Faust is Dead isimli oyun, Mark Ravenhill tarafından postmodern dönemde yazılmış bir oyundur. Oyun, postmodern dünya ve bu dünyanın insana etkileri üzerine odaklanır. Böyle bir dünyada insan ruhu çoktan ölüdür ve insanlar ruhunu kapitalist bir sisteme, teknolojik bir dünyaya karşı kaybetmiştir.
Postmodernizm

Postmodernizm, modern sonrası dünyayı ifade eder ve genellikle İkinci Dünya Savaşı’nın etkilerine ya da sonrası döneme odaklanır. Modernizm sonrası olmasına rağmen modernizmin savunduğu şeylerin çoğunu reddeder. Postmodernistlerin amacı, bütün olasılıkların var olduğu ya da hiçbir olasılığın olmadığı bir dünya, bir edebiyat yaratmaktır. Böyle bir dünyada tanrı dahi ölüdür ve insanlar bu ölümü kutlarlar. Modernizm, Birinci Dünya Savaşı döneminde geçer ve insanlar, savaşın yok ettiği her şey için yas tutarlar. Ancak postmodernistler, bu yokluğun ve yeni dünyanın kutlamasını yaparlar.
Sanatta ve Edebiyatta Postmodernizm

Postmodernistler için kural ve düzen, yalnızca kısıtlama demektir. Bu yüzden geleneksel edebiyat ve sanat sistemine de karşı çıkar. Kötü ve fakir düzeyinde bir kalite karışımı destekler. Ondan önceki dönem olan modern edebiyat, sofistike bir tarz ve kalite yakalamaya çalışır, geçmişi reddederek kendi çapında düzenli bir edebiyat yaratır. Amaç, bireyin iç dünyasını yansıtmaktır ve bunun için zihnin akışını gösteren yeni bir teknik kullanırlar. Modernizm geçmişin reddedilişidir, bu yüzden eski türlerin tamamından bir kopuşu simgeler. Daha önce denenmemiş bir biçimde edebiyatın kurallarıyla oynayarak bu norm ve kuralları görmezden gelirler. Ancak postmodernizm, bu reddedilişi de doğru bulmaz. Bu dönem edebiyatı, her şeyin içine dahil edildiği, karmaşanın yüceltildiği bir edebiyattır. Abartı, süsleme ve karmaşa ile kaotik bir dünyanın yansımasını kutlarlar. Bu yüzden yüksek sanat ve popüler sanat arasında ayrım yapmadan, ucuz edebiyata yönelirler. “Faust is Dead” oyunu da, böyle bir edebiyatın ve dünyanın ortaya çıkardığı bir sonuçtur. Amaç bir hikaye sunmak değildir. Bu yüzden bölümler arasında belirgin bir geçiş olmadan, fotoğraf çekermişçesine aniden geçiş yaparlar. Düzen ya da sunum gibi bir niyetleri yoktur. Asıl amaç, kaosun sürüklediği bir dünyanın karman çorman bir yansımasını sunmaktır. Bunun için dünyanın ne anlama geldiğini sorgulayan iki gencin eylemlerini yansıtan bir oyun yazarlar.
“Faust is Dead” ve Postmodernizm
Faust is Dead oyunu, Alain ve Pete isimli iki gencin karşılaşması ve beraber yaptıkları yolculuk esnasında, dünya hakkında anlam aramalarına odaklanır. İçinde bulundukları dünya, her ikisi için de deneyimlenmesi gereken boş bir dünyadır. Çünkü her ikisinin de geleceğe dair umudu, dine ya da tanrıya inancı, hatta insanın var oluşuna dair bir inancı yoktur. Böylesine materyalist bir dünyada topluluk, ilişkiler ve deneyim gibi soyut kavramlar, yalnızca parayla satın alınabilecek metalardır. İnsanın değeri, parayla ve finansal yararıyla ölçülür. Onlar ise böylesine boş bir dünyada, yalnızca deneyim ve haz almaya odaklanmış iki karakterdir. Bunun için bir araya gelir ve önce cinsel daha sonra ise insanın anlamsızlığı ile ilgili bir deneyim kazanırlar. Bir insanın ölümüne sebep olurlar ancak bu ölüm dahi onlar için endişelenecek bir durum değildir. Çünkü insan fiziksel olarak olmasa da, ruhen çoktan ölüdür.

Pete ve Alain‘in bu deneyimi, geleneksel insan fikrinin ve üst anlatıların yani din, tanrı, tarih, insan gibi kavramların artık var olmadığını, bu fikirlerin yalnızca kişiden kişiye değişen ve öznelleştirilen kavramlar olduğunu gösterir. Çünkü bu dünyada, artık mutlak doğru diye bir şey yoktur. Teknolojik ve bilimsel gelişmeler hızla ilerlemeye devam eder ancak aynı zamanda ahlaki, etik ve ruhani bir gerileme dönemi yaşanır. Bütün bu gelişmeler, insan ilişkileri ve daha da önemlisi, insan ruhu hesaba katılmadan yapılır. Modern dünya ile bireysel bir süreç başlar, böylece insani bağlantılar ve ortak değerlerimiz çürümeye mahkum olur. “Faust is Dead” ismi de bu konseptten gelir. Goethe‘nin Faust‘u bile artık bu dünya için yabancıdır. Bir zamanlar hırsları ve duyguları olan Faust, postmodern dünyada hissiz bir varlıktır. O, insanlığın tamamını temsil eder ve bu dünyanın teknoloji ile birlikte kaybolmuş hislerini yansıtır.
“Nasıl ki yüzlerce yıllık Tanrı miti ile yeni gelen Bilim arasında büyük bir savaş varsa, gelecek bin yıl da insanın ölümünü kucaklayanlar ile inkar edenler arasındaki mücadeleyi görecek.”