? Bu yazı Bilge Akcaalan tarafından editörün seçimi arasına girdi ?
Geçen haftalarda Netflix’te yayınlanan ‘’Dokuz Kere Leyla’’ filmiyle gündemimize oturan Lilith efsanesi, daha önceden hiç duymamış olanlar için merak konusu oldu. Peki nedir bu efsane? Lilith kimdir? Neden efsanelere konu olmuştur?
Bu zamana kadar kesin gözüyle bakılan, genelgeçer varsayımın aksine Adem’in ilk eşi Havva değil Lilith’tir. Evet, ilk duyunca şaşkına uğratan bir olgu. Birçok Musevi dini kaynakta, İbrani mitolojisinden Gılgamış Destanı’na kadar Lilith’in yaratılan ilk kadın olduğu söylenmiştir. Tanrı; Adem ve onu, çift olarak, aynı topraktan yaratmıştır. Ama Lilith’in bir diğer en önemli özelliği ise, filmde de üzerinde durulan nokta, tarihte eşitliği savunan ilk insan ve ilk kadın olmasıdır. Bu sayede feminizmin yaratıcısı olarak da kabul edilir. Adem sürekli olarak Lilith’e karşı kendisi daha üstünmüş gibi davranıyor, ona hükmetmeye çalışıyordu. Lilith ise onun kendisinden üstün olmak istemesine bir anlam veremez. O, Tanrı’nın Adem ve onu aynı anda, eşit koşullar altında yarattığından dolayı, haklı olarak Adem ile eşit olduğunu savunuyordu. Bu nedenle ona itaat etmedi. Adem ve Lilith eşitlik konusunda tam olarak zıtlaşmış ve ikisi de geri adım atmamıştır. Sonunda birlikte yaşamalarının imkansız hale geldiğine karar verir ve Tanrı’nın yasak ismini söyleyerek, ki bu isim cennetten çıkabilmenin tek yoludur, uçup gider ve yeryüzünde Kızıl Deniz yakınlarındaki bir mağaraya sığınır. Burada şeytan Samael’den çocuklar doğurur hatta öyledir ki günde 100 cin çocuk doğurur ve bu çocuklar cin, şeytan olarak tasvir edilir. Efsaneye göre dünyada bu kadar çok kötülük olmasının sebebi de budur.
Öte yandan cennet bahçesinde yalnız kalan Adem, Lilith’i geri getirmesi için Tanrı’ya yalvarır. Tanrı da geri dönsün diye Lilith’e Senoy, Sansenoy ve Samengelof isimli üç melek gönderir. Lilith ise asla geri dönmeyeceğini söyler. Bunun üzerine melekler, dönmeyeceği takdirde her gün çocuklarını öldürmekle tehdit eder.
Bu arada Lilith’in gelmeyeceğini gören Tanrı ise bir gece Adem uyurken ondan aldığı kaburga kemiğinden, muhtemelen yine eşitlik kavgası olmasın diye, Havva’yı yaratır. Adem, bu kadının vücudunun bir parçası olduğu erkeğe karşı çıkamayacağını düşünmektedir. Havva Lilith’e o kadar benzemektedir ki Adem uyanınca yanında bulduğu kadının başka biri olduğunu anlamaz. Lilith’in ona boyun eğdiğini düşünür. Günümüzde ise hala cinsiyet eşitliği tartışmasının yapılmasının sebebi budur, eşitlik savunucularına karşı argüman olarak söylenilen şey işte budur: Kadın, erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmıştır ve eşitlik söz konusu bile değildir.
Bu sırada çocuklarının öldürülmesinin intikamıyla yanıp tutuşan ve Adem ile Havva’yı kabul edemeyen Lilith, onların bütün çocuklarını öldüreceğine dair yemin eder. Adem ve Havva’nın soyundan gelen bebekleri öldürmeye başlar. Erkekleri 8, kızları ise 20 gün içinde öldürdüğü söylenir. (Belki de kızların erkeklerden daha fazla yaşamasını istemesi feministliğinden geliyordur, kim bilir) Bu olay Türk mitolojisinde de yerini almıştır. Tabi bu inanışlarda Lilith adı ile karşılaşmayız, Al Karısı ya da Albastı isimleriyle bilinen şeytandır bu. Belki de etrafımızda rastladığımız, en azından uzaktan da olsa duyduğumuz isimler bunlar. Bu şeytandan korunmak içinse bazı geçmişten bu yana varlığını sürdüren gelenekler geliyor önümüze: Lohusa anne ve bebeği 40 gün boyunca yalnız bırakılmaz, evde mutlaka başka biri olmalıdır. Lohusa kadının yanına Kur’an konulur ya da lohusa kadın kırmızı kurdele takar.
Modern çağlarda ise Lilith feminizmin simgesi haline geldi. Bu isimde dergiler çıktı, kafeler açıldı, sadece kadın müzisyenlerin katıldığı “Lilith Fair” adlı gezici müzik festivalleri düzenlendi, “ideal kadın” olarak tanımlanan Havva gibi olmak istemeyen kadınlar, tepkilerini dile getirmek için kız çocuklarına Lilith adını verdiler.
İlk Yahudi din adamı ve misyoner St. Paul “Erkek kadından değil, kadın erkekten yaratılmıştır. Erkek kadının isteklerini değil, kadın erkeğin isteklerini yerine getirmek üzere yaratıldı.” demiştir. Ne de olsa kadın Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Bu bakış açısı, kadının yüzlerce yıllık toplumsal konumunu belirleyen ana etkendi. Bu dayanaklardan güç alan erkekler, kadınların kişiliğini adeta baskı altına aldılar ve onları kendilerine ait bir mal gibi gördüler. Geçen yüzyıl içinde yoğunlaşan kadın direnişi buna karşı çıktı. Eşit haklar ve özgürlük için savaşan direnişçiler, Lilith’i de kendilerine simgesel figür olarak seçtiler. Lilith’in savaşını sürdürme gayesi, arzuladıkları toplumsal konuma ulaşmak için onları biraz daha kamçılıyor…