Florine Stettheimer ve Family Portrait II: Modernizmin Gözden Kaçan Kadın Dehası

Ayse Esmer
Ayse Esmer
emekli geek ve çok yakında resmi sanat tarihçi
spot_img
Editör:
Sıla Varol
spot_img

Florine Stettheimer’ın sanat tarihinde fark edilmesi dönemdaşlarından daha sonra olsa da kendine hâs var oluşuyla oldukça ilgi çekici sanatçılardan biri olduğunu artık biliyoruz. Ressam, şair, sahne tasarımcısı ve profesyonel bir ev sahibi diyebileceğimiz bu kadına ve asıl üzerinde duracağımız Family Portrait II tablosuna yakından bakalım.

Florine Stettheimer ve Stettheimer Ailesi

Florine Stettheimer. Kaynak: The New Yorker

Florine Stettheimer, 1871’de Rochester, New York‘ta doğdu. Annesi Rosetta Walter, New York’ta yaşayan varlıklı bir Alman-Yahudi ailesinin dokuz kızından biriydi. Babası Joseph ise erken yaşlarından itibaren hayatında yoktu. Bu yüzden etrafında ağırlıkla kadınlarla büyüdü: kendisi, kardeşleri ve annesi. En büyük iki ablası evlenip evden ayrıldıktan sonra, sıkça resimlerine de figür olan ablası Caroline (Carrie), en küçükleri Henrietta (Ettie) ve annesiyle (Rosetta) uzun yıllar boyunca yaşadı.

Sanata olan ilgisi her zaman biliniyordu ve buna yönde küçük yaştan itibaren eğitim almaktaydı. Stettheimer ailesi yazlarını Avrupa’da geçirirdi. Özellikle Annesi, Carrie ve Ettie ile düzenli olarak seyahat eden Florine; İtalya, Fransa, İspanya ve Almanya‘daki müzeleri ve sanat galerilerini ziyaret ederek sanat tarihini öğreniyordu. Ayrıca günlüklerine gördüğü eserler hakkında eleştiri ve yorumlarını da yazmaktaydı.

Yetişkinliğine doğru ilerlerken eğitimi devam etmekteydi ve Florine yeni tanıştığı her tarzda eserler vermekteydi. Sanatını, gezip gördüğü sergiler ve oradaki sanatçılar kadar opera ve bale gibi sahne sanatları da etkiledi. Orphée des Quat’z Arts için kostüm ve set tasarımları yaptı. Four Saints in Three Acts için yaptığı kostüm ve sahne tasarımlarında ise kullanmayı tercih ettiği selofan malzeme, bu oyunun karakteristik özelliklerinden biri hâline geldi.

Ve New York

Florine Stettheimer Studio. Kaynak: Artnet

I.Dünya Savaşı’yla New York’a göç eden Stettheimer ailesi, bu şehrin sanat ortamı açısından en önemli duraklardan biri olacak Manhattan‘daki Batı 76. Cadde‘deki bir daireye taşındı. Florine, eğitimi için daha fazla akademik eğitim almak yerine iyi bildiği gözlemlemeye geri döndü ve eserlerini New York’ta gördüğü, duyduğu, hissettiği her şeyden esinlenerek ortaya çıkardı. Ayrıca, özgür ruhlu ve sosyal çevresiyle var olmaktan çekinmeyen ressam olmasına rağmen, Parker Tyler‘ın 1963 tarihli biyografisinde onun münzevi bir hayat yaşadığı ya da eserlerini hiç sergilemediği gibi yanlış beyanlar bulunmaktadır. Bunun düzelmesi ve gerçeği öğrenmemiz ise Florine Stettheimer: A Biography gibi bir araştırmanın sahibi ve Florine Stettheimer üzerine çalışan sanat tarihçisi Barbara Bloemink sayesinde olmuştur.

Taşındıkları evlerinde ev sahipliği yaptıkları salonlarla sadece sanatçı olan Florine değil, tüm Stettheimer ailesi ‘‘salonistler’’ olarak tanınmışlardı. Bu salonların bu kadar ünlenmesinin sebebi, Florine’in eserlerinin yanında yakın arkadaşlarının (Duchamp, O’Keeffe, Alfred Stieglitz, Gaston Lachaise ve Carl Van Vechten) eserleri için bir sergi alanı ve yeni eserleri üzerine fikirler ürettikleri bir buluşma alanı olmasıydı. Duchamp‘ın en büyük eserlerinden bazılarının, örneğin travesti alter egosu Rrose Selavy‘nin, Stettheimer ve onun davetlerinden ilham aldığı, gerçekliği kanıtlanamasa da süregelen bir rivayettir.

Artık bir stüdyo olan bu evde kadınlar ve erkekler o dönemde mümkün olan en eşit şartlarda var oluyorlardı. Din, dil, ırk, cinsiyet ya da yönelim gibi hiçbir fark bu salonlarda gözetilmiyordu. Stettheimer da bu noktayı, kendi yarattığı, stratejik olarak yerleştirilmiş bir tabloyla vurguluyordu. Tablo odanın tam ortasına asılmıştı. Kendisini tamamen çıplak bir şekilde, salonda belirebilecek misafirlere güvenle bakarken tasvir ediyordu. Bir kadının kendini bu şekilde resmetmesi o dönemde sık rastlanmayan bir tercihti. Stettheimer ise bundan gurur duyuyordu: Tabloyu sadece odanın odak noktası yapmakla kalmayıp, aynı zamanda benimsediği tavrın sanatına iyi bir yansıması hâline getiriyordu. Peki, bu benimsediği tavır tam olarak neydi ve neden Family Portrait II tüm eserlerinin arasında en çok gözden kaçanlardan oldu?

Family Portrait II

Family Portrait II
Family Portrait II (1933) /MoMA

Bunun sebepleri de aslında yine Florine’in eserlerinde yatıyordu. Sanat tarihçisi H. Alexander Rich‘in Woman’s Art Journal dergisinin 2011 Sonbahar/Kış sayısında yayınlanan “Florine Stettheimer’ı Yeniden Keşfetmek (Tekrar): New York Sanat Dünyasının Ana Direğinin Garip Varlığı ve Yokluğu” başlıklı makalesine göre, Stettheimer hakkındaki akademik tartışma, aile portreleri dışındaki eserlerinin elit-üst sınıfı nasıl hicvettiği ve toplumsal olarak nasıl yorumladığı ile ilgiliydi.

1995’te Whitney Amerikan Sanatı Müzesi‘nde Florine Stettheimer hakkında bir sergi düzenleyen Barbara Bloemink, Elisabeth Sussman ve Linda Nochlin, Stettheimer’ın zamanının hem bir tarihçisi hem de eleştirmeni olarak hareket ettiğini savunuyorlardı. Bu akademisyenler, Stettheimer’ın bunu, portre dışı eserleri aracılığıyla toplumsal yorum ve eleştiri sağlamak için kişisel öyküsünü tarihsel olaylarla birleştirerek yaptığını açıklıyorlardı.

Eleştirel eserlerine örnek olarak 1920’ler ve 1930’larda New York elit dünyasının çeşitli yönlerini betimleyen dört resimden (Catedrals of Art, Cathedrals of Broadway, Cathedrals of Wall Street ve Cathedrals of Fifth Avenue) oluşan bir koleksiyon gösterilebilir. Sanat tarihçisi Elisabeth Sussman‘a göre, Cathedrals serisi, New York’taki şehirli Amerikan üst sınıfının elit toplumun temellerine, yani sanata, eğlenceye, finansa ve tüketiciliğe olan dine benzer bağlılığını ortaya koyuyor ve eleştiriyordu. Family Portrait II ise tüm bu eleştirel ve politik denilebilecek eserlerin arasında sadece kişisel bir iş olarak yorumlanmıştı. Ancak Family Portrait I ile aynı noktadan yaratılmamış olabilirdi. Çünkü Stettheimer’ın kariyerinde bu tabloyu yarattığı zamanı (ki bu, bahsedilen düzenli olarak toplumsal yorum çalışmaları ürettiği bir dönemdi), eserin kendisinin doğasını, fantastik ortamını ve orijinal aile portresinden ayrılmasını göz önünde bulundurmak gerekirdi.

Resmin merkezinde bulunan çiçekler bu tablonun en dikkat çekici noktasıdır. Ayrıca bu çiçekler, Family Portrait I ile de bu tablonun ayırıcı özelliğidir. Bize göre en solda bulunan, elindeki paleti ve fırçasıyla, siyah pantolonlu takımı ve canlı kırmızı detaylarla resmedilen figür Florine Stettheimer’ın kendisidir. Florine’in yanında koltukta oturan -belki daha çok uzanan- ve kucağında bir kitapla, elinde kırmızı bir yelpazeyle resmedilen figür kız kardeşi Ettie’dir. Çiçeklerin bize göre sağında kalan, sarı sandalyede oturan, kabarık etekleri ve omzunda desenli şalıyla annesi ve onun yanında ayakta duran, elinde sigarasıyla Carrie yer alır.

Family Portrait, II detaylar. Kaynak The Jewish Museum, Medium.

Tekrar çiçeklere dönersek merkezde ve ön plandaki bu çiçeklerin her biri yaklaşık 20 cm çapında ve sahneye gerçekten hâkimdir. Orantılı olarak insan figürlerinden çok daha büyüklerdir. Doygun kırmızı bir gelincik, beyaz bir zambak ve pembe bir gül, tam çiçek açmış durumdadır ve üzerlerinden uzanan dokulu yeşil filizler taşımaktadır. Tablo, bu üç kadından ziyade çiçeklerin portresi gibi hissettiriyor.

Eserin arka planı, tuvalin kabaca üst yarısını kaplıyor ve deniz ile gökyüzü manzarası gibi görünüyor; ikisini ayıran çok silik bir ufuk çizgisi var. Bu mavi arka plan üzerinde çeşitli New York simgeleri yer alıyor. Sağ kenarda, Stettheimer apartmanından bir mimari detay resmedilmiş. Üzerinde “182 W 58, New York” adresi yazılıdır. Eserin sağ kenarında, mimari detayı kısmen gizleyen altın rengi süslemeli uzun, ince kırmızı bir perde bulunuyor. Bu detayın solunda, yıldız şeklindeki bir adada yüzen Özgürlük Heykeli‘nin küçük, beyaz bir tasviri yer alıyor.

Family Portrait (1915)
Family Portrait No.1 (1915) /Artnet

Bu arka planla birlikte, çiçeklerin de (popüler olan inanışın aksine) bu üç kadını değil, New York seçkinlerinin yaşadığı yapaylığa işaret ettiği de ortaya atılan fikirlerden biridir. Stettheimer’ın Chrysler Binası‘nı dahil etmesi, mimarlık alanında uzmanlaşmış bir yazar olan Will Jones‘un New York mimarisi hakkındaki New York’u Nasıl Okursunuz adlı kitabında gökler için yarış olarak tanımladığı şeyi çağrıştırıyor. Bu kitap, zengin Amerikalıların New York gibi şehirlerde mümkün olan en yüksek, en gösterişli binaları yaratma meşguliyetini ele alıyor.  Bu tablonun bağlamında, Chrysler ile kurulan bağlantı, Stettheimer’lar ayrı yönlere bakmasına rağmen hepsinin bu yüzeysel dünyada birleştiğini gösteriyor. Özellikle de Family Portrait I’den farklı olarak, figürlerin aktif iletişimde olmamaları ve doğal sahnenin aksine, sanki Florine’in hazırladığı bir sahne dekorundaymış konumlandırılmalarıyla vurgulanıyor.

Bu yüzden, bahsedilen Cathedrals serisinin bir ayağı olarak okunması gerektiğine dair fikirlerle birlikte söyleyebiliriz ki, Florine Stettheimer ve Family Portrait II’nin, sanat tarihindeki yerini üzerine çalışıldıkça ve okundukça daha da sağlamlaştıracağını ve tanınacağını söyleyebiliriz.


Kaynakça

“Florine Stettheimer Family Portrait II.” MoMA. Web. Erişim Tarihi: 27.10.2025

“Florine Stettheimer’s Family Portrait II: Cathedrals of the Elite Family.” Tortoise. Web. Erişim Tarihi: 27.10.2025

“Seeing Florine Stettheimer’s Family Portrait II Through Language.” Medium. Web. Erişim Tarihi: 29.10.2025

“Florine Stettheimer’s Independent Spirit Is Revealed in a Thrilling New Biography.” Artnews. Web. Erişim Tarihi: 29.10.2025
Öne Çıkarılan Görsel – MoMA

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.