Kökenleri Bronz Çağı’na dayanan ve Roma İmparatorluğu istilasına kadar Avrupa’yı mesken tutan çeşitli kabileler istiladan kaçmak için batıya ve kuzeye doğru kaçmışlardır. Kuzeye gidenlerin bir kısmı İngiltere’ye bir kısmı ise İskandinav Yarımadasına yerleşmişlerdi. Bu kuzeydeki yarımadaya yerleşen ve Vikinglerin de atası olan topluluklar norsemen (kuzeyli) olarak anılmışlardır. Göç ettikleri coğrafyanın zorlayıcı etkileri, yarattıkları mitlerde de açıkça görülebilir. Yunan mitolojisindeki şarap ve eğlence tanrısı Dionysos benzeri tanrıların yerine Thor gibi savaşçı tanrıları ve devlerle girilen mücadeleleri görürüz.

Yunan mitolojisinin aksine bu mitlerin yazılı kaynakları çok zengin değildir. Genel olarak sözlü anlatıma dayanan mitler, ancak XIII. Yüzyılda Poetic Edda adı altında çeşitli şairlerin şiirleri toplanarak yazılı hale getirilmeye başlanmıştır. Ancak İskandinav mitlerinin yazılı kaynağı olarak 1220’li yıllarda İzlandalı şair, bilgin ve tarihçi Snorri Sturloson tarafından bir el kitabı olarak yazılan Prose Edda referans gösterilir. Sınırlı sayıda yazılı kaynak olmasına ve büyük kısmının sözlü anlatıdan dolayı bir süre sonra unutulmuş / diğer kabile ve kültürlerle etkileşimlerle değişmiş olmasına rağmen, İskandinav mitler, ihtişamı ve hikayeleri ile ilgi çekmiş ve günümüzdeki çoğu film ve çizgi romana esin kaynağı olmuştur.
Bu yazıda dünyanın sonunu getirecek savaş olan Ragnarok’ta sahne önemli bir rol ile sahne alan dev kurt Fenrir hakkındaki detayları inceleyeceğiz.
Jotunheim’dan Asgard’a Yolculuk ve Kaderler Belirleniyor
Düzenbaz, tehlikeli ve her an bir probleme neden olan Loki, Dev Farrauti ve Laufey‘in çocuğudur ve aslında Aesir tanrılarından bir değildir; büyük tanrı Odin ile kan kardeşi olduğu söylenir. Asgard’da yaşayan Loki, Sigyn ile evlenmiştir; ikilinin Narfi ve Vali adında iki oğlu olmuştur.
Loki Asgard’da yaşarken üç defa habersizce ortadan kaybolmuş ve belli bir süre sonra geri dönmüştür. Bu sürede ne yaptığını, nerede olduğunu Odin dışında kimse bilmemektedir. Odin rüyasında, Loki’nin devler diyarından Angrboda ile ilişkisinden üç çocuğunun olduğunu görür. Loki itiraz edecek gibi olsa da karşısındaki tanrı Odin olunca durumu kabul etmek zorunda kalır. Bilge tanrı, Tyr ve Thor’u devler diyarı Jotunheim’a gitmeleri ve Loki’nin çocuklarını Asgard’a getirmeleri üzere görevlendirir. Tyr ve Thor, maceralı bir yolculuktan sonra Angrboda’nın kalesine varırlar. Üç çocuktan en büyüğünü bir çam ağacının gövdesine bağlarlar, ikincinin ağzını bir ağızlıkla kapatıp boynuna ipten bir tasma geçirirler, üçüncü ise yürüyerek onlara eşlik eder.

İki günlük dönüş yolculuğunun sonunda Asgard’a vardılar. Çam ağacına bağlı olan en büyük çocuk, Jormungandr, bir sürüngendi ve Asgard’a gelene kadar bağlandığı çam ağacının boyunu geçecek kadar büyümüştü. Ağzından püskürttüğü zehir kimseye zarar vermesin diye başı sıkıca ağaca bağlanmıştı. Odin onu Midgard’ı çevreleyen deniz kıyısına götürerek okyanusun sularına bıraktı. Bırakıldığı okyanusu kaplayacak kadar büyüyecek olan Jormungandr’u halk Midgard Yılanı olarak anacaktı.
Odin büyük salona dönüp Loki’nin kızına öne çıkmasını söyledi. Kızın sağ yanağı pembe ve beyazdı, gözü babası Loki’ninki gibi yeşildi, dudağının yarısı canlı ve kırmızıydı. Yüzünün sol tarafı ise lekeli ve çizgili, ölümün bereleriyle şişmiş, görmeyen gözü çürümüş ve solgun, dudaksız ağzı kurumuş ve kurukafa-kahverengi dişlerinin üzerine gerilmişti. Odin kıza ismini sorduğunda “Bana Hel diye seslenirler, sizin için de uygunsa.” diye cevap verdi. Kıza bir süre bakan Odin rüyasını hatırlayarak; “Bu çocuk karanlık yerlerin derinliklerine ve dokuz dünyanın ölülerine hükmedecek. O, hastalık, yaşlılık, kaza, ölü doğum gibi değersiz şekilde ölenlerin kraliçesi olarak. Savaşlarda ölenler her zaman bizim yanımıza, Valhalla’ya gelirken diğerleri onun halkı olacak ve onun karanlığına katılacak.” diyerek onu hüküm süreceği ışıksız dünyaya götürdü.

Geriye en küçük olan kalmıştı. Bu gri siyah tüylü, kehribar gözlü bir kurt yavrusuydu. Yavru etini çiğ olarak yiyordu ama insanların dilini anlayabiliyor, konuşabiliyordu ve çok gururluydu. Bu küçük canavara Fenrir adını verdiler. Fenrir, çok hızlı büyüyordu. Bir gün kurt boyunda iken ertesi gün bir ayı, ondan sonraki gün ise bir erkek geyik cüssesine erişmişti. Tyr dışında kimse onun yanına yaklaşmaya cesaret edemiyordu.
Zaptedilemeyen Fenrir
Odin her gün biraz daha büyüyen kurdu endişeli gözlerle izliyordu çünkü her şeyin sona erdiği gün oradaydı ve rüyalarının en sonunda gördüğü şey onun sarı yakut rengi gözleri ile keskin beyaz dişleriydi. Tanrılar konseyinin toplanmasıyla kurdun bağlanarak kontrol altına alınması kararı verildi.Tanrıların demirhanelerinde ağır zincirler ve prangalar dövdüler ve bunları Fenrir’e götürdüler. Sanki oyun oynuyorlar gibi artık çok büyüdüğünü ve gücünü test etmek istediklerini söyleyerek zinciri vücuduna sarıp prangaları pençelerine taktılar. Şimdi dedikleri anda Fenrir bacak kaslarını gererek zincirleri kuru dallar gibi kırdı ve aya doğru uluyarak zaferini keyifle kutladı.

Kurt hala büyüyordu. Tanrılar bir kısmı dünyadan bir kısmı gökyüzünden gelen demirlerden dövülme, dünyanın en sağlam alaşımından, her bir halkası bir insanın taşıyamayacağı ağırlıkta olan yeni bir zincir yaptılar ve ona Dromi ismini verdiler. Zinciri Fenrir’in yattığı yere getirdiklerinde uyuyan dev tek gözünü açarak “Yine mi?” diye sordu. Bu sefer yapılan zincirin daha sağlam olduğunu, eğer bunu da kırarsa gücünü tüm dünyaya kanıtlayacağını ve hatta tüm tanrılardan ve devlerdan daha güçlü olduğunun ispatı olacağını söylediler. Devasa zincirin sağlamlığına tekrar bakan Fenrir “Risk olmadan zafer olmaz.” diyere kendini tekrar zincirletti. Tüm kasları kasılıp, gerilen kurt bu sefer zinciri kıramadı; tanrılar tam birbirlerine muzaffer gözlerle bakarken kurt bükülmeye, kıvranmaya, gözleri parlayarak, çenesi köpürerek her kasını germeye başladı. Bunu gören tanrılar geri çekilir, tam bu sırada zincir öyle müthiş bir şekilde kırılır ki bütün parçaları etrafa saçılıp havaya uçuşur.
Cüceler Aleminden Gelen Çözüm: Gleipnir
Kara kara düşünen Odin, Frey’in habercisi Elf Skirnir’i yanına çağırarak Gleipnir adını verdiği zinciri tarif etti. Bunun üzerine Skirnir, atı ile gökkuşağı köprüsünü geçerek kara elflerin diyarına doğru yol aldı. Odin’den aldığı zincirin tarifini cücelere anlatarak onlarla anlaştı ve cüceler zincir yapımı için gereken altı malzemeyi toplamaya koyuldular. Bu altı malzeme;
-
-
- Bir kedinin ayak sesi,
- Bir kadının sakalı,
- Bir dağın kökleri,
- Bir ayının kas gücü,
- Bir balığın nefesi,
- Bir kuşu tükürüğü idi.
-
Cüceler Gleipnir’i bitirip ahşap bir kutu içinde Skirnir’e teslim ettiler. Kutunun içindeki; yumuşak, uzun ipeksi dokusu olan bir kurdeleye benziyordu. Neredeyse tamamen şeffaf ve çok hafifti. Skirnir kutuyla birlikte Asgard’a döndü. Tanrılar yapılan işten oldukça memnun kalmışlardı.
Gleipnir’i alıp, hep birlikte Kara Göl kıyılarına gittiler. Fenrir’i çağırdılar. Onun son halini gören tanrılar büyüklüğü ve gücü karşısında hayrete düştüler. Odin, dünya üzerindeki en güçlü zinciri yaptıklarını ve bunu da kırıp kıramayacağını denemesini istedi. Ay ışığında parıldayan incecik zinciri gören Fenrir “Bu mu? Bana daha önce kırdıklarımdan daha büyük daha kalın daha sağlam zincirler getirin. Bu benim için hiçbir şey.” diye cevap verdi.
Tanrılar zincirin sağlamlığını göstermek için onu kırmaya çalışsalar da Fenrir ikna olmadı. Odin onun korkaklıkla suçlayarak ikna etme çalıştı ancak Fenrir tüm bunlarda aldatmaca ve hainlik sezdiğini, aslında onların kendisinden korktuğunu söyledi. Odin, bu zinciri deneyip kıramasa bile onu özgür bırakacaklarının sözünü verdi; Fenrir dilini koca ağzından sarkıtıp, her biri bir insan kolu uzunluğunda olan dişlerini göstererek güldü ve onun sözüne güvenmediğini, onu bu zincirle bağladıkları anda tekrar serbest bırakmayacaklarını bildiğini söyledi Ancak bir şartla izin vereceğini ekledi, içlerinden biri zincir bağlanırken bir kolunu onun ağzının içinde tutarsa. Bunun üzerine Odin’in oğlu Tyr, iç çekerek sağ elini Fenrir’in dişleri arasına uzatır.

Tanrılar ayaklarını bağladıkları Fenrir’i tamamen hareketsiz hale getirdikten sonra kenara çekildiler. Kurtun vücudundaki tüm kas ve sinirler kasıp gerildi ama her hareketinde zincir daha sıkı daha güçlü hale geldi. Sonunda hareketsiz şekilde olduğu yerde yattı. Tanrılar kıkırdadı, güldü, kahkaha attılar. Serbest bırakacaklarsa onu, şimdi yapmalıydılar. Daha kuvvetli gülmeye başladılar. Gülmeyen tek tanrı Tyr’dı. Kurtun sivri dişlerini ve ıslak dilini kolunda hisseden Tyr, Fenrir ile bir an gözgöze geldi ve cesurca “Yap şunu” dedi.

Kurt tek ısırıkla savaş tanrısının sağ kolunu bileğinden kopardı. Tanrılar Gleipner’in bir ucunu devasa bir kayaya bağladı, kayayı da yerin derinliklerine gömdüler. Tanrıların neşe içinde uzaklaşmasını öfkeden yanan gözlerle izleyen Fenrir Odin’e doğru haykırdı:
“Hain Odin! Bana yalan söylemeseydin tanrıların dostu olurdum. Ama bana ihanet ettin. Seni öldüreceğim, tanrıların babası. Her şeyin sonuna kadar bekleyeceğim ve güneşi de ayı da yiyeceğim. Ama en büyük zevki seni öldürürken alacağım.”
Odin ve Fenrir’in Ragnarok’taki Son Düellosu
Ragnarok, tanrılar ile devlerin savaşı, her şeyin son bulduğu kıyamet günü. Odin savaş alanında Fenrir ile karşılaşır ve cesursa savaşır. Ancak kurt olabilecek her şeyden büyük ve güçlü bir hale gelmişti. Aydan da büyüktü, güneşten de. Odin mızrağı Gungnir’i kurdun ağzına fırlatır. Ama devasa kurt mızrağı bir çırpıda yutar. Bir sonraki çiğneme sesi ve yutkunma, Odin, tanrıların babası, en büyük ve en bilge olan, kurdun devasa ağzında bir daha görünmemek üzere gözden kaybolmuştu.

Odin’in oğlu Vidar, babasının ölümünü çaresizce izlemişti. Bir anda öne atılarak, Odin’i öldürmenin keyfini süren Fenrir’in alt çenesine ayağı ile basar. Vidar’ın iki ayağı birbirinden farklıdır. Birine normal bir ayakkabı giyerken, diğerinde ise zamanın başlangıcından beri yapılan ayakkabıların artık derilerinden yapılan (bir başka efsaneye göre bir dev olan annesi Grid tarafından yapılan) ayakkabı vardır. Bu ayakkabı sayesinde kurdun alt çenesini hareketsiz hale getiren Vidar, üst çenesini parçalayarak onu öldürür ve babasının intikamını alır.
Kaynakça
- Gaiman, Neil. Norse Mythology. New York: W.W. Norton & Company, 2017.
- Daly, Kathleen D. Norse Mythology A to Z. New York: Chelsea House, 2010.
- Potterfield, Jason. Scandinavian Mythology. New York: The Rosen Publishing, 2008.