Yakın dönem Fransa tarihi dünya tarihini de etkileyen pek çok olaya sahne oldu. Devrime giden süreçte toplumsal, ekonomik ve siyasal gelişmeler ve meydana gelen Fransız İhtilali pek çok sonuçlar doğurdu. Devrimin ardından yaşanan terör dönemi Fransa toplumunun sorunlarının daha da derinleşmesine sebep olmuştu. Siyasal ve toplumsal çalkantılardan bir türlü kurtulamayan Fransa için Napolyon Bonapart dönemi ise bambaşka bir sürecin başlangıcı olacaktı. Bütün bu yaşanan olaylar sinemada sık sık işlenen konulardan biri oldu. Aşağıda sizler için derlediğimiz filmler sadece Fransa tarihini anlatan yapımlar olmamak ile birlikte aynı zamanda sinema tarihi içerisinde de önemli yapımlar olarak karşımıza çıkar. Eski olmalarına rağmen aksiyon, macera ve heyecanın had safhada olduğu akıcı yapımlar olmaları dikkat çekicidir.
1- Waterloo (1970)
Waterloo 1970 yılında gösterime giren yönetmenliğini Sergey Bondarchuck’un yaptığı tarihi biyografi ve savaş filmidir. Başrollerini Rod Steiger, Christopher Plummer ve Orsan Welles‘in paylaştığı film,1971 yılında en iyi sanat yönetmenliği ve en iyi kostüm tasarımı dallarında Bafta ödülüne layık görülür. Film, Napolyon’un Elba Adası’na sürgünü ardından oradan kaçıp Paris’e dönerek yönetimi tekrar ele geçirişini ve Wellington komutasındaki Avrupa ülkeleri ile son kez karşı karşıya gelişini anlatır. Waterloo’da meydana gelen savaşta son hezimetini alan Napolyon ömrünün sonuna kadar kalacağı St. Helen’e sürgün edilecekti. Dönemine göre geniş oyuncu kadrosu ve prodüksiyonu ile üst düzey bir yapım olan filmde Rod Steiger ve Christopher Plummer oyunculuklarıyla göz doldurur. En başarılı Napolyon canlandırmalarından birine imza atan Steiger, savaş ve ardından alınan hezimet karşısında Napolyon’un yaşadıklarını aktarmada oldukça başarılı bir performans sergiler. Savaş filmi olmasına rağmen oldukça akıcı olan film, tarihsel süreci bilmeyen izleyicilerin de konuyu rahat algılayabileceği bir şekilde işlenir.
2- A Tale of Two Cities (1935)
“ Bugünlerde bir hastalık peyda oldu, adı da hümanizm.”
A Tale Of Two Cities, Jach Conway ile Robert Z. Leonad yönetmenliğinde çekilir. Charles Dickens‘ın İki Şehrin Hikayesi adlı romanından uyarlanan ve kitapla aynı adı taşıyan filmde Ronald Colman, Elizabeth Allan ve Donald Woods başrolleri paylaşır. Filmin açılış sahnesi romanın meşhur ilk cümlesi ile başlar. “Zamanların en iyisiydi, en kötüsüydü. Hem her şeyimiz vardı hem de hiçbir şeyimiz yoktu. Kısacası, günümüze çok benziyordu.” Etkileyici oyunculuklar ve akıcı bir anlatımla seyirciyi kendine bağlayan filmde Bastille Baskını sahnesi bizce çok etkileyiciydi. Ayrıca Sydney Carton karakterini canlandıran Ronald Colman oyunculuğu ile devleşir. Hayata karşı umarsız bir adam olan Sydney Carton, filmin sonunda aldığı çarpıcı kararla büyük bir cesaret örneği gösterecekti. Kitabı okuyan ve konusunu bilen izleyicileri bile heyecanlandıran ve sürükleyen yapım kitabı okumamış izleyiciler için daha keyifli bir seyir vaat eder.
3- Reign of Terror (1949)
“ Tanrı mı? Devrim Tanrı‘yı ortadan kaldırdı.”
1949 yılında gösterime giren film, Anthony Mann yönetmenliğinde çekilir. Robert Cummings, Richard Basehart, Richard Hart, Arlene Dahl ve Arnold Moss başta olmak üzere kalabalık bir oyuncu kadrosuna sahip filmde olaylar 26 Temmuz 1794’te başlar. Fransız Devrimi sonrası yaşanan terör rejimini ve Robespierre‘in düşüşünü konu alan filmde olaylar oldukça sürükleyici bir şekilde ilerler. Robespierre devrimin ardından oluşturduğu baskıcı yönetimde hakim güç konumuna yükselmek istemektedir. Kara Kitap adını verdiği ve giyotine gidecek isimleri belirlediği defterini kaybetmesi toplanacak Konvasyon’da diktatörlüğünü kurmasına engel teşkil etmektedir. Defteri bulması için Paris dışından gelen ve kendini Duval olarak tanıtan kişinin baş rakibi Barras’ın adamı Charles D‘Aubigny olduğundan habersizdir. Aksiyon ve maceranın yanı sıra heyecanın da had safhada olduğu filmde bilhassa Robert Cummings ve Arnold Moss etkileyici bir oyunculuk sergiler. Dönemine göre oldukça akıcı bir yapım olması dikkat çekicidir.
4- La Revolution Française (1989)
“ Bazı kafaları değiştirmeden istediğin dünyayı kuramazsın.”
La Revolution Française 1989 yılında Robert Enrico ve Richard T. Heffron yönetmenliğinde çekilen bir belgesel filmdir. 5 saat 35 dakika gibi uzun bir süreye sahip olan filmde Klaus Maria Brandauer, Jane Seymour ve François Cluzet başta olmak üzere pek çok oyuncu yer alır. Bastille Baskını, İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi, Versay Yürüyüşü başta olmak üzere devrimi hazırlayan süreç adım adım işlenir. Devrim ve ardından yaşananlara da yer verilen film Fransız İhtilalinin 200. yılına özel hazırlanan büyük bir yapımdır. Yaşanan olayları kronolojik bir sırayla anlatmasının yanı sıra sinematik öğelerle de destekleyen yapım dönemi merak edenler için mutlaka izlenmesi gereken bir filmdir.
5- Désirée (1954)
Henry Coster’ın yönettiği 1954 yapım Desiree filminde başrolleri Marlon Brando, Jean Simmons, Michael Rennie paylaşır. Annemarie Selinko‘nun aynı adlı romanından uyarlanan filmde Napolyon Bonapart’ın Marsilya’da iken tanışıp aşık olduğu Desiree ile arasında yaşananlar işlenir. Desiree’ye evlenme teklif eden Napolyon Paris’e döndükten sonra Josephine ile birlikte olmaya başlar. Bunu öğrenen Desiree yıkılır. Ardından dönemin mareşallerinden Bernadotte ile evlenen Desiree ilerleyen süreçte İsveç Kraliçesi olacaktır. Marlon Brando’yu Napolyon Bonapart rolünde izlemenin yanı sıra filmin biyografi, aşk ve tarih unsurlarını da barındırması ve tiyatral öğeler barındırması keyifli bir seyir sunar.
6- Danton (1983)
1983 yılında gösterime giren Danton, Fransız İhtilali sonrası terör dönemini anlatan bir Andrzej Wajda filmidir. Gerard Depardieu ve Wojciech Pszniak’ın başrolleri paylaştığı film 1984 yılında En İyi Yabancı Film dalında Bafta Ödülü kazanmıştı. Yapım Fransız İhtilalinin önemli isimlerinden Danton üzerinden devrim sonrası yaşanan terör dönemini anlatır.