En iyi Animasyon, En İyi Belgesel ve Uluslararası Film dallarında Oscar adayı olan Flee, çoğunlukla animasyon olarak çekilmiş, ancak gerçek görüntülerin yer aldığı, belgesel niteliği de taşıyan nefis bir film. Oscar tarihinde ilk kez aynı anda bu üç ödüle aday olan tek film olma özelliğini taşıyor. Dünya prömiyerini Sundance Film Festivali‘nde yaparak, Sinema-Belgesel dalında Büyük Jüri Ödülünü de kazandı. Daha pek çok törenden de ödülle döndü. Riz Ahmed ve Nikolaj Coster-Waldau’nun filmin yapımcıları olduğunu da ekleyelim.
Filmi, çocuk yaşta Afganistan’dan kaçmak zorunda kalan Amin’in cümlelerinden dinliyoruz. Ayrıca bu gerçek bir hikayeden yola çıkılarak yapılmış bir film. Filmin yönetmeni Jonas Poher Rasmussen aynı zamanda senaryoyu da yazdı. Senaryoyu birlikte kaleme aldığı arkadaşı ve hikayenin ana kahramanı olan Amin Nawabi‘nin yıllarca içinde tuttuğu çocukluğuna dair sırları ve Afganistan’dan bir mülteci olarak Danimarka’ya kaçışını anlatan 1 saat 30 dakikalık bu ödüllere doymayan filmi seveceksiniz. Ancak Amin Nawabi takma bir isim. Hikayenin sahibi olarak izlediğimiz Amin karakteri, gerçek kimliğini saklamak istemiş.
Filmde yürek yakıcı çok sahne var ve özellikle de gerçek görüntülerden kesitler olarak sunulan sahneleri hem kızarak hem de üzülerek izliyoruz. İnsanların ülkelerinden kaçmak zorunda kalmalarını acı şekilde takip ediyoruz. Ülkelerinden kaçmak diyoruz, ama aslında ülkelerinde başlayan savaştan kaçmaktan söz ediyoruz. Bir daha göremeyeceği evine son bir kez dönüp bakmanın sızısını bir ömür kalbinde taşımak zorunda kalan Amin’in çilesi bununla bitse iyi, ancak o dönemde mültecilere sadece Rusya‘nın vize vermesi nedeniyle, Sosyalizmden yeni çıkmış fakir bir ülke konumundaki Rusya’da kendi halkından olanlar bile yaşamakta zorlanırken, mülteci olarak gelmiş birinin yaşaması ne kadar kolay olabilir değil mi?
Yıllar önce savaştan kaçan büyük ağabeyleri İsveç‘te ikamet ediyordur, ama onlara yardım edebilmek için çok çabalar. Yıllarca ailesini İsveç’e kaçak yollardan getirebilmek için para biriktirmeye çalışır. Yaptığı iş gereği zaten çok kazanmadığı için öncelikli olarak biriken parayla iki kız kardeşini Rusya’dan kaçırır. Ancak şartlar o kadar kötüdür ki, kızlar o yolculuktan sonra ağır bir depresyona sürüklenirler. İyileşmeleri kim bilir ne kadar sürdü tabii. Hikaye Amin’in gözünden anlatıldığı için bu ayrıntıları öğrenemiyoruz. Daha sonra geride kalan annesini, Amin ve diğer kardeşini ülkeden çıkarmaya çalışırken işler yolunda gitmez. Büyük zorlukların sonucunda Estonya‘da hapis gibi yaşadıkları aylardan sonra Rusya’ya geri dönerler. Ve aradan geçen zamanda biriken parayla, bu kez yıllar önce yaşadıkları zorlukları yaşamamak için daha pahalı bir yönteme başvururlar ve aralarından bir kişi gider. Bu kişiyi Amin olarak belirlerler.
Abisini ve annesini arkasında bırakarak, diğerlerine göre daha güvenli yollarla sonunda güvenli bir ülkeye gidebilmeyi başarır, ancak gittiği ülke abisinin ve kız kardeşlerinin olduğu İsveç değildir. Yol onu Danimarka‘ya getirir. Onu kaçıran adamın söylediklerini harfiyen yaparak, Danimarka’da koruyucu bir ailenin yanına verilerek orada yaşamaya devam eder. Ancak bu hayatı yaşayabilmek için ailesini geride bırakmak zorunda kalmıştır. Sadece fiziksel bir geride bırakış değildir bu. Ailesinin olmadığını söylemek zorundadır, yoksa ülke onu mülteci olarak kabul etmeyecektir. Bu sebeple uzun yıllar ailesinden uzakta, bir başına yaşamını sürdürmek zorunda kalır. Ailenin geri kalanı da ilerleyen yıllarda Avrupa’da farklı ülkelere yerleşirler, ancak aile hiç bir araya gelip birlikte yaşayamaz.
Bütün bunların yanında Amin’in eşcinsel olması da yan hikaye olarak ilgi çekiyor. Afganistan gibi tutucu ülkelerde gay bir birey olarak yaşamak ölüm sebebiyken, küçük yaşından beri anlam veremeden yaşadığı hislerini ailesine açıklar. Sandığı gibi korkmasına gerek olmadığını da anlar. Onlar zaten biliyorlardır.
Flee, bir kaçış öyküsü gibi görünse de, aslında bir terk ediş öyküsü. Kaçmak zorunda bırakılan sayısız insanın sesi olan bir film. İzledikten sonra neden Oscar Ödüllerinde böyle farklı kategorilerde yarışabilen tek film olduğunu da anlıyorsunuz. Amin’in yaşadığı bütün zorluklara rağmen düzgün giden bir hayatı olmuş. Gerçekleri yıllarca içinde tutarak geçirilen düzgün bir hayat… Gerçeklerin gölgesinde yaşanan bir hapis hikayesi gibi.
Amin, Danimarka’dayken eşcinselliğini tedavi edecek bir ilaç var mı diye sorar; çünkü çevresinde tanıdığı hiç kimse onun gibi değildir ve sadece normal olmak istiyordur. Bunu yıllar sonra, kendisiyle dalga geçen bir ses tonuyla anlatıyor. 15 yaşındayken hissettiklerinin bir hastalık sonucu olduğuna inanması, hem onun bilgisizliğinden hem de toplumun tek tip sevgi anlayışından kaynaklanıyor.
Rusya’dan bir grupla birlikte kaçmaya çalışırken yaşadıklarını izlemek kan donduruyor. Işıklı ayakkabıları olan küçük bir çocuğun ayakkabılarının çıkartılmaya zorlanması, yaşlılıktan yürüyemeyen kadını taşıyanların bu sebeple geride kalmalarına çözüm olarak yaşlı kadını vurmasını teklif eden insan kaçakçıları, gemide kapalı bir alanda iki gün geçirmeye zorlanıp, fırtına çıktığında ölümün eşiğinden dönülmesi, o eşikten dönüldüğünde devasa bir turist gemisine rast gelmeleri, kurtulduklarını sandıkları anda aslında çektikleri bütün çileyi boşa çektiklerini anlamaları…
İnsan bazı şeyleri üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin unutamıyor. İstediğin kadar başarılı ol, iyi bir hayata sahip ol, ama geçmişin travmaları bir şekilde o zihinden ayrılmıyor ve dönüp dolaşıp sahibini bulmayı başarıyor.
Mülteci sorununu sadece televizyondan, sosyal medyadan, gazetelerden takip edip bir anlığına duruma üzülen insanlar olarak, Flee filminin bu konu hakkında bizlere anlattığı detaylara çok ihtiyacımız var. Film mülteci sorununu ve ülkelerin içine düştükleri savaşları tek bir aileyi odak noktası yaparak anlatma yolunu seçmiş. Tabii hikaye çok gerçek olduğu ve bunları yaşayan kişinin zihninde yıllarca tekrar tekrar yaşandığı için seyirci üzerinde bıraktığı etki de büyük oluyor.
Çocukluk… İnsanın en kıymetli zamanlarından… Gençlikte yapılacak çoğu şeyi yetişkinken ya da yaşlıyken bile yapabilir insan, ama çocukluk denilen o eşsiz dönem asla geri gelmiyor.
”Gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.”
Çocukluğun senden çalındıysa kime hesap sormalı peki?
Flee çarpıcı, sorgulayıcı, kalp kırıcı… Flee, gerçek, samimi, duygusal… Flee’ye bir şans verin. Yaralarınızı üzerek iyileştirecek.