Elia Kazan: Sinemanın İkonik Yönetmeni

Editör:
Sedef Hızlan
spot_img

Elia Kazan, 7 Eylül 1909 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Kayseri kökenli bir Rum ailesinin çocuğuydu ve asıl adı Elias Kazancıoğlu’ydu. Babası George Kazancıoğlu ve annesi Athena Şişmanoğlu’nun köyü, Kayseri’nin Germir köyüydü. Ancak, 1913 yılında, Elia sadece 4 yaşındayken ailesiyle birlikte Amerika’ya göç ettiler.

Elia Kazan, Amerika’da New York eyaletinin New Rochelle kasabasında büyüdü ve New Rochelle Lisesi‘nden mezun oldu. Yükseköğrenimini tamamlamak için Massachusetts’teki Williams College‘e devam etti ve daha sonra Yale Üniversitesi‘nde tiyatro eğitimi aldı.

Elia Kazan: Sinema ve Tiyatro Dünyasının Perde Arkası

1930’ların başlarında, Elia Kazan hızla ün kazanmış çok yönlü bir oyuncu olarak New York City’deki Group Theatre‘a katıldı. Bu dönemde Clifford Odets tarafından yazılan Waiting for Lefty ve Golden Boy gibi oyunlarda sahneye çıktı. Ancak, 1935 yılında Kazan, Marksizm‘i benimseyerek Komünist Parti‘ye üye oldu. Yaklaşık bir buçuk yıl sonra, Group Theatre’daki bir greve katılmayı reddettiği için parti üyeliğinden ayrıldı.

Elia Kazan, Hollywood’daki ilk yıllarında, sinema dünyasının önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen John Ford‘un izindeydi. Ford’un sinematik eserleri, Kazan’ın kariyerine derin etkiler bıraktı ve onun çalışmalarına yön veren önemli bir ilham kaynağı oldu. Ayrıca, Kazan’ın işlerini şekillendiren diğer önemli yönetmenler arasında, Sovyet sinemasının öncülerinden Sergey Eisenstein ve Aleksandr Dovzhenko‘nun eserleri bulunuyordu. Bu büyük yönetmenlerin çalışmaları, Kazan’ın kendi sinematografik yolculuğunu zenginleştiren ve ona benzersiz bir perspektif sunan unsurlardan biri oldu.

1941 yılında Group Theatre dağıldıktan sonra, Elia Kazan sahne yönetmeni olarak kariyerinde yeni bir döneme adım attı. 1942’de Thorton Wilder’ın “The Skin of Our Teeth” adlı eserini başarıyla sahneye koydu ve bir yıl sonra Kurt Weill, Ogden Nash ve S.J. Perelman’ın birlikte hazırladığı “One Touch of Venus” adlı eseri ustalıkla yönetti. Bu dönemde sahne yönetmenliği yeteneklerini sergiledi ve Broadway‘in en saygın yönetmenleri arasına girdi.

Cheryl Crawford ve Robert Lewis ile birlikte.

1947 yılında Cheryl Crawford ve Robert Lewis ile birlikte “Actors Studio” adında ünlü bir oyunculuk okulunu kurarak önemli bir adım attı. Bu okul, ilerleyen yıllarda Marlon Brando ve James Dean gibi efsanevi oyuncuların yetiştiği bir platform haline geldi.

Elia Kazan ve Marlon Brando.

Kazan, özellikle Marlon Brando ve James Dean gibi efsanevi oyuncuların kariyerlerine önemli katkılarda bulundu. Brando’nun yetişmesinde büyük bir rol oynadı. “Rıhtımlar Üzerinde” ve Tennessee Williams‘ın oyunundan uyarlanan “İhtiras Tramvayı” gibi yapıtlarda Brando’nun oyunculuk yeteneğini ön plana çıkardı. Aynı şekilde, “Cennet Yolu” adlı film ile James Dean’in efsanesini başlatarak onun yıldızını parlatmasına yardımcı oldu.

Kazan’ın sinema kariyeri, toplumsal eleştirilere ve ilerici temalara odaklanan yapımlarla iz bıraktı. Bu dönemde 1948 ve 1955 yıllarında iki kez Akademi Ödülleri‘nde En İyi Yönetmen Oscar‘ını kazandı, bu başarılar onun sinema dünyasındaki yeteneğini ve etkisini kanıtladı. Aynı zamanda tiyatro sahnesinde de önemli bir rol üstlendi ve 1960 ile 1964 yılları arasında New York’taki Lincoln Sahne Sanatları Merkezi Repertuvar Tiyatrosu‘nun yönetimini üstlendi.
1948, En İyi Yönetmen Oscar Ödülü ile.

1952 yılında Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi (HUAC) tarafından sorgulanan Elia Kazan, ifadesi nedeniyle büyük eleştirilere maruz kaldı ve sinema endüstrisinde komünist eğilimli sekiz arkadaşını ele vererek onların kariyerlerinin sona ermesine yol açtı. Bu dönemde yönettiği filmler, özellikle “Rıhtımlar Üzerinde,” bu sorgu süreciyle ilişkilendirilerek eleştirilere hedef oldu. 1960‘ların ortalarından itibaren tiyatrodan uzaklaşarak sinemayı ikinci plana bıraktı ve yazarlık alanına daha fazla odaklandı.

1988 yılında, Elia Kazan Türkiye’nin sinema sahnesine katkıda bulundu. İstanbul’da düzenlenen 7. Uluslararası İstanbul Film Festivali‘nde seçici kurul başkanlığını üstlendi. Aynı yıl, ünlü sanatçı Zülfü Livaneli‘nin yönettiği “Sis” adlı filmde küçük bir konuk oyuncu rolüyle izleyicilerin karşısına çıktı.

Zülfü Livaneli ve Elia Kazan

Elia Kazan, 1997 yılında İstanbul Film Festivali’nde Onur Ödülü almaya geldiği sırada Cumhuriyet gazetesinden Ahu Antmen’e verdiği röportajda HUAC soruşturması ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Ben, inandığım doğruyu yaptım. Dolayısıyla özür dilemeye niyetim yok. Utanç da duymuyorum ve bu karar beni mutsuz etmiyor.

Elia Kazan, HUAC sorgusunda arkadaşı Abraham Polonsky‘yi ele verdikten sonra, 1999 yılında kazanacağı Oscar Onur Ödülü için Polonsky’nin sert sözleri büyük yankı uyandırmıştı. Polonsky, “Umarım, ödülünü alırken birisi onu vurur” demişti. Bu olayın yaşandığı 1999 yılında düzenlenen 71. Akademi Ödülleri‘nde Kazan, HUAC sorgusu nedeniyle devam eden protestolara rağmen Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü aldı.

Elia Kazan, 1999 Oscar Onur Ödülü.

Elia Kazan’ın yaşamı ve çalışmaları, 2010 yılında Martin Papier tarafından çekilen Elia’ya Mektup adlı belgeselle anıldı. Bu belgeselde Al Pacino, Elizabeth Kemp ve diğer önemli oyuncular, Kazan’ın etkisini ve mirasını anlattılar.

Elia Kazan’ın Sinema Serüveni: İkonik Filmleri

1950 yapımı “Caniler Sokağı” (Panic in the Streets), New Orleans’ta geçen gerilim dolu bir hikayeye odaklanır. Bu film, korku ve tehdit dolu bir şehirde iki haydudun yakalanma çabalarını ele alır.

Ardından, 1951‘de “İhtiras Tramvayı” (A Streetcar Named Desire) ile Elia Kazan, Tennessee Williams’ın ünlü eserini beyaz perdeye uyarlar. Bu film, duygusal ve psikolojik karmaşıklığıyla dikkat çeker. 1952‘de “Viva Zapata” ile Kazan, Meksikalı devrimci Emiliano Zapata‘nın hayatını anlatan bir yapımı yönetir.

1954 yapımı “Rıhtımlar Üzerinde(On the Waterfront), işçi hakları ve etik değerler üzerine odaklanan unutulmaz bir eserdir. Marlon Brando‘nun çığır açan performansıyla bu film, Kazan’ın yönetmenlik yeteneğini bir kez daha kanıtlar.

1955‘te “Cennet Yolu(East of Eden) ile Elia Kazan, John Steinbeck‘in romanını sinemaya uyarlar. Bu film, aile dinamikleri ve kişisel trajedilerle dolu bir hikayeye odaklanır.

East of Eden. 1955. USA. Directed by Elia Kazan

1976 yapımı “Son Patron” (The Last Tycoon), Hollywood’un altın çağına bir bakış sunar ve bu dönemin parlak ve göz kamaştırıcı atmosferini yansıtır.

Taş Bebek” (Baby Doll, 1956), servetini kaybetmiş bir orta yaşlı adam ile genç yaşta bir kadın arasındaki ilişkiyi işlerken, “Kalabalıkta Bir Yüz” (A Face in the Crowd, 1957) ise radyo ve televizyonun gücünü ve kötüye kullanılmasını ele alır.

Solda Baby Doll filminden bir kare. Sağda A Face in the Crowd filmi ve Elia Kazan.

Vahşi Nehir” (Wild River, 1960), 1920‘lerin Amerika’sını, “Aşk Bahçesi” (Splendor in the Grass, 1961) ise 1930‘ların Amerika’sını anlatırken, “America, America” (1963) amcasının yaşam hikayesine dayanan Ermeni ve Rum iki gencin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki zorlu yaşam mücadelesini aktarır.

Kader Değişmez” (The Arrangement, 1969) Los Angeles’ta bir reklam yöneticisinin hayatındaki değişimi anlatırken, “Ziyaretçiler” (The Visitors, 1971) ise Vietnam Savaşı’ndan dönenlerin içsel şiddetle başa çıkma çabalarını ele alır.

Elia Kazan’ın filmografisi, insan hikayelerini ve toplumsal sorunları derinlemesine işleyen unutulmaz eserlerle doludur ve sinema dünyasına kalıcı izler bırakmış bir yönetmenin kariyerini yansıtır.

Ünlü yönetmen Elia Kazan, hayatı boyunca üç kez evlenmiştir. Kazan, Manhattan’da 28 Eylül 2003 tarihinde aramızdan ayrılır. Sinema dünyasına yaptığı katkılarla tanınan bu büyük sanatçı, ölümüyle birçok sevenini derin bir üzüntüye boğmuştur.

Kaynakça:

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks