Fransız Yeni Dalgası’nın Devrim Yaratan 10 Filmi

Editör:
Verda Ceylan
spot_img

Fransa’da 1950’li yılların sonuna doğru ortaya çıkan, “La Nouvelle Vague“, Yeni Dalga sinema akımı sadece ortaya çıktığı Fransız Sineması’nda değil tüm dünya sinemasında yankı uyandırmış ve önem kazanmıştır. Yeni Dalga akımı; sinemaya teorik, estetik ve teknik anlamda birçok yenilik kazandırmıştır.

Godard, Truffaut, Rohmer, Resnais gibi pek çok yetenek ile parlak bir dönem yaşayan Fransız Sineması, birçok ülkedeki sinema sektörüne yön veren bir akım haline gelmiştir. Bu süreçte yönetmenlerin bakış açıları ile şekillenen filmlerle Fransız Sineması’nın politik yüzünün de ortaya çıktığı görülür. Politik yüzünün de açığa çıktığı bu oluşumun içinde farklı, isyankar, yaratıcı, zorlayıcı, devrimci tarzı ve tavrı ile ortaya çıkan bir isim olan Jean Luc Godard akımın en önemli isimlerinden biri olmuştur.

İşte Fransız Yeni dalgası’nın Devrim Niteliğindeki 10 Filmi :

1. Hiroşima Mon Amour (1959)

altyazı.net

“Kendi adıma her gün savaştım var gücümle, anıların nedenlerini anlayamamanın korkunçluğuna karşı. Senin gibi, unuttum ben de. Neden yadsımalı apaçık gerekliliğini belleğin? Dinle beni. Bildiğim başka bir şey daha var. Yeniden başlayacak bütün bunlar.”

Lui ve Elle, farkında olmasalar da birbirinin belleğinden bağımsız, şimdilerini geçmişlerinde yaşayan iki ayrı insan olarak izleyici karşısına çıkar. Hiroshima Mon Amour’da (1959). Filmin ilk çeyreğinde, ikili arasında yukarıdaki konuşma geçer. İkisinin de geçmişi birbirine acı vermektedir. Lui’nin Elle’e “Yeniden başlayacak bütün bunlar” demesi, aslında filmin de özeti olur. İzleyici, karakterlerin geçmişlerinin şimdide buluşmasını izler çünkü. Bundandır ki, film izleyiciye bir aralık veya sınırlandırılmış bir süre kavramından çok –her ne kadar iç içe olsalar da- sonsuz sürelerden oluşan başka bir zaman kavramı verir, izleyici karakterlerin geçmişleri arasında sonsuza bölünmüş -ve sonsuza uzanan- gerçekliklerinde kaybolur.

2. Breathless (1960)

artsatl.org

Truffaut‘nun otobiyografik Les Quatre Cents Coups‘undan 10 ay, Hiroshima mon amour‘dan ise dokuz ay sonra gelen Godard’ın ilk filmi, sinemanın dokusunda bir başka yırtıktı. Bu seferki etki, soğukkanlı modernliğiyle baş döndürücüydü. Eleştirmen Kent Jones‘un sözleriyle, Resnais‘nin atonal müziğine karşı koyan serbest caz doğaçlamasıydı.

Hikâye, olduğu haliyle, bir araba çalıp bir polisi öldüren ve ardından kaderin kendisini yakalamasını bekleyen Amerikalı kız arkadaşıyla (Jean Seberg) Paris’te saklanan genç bir suçlu olan Michel’i (Jean-Paul Belmondo) konu alıyor. Önemli olan, Godard’ın bunu anlatırken kullandığı kaygısız üslup. Raoul Coutard (Godard’ın kariyerinin ilk döneminde düzenli görüntü yönetmeniydi) tarafından elde tutulan kameralarla çekilen Breathless, film yapımcılığının kabul görmüş gramerine kapsamlı bir saldırı sunuyor: Kurallara aykırı olarak görüntüleri kesmek; sokaklarda ve doğal ışıkta çekim yapmak; ani, rahatsız edici müzik ipuçları eklemek; ve izleyiciye izledikleri şeyin bir film ve kurgu olduğunu hatırlatmak için her fırsatı değerlendirmek. Sinema gelenekleri ve göndermeleriyle dolu bir film, ancak medyayı ayak bileklerinden tutmaya ve inandığımız her şey yerle bir olana kadar sallamaya çalışıyor.

3. Pierrot le Fou (1965)

Çılgın Pierrot (1965) | MUBI
mubi.com

Ferdinand “Pierrot” Griffon yaşadığı süslü püslü, sosyetik çevreden bıkmış, bu çevreye katlanamaz hale gelmiştir. Bir kaçış yolu ararken 5 yıl öncesinde ilişki yaşadığı Marianne ile tekrar karşılaşır. Onu evine bıraktığında kızın evinde bir cesetle karşılaşırlar ve kızın Cezayirli gangsterler tarafından takip edildiğini anlarlar. Paris’ten kaçarak Akdeniz sahillerine doğru yolculuğa çıkan çift, yol boyu şiirler okuyarak, şarkılar söyleyerek, çeşitli suçlar işleyerek yolculuklarını sürdürürken en sonunda yakalanırlar. Marianne bir şekilde kaçmayı başarır; Pierrot da kaçarak Marianne’ı aramaya başlar. Onu  tekrar bulduğunda ise Marianne kendisinden vazgeçmiş, bir başka erkekle beraberdir ve üçünü de kötü bir son beklemektedir…

4. Piyanisti Vurun (1960)

bfi.org.uk

Yeni Dalga klasikleri Les Quatre Cents Coups ve Jules et Jim‘in ardından gelen Truffaut’nun ikinci filmi de en az diğerleri kadar vazgeçilmez. Ekim 1960’ta Londra Film Festivali’nde prömiyerini yapan film, her ikisinden de daha sönük bir yapım; Godard’ın Breathless veya Bande à part (1964) filmlerinin pulp türü oyunlarına daha yakın bir ruha sahip. Polisiye yazarı David Goodis’in bir romanından uyarlanan filmde, Charles Aznavour, Paris’teki bir barda hüzünlü bir şekilde piyano çaldıktan sonra gangsterlerin arasına karışan, tükenmiş bir klasik piyanisti canlandırıyor.

İlk filminin otobiyografik yapısından kurtulan Truffaut, Amerikan sinemasına olan sevgisini, film noir, B filmleri ve sessiz komediye günümüze kadar uzanan nefes kesici bir yeni dalga hileleri yelpazesiyle sunduğu tam gaz bir övgüyle şımartıyor. Bu bir komedi, bir gerilim filmi, filmler hakkında bir film – ama tüm hilelerine rağmen, Aznavour’un zavallı performansındaki his ve Truffaut’nun her kareye yoğun bir tutku ve duyarlılık katması sayesinde kalıcılığını sürdürüyor.

5. Le Mépris (1963)

bfi.org.uk

Büyük bir yıldız (Brigitte Bardot), göz kamaştırıcı Technicolor, CinemaScope görselleri (Raoul Coutard’a bir başka gönderme) ve nispeten düz bir hikaye. Alberto Moravia‘nın bir romanından uyarlanan film, bir senaristin Homeros‘un Odysseia‘sının İtalya’daki bir prodüksiyonunun çekimleri sırasında aniden bozulan evlilik ilişkilerini konu alıyor. “Geleneksel” göreceli bir tabir olabilir, ancak kesinlikle en duygusal açıdan doğrudan filmi ve Roberto Rossellini‘nin büyük evlilik çöküşü draması İtalya’ya Yolculuk‘tan (1954) yola çıkarak aşıklar arasında başlayan çürümeyi etkileyici bir şekilde izliyor. Breathless‘ın coşkulu özellikleri şimdiden Godard için ulaşılmaz görünüyor ve Le Mépris, aşk ve sinemaya dair artan bir kötümserliği ortaya koyuyor.

7. 400 Darbe (1959)

Film Elitizmine Bir Darbe: Les Quatre Cents Coups (400 Darbe)
wannart.com

1959 François Truffaut yapımı film, Yeni Dalga Akımı‘nın temellerini atan bir filmdir. Sinema sanatının baş yapıtları arasında sayılır. Okuldan kaçan bir çocuğun hikayesinin anlatıldığı bu filmin başrolünü paylaşanlar Antoine ve Paris şehridir. Film bir yandan çocukların denize ulaşma sahnesiyle hayal kurdururken diğer taraftan şüphecilikle birlikte, gerçekleri düşünmeye yol açar ve seyircide boşluk hissi oluşturur.

8. Jules and Jim (1962)

bfi.org.uk

Bu hikaye, savaş öncesi Paris’te üç gencin yaşadığı bir aşk üçgenini konu alıyor . Jules (Oskar Werner) ve en yakın arkadaşı Jim (Henri Serre), Catherine‘e (Jeanne Moreau), toplumun geleneksel davranış kalıplarına meydan okumakla övünen, özgür ruhlu, güzel bir genç kadındır. Jules ile evlenmesine rağmen, yıllar içinde aşkları Jim’i de içerecek şekilde genişler; ancak her iki adam da Catherine’in bakıma muhtaç bir kadın olduğunu ve aslında deli olabileceğini çok geçmeden fark eder.

Filmin performansları beğeni topladı ve Moreau’nun değişken Catherine’i klasik bir Yeni Dalga kadını; pervasız, güzel ve bir nevi sıradan. 1960’lar film stilinin ayrılmaz bir parçası olan atlamalı kesitler ve dondurulmuş kareleri kullanan görüntü yönetmenliği Jules ve Jim’e tekrar tekrar izlenmeye değer, sıra dışı bir tarz kazandırıyor.

9. Cleo 5’ten 7’ye (1962)

5'ten 7'ye Cleo / Cléo de 5 à 7 - Altyazı Sinema Dergisi

Agnes Varda, Fransız sinemasının en önemli isimlerinden biri ve Fransız Yeni Dalgası’nın tek kadın yönetmeni olması bakımında bu liste için oldukça önemli. Cleo 5’ten 7’ye onun en ikonik eseri. Film, güzel ve başarılı bir şarkıcı olan Cleo‘nun hayatından iki saati konu alıyor. Ancak dünya parmaklarının ucunda olmasına rağmen, Cleo her zamankinden daha mutsuz ve kanser testinden kötü haber almaktan korkuyor.

10. Kadın Kadındır (1961)

Une femme est une femme (1961) - IMDb
imdb.com

Godard’ın ikinci uzun metrajı olan Kadın Kadındır, aynı zamanda Godard’ın filmografisindeki ilk renkli filmdir. Godard’ın ince mizahı ile şekillenen bu romantik müzikalin oyuncu kadrosunda Jean-Paul Belmondo, Anna Karina, Jean-Claude Brialy ve Henri Attal yer almaktadır. Sevgilisinden bir çocuğu olsun isteyen dansçı Angela’nın sevgilisinin arkadaşı Alfred ile yakınlaşmasını konu alan film, göndermelerle dolu ve eğlenceli bir yapımdır.

Kaynakça :

Wigley, Sam. ”10 great French New Wave films”. BFI. 13 Ağustos 2015. Erişim Tarihi: 12/07/2025

Maio, Alyssa. ”French New Wave Films: A Curated List and Their Iconic Directors”. studiobinder. 7 Ocak 2025. Erişim Tarihi: 12/07/2025

Yılmazkol, Özgür. ”Fransız Yeni Dalga Akımı”. IIENSTITU. 27 Mart 2021. Erişim Tarihi:  12/07/2025

Sofuoğlu, Öykü. ”Hiroşima Sevgilim: Zamana Parantez Açmak”. altyazı.net. 20 Kasım 2023. Erişim Tarihi: 12/07/2025

Öne çıkan görsel: backlots.net

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İsmail Bilgin – Enver Paşa Bir Adanmışlık Öyküsü | 50 Alıntı

İsmail Bilgin bu eserinde, Enver Paşa’nın yaşamını ilkesel bağlılık ve tarihsel temsil çerçevesinde ele alarak dönemin düşünsel iklimini yeniden yorumlamaktadır.

Edip Cansever’in Şiirlerine Yansıyan Hiçlik Travması

Edip Cansever, İkinci Yeni’de bireyin travma, boşluk ve hiçlik duygusunu işler. Şiirlerinde varlıkla yokluk arasında sıkışan ruhsal boşluktaki bireyleri anlatır.

Viyana’da Bir Hafta: Sanat, Tarih ve Lezzet Dolu Gezi Rehberi

Viyana; sanat, müzik ve tarihle iç içe bir şehir. Sarayları, müzeleri, kafeleriyle görsel bir şölen sunuyor. 1 haftada keşfedin, aşık olmaya hazır olun!

İnsanlığımı Yitirirken Neden Bu Kadar Eleştirildi?

Bu yazımızda, Dazai’nin İnsanlığımı Yitirirken romanını psikolojik yönleriyle ele alıp eleştirilme sebeplerini inceliyoruz

Duygusal Farkındalık Üzerine: İçindeki Ben’e Sarılmak

Duygusal farkındalık, kendi benliğimize sarılmanın ilk adımıdır. Bastırılan her duygu benliğimizi içimizdeki zindanlara mahkum eder. duygularımızı fark etmek pusulayı bizlere çevirir.

Nasıl Popüler Oldu: Skyfall

Adele'in kült parçası Skyfall'un zirveye tırmanma öyküsüne bir bakış.

Taxi Driver Filminden Unutulmaz Replikler

Taxi Driver filminin yalnız adamı Travis Bickle'ın adım adım delilikten ''sözde'' kurtarıcılığa evrildiği hikayesinin unutulmaz repliklerini derledim.

Cumhuriyet Aydınları: Zafer Toprak

Zafer Toprak, Aydınlanma ve Kemalizm'i buluşturarak Türkiye'nin modernleşme sürecine yön veren seçkin bir tarihçiydi.

Misery Film Analizi: Sapkın Tutku

Stephen King'in aynı adlı eserinden uyarlanan Misery, fanatizm ve tutku kavramlarına yönelik bir gerilim sunuyor.

Codependent (Bağımlı İlişki) – Meredith Grey & Derek Shepherd (Grey’s Anatomy)

Grey's Anatomy, Meredith ve Derek çifti üzerinden codependent (bağımlı ilişki) kavramını örneklerken, aşkın bazen kişisel hedeflere ve benliğe zarar verebileceğini görüyoruz.

Editor Picks