Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Editör:
Eyüp Can Gürer
spot_img

Sinema tarihinin tartışmalı yönetmenlerinden olan Gaspar Noé, izleyiciyi koltuğunda rahatsız hissettirmeye çalışır; öyle ki izleyici bir süre sonra ne izlediğini sorgulamaya başlar. Irreversible’ı izlediyseniz ya da 2002 yılında Cannes Film Festivali’ndeki gösterimden öfke ve lanetlerle çıkan izleyicilerin videosuna denk geldiyseniz “tartışmalı” kelimesine hak verebilirsiniz. Noé, seveni kadar insanı çileden çıkaran bu filmden ancak 7 yıl sonra uzun metrajlı başka bir film çeker: Enter the Void. Hazırsanız Enter the Void film incelemesine başlayalım.

Dikkat: Yazı filme dair spoiler içermektedir.

Tokyo’da Bir Ruh

Alex, Linda, Oscar, Victor / film-grab.com

Film Oscar adındaki bir gencin bakış açısıyla başlar ve filmin devamında da bizi Oscar’ın peşinden sürükler. Oscar’ın kız kardeşiyle konuşması, uyuşturucu alması, arkadaşı Alex ile The Void adındaki bara gitmesine kadar sadece 26 dakikalık bir süre geçer. Bu 26 dakika Oscar’ın hayatta olduğu süredir. Beraber uyuşturucu alıp sattığı Victor tarafından ihbar edilmiştir ve Void’ın dar tuvaletine sığındığında polisler tarafından vurulur. Buraya kadar her şeyi Oscar’ın gözünden izleyici takip eder, öyle ki beraber göz kırparlar odak noktaları aynıdır.

Yaşama sadece 26 dakika verilen filmin geri kalan 2 saatinde ise Oscar artık bir ruhtur. Görüş açısında bu sefer kendi eylemleri değil, sevdiklerinin yaşamları ve geçmişi vardır. Duvarlardan geçer, şehirde dolaşır, filmin başında gördüğümüz ve bir daha kadraja girmeyen kız kardeşi ilk durağı olur. Gece kulübünde çalışan Linda’yı dans ederken, Mario ile beraberken görür. Bu sırada Alex, Linda’ya ulaşmaya çalışır fakat telefonlarına cevap alamaz.

Tüm bunların yanında Oscar, geriye dönüşler yaşar. Çocukluğundan Tokyo’ya ilk gelişine kadar anıları şimdiki zamana eşlik eder. Anne babasının kaza geçirdiği an ise en çok tekrar edendir. Linda’nın çığlıkları, polis sirenleri ve onları arabadan çıkaran polislere karşı tepkisiz kalan Oscar devamında da aynı soğukkanlılıkla devam eder. Öksüz kalan kardeşleri büyükanne ve büyükbabaları yanlarına alır ama bu da kısa sürer. İki kardeşi ayrı yetimhanelere yollarlar. Böylece Oscar uyuşturucu satmaya başlayıp Linda’ya uçak bileti alana kadar bağları kopar. Tekrar bir araya geldiklerindeyse bu sefer ölüm aralarına girer.

Film artık, Oscar’ın ruh olarak hayatındakileri izlemesinden ibaret olur. Alex’in polislerden kaçışını, Linda’nın bunalımlarını ve Tokyo’nun neon ışıkları arasında kaybolur.

Başlangıç ve Boşluk

Enter the Void / filmoblivion.com

Enter the Void detaylarla dolu bir film olarak karşımıza çıkar. Noé, aralara eklediği bu detaylarla izleyicinin bağlantı kurmasını sağlar. Filmin ilk sahnesinde Oscar’ın evinin balkonunun karşısında bir bina görünür. Bu binanın üzerinde ise neon ışıklarla “ENTER” yazar. Filmin ismine ve girişine uygun olarak bu neon levha filmin başlangıcı olduğu kadar Oscar’ın da başlangıcını temsil eder. Evinde geçirdiği sahneler boyunca da bu yazı kadraja girer, görüş açısına bağlı olarak bazen bulanıktır.

Bu başlangıçtan sonra Victor’dan gelen telefon ile “The Void” adındaki bara gitmek üzere evden ayrılır. Yine filmin adına hitaben konulan Void, Oscar’ın ölümünün de gerçekleştiği mekândır. Tuvalette iki büklüm şekilde vurulan Oscar’ın yaşamı Void’de son bulur. 

Enter the Void / filmoblivion.com

Oscar’ın yaşadığı zaman diliminde ve geriye dönüşlerde dikkat çeken bir diğer detay ise gerçekleştirmek istediği hayalleridir. Tokyo’ya yukarıdan bakmak istediğini dile getiren Oscar ancak bunu öldükten sonra gerçekleştirebilir. Ruhu Tokyo’nun üzerinde süzülür, kalabalık sokaklarında ücra köşelerine kadar dolanır. Bunun yanı sıra Alex’in ev arkadaşının otel maketine baktığında da duvarları kaldırıldığında ne göreceğini düşünür. Filmin sonunda ruh olarak bu oteli ziyaret eder ve her odada hayatından geçen insanları görür. Özellikle kız kardeşinin olduğu odada bir süre kalır, Alex ve Linda’yı izler. 

Ölümden Sonraki Yaşam

Enter the Void / film-grab.com

Film ölümden sonrası üzerine kurulur. Noé, filmde ölümü bir son olarak değil bir başlangıç olarak görür. Oscar’ın yaşamı kısa sürse de ölümden sonra ruhun bedenden ayrılışı uzun sürer. Filmde bunun habercisi Tibet Ölüler Kitabı’dır. İki sahnede geçen kitap filmin temel düşüncesini oluşturur. Kitaba göre ölümden sonra ruhun bardoda yani ölüm ve yeniden doğuş arasında bir geçiş hâlinde bulunduğunu anlatır. Budizm’e göre ölümün sadece tıbbi bir olay değil, yeniden doğuş için bir eşik olduğunu anlatır. Temelini bu düşünceler oluşturan kitabı Oscar’a Alex verir, verirken de DMT (uyuşturucu çeşidi) kullanmadan önce okumasını tavsiye eder. DMT’nin etkisi o kadar güçlüdür ki kullanan kişide zaman ve mekân algısının kaybolmasına, çeşitli halisünasyonlara sebep olur bu da kitaptaki anlatılara benzerdir.

Bu inancı destekleyen başka bir sahne de Oscar ve Linda arasında geçen konuşmadır.

Oscar ve Linda / netflix.com

Oscar: Yaptığımız anlaşmayı hatırlıyor musun?
Linda: Hatırlıyor gibiyim.
Oscar: Birbirimizden asla kopmayacağımıza söz vermiştik.
Linda: Asla ve asla.

Linda: Peki ölürsen?
Oscar: Geri dönerim.

Oscar bu konuşmayı çocukluk anılarında görür ve Linda’yı takip eder. Bu takip ediş Oscar’ın ölümünden sonra Linda’nın sık sık Oscar’ın yanında olduğunu hissetmesine sebep olur. 

Oscar’ın sıklıkla gördüğü bir anısı da annesinin Linda ve onu yıkadığı küvet sahnesidir. Anılarında sürekli anne yoksunluğuna vurgu yapılan Oscar, filmin sonunda buğulu olarak verilen Linda’nın doğum sahnesinde dünyaya gelen bebek olarak gözlerini açar. Bu da reenkarnasyon örneği olarak karşımıza çıkar. 

POV Bakış Açısı

Oscar / printthelegend.wordpress.com

Noé, POV tekniği ile filmi çeker. Bunu da gerçekçi kılmak için araya göz kırpmaları ekler. Bir süre sonra izleyici ve Oscar’ın göz kırpma eylemleri senkronik bir şekilde devam eder. Aynı zamanda bu bakış açısı gerçek bir gözün mekân algısıyla aynı tutulur. Oscar bir nesneye odaklığında arka plan buğulanır bu da gerçekçiliği destekler. Oscar’ın yüzüne su çarpması, ellerine bakması izleyiciyi Oscar ile bir bütün haline getirir. Ölümden sonra ise bu göz kırpmalar kesilir, ruhun bakış açısından Tokyo’ya bakılır. Kameranın hızı da aynı şekilde değişir, böylece izleyicide süzülme hissi yaratır. Fakat bu sadece belirli sahnelerde olur, geri dönüşlerde seyirci Oscar’ı izleyici bakış açısıyla izler.

Tokyo ve Neon Işıklar

Enter the Void / film-grab.com

Tokyo, filmde özellikle gece hayatı ve neon ışıklarıyla öne çıkar. Neon ışıkların yoğunluğu DMT etkisiyle beraber izleyicide de ve Oscar’da halüsinasyon etkisi yaratır.

Hareketli gece hayatının yanında karakterlerin bir o kadar yalnız oluşlarına vurgu yapılır. Tokyo’da hayatta kalmaya çalışan Oscar o kadar görkemli binaların arasında ufak ve dağınık dairesinde sıkışmıştır. Merkezde neon ışıklar varken Oscar’ın dairesinin olduğu yerde çok fazla yoktur. Aynı zamanda bu ışıkların çok olduğu yerlerde değil daha izbe ve dar yerlerde dolaşır. Bu sokaklar ve dairesi filmde soğuk bir renk paletiyle verilir.

Linda ise neon ışıkların arasındadır, özellikle çalıştığı gece kulübü görkemli ışıl ışıl binasıyla karşımıza çıkar. Linda, Oscar ölmeden önce Tokyo’nun büyüsüne kapılmıştır. Öldüğünde ise kendini Oscar’ın sıkışık dairesine kapatır. Böylece Noé, Tokyo’nun büyüleyici ışıklarıyla karakterlerin ruh hâlleri arasında bağlantı kurar. 

Fragmanı izlemek isteyenler için:


Kaynakça:

Gazi, Jeeshan. “Blinking and Thinking: The Embodied Perceptions of Presence and Remembrance in Gaspar Noe’s Enter the Void.” Vol. 41, no. 1, 2017, Web. Erişim tarihi: 16.10.2025

Mendoza, Alejandro. “Gaspar Noé Retrospective: “Enter the Void.”” The Nerd Corps, 22 Apr. 2022, Web. Erişim tarihi: 16.10.2025

Bradshaw, Peter. “Film Review: Enter the Void.” The Guardian, The Guardian, 23 Sept. 2010, Web. Erişim tarihi: 16.10.2025

Öne Çıkan Görsel Linki.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Three Kilometres to the End of the World Film İncelemesi: Utanç

Three Kilometers to the End of the World, kayırmacı ilişkilerin ve zehirli bir ataerkil kültürün hakim olduğu bir toplumun klinik bir resmini çiziyor.

Bouquet of Sunflowers Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Bu yazımızda sizlere ünlü empresyonist ressam Monet'nin "Bouquet of Sunflowers" tablosunun anımsattığı şarkıları derledik.

5 Maddede William James: Deneyimin Felsefesi ve Pragmatizmin Doğuşu

William James, pragmatizmden bilinç akışına uzanan fikirleriyle modern felsefe ve psikolojinin yönünü değiştirdi; deneyimi, hakikatin ölçütü haline getirdi.

Camus’nün Yabancı’sı: İnsan Toplumdan Kopunca Ne Hisseder?

Camus'nün Yabancı'sı, toplumdan kopmanın duygusal ve psikolojik nedenlerini, yalnızlığın özgürlükle kesiştiği anlar ile gözler önüne serer.

Editor Picks