Stephen King’in sinematik ve edebi mirası birbiriyle yarışacak derecede önemli ve kapsamlıdır. Yazarın eserlerinin uyarlamaları, ilk romanından bu yana yapılıyor. Her birinin popüler kültüre çok büyük etkisi olan Stephen King romanlarının en başarılı 10 uyarlamasını listeledik.
10. Doctor Sleep
Stanley Kubrick’in değil, Stephen King’in kendi versiyonuna bir devam hikayesi olarak yazıldığı için zaman zaman beyaz perdeye uyarlanmamalıymış gibi hissettiriyor. The Shining’i beğenmeyen Stephen King, bu kararı bilerek almış bile olabilir. Fakat Mike Flanagan, birbirinden ayrı bu iki iş arasındaki çatışmayı gidermekle kalmıyor aynı zamanda mucizevi bir film çekmeyi başarıyor. Alkolizm ve geçmiş travmalarıyla mücadele etmekte olan Danny Torrance, kendi yeteneklerine sahip olan Abra ile tanıştığında kendisini başka bir savaşı verirken bulur.
9. The Dark Half
Bir araya geldiklerinde sonucun dikkate değer olacağına emin olabileceğiniz iki isim: King ve Romero. King, bu romanıyla Dr. Jekyll ve Mr Hyde hikayesini farklı bir şekilde ele alır. Herkesin kendisiyle verdiği içsel bir savaş var, Romero ve King ise bu savaşı tam anlamıyla anlatmayı başarıyorlar. Thad Beaumont, hem gerçek adı hem de George Stark takma adı altında yayımladığı romanlarla edebiyat dünyasında büyük bir başarı elde eder. Stark’ın kitaplarındakilere ürkütücü derecede benzeyen bir dizi cinayetten sonra, Thad ve eşi, George Stark’ın gerçek olduğunu fark ederler.
8. Pet Sematary
King’in Pet Sematary romanı, yazarın kendisinin bile onu yayınlamak istemeyişinden ötürü bir kötü şöhrete sahiptir. Çünkü bu roman yazarını bile çok korkutmuştu. Roman, sahip olduğu keder, gizem ve dehşetin ötesinde yatanlarla beraber yazarın en karanlık eserlerinden biri olma özelliğini taşıyor. Bu özelliklerin büyük bir kısmı ise Mary Lambert’in uyarlamasında mevcut. Louis Creed, ölüleri geri getirebilecek eski bir mezarlık tarafından inançları test edilen genç bir doktortur. Bazen ölü daha iyidir.
7. The Running Man
King’in bu romanı bir hafta içinde yazdığı biliniyor. The Running Man, televizyondaki en büyük realite şovunun bir şehrin sokaklarında profesyonel suikastçılar tarafından avlanan suçluları gösterdiği distopik bir gelecekte geçiyor. Bir oyun şovu olarak sunulan günümüzün gladyatör oyunlarını konu alan bu distopik bilimkurgu gerilim filminde, Arnold Schwarzenegger’i başrol olarak izliyoruz.
6. Misery
Sefalet, ne olduğu fark etmeksizin herhangi bir takıntının beraberinde gelen şeydir. Romantik hikayeleriyle ünlü Paul Sheldon, bir araba kazası geçirir. Sonrasında başta hemşire olduğunu düşündüğü Annie, onu evine götürür. Annie’nin verdiği ilk izlenim en sevdiği yazarı kurtarmış olan iyi niyetli bir hayran olsa da kabus bundan sonra başlar. Bu hikaye, kariyeri boyunca hayranları tarafından rahatsız edici pek çok olay yaşamış King için oldukça tanıdıktır.
5. The Green Mile
Frank Darabont için kariyerini King’in kitaplarına borçlu desek yanlış olmayacaktır. Darabont imzasını taşıyan The Green Mile uyarlaması ise diğer filmleri kadar başarılı. Michael Clarke Duncan, mistik yeteneklere sahip ve yanlışlıkla ölüm cezasına çarptırılan John Coffey’i canlandırıyor. John Coffey, alışılageldik bir mahkum değildir. Tom Hanks’in canlandırdığı Paul karakteri de dahil olmak üzere tüm diğer gardiyanlar da Coffey’in masumiyetine inanırlar. İşlediği günahların cezasını ödeyecek bir adamın hikayesinden çok daha fazlasını bulduğumuz başarılı bir uyarlamadır.
4. 1408
“1408” Stephen King’in kısa öykülerinden biridir. 1408, 1999’da yayınlanan Blood and Smoke sesli kitap koleksiyonunun üçüncü hikayesidir. Bu hikaye ilhamını, dünyaca ünlü parapsikolog Christopher Chacon’un dünyadaki en kötü şöhretli lanetli olduğu iddia edilen otel odalarıyla ilgili araştırmasıyla ilgili gerçek hayat haberlerinden oluşan bir koleksiyondan alır. Mike, otel müdürünün uyarılarını dikkate almaz ve 1408 numaralı odada bir gece geçirir. Bu ona asla unutamayacağı bir deneyim yaşatacaktır.
3. Carrie
King’in ilk yayınlanan romanı, aynı zamanda eserlerinden sinemaya uyarlanan ilk büyük film olma şerefini taşıyor. Yönetmen Brian De Palma’nın uyarlamasının gerçeküstü yönü, Sissy Spacek’in kendine özgü ve oldukça başarılı performansıyla iyi bir dinamik yakalıyor ve Carrie, kült bir yapıma dönüşüyor. Bu hikayenin canavarı aslında onun kahramanıdır: Carrie, intikam dolu bir karmik başarı hikayesidir.
2. The Dead Zone
The Dead Zone, şimdiye kadarki en iyi King uyarlamalarından biri olma unvanına sahiptir. İlk çıktığında hak ettiği övgüyü almamış olsa da, şu an bir klasik olarak kabul ediliyor. David Cronenberg ve Stephen King’in bu işbirliği, izleyiciyi hüsrana uğratmıyor. Johnny Smith, ilk başta gücüyle hiçbir şey yapmak istemeyen, ancak bu süreçte ölmek pahasına da olsa dünyayı kurtarmayı kendine görev edinen bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Johnny, bir politikacının elini sıktığında ve adamın dünya için hazırladığı korkunç kaderi gördüğünde harekete geçmek zorunda kalır.
1. The Shining
1980’ler King için çok büyük önem taşıyor. King’in kariyerinin büyük bir sıçrama yaşamasında listelediğimiz tüm filmlerin etkisi var. Diğer tüm usta korku yönetmenlerinden farklı olarak, onun üçüncü romanını sinemaya uyarlayan Stanley Kubrick’in dokunuşu ise oldukça ayrı. Bu uyarlama, yıllar sonra bile şimdiye dek yapılmış en iyi ve en etkili korku filmlerinden biri olma statüsünü koruyor. Stephen King, her ne kadar filmi sevmediğini belirtse de bu film hala Nicholson’ın en büyük rollerinden biri ve Kubrick’in efsanevi kariyerinde yaptığı en iyi filmler arasında. Bu film, parçalanan bir aile ve ürkütücü bir otelin hayaletleri hakkında klasik bir perili ev hikayesi. Overlook Oteli’nin koridorlarının kıvrımları, fısıldayan hayaletler ve geçmişteki iblisler, kışın otelde konaklayacak tek müşteri olan Torrance ailesi için çok fazla.
