Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku: Bir Çıt Sesiyle Yarım Kalan Hikâyeler

Editör:
Sinem Aykın , Asiye Tuna Deniz
spot_img

İlhami Algör‘ün 1955 yılında yayımlanan, bir çırpıda okunabilen, günümüzde hâlâ popülerliğini koruyan ilk romanı: Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku. Kısacık bir romantik hikâyeyi anlatan bu roman, 2014 yılında Erdal Beşikçioğlu‘nun Arif ve Sezin Akbaşoğulları‘nın da Müzeyyen olarak karşımıza çıktığı bir filmle beyaz perdeye uyarlanmıştır.

Çok dramatik ama bir o kadar da gerçek bir hikâyedir Arif ve Müzeyyen‘in hikâyesi. Arif bir türlü hayatını yoluna koyamayan, oradan oraya savrulup duran bir yazardır. Gittiği hiçbir yayınevi kitabını kabul etmez; yaşam sevinci de bu yüzden kaybolmaya mahkumdur Arif’in. Derken karşısına Müzeyyen çıkar. Müzeyyen daha farklıdır Arif’ten, daha gözü açık, daha sakin, daha telaşsız, daha özgür bir kadındır. Aşık olup bir ilişkiye başlar ikilimiz. Arif Müzeyyen’in yanına taşınır ve biz de bu ilişki boyunca onların yaşadıklarına şahit oluruz.

Şimdi gelin isterseniz birlikte bu hikâyenin hem kitap hem de film versiyonuna bakıp birlikte inceleyelim. İyi okumalar!

(Bundan sonra okuyacaklarınız spoiler içerebilir!)

Kitap mı Film mi?

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku | pinterest

“Midemde bir soru işareti vardı. Yakıyordu. Sorunun ne olduğunu hissediyor, fakat parçaları bir araya getiremiyordum. Parçalar benden kaçıyor, ben kaçmalarına göz yumuyordum.” (syf. 26)

Sinemaya ya da televizyona uyarlanan işlerin genelde kitap hali daha çok sevilirken ben bu hikâyenin film tarafındayım sanırsam. Hikâye aslında bir o kadar klişe fakat klişe olmasından kaynaklı da bir o kadar altı başka şeylerle doldurulabilecek, zenginleştirilebilecek potansiyeli olan bir hikâye. Dolayısıyla kitabı okurken elli sekiz sayfa bana yetmedi, daha çok okumayı istedim. Fakat sanırım bu durumun da bir sebebi var ki İlhami Algör kitapla ilgili şunu söylüyor:

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, sahici bir şey, bir çarpılmaydı. Hayat bana bir çaktı, ben bir döndüm, dört buçuk ay sonra durduğumda bir kitap çıktı. Askerden dönmüştüm. Hakikaten kalemi koydum, hiç kaldırmadan yazdım ben onu.” 

Dolayısıyla bu kitabı özel yapan şey de bu sanırım; çok planlanmadan, o anki duygu ve düşünceleri filtresiz bir şekilde okura gösteren bir ayna gibi olması. Ama yine de Erdal Beşikçioğlu ve Sezin Akbaşoğulları‘nın karakterleri içselleştirip gösterdikleri kusursuz performans sayesinde filmin yeri bende ayrı.

Kurgu

beyazperde

“Ne olmuştu da ‘Seninle dünyanın her yerine gelirim,’ diyen Müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı.” (syf. 20)

Kitabı okurken kısa olmasına rağmen çok zorlandığımı söylemeliyim. Nasıl başladığını anlayamadığınız gibi; neler oluyor, şimdi neredeler, ne konuşuyorlar diye düşünürken bir bakıyorsunuz ki kitap bitivermiş. Bundan dolayı olaylar biraz dağınık bir şekilde karşımıza çıkıyor ve okumasını da biraz yorucu hale getiriyor açıkçası. Arif‘in yaşadığı içsel çatışmalar, düşüncelerinin bilinç akışıyla birlikte bize sunulması da bu duruma bir katkı sağlıyor. Bu haliyle bana biraz Oğuz Atay ve Yusuf Atılgan‘ın yazım stilini hatırlatıyor. Hatta Arif’i Yusuf Atılgan’ın Aylak Adamı‘yla bir hayli benzer buluyorum. Filmde ise daha sade bir anlatım şekli tercih edilmiş. Kitaba nazaran olaylar daha anlaşılır bir biçimde karşımıza çıkıyor; kafa karıştırmadan, sıralı bir şekilde ilişkiyi baştan sona gözlemleme şansı veriyor bize. Bu yüzden ben okurken değil de izlerken daha çok keyif aldım.

Müzikler

“Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor,
ruh eve sığmıyor.” (syf. 15)

Kitapta Orhan Gencebay‘dan Ferdi Özbeğen‘e kadar birçok şarkıcıdan bahsedildiğini görüyoruz. Olayların ve karakterlerin şarkılarla bağdaştırılıp işlenmesi okuyucunun kafasında ayrı bir dünya yaratıyor ve çok da güzel oluyor bana kalırsa. Filmde de, hem filmin içerisinde Barış karakterine hayat veren hem de müziklerini özenle hazırlayan Mor ve Ötesi grubunun solisti Harun Tekin‘i izlerken bir yandan dinlendiren müziğiyle karşılaşıyoruz.

Final Sahnesi

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku | IMDb

“Gidene ‘güle güle’ denir, canımın içi.” (syf. 48)

Kitap, Arif ile Müzeyyen‘in ayrıldıktan sonra Arif’in yine kendini İstanbul’un sokaklarında bulmasıyla daha belli belirsiz bir final sunar bize. Son cümle, kitabın ilk cümlesinin devamı gibidir aslında. “Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim. Yol, bana uygun bir ruh önerebilirdi. Kapıyı çektim, kilidin dili yuvasına otururken ‘Nereye?’ dedi. Aldırış etmedim, çıktım.” cümlesiyle başlar ve “Kapı, çocuğun ardından kendi ağırlığı ile hareket ederek yavaşça kapandı. Kilidin dili yuvasına otururken, tarifi imkansız bir ses çıkardı. -bitse ne olur, bitmese ne?-“ cümlesiyle son bulur. Filmde ise daha etkileyici bir final izleriz, bir hesaplaşma, bir kabulleniş gibidir. Arif, Müzeyyen’e gidişiyle ilgili ”Değdi mi peki?” diye sorduğunda Müzeyyen ”Mesele bu değil ki, yaşamam gerekiyordu, yaşadım,” diye yanıt verir. Hikâyenin ana mesajı da burada özetlenmiştir bana kalırsa. Bir çıkar gütmeden, sonunun nasıl olacağını düşünmeden, size fayda sağlamayacak bile olsa bazen bazı şeyleri yapmanız gerekir, bir başkasının kalbini paramparça edecek olsa bile. Müzeyyen de hikâyenin bu kısmında kendini tercih etmiştir. Arif bu durumda, Müzeyyen’in ”O zaman bir çay daha içelim mi?” sorusuna ”Daha fazla çay içmek istemiyorum ben,” yanıtını vererek durumu kabullendiğini izleyiciye gösterir ve başka bir şey söylemeden arkasını dönüp gider.

Tek başına kitabı okusaydım belki bu kadar sevmeyeceğim bir hikâye, oyuncuları, senaryosu, müzikleri, diyalogları ve daha nicesiyle başarılı bir şekilde beyaz perdeye uyarlanınca beklemediğim bir etki yarattı üzerimde. En başta da dediğim gibi hayatın içinden, çok tanıdık, dramatik bir hikayedir Müzeyyen ve Arif‘in hikâyesi. Ne de olsa kim olursak olalım, ne iş yaparsak yapalım, yaşımız dahi fark etmeksizin hepimizin hayatında Arif’in de deyimiyle bir “çıt” sesiyle, nedenini bilmediğimiz bir şekilde bazı hikâyeler yarım kalıyor.


Kaynakça

  1. Algör, İlhami. Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku. İstanbul: İletişim Yayıncılık, 2014.
  2. “Mademki derdimi sordun, dinlemeye mecbursun”* Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku. Film Hafızası. Web. 25.11.2024.
  3. “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku: Başarısız Bir Aşk Hikâyesi”. The Magger. Web. 25.11.2024.
  4. “Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku Kitabını Özel Kılan Şeyler Nelerdir?”. Söylenti Dergi. Web. 26.11.2024. 
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

İnsanlığımı Yitirirken Neden Bu Kadar Eleştirildi?

Bu yazımızda, Dazai’nin İnsanlığımı Yitirirken romanını psikolojik yönleriyle ele alıp eleştirilme sebeplerini inceliyoruz

Duygusal Farkındalık Üzerine: İçindeki Ben’e Sarılmak

Duygusal farkındalık, kendi benliğimize sarılmanın ilk adımıdır. Bastırılan her duygu benliğimizi içimizdeki zindanlara mahkum eder. duygularımızı fark etmek pusulayı bizlere çevirir.

Nasıl Popüler Oldu: Skyfall

Adele'in kült parçası Skyfall'un zirveye tırmanma öyküsüne bir bakış.

Taxi Driver Filminden Unutulmaz Replikler

Taxi Driver filminin yalnız adamı Travis Bickle'ın adım adım delilikten ''sözde'' kurtarıcılığa evrildiği hikayesinin unutulmaz repliklerini derledim.

Cumhuriyet Aydınları: Zafer Toprak

Zafer Toprak, Aydınlanma ve Kemalizm'i buluşturarak Türkiye'nin modernleşme sürecine yön veren seçkin bir tarihçiydi.

Misery Film Analizi: Sapkın Tutku

Stephen King'in aynı adlı eserinden uyarlanan Misery, fanatizm ve tutku kavramlarına yönelik bir gerilim sunuyor.

Codependent (Bağımlı İlişki) – Meredith Grey & Derek Shepherd (Grey’s Anatomy)

Grey's Anatomy, Meredith ve Derek çifti üzerinden codependent (bağımlı ilişki) kavramını örneklerken, aşkın bazen kişisel hedeflere ve benliğe zarar verebileceğini görüyoruz.

Country Müzik Nasıl Ortaya Çıktı?

Country müziğin etkileyici tarihini, iz bırakmış şarkılarıyla beraber inceliyoruz!

Louvre Müzesi’nde Soygun: Yedi Dakikada Çalınan Sekiz Mücevher

Dünyanın en büyük müzesi Louvre'da yedi dakikada çalınan sekiz mücevherle dünya sarsıldı. Tarihe geçen soygunun gizemi hâlâ çözülemedi.

BoJack Horseman Dizisinin Unutulmaz Replikleri

Mizah ve dramı buluşturan BoJack Horseman ve hayatın gerçeklerini yansıtan unutulmaz replikleri.

Editor Picks