Duygular, yaşam boyunca bize eşlik eden ve yön bulmamızı sağlayan bir rehberdir. Ne istediğimizi, ne istemediğimizi ya da nelerden uzak durmamız gerektiğini gösterir. Bu yönlendirmeleri kavramamız, çocuklukta ilk ilişkiyi kurduğumuz anne ve babamızın duygularını tanıyıp anlamlandırmamızla başlar. Dolayısıyla bir çocuk için duyguların tanınması ve isimlendirilebilmesi, hem kendi duygu yönetimi hem de başkalarının duyguları hakkında fikir geliştirmesi açısından oldukça önemlidir. Empati ve şefkat gibi duygular, çocuklukta temeli atılan bu duygu adlandırmasıyla pekişir. Duygularıyla temas eden çocuğun duygusal zekâsı da bu yönde gelişme gösterir. Peki, bu duygusal zekâ nedir? Bunu daha yakından inceleyelim.
Duygusal Zeka Nedir?
Duygusal zekâ, kişinin hem kendi duygularının hem de başkalarının duygularının farkında olması ve bu duyguları ayırt ederek davranışlarını buna göre şekillendirmesi anlamına gelir. Çocuk, üç yaşına gelmeden önce gözlem yoluyla birçok duyguyu; gülümseme, kaş çatma ya da şaşırma gibi mesajlar üzerinden tanımlar ve bu duygularla ilgili bir fikir geliştirmiş olur. Duyguyu anlama ve kavramanın önemi kadar, çocuğun duygularının görülmesi ve buna karşılık verilmesi de duygusal zekânın gelişimi açısından önemlidir. Duygusal anlama, duygularla durumlar arasında bağlantı kurma yeteneğini de kapsar. Bu tür anlama, empati ve şefkat gibi duyguların gelişimiyle de doğrudan ilişkilidir. Çocuğun duyguları görüldükçe o da başkalarının duygularını görmeye başlar.
Duygusal Zekayı Güçlendirmek İçin Neler Yapılabilir?
Zekâ, hem sosyal yaşamda hem de okul başarısında önemli bir rol oynar. Zekâ türlerinden biri olan duygusal zekâ, hem başkalarının duygularını anlamamızda hem de kendi duygularımızı tanımamızda etkili olduğu kadar, öğrenme ve akademik başarı için de büyük önem taşır. Çocuk, duygusal zekâ sayesinde sorunları fark etmeyi, çözüm yolları üretmeyi ve sonuçlarını değerlendirmeyi öğrenir. Bu da çocuğa geniş bir bakış açısı kazandırır. Ancak duygusal zekâ yeterince gelişmemişse, çocuk problemler karşısında daha sınırlı çözümler üretir ve seçenekleri değerlendirirken daha dar bir çerçeveden bakabilir.
Çocuğun İç Dünyasını Görmek
Çocuğun yaşamda başarılı olma ve dünyaya uyum sağlama becerilerinin gelişiminde önemli rol oynayan duygusal zekâ, insan ilişkileri için de kritiktir. Çocuğun zamanla artan etkileşimlerinin kalitesi, duygusal zekâsını geliştirebileceği gibi geriletebilir de. Duygusal olarak erişilebilir olan anne ve baba, çocuğun duygularını görerek buna uygun davranışlarda bulunabilir; ancak çocuğun duygularını görmeyen ebeveynler, onun iç dünyasındaki kaostan habersiz kalabilir.
Çocuğun İhtiyaçlarına Karşılık Vermek
Çocukların duygusal gelişiminde aile ortamı belirleyici bir rol oynamaktadır. Özellikle ebeveynlerin çocuklarının duygusal ihtiyaçlarına karşı duyarlı olmaları, onların hem duygusal hem de zihinsel gelişimlerini desteklemektedir. Aksi durumda, ilgi ve sevgi eksikliği yaşayan, sık sık eleştirilen ya da ağır cezalarla karşılaşan çocuklarda içe kapanma, özgüven sorunları veya saldırgan tutumlar gözlenebilmektedir. Bu nedenle, aile içinde çocuğa zaman ayırmak, sevildiğini ve değer verildiğini hissettirmek, onun sağlıklı ilişkiler kurmasında ve kendilik algısının güçlenmesine önemli katkı sağlar.
Çocuğun Duygularına Alan Açmak
Duygular, fark edildiklerinde kendini göstermeye başlar. Duyguları ifade edebilmek, duygusal zekânın temelidir. Bildiğimiz bir duyguyu anlatmak kolaydır; ancak tanımadığımız ya da adını koyamadığımız bir duyguyu dile getirmek çoğu zaman zordur. Çocuğun duygularına karşılık verildikçe, çocuk ‘görülmüş ve anlaşılmış’ hisseder ve duygularını ifade etmesi kolaylaşır. Böylece duygusal zekâsı sağlıklı bir şekilde gelişir. Burada önemli olan noktalardan biri çocuğun duygularını ifade etmesine alan açmaktır. Alan açmak, sadece dinlemek değil; aynı zamanda çocuğun kendini güvenle anlatabileceği bir ortam sunmaktır.
Kaynakça
GOLEMAN, Daniel. (2001). Duygusal Zeka IQ’dan Neden Daha Önemlidir?,Çev.Banu Seçkin Yüksel,İstanbul:Varlık Yayınları.