Bu hikâye, Afrodit’in oğlu olan aşk tanrısı Eros (Roma mitolojisinde Cupid) ve dönemin millet kralının üç kızından en güzeli Psyche arasında geçmektedir. Physke sadece kardeşleri arasında değil, diğer insanlar arasında dahi güzelliğiyle ön plana çıkan bir kızdır hatta adını tanrıçalar arasında bile duyurur. Durum böyleyken öylesine güzel hediyeler, öylesine güzel hayran mektupları almaktadır ki kısa sürede adı her yere yayılır. Bu süreçte ismi Afrodit’e kadar ulaşır ama ters teper; çünkü Afrodit, her canlıdan daha güzel olduğuna inanan biriyken güzelliğiyle Psyche’nin kendisine rakip olacağını düşünür. Kıskançlıktan ne yapacağını bilemeyip bunu bozmak için Eros’a danışır. Tanrıça, Eros’a Psyche’yi yeryüzündeki en çirkin, en iğrenç canavarlardan birine âşık etmesi için emir verir. Böylece genç kızın yeterince acı çekeceği bir aşk yaşayacağını ileri sürerek güzelliğini günden güne kaybedeceğini düşünür.

Lakin olay burada da Afrodit için ters teper. Eros, annesinin emrini yerine getirmek için âşık eden oklarını almaya gider; yani yüreğine isabet eden, insanları daha önce hiç yaşamadığı duyguları yaşatmaya, âşık olduğu insanın gözüne baktığında bambaşka bir evrendeymiş gibi hissettirmeye, ruhunun ve kalbinin var olduğunu hatırlatmaya yarayan sihirli okları. Psyche’nin yanına gittiğinde ise onun bir canavara âşık olmasını sağlayacak oku kazara kendi yüreğine saplar. O andan itibaren kalbi bir başka çarpmaya başlayan Eros, kimsenin kendisine dokunmasına izin vermeyen, herkesin hayallerinde yaşayan kıza gerçek hislerle âşık olur. Narin kolundan tuttuğu gibi onu ıssız bir yerdeki büyülü ormana ve kendi yaptığı büyülü saraya uçurur.

Eros, her ne kadar aşkından bir şey düşünemeyecek hâle gelse de bu ilişkinin duyulmasındaki tehlikeyi sezer. Annesi Afrodit’in gazabı bir kenara Olimpos‘ta bir Tanrı ile ölümlünün ilişkisine pek sıcak bakılmamaktadır. Bunları göz önünde bulundurup yüzünü sevdiceğine asla göstermemeye ve onun da kendisini sevecekse böyle sevmesini istediğine karar verir. Bunu da şu sözleriyle belirtir aşk tanrısı:
“Beni görmeyi hiç düşünme, kim olduğum önemli değil, aşkımızın sırrını sen dâhil kimse öğrenmesin, sadece anı yaşa ve birlikte nasıl huzurlu olduğumuzu hisset, beni hep böyle sev, gizli olan bazı şeyleri öğrenip de elindeki mutluluğu kaybetme.“
İstediği gibi de olur; saraya geldiklerinde hava kararır ve Eros’un yüzü gözükmediği hâlde Psyche ona sırılsıklam âşık olur. Bu saatten sonra ise aynı günümüz ilişkilerindeki gibi aralarındaki en önemli şey güven oluverir. Eros sonsuz olacağına inandığı aşkını Psyche’ye hissettirirken Psyche de sonsuz olacağını düşündüğü güveniyle kendisini ona bırakır. Günlerce sarılıp birbirlerine aşk sözcükleri fısıldayan çift gerçek mutluluğu iliklerine kadar hissetmeye başlar.
:max_bytes(150000):strip_icc():format(webp)/cupid-and-psyche--961793406-5c0fd3cac9e77c000141a1b6.jpg)
Lakin bu mutluluk her insanın içinde bir miktar bulunan kötülük yüzünden çok da uzun sürmeyecektir. Psyche’nin kardeşlerinden biri kardeşinin mutluluğunu kıskanıp bunu engellemek üzere Eros hakkında kötü sözler söyler. Kötü sözlerin kaynağını ise Eros’un yüzünü göstermemesine bağlar. Eros’un yeryüzündeki her insandan daha çirkin, daha iğrenç ve daha vahşi bir insan olabileceğine dair sözler sarf etmeye başlar. Başta bu sözlere aldırmayan Psyche’nin içine zamanla şüphe düşer. Tekrardan kardeşinin sunduğu bir fikirle gece uyuduktan sonra bir mum ile Eros’un suratına bakmayı planlar. O gece geldiğinde ise aynı planladığı gibi Eros uykuya daldıktan sonra korkak elleriyle bir mum alıp ona doğru yaklaşır ancak burda da hiç planlamadığı bir şey gerçekleşir. Sevdiğinin yüzü o kadar ihtişamlı, görkemli ve kutsaldır ki o an içinde hem bir rahatlama hem de utanç sezer. İşte tam o sırada mumun üzerinden süzülen bir damla Eros’un omzuna düşer ve anında uyanan Eros kendisine yapılan ihaneti gördüğü gibi saraydan uçarak uzaklaşır. Eros’un kaçtığı büyülü saray da onun gidişiyle adım adım yıkılmaya başlar.
Sevdiğinin ellerinden kayıp gitmesine dayanamayan Psyche, hayatında daha önce hiç duymadığı kadar acı ve pişmanlık duymaya başlar. Özleminden her yerde sevdiğini arar; fakat bir gün pes edip gururunu hiçe sayarak oğlunun yerini sormaya Afrodit’in yanına gider. Afrodit ise destek olacağına köstek olur. Kızı kendi kölesi yapar ama bu onun için sorun değildir çünkü genç kız, Eros’un yerini öğrenmek için her şeye göğüs gerecek bir hâldedir. Günler böyle geçip giderken bir gün Eros’un yanık omzu iyileşir ve Psyche’nin bulunduğu durumdan haberdar olur. Sevdiği kadını bu şekilde görmeye dayanamayan Eros hemen Zeus’a gidip onunla evlenmek için dil dökebildiği kadar dil döküp yalvarabildiği kadar yalvarır. İkisinin de birbiri için harcadığı emek ve çabayı gören Zeus, bu evliliğe razı olup öncelikle genç kadını Afrodit’in köleliğinden kurtarır ve sonrasında Olimpos’ta buluşturur.
Bu mitolojik hikâyemizin de sonuna burada gelmekteyiz Sevgili Söylenti Okurları. Akılda bulundurmalıyız ki Eros ve Psyche’nin buluşması biraz daha derin bir boyuta sahip; çünkü bu alegorik hikâyede buluşturulan tek şey iki beden değil. Bunun yanı sıra ruha metafor olan Psyche ile aşka metafor olan Eros’un yani ruh ile aşkın buluşmasını görüyoruz. Her ne kadar aşk için en başından beri seçimlerimiz sonucunda ortaya çıkar diyebilsek de Eros ve Psyche’nin hikâyesi, size doğru hissettirecek her aşk veya sevginin teoride size doğruymuş gibi gelmesine gerek olmadığını ve kazara olmasının da aynı şekilde her zaman bir önem arz etmeyebileceğini gösteriyor.
Kaynakça
www.greeka.com
www.greekmyths-greekmythology.com