Elizabeth Gaskell, Viktorya Dönemi‘nin önde gelen kadın yazarlarından biri olarak en tanınmış eseri Kuzey ve Güney‘i (orijinal adıyla North and South) 1855 yılında yayımladı. Gaskell, birçok Viktorya Dönemi yazarının yaptığı gibi romanında bize madalyonun iki yüzünü gösteriyor. İşçi sınıfı ile sermaye sahipleri arasındaki gerilimi, bu iki grubun yaşam koşullarını ve bakış açılarını çarpıcı bir şekilde karşılaştırarak sunuyor. Sanayi Devrimi’nin son dönemlerinde geçen kitap, aynı zamanda Güneyli Margaret Hale ile Kuzeyli değirmen sahibi John Thornton arasında filizlenen aşkı da anlatıyor. Bununla birlikte romanı salt bir aşk hikâyesi olarak nitelendirmek pek doğru olmaz; zira Kuzey ve Güney özünde toplumsal bir roman niteliği taşıyor.
Sizin için Elizabeth Gaskell’in Kuzey ve Güney‘inden 21 alıntı derledik. Keyifli okumalar!

1- “Yıllarını birlikte geçirdiği insanlarla alelacele vedalaştığını düşününce geçip giden zamanı hüzünle anıyor, ona göre zamanı, nasıl uçup gittiği değil, bir daha geri dönmemek üzere geride kalmış olması tanımlıyordu.” (s.22)
2- “Alışverişten başka bir şey konuşmayan insanlardan hiç hoşlanmıyorum. Bence özenti davranmayan köylü ve işçilerle bir arada olmak çok daha iyi.” (s.26)
3- “Bir hanımın yüce gönlünü
Asilce kazanmayı öğren;
Hayat ve ölüm kadar cesurca…
Sadık bir ciddiyetle…
Ona ziyaret sofralarında eşlik et,
Ona yıldızlı göğü göster;
Gönül çelmeye çalışmaktan ziyade
Onu dürüst sözlerinle koru.” (s.31)
4- “Oyalanmak acıya yeni dikenler eklemekten başka bir işe yaramazdı.” (s.51)
5- “Soru bakiydi; çekilen acıların en aza indirilmesi için her şey yapılmış mıydı? Yoksa ilerleyişine eşlik etme gücüne sahip olmadıkları fatihlerinin yolundan nazikçe çekilmek yerine bütün çaresiz kitleler kalabalık alay geçidinin zaferinde ezilecek miydi?” (s.95)
6- “Sizin aristokratlık dediğiniz, pervasız bir tembellik içinde hayatın yavaş aktığı güneyin köhnemiş sınırlarında zengin ama sıkıcı bir hayat yaşamaktansa burada cebelleşmeyi, acı çekmeyi hatta başarısızlıklar yaşamayı yeğlerim. Kanatlarınız bala bulanırsa havalanıp uçamazsınız.” (s.112)
7- “Kendi bağımsızlığıma fazlasıyla önem verdiğimden başka birinin bana sürekli tavsiyelerde bulunmasından, sürekli nutuk çekmesinden, beni yönetmeye çalışmasından, hatta bütün hareketlerimi özellikle planlamasından daha büyük bir hakaret düşünemiyorum.” (s.166)
8- “Hayat kelimelerle seyreltilemez.” (s.168)
9- “Yüzünüze bakıp aklınızdan geçenleri okuyamamak, teselli edemeyeceğiniz şiddette ödümü koparıyor.” (s.171)
10- “Hayat ne boştu! Nasıl da çürük, kaypak ve havaiydi! Sanki dünyanın hengamesinden, çok yükseklerdeki bir çan kulesinden bakan biri sürekli, ‘Her şey gölge! Her şey gelip geçici!’ diye bağırıyordu.” (s.233)
11- “Hep acil durumlarda cesaretini yitireceğinden korkmuştu. Ödlek olduğunun anlaşılması umurunda bile olmazdı ama o anda hemen dibindeki dehşetle kendini unutmuştu. Tek hissedebildiği yoğun acılara duyduğu yoğun sempatiydi.” (s.239)
12- “Aptallar sürüsüne laf anlatmaya bilgeliğinizin bile yetmediğini hiç içinizden geçirdiniz mi?” (s.313)
13- “İnsanı tek bir ortak çıkarda birleştirmek tek şansımız. Bu yolda aptallar ve ödlekler de bizimle birlikte yürüyecektir çünkü çok olmak tek gücümüz.” (s.317)
14- “Umut edecek kadar cesur ol!” (s.339)
15- “Hadi ama zavallı minik yüreğim! Neşelen, biraz cesur ol. Bir kenara atılıp yalnız kaldığımızda birbirimizden başka kimimiz olacak?” (s.447)
16- “Aşk, alevlerin ortasında yüreğe saplanan bir hançer gibi hırçın bir deneyimdi!” (s.450)
17- “İnsanoğlunu eşitleyen, ölüm değil, bilakis aynı sofrada buluşmaktır. Filozofun ölümü vecizdir; ferisiler gösterişli bir şekilde, sıradan insanlar alçakgönüllü bir şekilde, aptallar da kör ölür. Oysa filozof ve aptal, meyhaneci ve ferisi… Hepsi sofrada aynıdır, o sofrada aynı şeyleri yerler.” (s.493)
18- “Hayatımın baharında alabora olmaktan çok yoruldum. Hiçbir yer, hiç kimse kalıcı değil…” (s.543)
19- “Önceki gün hissettiklerini hatırladığında kendi kendine ‘Ben de sürekli değişiyorum. Bir öyle, bir böyleyim… Bir an için hayal kırıklığına uğruyorum, sonra bir şeyler hayal ettiğim gibi gerçekleşmeyince hırçınlaşıyorum, ardından gerçeğin hayal ettiğimden daha güzel olduğunu keşfediveriyorum.” (s.545)
20- “Başkalarının algıladığı ya da anladığı üzere deniz kıyısında geçirilen saatler asla boşa geçirilen zaman dilimleri değildi.” (s.564)
21- “Bazen adaletin nereye gittiğini merak ediyorum ama artık dünyada adalet diye bir şey olduğuna inanmıyorum.” (s.577)
Gaskell, Elizabeth. Kuzey ve Güney. 1855. İstanbul: Koridor Yayınları, 2022.


