Feyyaz Yiğit: Komediye Yön Vermek

Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

“İki insanın evlenmesi ne kadar da zor. Bir kere aynı oturma grubunu beğenebilen iki insan bulmak imkânsız.”

Aptal – Feyyaz Yiğit

Sinema okullarında yıllardır çeşitli eğitimler verilmektedir. Perde arkasındaki teknik işlerden senaryo yazımına kadar her türlü eğitimi bulabilirsiniz. Verilen senaryo eğitimleri de her bir tür için farklı bir matematik üzerinden ilerler. Türün gerektirdiği bazı gereksinimler vardır. Siz bir bilim kurgu filmi çekiyorsanız seyirciyi ikna edebilmek adına filmin altyapısındaki bilimi, gelişen olaylarla tutarlı bir şekilde açıklamalısınız. Aksi halde film havada asılı kalır. Alfred Hitchcock, korku filmlerindeki endişe ve sürpriz hali için masanın altında duran bir bomba örneğini verir. Restorandaki bir akşam yemeği sırasında aniden bomba patlarsa seyirci şaşırır. Seyircinin endişe içine düşmesi için patlama olmadan önce masanın altında bomba olduğu seyirciye gösterilmelidir. Bu tip formüller öğrenilip ustaca kullanılabilir.

Herkes ağlatabilir, korkutabilir; ama herkes güldürebilir mi? Komedi yapımları için belirli malzemeler var mıdır? Komedi yapımları için, yakışıklı bir karaktere eşlik eden tuhaf hareketleri olan bir karakter yeterli midir?

Komediler belki de film türleri içinde başarıya ulaşması en zor yapımlardır. Toplumun yarası olan bir mesele hakkında bir senaryo yazıp insanları ağlatabilirsiniz; ama kendi mizah anlayışınızla yazdığınız bir şakanın çalışması pek de kolay değildir. Kaliteli bir komedi filmi olsa bile seyircinin kendince yanlış bir zamanda izlemesi onun gülmemesine yol açabilir ve her şey suya düşer. Tüm bu risklere rağmen neyse ki komedyenler bu işin peşini bırakmıyor. Aralarında öyle biri var ki, son yıllarda sadece bizi güldürmekle kalmadı, aforizmaları olsun bakışları olsun her yönüyle hayatımızda yaşamaya başladı: Feyyaz Yiğit Çakmak

Ankara Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi’nin resim bölümünü bitirdikten sonra, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik bölümüne giren Feyyaz Yiğit, aslında bir gitaristti. Okan Bayülgen’in 2008’de yayınlanmaya başlayan gece kuşağı talk Show programı Disko Kralı ekibine dâhil oldu ve müziğe bu şekilde giriş yapmış oldu. Gitaristti, ama ondaki doğal olan bazı yetenekler daha o zamandan kendini belli ediyordu. Program sırasında Bayülgen ve konuklarıyla girdiği diyaloglar izleyenlere “biz nereye düştük” hissini yaşatıyordu. Gerek diyaloglar gerekse program için çekilen skeçler, bizim şimdilerde güldüğümüz absürt mizahın küçük bir fragmanı gibiydi. Zira 2012 yılına gelindiğinde Feyyaz Yiğit, Türkiye’deki ilk profesyonel internet dizisi olan Feyyaz adlı diziyi izleyenlere sundu.

   “Ya güzel kardeşim bir şeyin tam tersini söyle al sana farklı bakış açısı”.

Gibi

Hali hazırda tutulan bir yolu denemek kimilerine garanti gelebilir; ama Feyyaz Yiğit’in genç ve tanınmamış olmasına rağmen, yapmak istediği mizahı, kendini rahat hissettiği daha önce görmediğimiz şekilde yapması değerlidir burada. Yaratıcılık isteyen bir işi yaparken ilham aldığımız ve onlardan beslendiğimiz kişi veya ekoller tabii ki olabilir, Feyyaz Yiğit de bu yolda gördüğü öğretileri muhtemelen kullanmıştır, ama bunun yanında bir türe yön vermek istiyorsanız bir fikir üretmelisiniz, zaten hali hazırda üretilmiş fikirleri uygulayarak bir anlayışı etkileyemezsiniz. İşte kilit nokta buydu. Feyyaz dizisi ile başladığı güldürü şeklini sinemada, dijital ortamlarda devam ettirecekti. Feyyaz Yiğit öncesinde albüm yayınlamayı seçti, araya da kitap sıkıştırdı.

Feyyaz Yiğit ve Kitapları

 “Kayıplarımızı iyi biliyoruz lakin kimse korkmasın, biz kazanmaya oynamayız. Üttüğümüz misketleri geri veren çocuklarız”

– Üç Günlük Dünya Edebiyatı Güncellenmiş Manifesto

Manifestolar özeldir, değerlidir. Bir manifesto yayınlanması demek bir yerlerde yeni bir akım olduğunu anlatır. Şimdiye kadar izlenilen yoldan farklı bir yolu tanıyacağımızı biliriz.

Okuyan Us Yayınları, Üç Günlük Dünya Edebiyatı Adlı manifestoyu duyurdu. Kendi deyimleriyle bu manifesto savaş görmemiş, devrim yaşamamış işkence çekmemiş, hiç meydan okumamış ve hiç af dilememiş böyle bir ara neslin basit bir konfor ihtiyacından doğdu. Bildiriden birkaç ay sonra gezi parkı olaylarının gerçekleşmesiyle manifesto güncellendi ve daha önce yaşamadıklarını belirttikleri olayların hepsini kısa bir süre içinde yaşadılar. Kendilerine artık Gezi Çocukları da diyorlardı. Kötü beslenen, sportmen ruhlu olup spor yapmayan kişiler olduklarını söylüyorlardı. Ayrıca hayatı gözlemleyerek değil yaşayarak yazıyoruz diye de ekliyorlardı. Kısaca kendilerini tarif eden şeylerin tümüne “Üç Günlük Dünya Edebiyatı” (akımı) adını vermişlerdi.

Çeşitli yazarların içinde olduğu bu akımda Feyyaz Yiğit üç tane kitap çıkarmıştı. Şimdi de kendisinin birden var olmadığını, aslında uzun yıllardır yazar olduğunun ispatı olan kitaplarına bakacağız.

Olduğu Kadar (2012)

“Herhangi bir yerde insanlar aynı rezaleti paylaşabiliyorsa herkes mutludur.”

Yukarıda bahsedilen akım doğrultusunda yayımlanan ilk kitaptır. Biz bu kitapta Halil ve Suat’ın 11 gününe tanık oluruz. Olayları Halil’in ağzından, onun bakış açısı ve efsanevi yorumlarıyla görürüz. Misafir geldikleri İstanbul’da ayrıntılarda boğulan ikili, girdikleri tuhaf ortamlar ve yaşadıkları sonucu hayata dair aforizmalar vermeyi de ihmal etmez. Kendi başımıza gelse küplere bineceğimiz bu yaşanmışlıklar dışarıdan bakınca eğlenceli gelebilir.

Aptal (2013)

“Yalnız başına kalan herkes, yalnızlığın zirvesinde sanıyor kendini. Daha devamı var.”

Feyyaz Yiğit bir komedyen mi, yoksa varoluşçu mu? Albert Camus’nun kitaplarını okur gibi mi okumalıyız, yoksa bir mizah dergisi gibi mi yaklaşmalıyız? Belki de Feyyaz Yiğit varoluşa bir mizah gözüyle bakıyordur. Bu kitapta kahkaha atarak okuyacağınız sayfaların yanı sıra yazarın içini döktüğü psikolojik bazı dramlara da tanıklık ederiz. Yeni yetme Feyyaz bu kitapta başarılı bir şekilde derdini anlatmayı başarmıştır genel olarak.

8-9 Senedir Kendimi İyi Hissetmiyorum (2015)

“İnsanın kendisiyle aynı fikirde olamaması ne fena.”

Dünyanın neresine giderseniz gidin Thunder&Shadows isimli bir kahvehane bulamazsınız. Feyyaz’ın zihni sağ olsun mekân seçiminde çok farklı noktalara ulaşabiliyor. Farklı kahramanlarımızın hayatlarına konuk olurken her ne kadar üzülsek de gülmekten de kendimizi alamıyoruz.

Bu kitaplar Feyyaz Yiğit’in birdenbire ortaya çıkmadığını, aslında uzun zamandır kendine has mizahını pişirdiğini anlatıyor. Şimdi izlediğimiz mizahı onun ulaşabileceği en üst seviye midir? Bunu daha ne kadar devam ettirebilir? Daha ne kadar yukarı taşıyabilir? Bunları şimdiden kestirmek biraz zor. Vurgulanması gereken konu, ilk işlerinde bile mizahının farklı olduğunu ve kalite koktuğunu anlayabilmemiz. Feyyaz Yiğit belki de bunun için doğmuştur.

Feyyaz Yiğit ve Müzik Evreni

Müzik ile bağlantısını hiç koparmayan Yiğit, sinemadan önce bu alanda eserler vermek ister. 2016 yılında “Misal” adlı sadece müziğin olduğu tekli parçayı yayınlar. 2017 yılına gelindiğinde iç dünyasını iyice açarak tamamının kendisini anlattığı 12 şarkılık “Teşekkür Ettim Ve Yanından Ayrıldım” adlı albümü tanıttı. Kendine has mizahını şarkı sözlerinde de görürüz. Hatta şarkıların isimlerinde bile muziplikler bulabilirsiniz.

İçinde sadece müzikten oluşan parçaların da olduğu bu albümdeki sözlerin tuhaflığı da dikkat çeker. Örneğin Samsunlu Değilim adlı şarkıya “Çok güzel bir gülümsemen var, bence sen de Samsunlusun benim gibi” girip şarkıyı “Sana yalan söyledim, ben aslında Samsunlu değilim” diye bitirecek kadar ne yaşadığı belli olmayan bir insandır kendisi.

Albümün adının geldiği 8-9 Senedir Kendimi İyi Hissetmiyorum’da sıkıntısını paylaştığı arkadaşının kendisine önerdiği akıllara zarar çözümü ve sonrasında teşekkür edip yanından ayrılmasını anlatır. Bu albümde kendisine gelen “Etkin Rol Oynar Mısın?” teklifi hakkında da bilgi sahibi oluruz. Dolmuş yolcuğu ardından şarkı sözü yazılır mı? Feyyaz Yiğit yazar. Kaka Is Everything’ten bahsetmedik bile. Feyyaz yazar, dönüp arkasına bile bakmaz ben hangi kafada yazdım diye. Hem niye baksın ki?

Albümden bir yıl sonra 2018’de Tedbir, Ibraz, Iftar, Iptal diye dört parçadan oluşan Grand Vuslat albümünü yayınladı. Bu albümde hiçbir söz bulunmamaktadır.

Feyyaz Yiğit ve Sineması

Kütüphanenizdeki yan masada elli soruluk ödevi olan bir öğrencinin hocasına “ya hocam neden elli, sizi ellide durduran şey neydi?” diye serzenişini duyabilirsiniz. Siyasi bir tartışma içerisindeyken karşınızdaki kişi solun en büyük probleminin kendi içinde fraksiyonlara bölünmesi olduğunu söyledikten sonra ortamda bir gülümseme olabilir. Bunlar hep Feyyaz Yiğit komedisinin halka iyice nüfus etmesinin sonucudur. 1988 doğumlu olan komedi adamı özellikle Gibi dizisinden sonra geniş kitlelerce tanındı ve o geniş kitlelerin mizah anlayışına hitap etmekle kalmadı, onların mizah anlayışını da değiştirdi. Gelin filmlerine ve dizilerine bir bakış atalım.

Feyyaz (2012)

Mynet’in kurduğu bir platform olan Sebastiyan’da yayınlanan diziye Feyyaz Yiğit’in çıraklık eseri diyebiliriz. Dizi yayınlandığı dönemde platformun en çok izlenen yapımı olmuştur. Şimdilerde olgunlaşmış olan bu mizahın çekirdek hallerini bu dizide net bir şekilde görebilirsiniz. Dizinin, yazarın toyluğundan kaynaklanan dinamizm olarak bazı sıkıntıları olsa da güldürme konusunda hiçbir eksiği olmadığını kahkaha atarken fark ederiz. Mynet’te kolayca bulabileceğiniz 8 bölümü ile hala orada durmaktadır dizi.

Feyyaz karakterimizin hayattan tek beklentisi küçük bir kitapevi açıp huzurlu bir yaşam sürmek aslında. Ama biraz fazla heyecanlı olan bu arkadaşımız için serüvenler bitmez. Gerek sevgilisiyle gerek ev arkadaşıyla gerekse sosyal çevresi ile ilişkisini tanımlamak çok zordur. Bu şekilde bir yaşamı düzene oturtmak onun için kolay olmaz.

Ölümlü Dünya (2018)

“Ali dedi ki “Film yapalım.”, biz de dedik ki “Tabi neden olmasın.” Sonra hemen buluştuk, Ölümlü Dünya’yı yazdık.”

Feyyaz Yiğit Ölümlü Dünya’nın başlangıç hikâyesini bu şekilde anlatıyor. Bu şekilde aslında Feyyaz Yiğit’in hayata bakışını anlatıyor. Öyle karmaşık, alengirli düşünüp ona göre yaşamak istemez kendisi. Ali Atay ise filmin çıkış noktasında biraz daha ayrıntıya iniyor. Neşeli Günler ile Hollywood filmlerini karıştırıp biraz daha aksiyon eklemeyi düşünerek başladıklarını söylüyor. O sırada bir diğer değerli isim Aziz Kedi de Londra’da. Ali Atay, Feyyaz Yiğit ve Aziz Kedi… Üç senarist kesintili video bağlantılarıyla da olsa bu filmi yazıyorlar.

Aile restoranı işleten baba ve çocuklarının sakin bir şekilde devam eden hayatıyla başlayan film, bu ailenin aslında –serbest karakterinin de kimi zaman kendilerine isyan ettiği- köklü örgüte bağlı çalıştığını anlamamızla devam eder. Aile aslında bu örgüt tarafından belirlenen hedefleri öldürmekle görevlidir. Bazen bir silah, bazen bir sehpa, bazen de yine Serbest’in isyan ettiği bir yöntem olan paspasla yaparlar bu işi. Beklenmedik bazı olayların yaşanmasıyla olaylar gelişir.

Serbest karakterini Feyyaz Yiğit canlandırıyor. İlk uzun metrajlı filmi olmasına rağmen muazzam bir iş başardığını söylersek kimse itiraz etmez herhalde. Özellikle onun olduğu sahnelerin büyümesi, söylediği sözlerin düşündürürken güldürmesi bu filmin repliklerinin seyirciler tarafından ezberlenmesinde önemli rol oynamıştır. Hele ki elinde paspas tutmuşken kardeşlerine “Ben bu aileden değil miyim ya?” şeklindeki tiradı Türk sinemasındaki kült sahneler arasında yerini almıştır.

Feyyaz Yiğit, Serbest rolü ile 23. Sadri Alışık Ödülleri’nde komedi dalında yılın en iyi yardımcı oyuncu ödülünü almıştır. Ödülü alırken son bir yılını herkese oyuncu olmadığını, aslında yazar olduğunu anlatarak geçirdiğini söylüyor. Devamında ise bunlara çok takılmadan canı ne istiyorsa onu yapması gerektiğini düşünerek bu ödülü aldığını ekliyor.

Filmin devam hikâyesinin hazır olduğunu film çıktıktan hemen sonra zaten belirtmişti yazarlarımız. Birsen Altuntaş’ın geçtiğimiz yaz verdiği habere göre Ölümlü Dünya 2 filmi için Disney Plus ile kesin olarak anlaşıldı.

Cinayet Süsü (2019)

“Biz komedi filmi yazarken şaka yapmamaya çalışıyoruz” 

Ali Atay, hem Aziz Kedi hem de Feyyaz Yiğit ile görüştükleri ilk anda birbirlerine âşık olduklarını söylüyor. Bu tanışmanın gerçekleşmesi konusunda izleyiciler olarak şanslı hissedebiliriz. Ölümlü Dünya’yı da yazan bu üçlünün ara vermeden çıkardıkları filmin replikleri, yine öncekinde olduğu gibi ezberlendi. Aslında Feyyaz’ın da dediği gibi bu filmde herhangi bir şaka yok. Ama karakterlere bakınca onların dünyasına ışınlanıp “ya kardeşim sen şaka mısın?” diye soru sormak isteyebilirsiniz.

Makyaj yapılmış ve etrafı boyanmış bir cesetle karşılaşan cinayet masası neye uğradığını şaşırır. Bu tip cinayetlerin devam etmesi ile beraber iyice çaresiz kalan ekibe Feyyaz Yiğit’in canlandırdığı suç uzmanı Dizdar Koşu katılır. Dizdar Bey bir vaka ile karşı karşıya geldiğinde her zaman sorduğu 13 soruyu sormasıyla beraber ortam iyice gerilir. Halkın ve basının iyice olaya dâhil olmasıyla beraber usta oyuncu Uğur Yücel’in canlandırdığı başkomser Emin iyice çıldırır ve işler çığırından çıkar.

Ölümlü Dünya’yı izledikten sonra bu adamların komediye bir tat bıraktıklarını söyleyebilirdik. Ama Cinayet Süsü artık bu adamların kavurucu Akdeniz yazlarında anlık esen bir rüzgâr olmaktan çıkıp yavaş yavaş bir komedi ekolü olabileceklerini gösteren bir işaretti. Kafada soru işaretleri vardı, ama sağlam bir mizah DNA’larının olduğu belliydi. Özellikle Feyyaz Yiğit üzerinde. Ne de olsa pek bir tecrübe sahibi değildi. Bu soru işaretleri daha çok oyunculuğu ile ilgiliydi aslında. 2019 yılında ODTÜ’de Ali Atay ve filmin yardımcı komseri Alaattin’i canlandıran Mert Denizmen ile katıldığı söyleşide Ali Atay’a yöneltilen oyuncu belirlemeleri ile alakalı bir soruda Ali Atay’dan önce sözü alıp yapımcı da dâhil kimsenin kendisinin oynamasını istemediğini belirtmişti. Günün sonunda karakteri canlandıran kendisi oldu ve biz bu filmleri sevdik, onun karakterlerine ayrı bir bakış attık. Hani sporda bir söz vardır ya, kazanan her zaman haklıdır diye. Başarmışsan mutlaka doğru yapmışsındır, kaybetmişsen zaten yanlışsındır. Neyse ki Feyyaz Yiğit tercihi herkese kazandırdı.

Gibi (2021)

Evrenin her alanında gördüğümüz evrim doğal olarak sinema ve televizyonlarda da yaşandı. Özellikle son yıllarda platformların artması ile sektör iyice dijitale döndü. Dijital platformların geleneksel medyaya göre çok büyük bir avantajı var. Sevdiğiniz dizinin yayın hayatına devam etmesi için gereken reytingi alabilmesi için o an o saatlerde televizyonun başında olmalısınız. Siz orada olsanız bile yetmeyebilir; çünkü başkaları izlemiyordur. Geçmiş olsun dizi son buldu. Dijitalde durum farklı. Sezon yayınlandıktan sonra istediğiniz zaman izleyebiliyorsunuz. Bunları zaten biliyorsunuzdur. Gibi dizisinin yayınlandığı ilk haftaları daha iyi anlamak için bunları hatırlamakta fayda var. Yayınlanan ilk bölüm olan Kokoriç bölümü herhalde açılıp açılıp kapanma konusunda rekor kırmıştır. O haftalarda kimse ne olduğunu anlayamamıştı belki de. Kokoreç kelimesinin yazımı üzerinden tartışıp dükkân açmaya kadar giden bir alevlenme…

Gibi dizisinin gerekse mizahının anlaşılması gerekse dilden dile yayılması için mutlaka belli bir zamana ihtiyaç vardı. Tabi bu mizaha alışkın olanlar için sorun yoktu; ama ilk defa izleyen birinin neye uğradığını şaşırması oldukça doğal bir sonu su götürmez bir gerçek ki daha bugünden kült olan Gibi’nin geleneksel medyada yaşamını sürdürmesi mümkün değildi. Bu kadar büyümesinde belki de en önemli nokta insanların dilden dile birbirine önermesidir.

Gibi dizisi ile beraber artık iyice tanınmıştı Feyyaz Yiğit. Muhtemelen artık hiçbir yapımcı onun oynamasına şüpheli davranmaz, tersine adamın peşinden koşarlar. Feyyaz Yiğit dizinin senaristliğini aziz dostu Aziz Kedi ile paylaşırken aynı zamanda Yılmaz karakterini de kendi oynuyor.

Mazbut bir hayat ve sağlam bir ahlak sahibi Yılmaz ve dostu İlkkan’ın genel olarak anlamlandıramadığımız maceralarına tanıklık ederiz. Aslında bu dizide de şaka yoktur. Olayların akış şekli bizi hem gerer hem düşündürür bazen de güldürür. Aslında iki dostun maceraları olarak planlanan dizinin ana planına ilk olarak dördüncü bölümde gördüğümüz Ersoy karakterinin de tutulmasıyla beraber ikinci sezondan itibaren üçüncü bir dost eklenir. Bölümlerin birbiriyle bağlantısı yoktur. Ekip bir şekilde her bölüm farklı konuları içlerine dert edinir. Diziyi izlerken atasözleri ve deyimler kitabıyla beraber not defteri bulundurmanız önerilir. Çünkü İlkkan’ın aforizmalarını not etmek ve kullandığı atasözlerinin anlamlarını araştırmak isteyebilirsiniz. Dost kötü günde belli olur gibi daha önce pek duyulmamış sözleri de hayatınıza katabilir.

Feyyaz Yiğit’in mizahını konuşturduğu ilk film için bir tat, ikinci film için ekolleşme demiştik. Bu dizi ile beraber artık komediye yön verdiğini söyleyebiliriz. Ya daha genç adam iki filmi iki dizisi ile mi bu adam yön veriyor? Evet, iki film iki dizisiyle. Eğer ki insanlar yılgın bir hoşgörüyle birilerinin benimsenmesine ihtiyaç duymadıklarından bahsediyorlarsa eğer doğru telaffuzun iban mı yoksa ayben mi olduğu tartışılıyorsa bunu başarmış sayabiliriz. Bugün siyasilerin bile bu repliklerden beslendiğini görüyoruz. Bunu başarırken kendi mizahlarıyla yapması, yeni bir akım ortaya koymaları Feyyaz Yiğit’i ve tabi bu yapımları beraber yazdığı arkadaşlarını daha da değerli kılar.

Şimdilik bu yapımlara imza attı Feyyaz. Eğer bir derdiniz varsa kendisine Youtube’da Kafa TV kanalında yayınlanan Dert Dinleme Servisi programından ulaşabilir ve dertlerinize çözüm bulması konusunda kendisine danışabilirsiniz. Eğer kendisini daha önce hiç izlemediyseniz çok şanslısınız çünkü önünüzde geçirebileceğiniz kaliteli saatler bulunmakta. Eğer zaten izlediyseniz bilirsiniz ki bu fikir adamının projeleri mutlaka olacaktır, dolayısıyla biz de şanssız sayılmayız. Sanırım Feyyaz Yiğit’e sahip olduğumuz için hepimiz çok şanslıyız.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İstanbul’un En Güzel Kafeleri: Kitap, Kahve ve Yağmur Keyfi

İstanbul’un sonbahar atmosferine eşlik eden, kitapla kahvenin buluştuğu en güzel kafeleri derledik.

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Editor Picks