Freud’un Karşısındaki Kadın: Horney, Psikanalizi Tersine Çevirdi

Editör:
Aylin Koçcu
spot_img

Erkek egemen düşüncelere sahip olduğu iddia edilen psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un karşısında duran Karen Horney aslında kimdir?

Karen Horney, kadınların psikolojik gelişimini biyolojiye indirgemek yerine toplumsal ve kültürel koşullar üzerinden açıklamaya çalışmıştır. Bu yaklaşımıyla Freud’un görüşlerine zıt bir bakış açısı benimsemiş ve psikanalizde yeni tartışma alanları açmıştır. Horney, kişilik ve nevroz üzerine çalışmalarıyla modern psikolojinin öncülerinden biri olarak kabul edilir.

Karen Horney Kimdir?

Kaynak: hayrendis.com

Freudyen psikanalist olarak eğitilen ilk kadınlardan biri olan Karen Horney, Berlin Üniversitesi’nde tıp okudu ve 1911’de doktora derecesini aldı. Horney, bir süre tıp pratiği yaptıktan sonra psikanalizle ilgilenmeye başladı ve Freud‘un yakın bir ortağı olan Karl Abraham ile çalıştı. Daha sonra Berlin’de klinik ve ayaktan psikiyatri üzerine çalışmaları yaptı. 1920’de yeni kurulan Berlin Psikanaliz Enstitüsü‘nün öğretim kadrosuna katıldı.

Esas olarak Freudyen teorinin ana hatlarına bağlı kalmasına rağmen Horney, Freud’un erkek psikolojisinin bir dalı olarak ele aldığı kadın psikolojisine katılmamaya başladı. Birçok Freudyen dogmanın erkek merkezli olmasının, erkekler tarafından geliştirilmiş olmasından kaynaklandığına dikkat çekti. Aynı zamanda kadınlardaki psikiyatrik rahatsızlıkların çoğunun kaynağında da Freudyen teoriyi üreten erkek egemen kültürünün yer aldığını savundu. Kadınlara atfedilen hamilelik, hemşirelik ve annelik gibi birincil rollerin erkeklerde diğer alanlarda üstünlük talep etme ve güçlü olduklarını kanıtlama çabasına yol açtığını öne sürdü. Bu görüşüyle Freud’un penis kıskançlığı (penis envy) kavramına karşılık olarak rahim kıskançlığı (womb envy) kavramını tanıttı.

Feminizmin İzinde Horney

Kaynak: britannica.com

Horney, erkekler ve kadınlar arasındaki farklılıkların kaynağını biyolojik değil, kültürel farklılıklarda görmüştür. Ona göre kültür, cinsiyetten daha belirleyici bir etkendi. Psikanaliz eğitimi alan ilk kadınlardan biri olarak Freud’un kadınlar hakkındaki görüşlerine açıkça karşı çıkmıştır. Getirdiği en önemli değişiklik, Freud’un biyolojik temelli modelinden kültürel faktörleri merkeze alan bir modele geçiştir. Horney, insanların davranışlarını temel bir kaygının yönlendirdiğini ve bu kaygıyı artıran ana sebebin ise biyolojik faktörler değil, kültürel koşullara uyum sağlama zorunluluğu olduğunu öne sürmüştür.

Horney, özellikle toplumda ve kültürde yerleşmiş erkek ön yargılarına dikkat çekmiştir. Freud’un fallik evre kavramı, yalnızca fallusa sahip bireylerin, yani erkeklerin, sağlıklı bir gelişim gösterebileceğini ima eder. Bu anlayışla kadınlara sürekli olarak erkeklerden daha “aşağı” bir varlık oldukları hissettirilmiş; kadınsı değerler küçümsenmiş ve annelik dahi bir yük ya da ceza gibi gösterilmiştir. Erkek egemen toplumlarda kadınların yaşam haklarına yeterince saygı gösterilmediğinden birçok kadın erkeklere karşı intikam duyguları beslemiş ve kadınsı özelliklerini reddetmeyle tanımlanan bir erkeklik kompleksi geliştirmiştir. Horney’e göre, Freud’un düşündüğünün aksine, kadınların psikolojik sorunlara daha yatkın görünmesi; biyolojik olarak erkeklerden aşağı olmalarından değil, ataerkil toplumun baskılarından kaynaklanmaktadır.

Horney, Freud’un penis kıskançlığı görüşünü tersine çevirerek rahim kıskançlığı kavramını öne sürmüştür. Doğum ve annelik rolünün biyolojik açıdan daha üstün olduğunu, erkeklerin bu doğum ve aile olma sürecine çok sınırlı katılabildiğini vurgulamıştır. Erkeklerin kadınları küçümseme ihtiyacını, ebeveynlikteki sınırlı rolünün yarattığı aşağılanmışlık duygusunun bir yansıması olarak yorumlamıştır. Horney’e göre, erkeklerin bu konudaki aşırı hırsı ve üstünlük göstermeye çalışması, baş etme çabasından kaynaklanmaktadır. Tüm bu çalışmaların ardından Horney, 1935 yılında kadın psikolojisi üzerine çalışmalarını yarıda bırakıp insan gelişimi konusundaki daha genel bakış açılarına yönelmiştir.

Kültürler ve Nevrozlar

Kaynak: feministvoices.org

Oedipus kompleksi, Freud’un tanımladığı gibi, nevrotik duygusal yakınlık ihtiyacına özgü tüm eğilimleri -koşulsuz sevgi için aşırı talepler, kıskançlık, sahip olma isteği veya reddedilmenin sonucu olan nefret gibi- gösterir. Bu vakalarda Oedipus kompleksi nevrozların kaynağı değildir, bizatihi nevrotik bir oluşumdur (Çağımızın Nevrotik Kişiliği, sf. 110).

Horney, Freud’un aksine nevrozun temelinde biyolojik dürtülerden çok kültürel ve sosyal etkenlerin bulunduğunu savunmuştur. Horney’e göre kültür, normal ve nevrotik davranışları tanımlamada belirleyici rol oynar. Horney, nevrozun kaynağını temel kaygı kavramıyla açıklamıştır. Çocuklukta sevgi ve kabul görmeme, güvensiz aile koşulları bireyde çaresizlik ve yalnızlık duygusu yaratır ve bu da temel kaygı dediğimiz duruma sebep olur. Bu temel kaygı, bireyin sevgi ve güven ihtiyacını çeşitli nevrotik eğilimler yoluyla gidermesine neden olur.

Horney, sağlıklı gelişim için bireyin gerçek benliğini ortaya koyabilmesi gerektiğini söyler. Gerçek benlik; kişinin potansiyelleri, yetenekleri ve özgünlüğünden oluşur. Ancak nevrotik bireyler, gerçek benlik yerine ulaşılması imkansız bir “idealize edilmiş benliği” gerçekleştirmeye çalışır. Bu durum, hayranlık arayışı ve kendinden nefret döngüsüne yol açar.

İnsanların temel kaygıya verdikleri tepkiler üç eğilimde toplanır:

  1. İnsanlara Doğru Hareket Etmek: Kişi başkalarına tutunduğunda ve sevilmek istediğinde gerçekleşir.
  2. İnsanlardan Uzaklaşmak: Kişi başkalarıyla ilişkiye girmek istemediğinde gerçekleşir.
  3. İnsanlara Karşı Hareket Etmek: Kişi dünyayı düşmanca gördüğünde ve başkalarına karşı buna göre hareket ettiğinde gerçekleşir.

Nevrotik eğilimler, bireylerin kişilik yapılarının farklı biçimlerde gelişmesine neden olur. İnsanlara yönelenler uyumlu görünmeye çalışsa da bağımlı ve kendini yok eden yapılar geliştirebilir. Uzaklaşanlar mesafeli ve bağımsız olmayı tercih eder. İnsanlara karşı hareket edenler ise narsist, mükemmeliyetçi ya da intikamcı kişilikler geliştirebilir.

Psikanalizde Yeni Yollar

Kaynak: karenhorneyclinic.org

Freud’un, kültürel etmenleri göz ardı etmesi sadece yanlış genellemelere yol açmakla kalmaz, aynı zamanda tutum ve eylemlerimizi güdüleyen gerçek güçlerin anlaşılmasını da büyük ölçüde engeller. Psikanalizin, Freud’un açtığı kuramsal yolları sadakatle takip etmesine karşın, görünüşte sınırsız olan potansiyeline rağmen çıkmaz bir sokağa girmiş gibi görünmesinin, anlaşılması güç kuramların çoğalması ve muğlak bir terminolojinin kullanılmasıyla kendini göstermesinin temel nedeninin bu göz ardı etme olduğuna inanıyorum (Çağımızın Nevrotik Kişiliği, sf. 17).”

Karen Horney, en çok da psikanalizin uygulanış biçimini sorgulamaya cesaret etmesiyle dikkat çekmişti. Psikanalizde Yeni Yollar adlı eserinde, psikanalitik teorilerin eleştirilerek yeniden değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Bunu, Freud yönteminin sonuçlarından duyduğu memnuniyetsizlikten dolayı yaptığını belirtti. Birçok psikanaliste bu yöntemle tedavi hakkında yaşadıkları sorunları sorduğunda tatmin edici cevaplar alamadı. Freud’un katkılarını reddederek yeni bir yaklaşım benimsemek yerine, onun temellerinin üzerine kattı ve kültürel koşulların bireyler üzerindeki etkisine daha fazla vurgu yaptı.

Öz Analiz adlı ikinci kitabında ise yenilikçi bir öneri sundu: bireyler, yalnızca psikanalist aracılığıyla değil, öz analiz yoluyla da kişisel gelişim sağlayabilirlerdi. Bunun, hem psikanalist sayısının yetersizliği hem de yüksek maliyetler nedeniyle önemli olduğunu savundu. Öz analizin kolay olmadığını ancak mümkün olduğunu ve kişisel gelişim için devam etme isteğinin sonuçtan daha değerli olduğunu belirtti.

Horney, psikanalize; cinsiyet ayrımından uzak, biyolojik sebeplere bağlı kalmayıp kültürel sebepleri göz ardı etmeyen ve kolay erişilebilmesiyle feminizmin gözünden yeni bir bakış açısı yarattı.


Kaynakça

‌ “Karen Horney | German Psychoanalyst and Feminist Psychologist.” Encyclopedia Britannica, 1 Oct. 1999. Web.

 “Karen Horney: Theory and Contributions to Psychology.” Simply Psychology, 25 Jan. 2024. Web.

“Sigmund Freud, Karen Horney, Nancy Chodorow: Viewpoints on Psychodynamic Theory.” The Balance of Personality, 1 Feb. 2020. Web.

“Contributions of Karen Horney to Psychology.” Verywell Mind, 13 Nov. 2023. Web.

Kapak görseli: Pinterest

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Amerikan Edebiyatında 4 Yalnız Kahraman

Amerikan edebiyat tarihinin en önemli temsilcileri haline gelmiş kahramanlarımızın ne kadar soyutlanmış bireyler olduğunu farketmiş miydiniz?

Tarihi Eser Rotası: Geçmişten Müzeye Serüven

Müzelerde sergilenen her bir eserin yolculuğu o kadar uzun ki... Gelin, sergilenme sürecine kadar rotaya bir göz atalım...

Bir Günde Geçen 5 Roman

Hızlı geçen yirmi dört saatimizi bir de romanlardan okuyup hissedelim. İyi okumalar.

Editor Picks