En Çok Okunan Değil En Çok İçimize İşleyen Kitaplar

Editör:
Rabia Yeşil

Çok satan veya çok okunan kitaplardan değil, okuduğumuzda kendimizden bir parça bulduğumuz, uzun yıllar beynimizde ve kalbimizde yer eden her hatırladığımızda içimizi ısıtan ya da kalbimizi kıran kitaplardan bir liste derledik.

Yerli Edebiyat Seçkileri

Bizim Zamanımız – Sinem Sal  

Sinem Sal tarafından kaleme alınan roman mizahi yönden oldukça kuvvetlidir. 90’lı yılların Türkiye’sinin tasvirini inanılmaz bir şekilde yapar. Bu durum birçoğumuza tanıdık gelebilir.

Mihrap’ın hikayesi, birebir deneyimlememiş olsanız da komşunuzdan, arkadaşlarınızdan, hayatın tam da içinden duyduğunuz bir hikâyedir.

Erken yaşta büyümek zorunda kalmış bir kız çocuğunun, büyüdüğünde hala doğduğu evin penceresinden dışarıya hatta tam da gözlerinizin içine baktığını hayal edin. Mihrap, insanların mahallelerinde yaşayanları tanıdığı, birbirilerini görüp ayak üstü de olsa sohbetler ettiği, komşuların küllerine gerçekten muhtaç olduğu zamanlarda yaşar. Tabi ki hepimiz gibi onun da hayatında eksikliğini hissettiği birçok şey var ama Mihrap yaşamı anlamlandırmayı değil onu sadece yaşamaya çalışır.

“Bizim Zamanımız” bir anne kızın yaşadığı olayları konu eden ve içinde oldukça yoğun duyguları barından bir romandır. Sizin zamanınıza uygun mudur bilemeyiz ama farklı zamanlarda da olsa hepimizin ortak hislerde buluşmasını sağlayacak bir eserdir.

“Annemden öğrendiğim bir şey var. İnsanlarla bir siyasetten bir de dinden konuşmayacaksın. İkisi de don gibidir der. Herkesinki kendine.”

 

Naj – Hakan Şenocak

1998 Sabahattin Ali Öykü Ödülü’nü almış olan ve son basımı Dedalus Yayınları’ndan çıkan “Naj”, birçok okura göre son otuz yılın en değerli öykü kitaplarındandır. Hakan Şenocak eserinde kimi zaman gerçek kimi zaman fantastik bir dünya yaratmıştır. Her hikâyede okurun alışmış olduğu ve beklediği sonu vermeyen yazar, okuyucusunu şaşırtmayı ve hayretler içerisinde bırakmayı başarır. Öykü okumakta zorlananlar için nasıl bittiğini anlamayacağınız, bir çırpıda size farklı dünyaların kapılarını aralamaya fırsat tanıyacak öyküleri barındıran “Naj” isimli eser, ismini de içinde bulunan ilk hikâyeden alır.

“Kanımızdan insanlığımızı sileriz. Bir çiçeğin ömrünü dinleriz. Kelebekleri kıskanırız. Denizlere güleriz. Gökyüzünü överiz. Şarap içeriz. Nasılsa iki kişiyiz. Alfabeyi ezberleriz. Sen ‘aşk’ dersin, ben ‘evlilik’. ”

 

Dokunmadan – Nermin Yıldırım

Nermin Yıldırım’ın kaleminden çıkan hayatın içinden olan ve bize kendimizi, karakterimizi sorgulatan “Dokunmadan” isimli romanda yirmi dokuz yaşında ölümcül bir hastalığa yakalandığı haberini alan Adalet’in, hastalığının kendi suçu olduğuna inanması ve bunun neden başına geldiğini sorgulamasıyla başlar.

Kitap ismini aslında ana karakterimiz Adalet’in etliye sütlüye karışmadan insanlara dokunmadan yaşadığı hayatından alır. Hastalığını öğrendikten sonra ilk suçunu bulmak için hayatını gözünün önünden geçiren ve sıkıcı denebilecek kadar monoton bir hayat yaşayan Adalet, tam da bu noktada yaşamı aslında sevdiğini ve ilk hatasını bulup onu telafi etmesi gerektiğine inanır. Karakterimizin bu yolculuğuna tanıklık ederken Adalet’in yer yer geçmişi ile de yüzleştiğine şahit oluruz.

Adalet’in hikayesi, kocaman şehirlerde, yüksek binalarda, kendimize bile yabancılaştığımız bu çağda adeta şapkayı yeniden önümüze alıp düşünmemize yol açar. En yakınınızdakine sarılma hissi uyandıracak bir hikaye özelliğini taşır.

“Bir hayatım daha olsa, korkmadan dokunmak için yaşardım onu. Bir keklik beslerdim ellerimle, varsın uçsun sonunda. Bir çiçek büyütürdüm, varsın solsun sonunda. Bir omuz ısıtırdım, varsın gitsin sonunda. Dokunurdum. Ben eriyene dek, biz hiçleşip karışıncaya dek bu derin boşluğa, dokunurdum. Ama yok bir hayatım daha. Bir hayat daha yok.”

 

Beyoğlu’nda Gezersin – Nazlı Eray

“Beyoğlu’nda Gezersin” postmodern yazarlarımızdan hala hayatta olan Nazlı Eray’ın, hayal ile gerçekliği, şimdi ile geçmişi birbirine karıştırdığı içinde kaybolup sonrasında yolunuzu bulacağınız tek oturuşta okunabilecek akıcı bir kurgu romanıdır. İçinizde İstiklal Caddesi’nde yürüme isteği ve Beyoğlu sokaklarında kaybolma isteği yaratacağına teminat verebiliriz.

Nazlı Eray diğer romanlarında olduğu gibi bu romanında da farklı dönemlerde gerçekten yaşamış olan karakterleri bir araya getirir. Nakşibendi Şeyhi Küçük Hüseyin Efendi, “Mazi Kalbimde Yaradır” programının yapımcısı olan Ulvi, ilk hava şehitlerimizden olan Tayyareci Fethi Bey ve 1950’lerde yaşamış olan güzeller güzeli Madam Tamara bu kitapta karakterlerimize hayat verir.

Yazarın yarattığı baş kahramanımız, Beyoğlu’nun en güzel kadını olan Madam Tamara’nın bir otel odasında gerçekleşen şüpheli ölümünü, adeta bir zaman tünelinde farklı dönemde yaşamış insanlarla birlikte çözmeye çalışır. Kitap boyunca Beyoğlu’nda birçok apartmanı, ünlü Markiz Pastanesi’ni ve Beyoğlu sokaklarını ziyaret etme şansı bulursunuz.

“Yaşam dediğin nedir ki! Bir kahkaha, bir hıçkırık, bir umut, bir bekleyiş…”

 

Yabancı Edebiyat Seçkileri

Mezarlarınıza Tüküreceğim – Boris Vian

“Mezarlarınıza Tüküreceğim”, Boris Vian tarafından 1946’da Vernon Sulivan takma ismiyle yazılmıştır. Bir dönem ahlaki değerlere hakaret ettiği ve siyahi ırkçılığını temele aldığı gerekçesi ile birçok ülkede yasaklanmıştır. Mezarlarınıza Tüküreceğim; ırkçılık, şiddet, intikam, erotizm gibi ciddi ve tehlikeli konuları merkeze alan, yirminci yüzyılın en çarpıcı ve karanlık romanlarından biridir.

Ana karakterimiz Lee Anderson’ın küçük kız kardeşinin intikamını almak için beyazları kullandığına ve roman boyunca oldukça acımasız bir şekilde birçok suça karıştığına şahit oluruz. Irkçılık gibi hassas bir meseleyi çok sert bir dille eleştiren ve bunu bir hikâyeye dönüştüren yazarımız, sevdiğimiz insanları koruyamadığımız noktada içimizde büyüyen intikam duygusunu ya da öfkeyi oldukça açık bir şekilde ifade eder.

Roman oldukça çarpıcı ve rahatsız edici de olsa günümüzde her şeyi normalleştirdiğimiz, yaşadığımız herhangi bir duruma tepki vermediğimiz kısacası ucu bize dokunmadığı sürece sustuğumuz bu dönemde okumanın daha kıymetli olacağı aşikârdır.

“Kitap kulüpleri tarafından tavsiye edilen, üzerinde konuşulan bir kitabı satın almak istiyor insanlar; aslında içeriğinde ne olduğunu pek umursamıyorlar. “

 

Eve Dönmenin Yolları – Alejandro Zambra

“Eve Dönmenin Yolları”, Şili’li yazar Alejandro Zambra’nın kitabın girişinde bir çocuğun ağzından kaleme aldığı üçüncü romanıdır.

Kitapta yazar olmak isteyen ana karakter aynı zamanda okuduğumuz kitabın da yazarı rolündedir. Dört bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde kendi çocukluğuyla yazısına başlayan anlatıcı gündelik yaşamımızda takıldığımız basit ya da çetrefilli durumları oldukça sakin ve derin bir şekilde bizlere aktarır.

Kitapta anlatıcıyla beraber okuyucu da Şili’de, Pinochet Dönemi diktatörlüğünde yaşanan sıkıntıları ve büyük 1985 depreminin yaşattığı acıları, hayal kırıklarını anlatıcı ile tekrar yaşıyor diyebiliriz. Olayların oldukça gündelik ve olağan olmasıyla birlikte akıcı dili ve anlatımıyla kendimizden bir parça okuyormuşuz gibi hissettiren Alejandro Zambra oldukça başarılı bir iş çıkartır. “Eve Dönmenin Yolları” çocuk ebeveyn ilişkilerine, ilk aşklara, çocukluk sancılarına değinen saflığı ve doğallığı da hissettiren bir kitaptır.

“Büyükler öldürülürken ya da ölürken biz bir köşede resim yapıyorduk. Ülke paramparça olurken biz konuşmayı, yürümeyi, peçeteleri katlayarak kayık ve uçak yapmayı öğreniyorduk. Roman örülürken biz yok olmak için saklambaç oynuyorduk.”

 

Bekleyecek Vaktim Kalmadı Artık – Jean-Louis Fournier

Jean Louis’in seksenli yaşlarında kaleme aldığı ve yüz dört sayfa olan “Bekleyecek Vaktim Kalmadı” isimli kitabı zamanı ve zamanın insan üzerindeki etkisini sorgulan bir eser özelliğini taşır.

Fournier’in bu metinde insanların yaş aldıkça hissettiklerini, hayata dair kaygılarımızın aslında sandığımız kadar bizi yerle bir etmediğini muzip ve alaycı bir dil kullanarak okuyucuya aktarır. Yazarın biyografisine de yer verdiği kısımları ile onu ve yalnızlığını anlamamızı, düşünmemizi istediği oldukça açıktır. Samimi ve günlük telaşlarımıza değinen bir eser olduğunu söylemek de mümkündür.

Yazar okuyucularına, hayatımızın hızlı akışında kendimizle ve çevremizle girdiğimiz yarışta durmayı, beklemeyi ve anlamayı öğüt eder. Eser, gün ortasında biraz yavaşlamak, karmaşadan uzaklaşmak için oturduğunuzda sizi sakinleştirebilecek bir etkiye sahiptir. Fournier’in yaşının da getirdiği sakinliği ve huzuru, kitabı ilk elinize aldığınız andan son sayfaya kadar hissedebilirsiniz.

 

“Hayat bir hız yarışına dönüşüyor. En hızlı giden kazanıyor.

Beklemeyi öğrenmek gerekiyor.

Düşünmek için yavaşlamak gerekiyor.

Hatta durup düşünmek.”

 

Tatar Çölü-Dino Buzzati

Tatar Çölü adındaki yerde bir kale var eser de orada bulunan ve kaleyi koruyan askerlerin yaşantısını anlatır.

Ana karakterimiz Giovanni Drogo burada çalışmak üzere Bastiani Kalesi’ne atanır. Başlarda bu kalede kalmak istemez çünkü orada işe yaramaz hisseder. Zamanla bu rahatlık ve sonu olmayan bekleyiş hoşuna gider. Böylelikle okuyucu da ciddi bir modern dünya eleştirisiyle baş başa kalır.

“Tatar Çölü” isimli eseri okurken hayatımızda değişiklik yapmaktan kaçındığımız, korkuttuğumuz birçok sahne görebiliriz. Alışkanlıklarımızdan vazgeçmek ürkütücü gelebilir. Tatar Çölü, hala bazı şeyleri değiştirebilmek için zamanımız varken değiştirmemiz gerektiği üzerine çok değerli bir ders sunar.

“Muhakkak farklı bir şeyler olagelmeli öyle bir şey ki, insan ‘artık sonuna gelmiş olsam bile beklemeye değmiş.’ diyebilmeli.”

Beyza Şık
Beyza Şık
Je est un autre :)

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks