Frank Ocean ile Naif Bir Melankoli Yolculuğu: “Blonde” Albümü

Editör:
Gizem Yürük
spot_img

Frank Ocean müzik piyasasında sessizliğe gömülmeden önce 2016 yılında ikinci stüdyo albümü olan “Blonde” ile dinleyicilere adeta bir başyapıt bıraktı. Derin lirikleri, kırılgan ve yankılı ses efektleri, gitar tınıları ile R&B müzik dünyasında deneysel bir iş çıkararak türler arası bir geçiş yaratmayı başardı. Her şarkısında farklı bir duygu tecrübe ettiğimiz, derin yankılarla ve vokal değişimleriyle uzun uzun dalıp gittiğimiz bu melankolik albüme biraz derinden bakalım!

Albüm İsmi

Frank Ocean Blonde, discogs.com
#Frank Ocean Blonde, discogs.com

Albüme ilk baktığımızda kapak fotoğrafındaki yazı ile albüm isminin farklı olduğunu görüyoruz. Bir çok yerde dolaşan bilgilere göre “Blond” ve “Blonde” farkı, aslında Fransızca sözcüklerde olduğu gibi kelimelerin sonuna gelen “e” harfi ile maskülenlik ve feminenlik anlamı belirtiyor. Belki de müzisyenimiz bize bir dualite (ikilik veya çift olma durumu, birbiriyle zıt veya tamamlayıcı iki unsurun varlığı) sunmaya çalışıyor. Ayrıca albüm kapağındaki fotoğrafın Frank Ocean‘ın gençlik fotoğrafı olduğunu biliyoruz. Belki de gençliğinde daha maskülen hissettiği bir dönemdeydi ve bu albüm ile dinleyicilere bir dönüşümü anlatmaya çalıştı.

Şarkılar

#Frank Ocean

17 şarkıyı içeren bu müthiş albümde, gençlik aşkları, özlem, tüketim kültürü, sahtelik, hesaplaşma, hüzün, ayrılık, nostalji, bağımlılık, özgünlük gibi temalarla karşılaşıyoruz. Şarkıdan şarkıya geçtikçe dinleyiciler de duygudan duyguya geçiyor. Bu albümdeki şarkılar, gecenin bir vakti içimizdeki duygularla hesaplaşmak için çıktığımız yürüyüşlerde arkaplanda çalacak türden. Oldukça basit fakat etkili ses efektleri ile güzel bir akışta dinleyiciyi düşündürmeye itiyor. Bir kaç şarkıya göz gezdirelim!

Ivy

Tatlı gitar tınılarıyla başlayan ve albümün ikinci parçası olan Ivy, geçmişte yaşanmış sağlıksız bir ilişkinin hikayesini aktarıyor. Şarkıya ismini veren Ivy yani zehirli sarmaşık, aslında uzak durulması gereken ve insan sağlığı için iyi olmayan bir şey. İlişkinin ne kadar sağlıksız olduğuna dair bir gönderme olabilir. Gençlikte hissedilen o sınırsız ve büyük hislerin, heyecanların nostaljisini yaşatıyor. Toylukla kırılan kalplerin artık zamanın etkisiyle pişmanlığa dönüşmesi, geri alınamayacak şeylerin artık sadece tatlı bir deneyimden ibaret olması üzerine hislerini görüyoruz.

“I thought that I was dreamin’ when you said you love me
(Beni sevdiğini söylediğinde rüyadayım sandım)
The start of nothin’
(Hiçbir şeyin başlangıcıydı)
Had no chance to prepare, couldn’t see you comin’
(Hazırlanacak vaktim yoktu, geleceğini düşünmedim)
And we started from nothin’ “
(Ve sıfırdan başladık)

“Sıfırdan” başlandığının ve aslında bu ilişkinin gidecek bir yönü olmadığının farkına varılmış, fakat bu farkındalık sonradan gelen bir farkındalık gibi. Bu cümleler sanki derin bir ah çekiyor gibi söylenmiş. Aslında hiçbir şey olmayacağını bilmek, fakat yine de gençliğin verdiği o toylukla denemeye elverişli olmak..

“Ooh, I could hate you now
(Artık senden nefret edebilirim)
It’s alright to hate me now
(Senin de benden nefret etmen sorun değil)
We both know that deep down, the feeling still deep down is good”
(İkimiz de biliyoruz ki, içten içe bu hisler çok güzeldi.)

Yaşanılan şeylere uzaktan bakıldığında ne kadar kötü oldukları fark edilse de, içten içe onları bağlayan bir şey olduğu çok açık. Belki ikisi de elinden geleni yapmaya çalışan iki küçük çocuktu.

“I ain’t a kid no more
(Artık o çocuk değilim)

We’ll never be those kids again”
(Bir daha o çocuklar olamayacağız.)

Self Control

Albümün yedinci parçası olan Self Control, bitmekte olan bir ilişkinin Ocean’da yarattığı hisleri anlatıyor. Ağlamaklı ve ince ses efektleri ve gitar tınıları ile, özlem ve hüznü bir arada ve katmanlı olarak hissedebiliyoruz. Şarkı devam ettikçe araya giren başka seslerin sanki Ocean ve karşı taraf arasında geçen bir diyalog olduğunu da düşünebiliriz.

“Now and then, you miss it, sounds make you cry
(Aralıklı olarak özlüyorsun, sesler seni ağlatıyor)
Some nights, you dance with tears in your eyes
(Bazı geceler gözlerinde yaşlarla dans ediyorsun)

I came to visit, ’cause you see me like a UFO
(Ziyarete geldim çünkü beni bir ufo gibi görüyorsun)
That’s like never, ’cause I made you use your self-control
(Yani hiçbir zaman, çünkü sana öz kontrolünü kullanmayı öğrettim)
And you made me lose my self-control, my self-control”
(Ve sen benim öz kontrolümü kaybettirdin.)

“Ufo gibi görme” kısmı, aslında Ocean’ın sevgilisiyle görüşmeyi kestiğini anlatan bir metafor. Geriye kalan sözlerde karşı tarafın Ocean’a göre daha yetersiz olduğunu ve ilişki içindeyken rollerin yer değiştirdiğini anlayabiliriz. Bu parça için birinin gideceğini kabullenememekle ilgili hüzünlü bir farkındalık parçası diyebiliriz.

Good Guy

Albümün sekizinci parçası olan Good Guy ise yukarıda bahsedilenlerden daha farklı, arkada piyano tınıları eşliğinde Ocean’ın anılarını anlatması üzerine kurulmuş bir parça. Albümde, “Facebook Story” ve “Be Yourself” gibi bazı parçalar, tıpkı müziğe ara vermiş gibi, belirli bir melodi eşliğinde birinin konuşması şeklinde ilerliyor.

Good Guy parçası, Ocean‘ın diğer şarkılarından farklı olarak homoseksüel tarafını açtığı, biriyle buluşma hikayesini anlatıyor. Buluşma için Ocean’ın daha istekli olduğunu görüyoruz fakat aynı şey karşı taraf için geçerli değil gibi.

“Here’s when I realized you talk so much more than I do
(İşte o zaman benden daha çok konuştuğunu fark ettim)
I, here’s to the highlights when I was convinced
(En önemli anlarda ikna oldum ki)
That this was much more to you than some some-night sh*t
(Bu senin için bir gece saçmalığından fazlaydı)
I know you don’t need me right now
(Şuan bana ihtiyacın olmadığını biliyorum)
And to you, it’s just a late night out”
(Ve sana göre, bu sadece bir gece kaçamağı)

Pretty Sweet

Albümün on birinci parçası olan Pretty Sweet, dinleyicileri gürültülü ve karışık bir giriş ile karşılıyor. Kasıtlı olarak karışık ve iskeletten yoksun şekilde düzenlenmiş bu parça, sözleri bakımından belirli bir hikaye anlatmıyor olsa da, albümün deneyselliğine dikkat çekiyor ve dinleyicileri geçişten geçişe sürüklüyor.

White Ferrari

Muhtemelen herkes tarafından bilinen ve albümün en çok parlayan parçası olan White Ferrari, albümün on dördüncü sırasında yer alıyor. The Beatles‘ın  Here, There and Everywhere adlı parçasından esinlenilmiş bu parça, aşk ve bağlılık üzerine sıcak bir sarılma gibi hissettiriyor. Hem ses geçişleri, hem vokaller ile harika bir derinlik ile karşılaşıyoruz. Özellikle ikinci dakikadan sonra geçilen akışta, Ocean’ın sesi ve sözleri kulaklarda müthiş yankılanıyor.

Can’t take what’s been given (No way)
(Verilen şeyi geri alamayız)
But we’re so okay here (We’re fine), we’re doing fine (We’re fine)
(Ama burada çok iyiyiz, iyi hallediyoruz)
Primal and naked
(İlkel ve çıplak)
You dream of walls that hold us in prison (Love)
(Bizi tutsak eden duvarları düşlüyorsun)
It’s just a skull, least that’s what they call it
(Sadece bir iskelet, en azından öyle diyorlar)
And we’re free to roam
(Ve gezmekte özgürüz)

Özellikle bu kısımlarda, tatlı bir melankoli ile şarkıya veda ediyoruz. Sanki bu kısım, yaşanılan anın güzelliğini fark edip orada durmak gibi. Sakin ve özlem dolu.

Seigfried

Albümün on beşinci parçası olan Seigfried, ismini İskandinav mitolojisinde bir savaşçı olan Siegfried‘den alıyor. Bu isim, cesaret sembolü olarak kullanılıyor. Parçaya baktığımızda ise, bir ayrılığın ardından kalan hisleri içsel bir hesaplaşma ile bize aktarıldığını görüyoruz. Bir bakıma suçluluk hakim gibi. Sözlere bakıldığında yer yer kendini eleştiren, yer yer bazı anılardan bahseden bir akış mevcut. Özellikle vokallerin değişimi ve gitar tınıları, yine melankolik düzeyde güzel hissettiriyor. Şarkının bir çok kısmında tekrarlanan “I’m not brave” (Cesur değilim) sözü ve sondaki “I’ll do anything for you (in the dark)” (Senin için her şeyi yaparım, karanlıkta) kısımları; Siegfried‘e karşı bir atıf ve Ocean’ın kendisine karşı kullandığı bir eleştiri olabilir.

Son Bakışlar

Frank Ocean, https://pitchfork.com
#Frank Ocean, https://pitchfork.com

Bir çok listede üst sıralara yerleştirilmiş bu albüm, gerek sözleri gerek aktardığı duyusal hisler ile bir çok dinleyiciye benzersiz hisler yaşatıyor. Belki de sözlerinden çok ses efektlerinin derinlikleri ve düzensiz akışların bile bu kadar harika oturuşu, bu albümü daha da yüksek bir yere taşıyor diyebiliriz. Frank Ocean bu albümü çıkarttıktan sonra stüdyoya adım attı mı bilmiyoruz. Fakat ne kadar zaman harcadıysa, bu albüm aradan dokuz sene geçmesine rağmen hala aklımızda. Frank Ocean kendini vezir edip gitmiş diyebiliriz!

Albümü dinlemediyseniz dinlemeyi, dinlediyseniz de bir kez daha göz gezdirip gece yürüyüşlerine çıkmayı, kendinizle minik hesaplaşmalar yapmayı ihmal etmeyin. Nostalji ve melankoli olmadan bu hayat çekilmiyor!


Kaynakça:

  • Öne çıkarılan görsel: corriere.it
  • Frank Ocean: Blonde Album, Genius, Web. Erişim Tarihi: 20.08.2016
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.