”Her şey çok anlamsız, bari sıra dışı olalım.”
-Francis Bacon
Francis Bacon (28 Ekim 1909 – 28 Nisan 1992) Dublin‘de (İrlanda) , İngiliz anne-babanın ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen ekspresyonist ressam.
Bacon, dışavurumcu bir sanatçı olarak anılsa da, onu herhangi bir akıma yerleştirmek, resimleri birden fazla akımın özelliklerini taşımakta (sürrealizm, fütürizm) olduğundan zordur.
Bacon bu yakıştırmaların haricinde kendine özgü ‘yeni figürleşme’ akımının da en belirgin temsilcilerindendir. Bu özelliği onun özgünlüğünü de vurgulamaktadır.


İlk Yıllar
Orduda görev almış katı ve kuralcı bir babayla büyüyen Bacon, zor bir çocukluk geçirmiştir. Bu durum ileride işlerini ve hayatını etkileyecek en önemli faktörlerden biriydi. Eleştirmen David Sylvester ile yaptığı bir röportajda Bacon, resimlerindeki şiddeti erken yaşamının çalkantılı koşullarına bağlamıştı.
Sanatçı 16 yaşındayken babası, onu annesinin iç çamaşırlarını giydiğini görüp eşcinselliği nedeniyle evden kovmuştu. Bacon, bu reddedilmeyle ne yapacağını bilmeden Londra’ya gitti. 1926 yılında annesinden aldığı 3 sterlin harçlık ve bir dizi garip denebilecek işlerde çalışarak hayatta kalmıştı. Küçük hırsızlıklar yapmaktan, randevulara çıkmaktan kesinlikle çekinmiyordu. “Gençken ahlaklı biri olduğumu söyleyemem.” demişti.
Berlin, Paris ve Londra üçgeninde gidip gelen Bacon 1920’lerin sonlarında Londra’da bir daireye taşındı. Orada iç mekan ve mobilya tasarımıyla ilgilenmeye başlayan Bacon; patronu, akıl hocası ve ihtiyaç duyulan baba figürü olan sanatçı Roy de Maistre’nın teşviğiyle yağlı boya resimler yapmaya başladı.

Bacon; ilk eserlerini, çalışmalarını Paris gezisinde gördüğü Picasso ve Sürrealistlerden etkilenerek üretmeye başladı. Eski ustalardan da ilham alarak savaş sonrası dönemde, “yaralı ve travmatize olmuş” insanlığın en çarpıcı görüntülerinden bazılarını üretti. Konuları her zaman şiddetli ve çiğ et parçaları olarak resmetmişti. ”Hepimiz etiz.” Varoluşsal ikilemler tarafından hapsedilmiş ve işkence görmüş yalnız ruhlar onun resminin ana temasını oluşturuyordu.

Bacon, 1933’te 23 yaşındayken, “Çarmıha Gerilme” (Crucifixion) adlı ilk orijinal eserini resmetti. Bu çalışmasında, daha sonraki çalışmalarında mihenk taşı haline gelecek olan “acı ve korkuyu” hissettiriyordu. Siyah beyaz tonlarıyla oluşturulmuş kompozisyon olan Çarmıha Gerilme, karanlık bir arka planda kaldırılmış kolları olan soyutlanmış bir iskeleti gösteriyor.

Çarmıha Gerilme, Sir Michael Sadler tarafından satın alınmıştı ve bu başarısından cesaret alan Bacon, ertesi yıl bir sergi düzenledi ancak çok az ilgi gördü. Resimleri ayrıca Herbert Read tarafından düzenlenen Uluslararası Sürrealist Sergisi‘ne dahil edilmek üzere araştırıldı, ancak yeterince sürrealist olmadıkları gerekçesiyle reddedildi. Cesareti kırılan Bacon, serseri denilebilecek eski yaşam tarzına geri döndü. 1943’ten önceki çalışmalarının çoğunu yok etti ve bu erken dönemden sadece on beş parça hayatta kaldı. Tüm bunlar olurken Bacon tek bir sanat eğitimi dahi almamıştı.
Baconun Resimlerinde Savaş Etkisi
Bacon iki dünya savaşının da etkilerini görmüştü. Ona göre acının bir tedavisi yoktu. Yalnızlık, vahşet ve acı; korku, var olmanın krizi ve ümitsizlik ile resimlerinde birleşti. Bunlar zaman zaman yaşanan duygular değil, hayatın gerçeğiydi. İnsan ruhunun kötülüğü Bacon‘a göre “İçimizde yaşayan asil bir ruh yoktur ve ölümden sonra yaşam da yoktur.’’ olarak ifade ediliyordu. “Bizler hayvani iştahlar tarafından yönlendirilen bedensel varlıklarız ve ölümlüyüz.”
İkinci Dünya Savaşı, Bacon’ın şiddet duygusunu kamçıladı ve yaşamda onun için varlığını her zaman devam ettiren tehdidi birleştirdi. Kısa bir süre için bir hava saldırısı gardiyanı olan Bacon, 1944’te ilk şaheseri olan “Bir Çarmıha Gerilmenin Temelindeki Figürler İçin Üç Çalışma” (Three Studies for Figures at the Base of a Crucifixion)’yı büyük bir tutkuyla üretti.

Savaştan sonra; figürlerinde yer alan uzun boyunlar, çatırdayan kemikler ve çarpık bedenler, güçlü bir yorum halinde ıstırabı ifade ediyordu. Bacon figürlerini, hareket halindeki hayvanların fotoğraflarından ilhamla modelledi ve daha sonraki resimlerinde güçlü bir tema haline gelen “vücudun hareketine” ilgi gösterdi.
Deforme edilmiş ve kapalı bir ortamda dehşet içerisinde bir klostrofobi ve endişe hissi uyandırarak verilen bedenler, plastikleşme ve rahatsız edicilik kavramlarıyla büyük bir ustalıkla renklendirilmişti.

Özel Hayatının Resimlerine Yansıması
1952’de Bacon, İkinci Dünya Savaşı savaş pilotu Peter Lacy ile en güçlü ilişkilerinden birine başladı. İkilinin bağlı ve şiddetli bir ilişkisi vardı. Çeşitli kaçamaklar nedeniyle ilişkileri 1950’lerin sonunda kötüleşti. Bacon‘ın kişisel deneyimlerden ilham alma eğilimi de onu portreye yakınlaştırdı. Enerjisini genellikle Londra‘nın bar ve kulüplerinin alışkanlıklarını betimleyen portreler üzerinde yoğunlaştırdı. Sık sık yakın arkadaşlarını (Lucian Freud, Isabel Rawsthorne, Michel Leiris) çizdi ve resimlerini çarpıcı bir duygusal ve psikolojik bağlamda gözler önüne serdi. Velázquez ve Van Gogh’a atfen, kendi üslubunda dikkat çekici eserler oluşturdu.


http://www.tate.org.uk/art/work/T00226
Bacon‘ın en ünlü ilişkilerinden biri de, 1964’te tanıştığı arkadaşı ve sevgilisi George Dyer ile olandı. İlişkileri boyunca Bacon, güçlü bir kas sistemini bir kırılganlık duygusuyla yan yana getiren çok sayıda Dyer portresi yaptı. Crouching (1966), genç adama karşı sevecen ancak koruyucu bir tutumu aktarmaktadır. Dyer alkolizm ve depresyon ataklarından muzdaripti, sonunda Bacon‘un 1971’de Fransa’daki ilk retrospektifinden önceki gece intihar etti.

Bacon, “Çevremdeki insanlar sinek gibi ölüyor ve kendimden başka resim yapacak bir şey yok” sözleriyle otoportreye giderek daha fazla yöneldi. Düzenli bir şekilde çalışmalarına devam ederken, Dyer‘in anısına bir dizi resim de tamamlayan Bacon, Dyer‘ın ölümünün ayrıntılarını anlatan “Siyah Triptikler” serisini oluşturdu.


1960’larda sanatında zirve yapan Bacon, 1973’te New York Metropolitan Sanat Müzesi‘nde büyük bir sergi açan ilk çağdaş İngiliz sanatçı oldu. Çalışmaları, Hirshhorn ve Tate Gallery‘deki retrospektifler de dahil olmak üzere, yaşamının sonraki yıllarında uluslararası olarak sergilendi. 1970’lerin ortalarında Bacon, hem Dyer‘ın hem de Deakin‘in yerini, arkadaşı ve fotoğrafçısı olarak alan John Edwards ile tanıştı. Bacon son yıllarında, daha önce çalkantılı ve fazla hareketli olan sosyal hayatından uzaklaştı ve çalışmalarına ayrıca Edwards ile olan platonik ilişkisine odaklandı.

81 yaşında Madrid‘de kalp krizinden ölen Francis Bacon, geçmişte birçok genç sanatçıya ilham oldu ve günümüzde etkisini hala büyük bir çarpıcılıkla sürdürmeye devam etmekte.
Sanatçının Bazı Diğer Eserleri






- Ayrıca Francis Bacon’un kısa bir biyografi niteliğindeki bu filmi mutlaka izlemelisiniz!
Love Is the Devil: Study for a Portrait of Francis Bacon, imdb Web
- Tavsiye kitap: İşte Bacon, Kitty Hauser
Kaynakça
Francis Bacon, Web
The Art Story, Web
Francis Bacon, Web
Francis Bacon, Web
Cassone Art, Web
Öne çıkan görsel: Web