Franz Kafka’nın Babasına Yazdığı Mektuplar

Editör:
İclal Yaka
spot_img

Yazmak, hisleri tarif etmenin en doğru yollarından biridir. İçindekileri bir kağıda işlediğinde, kendini tüm dünyaya kanıtlamış hissedersin. Bazen uzakları yakın yapandır kelimelerin. Okuduğunda içine işler, belki de uyuyan hislerini uyandırırsın. Yazmak dediğimizde insanlığın ilk başvurduğu yol mektuplar olmuştur diyebiliriz. Tarihte de örneklerini gördüğümüz gibi günümüzden geçmişe yolculuk ederken de en önemli kaynaklardan birisidir mektuplar.

İşte biz bugün yıllar önce Franz Kafka‘nın aşmaya çalıştığı yolları onun en gerçekçi hisleriyle dolu olan mektuplarla birlikte yürüyeceğiz. En yakınındakilerin bazen en uzaktaki olduğunu, onun “kahramanı” olamayan babasından uzak kalmanın ona ne kadar derin bir ızdırap verdiğini, konuşmaya değil de yazmaya cesaret gösterecek kadar olan ilişkileri, bu mektuplar sayesinde bize bıraktığı mirasıdır. Âdeta içimizi acıtan, bazılarımızın kendinden parçalar bulduğu kıymetli mektupları hem duygusal hem de psikolojik açıdan değerlendireceğimiz bu yazı umarım sizler için de okuması anlamlı bir yazı olur.

Franz Kafka Kimdir?

yapikrediyayinlari.com.tr

Franz Kafka, 3 Temmuz 1883 Prag doğumludur. 20. yüzyıl edebiyatının önemli bir yapı taşıdır. Eserlerinde varoluşsal kaygılar, hüzün, suçluluk, baskı gibi temalar hakimdir. Kendini ifade etmekte eksik olduğunu düşündüğünden olmalı ki, hayatındaki çoğu insana duygularını aktardığı mektuplar bırakmıştır. Ancak maalesef Kafka’ya cevap olarak yazılan bazı mektupların akıbeti bilinmiyor. Tek taraflı olarak okuduğumuz bu mektuplar olaylara sadece Kafka’nın gözüyle bakmamızı sağlıyor. Örneğin bir rivayete göre bu mektuplardan birisi olan babasına mektubunu annesine verip babasına ulaştırmak istese de annesi bunu yapmayıp mektubunu Kafka’ya geri verdiği söylenir. Mektupların ortaya çıkışı ise, Kafka’nın en güvendiği dostuna öldükten sonra yakması için vermesi ancak arkadaşının yakmak yerine mektupları gün yüzüne çıkartmak istemesiyledir.

Babaya Mektup Eserinde Ana Temalar

tr.wikipedia.org
  • Otorite: Mektuplardan anladığımız kadarıyla babasının küçük yaşlardan beri onun üzerinde kurduğu otorite onun gerçek kişiliğini oluşturmasına engel olmuştur.
  • Yetersizlik: Bir önceki temadan da anlaşılacağı gibi üzerinde oluşturulan otoritenin en kaçınılmaz etkilerinden birisi de Franz Kafka’nın kendisini hep yetersiz olarak görmesidir. Bazen savaşmaya gücü olsa da kendini yetersiz gördüğü için savaşa girmekten korkar insan. O yüzden belki de Franz Kafka babasıyla hiç savaşmadan yenilgiyi kabul etmiştir. Çünkü mektupları okuduğumuzda gördüğümüz şey babasından çok kendine olan kızgınlıklarını ifade etmesidir.
  • Suskunluk: Susmak en büyük cevaptır derler. Franz Kafka‘nın yapayalnız oluşu onu en derine yani içine döndürür. İnsanlardan kaçan Kafka suskunlaşır. İçine içine konuşur. Tüm hesaplaşmalarını içinde yapmaya çalışır. Çünkü düşünür ki konuşmak onu haklı çıkarmayacaktır. Bu mektup da bir nevi Kafka’nın içinden dökülen, sustuğu tüm duyguların kağıda yansıması onun adına bir terapi sayılabilir. Çünkü bazen suskunluğun en güzel dile gelişi yazmaktır.

Babaya Mektup Eseri

1919 yılında kaleme aldığı bu eserinde sadece kişisel olarak babasıyla sorunlarına değinmeyen Franz Kafka; mektuplarında kendisiyle iç hesaplaşmalarını, bozuk aile yapısını, kişilik oluşturma sürecini, içe kapanmayı ve yetersizlik duygularını da bizlere en iyi biçimde aktarır. Bu mektup ne kadar babasına ithafen yazılmış olsa da aslında birçok cümlesinde kendisini de sorgular Franz Kafka. Babasına biçtiği soğuk ve mesafeli babanın yanında kendisine de “yetersiz evlat” sıfatını yakıştıran Franz Kafka mektubunda bu ikisi arasında kendisiyle çatışır.

Psikoloji de yer alan “Oidipus kompleksi” evlat açısından kaçınılması mümkün olmayan bir mücadeleyi açıklar. Oğulun büyüyüp babaya benzemesi kaçınılmazdır. Ancak zamanla oğulda oluşan içsel boşluk gitgide büyür. Kafka’nın babasıyla yani Hermann Kafka‘yla yaşadığı savaş tam olarak budur. Hiçbir başarısının bir “aferin” ile taçlanmamasından isyan eden yazar tüm bunların yükünü kendine yükler. Çünkü küçüklüğünden beri ona öğretilen en büyük doğru, onun hep yetersiz ve haksız olmasıdır.  Hatta mektubunda yer alan “Seninle ikimiz için bir kitap yazsam ‘babam hep haklı çıkar’” cümlesiyle bizlere bunu kanıtlar. Kendi içsel savaşını, karakterindeki eksik gördüğü tüm yanlarını babasıyla olan ilişkisine bağlamak istese de belki de yaşamında ondan çekindiği gibi bunları yazarken bile onu haksız görmeye cesaret edememiştir. İnsan gerçeği görmeye ne kadar yakın olsa da her zaman alıştığı o yanlış yoldan gitmeye razı olur.

Babaya Mektup Eserinden Bazı Alıntılar

pinterest.com

“Senin hoşuna gitmeyen bir şey yapmaya başladığımda ve sen bana başarısızlığa uğrayacağımı söyleyerek gözdağı verdiğinde, senin fikrine duyduğum saygının derinliği, belki daha ilerideki bir zaman için bile olsa başarısızlığı kaçınılmaz kılardı, kendi eylemime duyduğum güveni kaybettim.” diye belirtir mektubunda Franz Kafka. Aslında burada anlatmak istediği kendi iç dünyasında onun cümlelerinin esiri olduğudur. Çünkü bazen bir yol çizerken sana verilmiş iyi öğütlerle değil, faturası hep sana kesilen cezalarından oluşur. O yüzden yol bazen yürünesi, keyifli çiçeklerle dolu değildir. Ondan öğrendiğin senle yola çıktığında aslında azalarak yürürsün o yolu. Çünkü yola, yola inanmayarak çıkarsın. Sonu başından yazılmış bir şiir gibi.

“Yazmasaydım delirecektim.” bir diğer kilit cümlesidir Kafka‘nın mektuplarının. Yazmak aslında onun tek gerçeği ve belki de yaşam için tek gerekçesiydi. Yazmaya olan bağlılığı belki de tüm sustukları için, tüm veremediği savaşlar için kendine oluşturduğu bir kalkandır. Kendisini sevdiği tek yerdir belki de.

“Beni senin istediğin gibi biri olmaya zorladın, ama sonra o kişi olmadığım için beni küçümsedin.” Bazen en doğru kararı bizden büyük diye gördüğümüz ebeveynlere teslim ederiz. Ancak gerçek “ben” hiçbir zaman başkasının doğrularıyla inşa edilemez. Birine benzemek, sırf belki de ona benzeyemediğinde sevilmeyeceğini, onaylanmayacağını bilmek bize tüm diğer seçenekleri unutturup teslim olmamızı sağlar. Bunun en güzel örneklerini psikolojik savaşıyla vermiş olan Kafka, bize kendisini bu mektuplarla anlatır. Sırf onların doğrularıyla oluşturduğumuz kişiliğimiz, bir hatayla onların istemediği ama aslında seni sen yapacak doğrulara sebebiyet verir. Bu yüzden bazen kendi elleriyle hazırladıklarına yabancı gibi davranırlar. Tıpkı Kafka’nın yaşamında olduğu gibi.


Kaynakça:

Sarışık, Derya. “Kafka’nın Mektuplarının Edebî Bir Tür Olarak İncelenmesi”. Korpusgermanistik 1. 2 (2022): 1-12

Sunar, Şebnem. “Babalar ve Oğulları, Oğullar ve Sevgilileri, Franz Kafka ve Babaya Mektup”.  Studien Zur Deutschen Sprache Und Literatur 1. 21 (2011): 31-39

Kafka, Franz. Babaya Mektup. İş Bankası Yayınları, 2021

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

I’m Thinking Of Ending Things Film Analizi: Kar Fırtınasında Kaybolmuş Bir Zihin

Charlie Kaufman’ın I’m Thinking of Ending Things filmi, Jake’in zihninde yarattığı Lucy üzerinden benliğinin çöküşünü anlatır. Gerçek ile hayal iç içe geçer; çocukluk travmaları, yalnızlık ve pişmanlık temaları birleşir. Sonunda Jake, kendi hayal dünyasında yok olarak içsel teslimiyetini yaşar.

Murakami’nin Caz Bar İşletmeciliğinden Yazarlığa Ulaşan Yolculuğu

Haruki Murakami'nin yazarlık yolculuğu, çoğu yazarınkinden farklı olarak edebiyat dünyasından fazlaca uzakta Tokyo’nun batısındaki küçük bir caz barında başlıyor.

BoJack Horseman’ın Kâbusları: Pişmanlık Psikolojisi Üzerine Bir Çözümleme

Bojack Horseman, geçmiş travmalarıyla baş edemeyen, pişmanlıkla özdeşleşmiş bir karakterdir; değişip değişmediği ise izleyiciye bırakılır.

Kültürlerarası Etkileşim ve Asimilasyon Nasıl Ortaya Çıktı?

Asimilasyonun tarihsel kökenini, kültürlerarası etkileşimin toplumlar üzerindeki etkisini ve farklı kültürlerin bir arada yaşama süreçlerini keşfedin.

Söylenti Müzik Rehberi: Gojira’yı Anlamak

Metal sahnesinde bazı gruplar vardır; onları dinlerken yalnızca müziğe değil, bir dünya görüşüne tanıklık ederiz. Gojira, tam da bu gruplardan biri.

İstanbul Moda’da Macaroni Events: Makarna ile Yaratıcı Bir Deneyim

Macaroni Event, makarna hamuruyla oyunların oynandığı, yeni bağlantılar kurulan ve yeni karşılaşmaların yaşandığı sosyal bir oyun alanı.

The Summer I Turned Pretty Karakterleri Hangi Filmleri Önerirdi?

Yazın en çok konuşulan dizisi The Summer I Turned Pretty final yaptı. Peki, karakterler film önerseydi hangilerini seçerdi? Gelin birlikte keşfedelim.

Sevilme İhtiyacının Gölgesinde: Onay Kompleksi ve Sosyal Kimlik

Kendi ışığınla var olmak, sevilmeden de sevebilmek ve onaysız yaşam, özgürlüğün ve içsel huzurun sessiz zaferidir.

Amy Winehouse – Rehab ve Psikoloji Çerçevesinde İncelenmesi

Kendini inkârın sesi: Amy Winehouse'un Rehab'ı bir kadının içsel direnişini ve kırılganlığını anlatan dürüst bir itiraf.

Çamurda Doğan Saflık: Nilüfer Çiçeği ve 5 Eser İncelemesi

Nilüfer çiçeğinin Doğu’dan Batı’ya uzanan anlamsal yolculuğu ve bu yolculuğun sanat üzerindeki büyüleyici izleri.

Editor Picks