Filmi Mekanlarından Okumak: Rear Window

İrem Nur Kaya
İrem Nur Kaya
“Yarayla alay eder yaralanmamış olan”
spot_img
spot_img

? Bu yazı Batuhan Amaç tarafından editörün seçimi arasına girdi ?

Sinemada aktarılan hikâyeyi iyi anlatmanın yollarından biri de izleyicilere görsel bir sunum yaparak konuyu pekiştirmekten geçer. Bu nedenle her bir sahne özenle kurgulanır. Mimarlık disiplini de benzer şekilde kullanıcıların ihtiyacını karşılamanın yanında görselliğini öne çıkarır. Birçok disiplinden beslenerek kendilerini geliştiren mimarlık ve sinema disiplinleri bu yönleriyle izleyicilerine çok katmanlı keşif imkanı sunmaktadır. İki disiplini ortak noktada buluşturan ise görsel sunum yapmaya olanak tanıyan mekandır. Henri Lefebvre: “Mekân hiçbir zaman boş değildir; her zaman bir anlam içerir.” diyerek sinemanın da konusu olan mekanın anlamına dair bir pencere açar bizlere.

Filmlerde Mekân Kurgusu

Her film; bir fikrin etrafında şekillenirken yapacağı anlatımı, farklı disiplinler aracılığıyla güçlendirir. Bir dönem filminde o dönemin modasını yansıtan kıyafetlerin seçilmiş olması anlatımı nasıl gerçekçi kılıyorsa, mekanın da konunun içeriğine göre kurgulanması o derecede etkili olur. Eğer filmin konusu ve mekanları arasında bir ilişki göremezsek film gözümüzde inandırıcılığını yitirmeye başlar. Mekânın nasıl kurgulanacağı yönetmenin aktarmak istediği fikre göre şekillenir. Eğer bir yönetmen, mimarlığın imkanlarını kullanıyorsa seçilen her mekanda bir alt metin olduğuna işaret eder. Bu bazen birçok mekan aracılığıyla yapılabileceği gibi bazen de tek bir mekan üzerinden, o mekanın perspektifi aracılığıyla yapılır. Tıpkı Alfred Hitchcock’un Rear Window filmindeki gibi.

Alfred Hitchcock’un filmlerinden bazıları

Tek Mekan Filmi: Rear Window

1954 yapımlı bir gerilim filmi olan Rear Window, Cornell Woolrich’in “It Had to Be Murder” adlı hikayesinden yola çıkarak Alfred Hitchcock’un yönetmenliğinde çekilmiştir. Filmde L.B. Jefferies karakterini James Stewart, Lisa Carol Fremont’u ise Grace Kelly canlandırıyor. Bu filmi çekici kılan -ayrıca bu yazının da temelini oluşturan- nokta filmin tek mekan filmi olması.

İngilizcede single-set productions başlığı ile geçen tek mekan filmleri, konuyu farklı mekanlara yayan çok mekânlı filmlerin aksine anlatmak istediğini kısıtlı bir ortamda yapmak zorundadır. Çoğunlukla mali problemler nedeniyle başvurulan bir yöntem olsa da başarılı olabilmesi için tüm yapım ekibinin üstün bir çaba sarf etmesi gerekir. Seyircinin izlerken monotonluğu hissetmemesi için oyuncular filmin dinamizmine katkı sağlar ve eğlenceli bir sinematik üslup önem kazanır.

Tek mekân filmlerinin gelişimi incelendiğinde tek perde tiyatro oyunları ve kısa hikayelerle ilişkili olduğu görülür. Bu filmleri izlemeye başlayan seyirciler bir müddet sonra filmin tek bir mekânda geçeceğini ve konunun aslında bir kapana kısılmışlık hissinden doğduğunu anlar. Tek mekân filmlerinin kapana kısılmışlık hissini derinden hissettiriyor olması düşük bütçeli olmayan yapımlarda bile bu yöntemin seçilmesine neden olmuştur.

Rear Window Filminde Mekân

Alfred Hitchcock’un başyapıtlarından olan Rear Window filmi, ayağını kırdığı için alçıya ve eve sıkışıp kalan foto-muhabiri L. B. Jefferies’in hikayesini konu edinir. Jefferies sürekli olarak şehir dışına giden ve evde kalmaya alışık olmayan biridir. Bu nedenle de canı çok sıkılır. Sıkıntısının üstesinden gelmeye çalışırken arka penceresinden komşularını gözetlemeye başlar. Filmin konusu da tam olarak bu arka pencereden gördüklerimizdir. Tüm olaylar Jefferies’in penceresinden görebildiğimiz kadarıyla bizlere aktarılır. Burada pasif bir izleyici yerine konuyormuşuz gibi gözükse de Hitchcock karakterine dürbünden baktırırken bizleri de komşu evlerin gözetleyen kişileri olarak konumlandırmayı ihmal etmez. Film bu yönüyle röntgencilik kavramını da öne çıkarır. Hepimiz birer röntgenciyizdir filmi izlerken. Ama tekerlekli sandalyeye mahkum olan Jefferies gibi olaylara müdahale etme şansımız yoktur.

“Altı haftadır iki odalı bir evde pencereden komşuları seyretmekten başka hiçbir şey yapmadan oturuyorum.”

Jefferies’in can sıkıntısıyla başladığı röntgencilik, farklı evler üzerinden kişilik analizleri yapma imkanı sunar. Gördüğümüz her evde karaktere dair ipuçları vardır. Örneğin balerinin yaşadığı evin perdeleri her zaman açıktır ve eve gelen herkes oraya odaklanır. Balerin hem herkesin izlediği ama kimsenin de rahatlıkla ulaşamadığı bir karakterdir. Konuğu olduğumuz bir diğer evde Jefferies’in Bayan Yalnız Kalp adını verdiği bir kadın yaşar. Kadının evi gayet düzenlidir ancak bu düzenin içinde yalnızlığını sonuna kadar hissettirir. Bir başka evi ise hiç göremesek de kadın sürekli penceresinden dışarı sarkarak kuşuyla konuşur ve bize yalnızlığını bu şekilde aktarır. Piyano çalan adamın evi de sürekli perdelerin açık durması ve misafirin hiç eksik olmamasıyla o apartmanlardaki en zengin yaşamlardan birine konuk eder bizi. Sürekli heykel yapan kadının evi ne kadar dağınık ve harabe gibi gözüküyorsa piyano çalan adamın evi bunun tam aksine örnek oluşturur.

Yeni evli bir çift eve geldiğindeyse ilk işleri perdeyi kapatmaktır. Çünkü bu arka pencerelerde mahremiyeti sağlayan tek şey perdedir. Olaylarda görmemiz gereken kısımlar anlatılırken perdeler açıktır ama görmememiz gereken bir şey olduğunda perdeler kapanır ve röntgencilik son bulur. Perdeler gibi ışıklar da mahremiyeti sağlayan bir unsurdur. Perdelerin hemen ardından ışıklar da kapanır. Eğer kısmen görmemiz gereken bir olay varsa perdeler kapandığında gölgelerden olayı anlamamız beklenir. Bu durum da biz seyircileri pasif izleyicilikten uzaklaştıran bir detaydır.

Filmde konuk olunan -röntgencilik yapılan- bu evleri ara ara izlesek de esas konuyu oluşturan ev çok daha başkadır: Yaşlı bir adamla genç bir kadının evi. Filmin başında kadının sürekli konuştuğu bir sahne görürüz ve burada Hitchcock dönemin toplumsal yaşamından bir tartışmayı gündeme getirir. Kadınlar eskiden mızmızlanırdı şimdi tartışıyorlar gibi bir replik geçer. Erkekler kadınların güçlenmeye başlamasından şikayetçidir aslında. Bu karı-koca sürekli kavga eder ve yatak odaları bir süre sonra Jefferies’in odak noktası olur çünkü kadın bir anda ortadan kaybolmuştur. Jefferies onu ziyarete gelen sevgilisi Lisa’ya gördüklerini anlattığında önce ters bir tepkiyle yaklaşır. Farklı insanların evini izlemesi hem yasal değildir hem de kadının kaybolması olayının bir can sıkıntısı ürünü olduğuna inanır. Ancak olaya dair ipuçları anlatıldığında Lisa da bunun bir cinayet olabileceğine inanır.

Bu noktada cinayetin ipuçları mekanlar ve karakterin hareketleri ile verilir. Adam bir süre yatak odasının perdelerini hiç açmaz, orası hiç göremediğimiz bir mekandır. Daha sonra açtığında ise yatağın üzerinde toplanmış eşyalar görürüz. Ama Jefferies’i esas şüphelendiren şey adamın sürekli olarak evden valizlerle çıkması ve eve testere ile beraber dönmesidir. Bunları büyük bir heyecanla Teğmen olan arkadaşına anlatır ama başta onu ikna etmesi mümkün olmaz.

Bahçedeki çiçeklerin yerinin değişmesi ve sürekli o çiçeklerin etrafında gezinen köpeğin ölmesi şüpheyi daha da artırır. Köpeğin öldüğü sahnede köpeğin sahibi olan kadın çığlık atar ve bir anda herkes arka pencerelere toplanır. Kadın feryat ederek bir köpekten ne istediniz diye sorar. Önce herkes merakla baksa da pencerelerden içeri girerler ve tepkileri bu kadarla sınırlı kalır. Toplumsal olarak olaylara verilen tepkiler iyice yitirilmiştir, en fazla birkaç dakika gündemde kalınabilir. Bu da Hitchcock’un dönemi yansıttığı durumlardan biridir. Herkesin ortak alanı olan orta bahçedeki bir cinayet bile insanların dikkatini çekmiyorsa bu insanları ne harekete geçirebilir?

Rui Ricardo’nun poster çalışması

Lisa ile Jefferies’in ilişkisi de bu olaylar sırasında ilmek ilmek işlenir. Lisa iyi giyimli, modayı sıkı takip eden biridir ama Jefferies’i çok sevdiği için onun hayatına bir şekilde dahil olmak ister. Önce önemsemediği röntgencilikte bir süre sonra merakı onu ele geçirir ve cinayetin işlendiği eve girmeye karar verir. Bu noktada olaylar düğüm noktasındadır ve gerilim tavan yapar. Adam Jefferies’in evine gelir ve Jefferies’in küçük evinde kaçabileceği hiçbir yer yoktur. Tekerlekli sandalyesiyle bir oraya bir buraya gitse bile saklanması mümkün değildir. Adamın onu görmemesi için daha önce ışıkları kapatmış olması bu sefer onu kurtaramayacaktır. Başta bahsettiğimiz kapana kısılmışlık hissi en çok bu sahnelerde hissedilir.

Özetleyecek olursak ayrıntıları dikkatli bir şekilde takip etmeyi gerektiren Rear Window filmi; bir pencereden birçok hayatı izleyicilerle buluşturur. Hitchcock’un özel kamera teknikleri kullandığı filmde ışık ve perde de oyuncular kadar önemli iki unsur haline gelir. Özel hayatın mahremiyeti ışıklar kapatılarak sağlanır. Toplumun giderek hissizleşmesi ve dönemin kadın-erkek ilişkileri de seyirciye net şekilde verilmese de gizlice işlenen konulardır. Lisa karakteri film boyunca “Kadınlar mücevherleri olmadan hiçbir yere gitmez, çantasını geride bırakmaz.” gibi cümlelerle cinayetin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Seyirciye tek mekanda çekilmiş olmasının dezavantajları hissettirilmeden, büyük bir heyecanla takip edilen olaylar silsilesi izlettirilir.

Bir yönetmenin oluşturmuş olduğu her öğe, o yönetmenin mizansen anlayışını oluşturur. Mizansen; filmin bütününde yer alan öğelerdir. Mekan kullanımı da mizansen unsurunun bir parçasıdır. Alfred Hitchcock’un mizansen anlayışını Vertigo filmi üzerinden de okumak isterseniz ”Master of Suspense: Alfred Hitchcock’s Vertigo” adlı yazımıza göz atabilirsiniz: https://www.soylentidergi.com/master-of-suspense-alfred-hitchcocks-vertigo/

Toplumcu-bireyci bakış açısıyla nefes kesici bir film olan Rear Window’u mutlaka izlemenizi öneriyor ve ”Filmi Mekanlarından Okumak” isimli serinin diğer bir yazısının linkini de buraya bırakıyoruz. Keyifli seyirler!

Kaynakça

Türkgeldi, S.K., (2019). İzleyici-Karakter İlişkisi Bağlamında Empati ve Sempatinin İçkinliği: ”Arka Pencere” Örneği, SineFilozofi Dergisi, 7. Sayı, s. 74-88.

https://www.arkitera.com/gorus/tek-mekanda-gecen-filmlerin-anatomisi/ (erişim tarihi 08.05.2021)

https://bianet.org/biamag/sinema/211779-bir-rontgencilik-klasigi-rear-window (erişim tarihi 08.05.2021)

https://www.cinerituel.com/hitchcockcu-bakis-acisi-arka-pencere/ (erişim tarihi 10.05.2021)

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.