“Her fırça darbesinde hayatımı tehlike atıyorum..”
Paul Cézanne
Paul Cézanne; 19. yüzyılın sonlarına doğru empresyonizm ile o dönem yeni sanat akımı olan kübizm arasında köprü oluşturan, her fırça darbesi kendine özgü olduğundan ilk bakışta tanıyabileceğiniz eşsiz ressam. Pablo Picasso onu “O hepimizin babasıdır.” şeklinde tanımlamıştır.
Hayatı ve Eserleri
Cézanne; 19 Ocak 1839 tarihinde Fransa’nın güneyinde Aix-en-Provence kasabasında Opera sokağı no:23’te dünyaya gelmiştir. Cézanne dünyaya geldiğinde babası Louis Auguste başarılı bir şapka tüccarıydı. İlerleyen zamanda başarılı bir bankacı olan babası Fransa’nın nüfuslu, tanınmış ve önde gelen insanlarından biriydi. Marie ve Rose adında iki kız kardeşi vardı. Refah içerisinde yaşayan Cézanne, College Bourbon’da okumuş ve 1858’de mezun olmuştur. Burada güzel dostluklar kurmuş; yazar ve şair olan Emile Zola ile arkadaşlığı burada başlamıştır. Zola ile doğayla iç içe gezintiler yaptıkları ve bolca sanat üzerine konuştukları bilinmektedir. Doğada bolca vakit geçirmesi ilerleyen zamanda sanatına oldukça katkı sağlamıştır. Birlikte güzel şiirler yazmış eserler üretmiş oldukları ancak bunların saklandığı iddia edilmektedir. Babası oğlunun hukuk okumasını istediğinden ressam 1858 yılından itibaren Cézanne Aix Üniversitesinde hukuk okumaya başladı. Fakat hukuk eğitimi alırken içindeki sanat aşkına karşı koyamadı. Ancak ailesi onun resimden para kazanamayacağını ve statüsü olmayacağını düşünüp buna karşı koydu.
Cézanne vazgeçemedi ve babasının da onayını alıp, 1861’de Paris’e dönerek Academie Suisse’de resim dersleri almaya başladı. Burada daha önce tanıştığı ancak çok vakit geçiremediği empresyonist ressam Camille Pissarro ile tekrar görüşmeye başladı. Bu rastlandı onu Empresyonizme yani izlenimcilik akımına daha çok yakınlaştırdı. Açık havada çalışmayı Pissarro ile öğrendi. Ardından Auguste Renoir, Edouard Manet gibi empresyonizm akımı öncüleri ile de tanıştı.
Tüm bu usta sanatçılardan ayrı olarak romantizm akımının en önemli ressamlarından biri olan Eugéne Delacroix’nın tablolarına hayranlık ve yakınlık duyuyordu. Delacroix’nın tablolarının reprodüksiyonlarını bolca çalışmıştır. Ayrıca bu sayede mor, prusya mavisi ve veronese yeşili gibi renklerde artık onun tarzı haline gelmişti. Etkilenerek ve kopyalarını çalışarak kendi hayal dünyasını içeren tablolar yapmaya başlamıştı.
İlk dönemlerinde empresyonistlerden etkilenen Cézanne ilerleyen dönemlerde yapılara daha çok önem vermeye başladı. Daha yalın ancak daha çok işlenmiş eserler üretti. Tarzını; hayal gücünü ve günlük hayattaki izlenimlerini kullanarak geliştirmeye başladı. Desenlerin gücünü kullanarak ve klasik perspektiften uzaklaşarak kendi bakış açısını tuvallerine yansıtarak devam etti.

Yukarıda gördüğünüz Cézanne’ın “The Large Bathers” Türkçesi ile ‘Yıkanan Kadınlar‘ eseri 1937 yılında 110.000 dolara Philadelphia Sanat Müzesi tarafından satın alındı ve günümüzde aynı yerde sergilenmektedir. Tablonun arka fonunda ressamın sevdiği kendi kasabası Aix-en-Provence peyzajı bulunmaktadır. Uzaklığı altın sarısı ve parlak beyaz ile yakalamış, gökyüzünde ise mavi ve yeşil kalın fırça darbeleri ile dingin bir gökyüzü yaratmıştır.

Yukarıda gördüğünüz “The Card Players” Kağıt Oynayanlar serisi toplam beş eserden oluşmaktadır. Tabloları ebatları, oyuncu sayıları ve mekanlarına göre değişikler göstermektedir. Cézanne bu tablolarında mekan ve figür ilişkilerine dikkat çekmek istemiştir. Yaşadığı yerin insanlarını, yaşayış biçimlerini ve tarzlarını da ele almıştır. Kendine özgü fırça vuruşları, ışık ve yansımaları ile her detayı ayrı bir güzellikte olan muhteşem bir eserdir. Bu eser serisi günümüzde Katar Kraliyet Ailesinin koleksiyonunda bulunmaktadır. En son 250 milyon dolarlık fiyatı ile dünyanın en pahalı ikinci tablosu olarak yer alıyor. Oysa Cézanne’ın eserleri yaşadığı dönemde çokta beğenilmeyen, değeri çok yüksek görülmeyen eserlerdi. Hiçbir zaman maddi sıkıntı yaşamadığı için bu onu çok düşündürmemiştir. Ancak beğenilmeme kaygısı özgüvenini zedelediği bilinmektedir.
Empresyonist renkleri kullanarak objelere hacim vermeye çalışmıştır. Cézanne bu tutumu ve bu yenilikçi tarzı ile kübistlere öncü olmuştur. Aynı zamanda renkleri ile de Fovizme etkisi olmuştur. Fovizmin özelliği; renklerin olduğu gibi hiç karıştırılmadan tüm parlaklığı ve canlılığı ile tuvale aktarılmasıdır. Renkler ile Fovizm akımına, şekillere verdiği hacim ile de Kübizm akımına öncülük ettiği bilinmektedir. Eserlerinde kalın renk katları kullandı. Hafif fırça darbeleri ile noktalama yöntemine yöneldi. Koyu, karanlık ve keskin gölgeler oluşturdu. Hiçbir resminde çizgi göremezsiniz. Biçimleri oluşturan renklerdir. Ama renkleri çok iyi seçmek gerekir. Cézanne, parlak olmayan renkleri tercih eder.
Onun için gerçeği yeniden kopyalamak sanat adına resim yapmak değildir. Gerçeği yeniden değerlendirip, şekillerde onlara hayat vermekti. Bu yüzden olsa gerek Cézanne tablolarına bakıldığında evler, ağaçlar, çatılar vb. Çeşitli öğeler küp, koni, silindir biçimlerini andırmaktadır. Bu durum bazen cam kırıklıkları izlenimi yaratmaktadır. Aşağıda gördüğünüz eseri “Mont Sainte-Victoire” yağlı boya eseri bunun güzel bir örneğidir. Cézanne‘ın bu tekniği şimdiki zamana bakılınca basit görünse bile, o zamanlar kübizmin ve modern resmin doğuşunu anlatmaktadır.

Yaşadığı yer olan Mont Sainte-Victoire Fransa’nın Güneyinde kalan ömrünün son zamanlarına kadar Cézanne‘ın yaşadığı yerdir. Çok farklı perspektifler ile hem yağlı boya ile hem de sulu boya ile resmetmiştir. Ressam adeta buraya aşıktı. Eksiksiz bir peyzaj çalışmasıdır. Adeta renklerine objeler aramış gibidir.

Bu tablosu ise babası Louis Auguste’nin portresidir. Ressam hayatının büyük bir kısmını babasının baskısı altında yaşamıştır. Babası ona gönderdiği harçlıklarını kesmesin diye bir kadınla aynı evde yaşadığını ve hatta çocuğu olduğunu bile saklamıştır. Babasının ölümünden sonra evlenmiştir. Burada babasının elindeki gazete sıradan bir gazete değildir. Cézanne’ın yakın arkadaşı olan Emile Zola’nın, Cézanne gibi modern sanatçıları ağır eleştirdiği bir basımdır.

Cézanne meyvelerin üzerine vuran ışığı mükemmel yansıtmıştır. Resme bakınca sanki meyveler atılmış ve düşecekmiş hissi vermektedir. Bizleri endişelendirse de resimdeki denge mükemmeldir. Bu eserinde de yeni bir teknik ve kendi devrimini anlatmaktadır. Kullandığı renkler ve şekilleri ile farklı kompozisyonlar gibi görünse bile gerçeklik ile uyum içerisindedir. Tablo şu anda Whitney Ailesinde Özel Koleksiyonundadır. Dünyanın en pahalı eserleri arasında yer alır.

Yıkanan isimli eserinde dalgın bir genç erkek tasvir etmiştir. Vücudu çokta orantılı olmayan, sulu bir yerde hissi veren ve kahramanca olmayan bir tasvir. Yarı soyut yarı gerçekçi olması belirsizlik hissi yaratıyor. Cézanne yine yeni bir çalışma denemiş, boyayı daha dağınık kullanarak bir soyutluk yaratmıştır. Ve modelini kendi atölyesinde tek olarak çizmiş ancak etrafı tamamen düşüncelerinden belirlemiştir. Bu durumda sanata yeni bir teknik kazandırmıştır.

19.yüzyılda yazarlar ve ressamlar sürekli birlikte görünüyorlardı. Her iki sanat dalına sahip insanlar bir araya geliyorlar ve ressamlar edebi metinlerden ilham alıyorlardı. Antonie Joseph Paul Alexis dönemin romancı, oyun yazarı ve gazetecisiydi. Emile Zola ile bu anı Paul Cézanne, kendine özgü tarzı ve karanlık darbeleri ile resmetmiştir. Romantizm akımı dönemine ait eseridir. Tablo Brezilyanın São Paulo şehrinde; Museum of Art of São Paulo Assis Chateaubriand sergilenmektedir.

Paul Cézanne, yukarıdaki eserinde teknik olarak perspektif yasalarına meydan okumuştur. Dik zemine bir çarpıklık vermiş öndeki figürün ayaklarını uzatmıştır. Kıyafetlerdeki ve perdelerdeki desenler, tasvir ressamın ne kadar özenli ve kendine özgü tarzını oldukça iyi ifade etmiştir. Bir figürün kibri diğer figürün ise melankolik havası tabloda bir gerginlik hissi yaratmaktadır. Cézanne yine kendine özgü dengesini yansıtmayı başarmıştır. Eser Rusya’da Puşkin Müzesinde sergilenmektedir.

Cézanne genelde hayattan kareler resmetmekte ve kendi hayatındaki kişilerin portrelerini yapmaktaydı. Kesin bir bilgi olmamasına karşın birçok kaynakta yukarıdaki resim eşinin portresi olarak geçmektedir. Bu tablo da kendine özgü tarzını mükemmel betimlediği bir eserdir. Resimde gerçek bir derinlik ve gölge vermek yerine tuvalde her yere ayrı bir renk vermiş ve tek boyutlu bir figür gibi resmetmiştir.

Cézanne; hem arkadaşı hem de öğretmeni olan Pissarro’ya yazdığı bir mektupta bu eseri için L’estague basit şekil ve renkleri ile deniz manzarasını bir oyun kağıdına benzettiğini yazmıştır. Manzaranın konfigürasyonu ve rengi onu çok etkilemiştir. Zıt renkler ile yatay ve dikey çizgilerden oluşan, geleneksel ve karmaşık şekilde resmetmiştir. Aynı zamanda geleneksel manzara resimlerine atıfta bulunarak oldukça kompakt dinamik bir su, gökyüzü, toprak ve köy deseni yarattı. Hem iki boyutlu hem üç boyutlu görünen bir kompozisyon. Yerine oturmayan formlar, hayat veren bir hacim ve boşluk hissi yaratarak sürekli değişiyor gibi görünmesini sağlamıştır.
“Ressamda iki şey vardır, göz ve akıl; her biri diğerine yardım etmelidir.”
Paul Cezanne
Renkleri ve şekilleri ile geleceğe ışık tutan ressam Paul Cézanne; bir gün yine bir tablosu için fırtınayı resmetmek isterken çok fazla soğuk havaya maruz kalmıştır. Ağır bir zatürreye yakalanmış ve 1 hafta içerisinde 22 Ekim 1906 yılında hayata gözlerini yummuştur.
KAYNAK
https://www.wikiart.org/en/paul-cezanne//
https://pushkinmuseum.art/data/fonds/europe_and_america/j/2001_3000/zh_3335/index.php?lang=en//
https://www.cezannepaintings.org/,,
https://www.metmuseum.org//
Dirim Dergisi – Paul Cézanne.
https://www.britannica.com/,/