzan. “Tarihsel süreç içinde çocuk.” Çocuk ve Medeniyet 2.3 (2017): 17-28.
- Yasubuğa, Serap. “Osmanlı Devleti’nde Çocuğa Bakış Açısından Doğum Ritüelleri.” Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 7.2 (2021): 151-168.
- Çetin, A. Günsu. “Osmanlı Devletinde Çocuk Oyunları”. Prezi.com. 08.12.2016. https://prezi.com/lxni68jfxawq/osmanli-devletinde-cocuk-oyunlari-agunsu-cetin/ Erişim Tarihi: 25.09.2023
- Kul, Murat. ”Türk’ün Strateji ve Zekâ Oyunu Mangala”. Electronic Turkish Studies 13.18 (2018).