Ekofeminist Hareket ve Sanata Yansımaları

Editör:
Gülizar Nehir Gülkanat, Sibel Sancaklı
spot_img

Kadın ve doğa iki noktada birbirleriyle yakınlaşır: Doğurganlıkları ve ataerkil sistem içerisindeki ikincil konumları. Bu görüş, birçok ekofeministin doğa ve kadın mücadelesini ortak devam ettirmede karar kılmasına yol açmıştır. Eril egemen sistem içerisinde değersiz ve tekinsiz görülen yapılarıyla kadın ve doğa, maruz kaldıkları eşitsizlikleri birlikte duyuracak, ellerinden alınan doğal haklarını ortak bir mücadeleyle tekrar kazanacaklardır. Bu ilke çerçevesinde eser üretmiş sanatçılar ve onların kadın ve doğaya dair analojik çalışmalarını ele alalım.

Ekofeminizm nedir?

ekofeminizm| Dönüşüm Derneği

Ekofeminizm kavramı ilk olarak karşımıza 70’li yıllarda Françoise d’Eaubonne tarafından kadın ve doğa ilişkisine atfedilen benzer bakış açılarını ve tutumları vurgulamak amacıyla çıkar. Zaman içerisinde kültürel ekofeminizm, sosyalist ekofeminizm gibi birçok farklı dala ayrılsa da temel olarak ekofeminist görüş; ataerkil sistem içerisinde ikincil, kötücül ve ıslah edilebilir rolleri açısından kadınların ve doğanın benzer imgelere sahip olduğunu iddia eder. Buradan hareketle ekofeministler, tümden bir özgürleşme için kadın ve doğa arasındaki arkaik bağlardan yararlanmak ve iki alanda da yürütülen mücadeleyi ortak devam ettirmek gerekliliği üzerinde durur. Günümüzde ekofeminist görüşten çevre hareketi içerisinde, plastik, performatif ve görsel sanatlar gibi alanlarda, bilinçlendirme çalışmalarında sıklıkla yararlanılır.

Ekofeminizmin doğa ve kadın arasındaki ilişkilendirilmesi, bazı feministler arasında ilişkilendirmenin biyolojik ve kültürel temellendirmelere dayandığı, kültürel yönleriyle çizilmiş tek bir kadın tanımı yaptığı veya insanları bunu düşünmeye yönlendirdiği açılarından eleştirilmektedir. Ekofeminizme getirilen bir diğer eleştiri ise şehir yaşamı içinde yetişen kadınların dahi doğayla daha yakın ve bütünleşik bir ilişki kurabileceği varsayımının hatalı ve basmakalıp olduğu yönündedir. Kadın ve doğanın bütünleşik kurtuluşunun kültürel boyutlarda ele alınması ve ekonomik bir temellendirme veya çözüm önerisi sunmaması da ekofeminizme dair bir diğer soru işaretini doğurur.

Kadının Doğayla Temsili

Anadolu’nun bereket tanrıçası Kibele| Anadolu Medeniyetler Müzesi

Kadın ve doğa arasındaki ilk ilişkilendirmeler, insanların doğayı ve doğadaki unsurları somutlaştırmaya başladıkları ilkel biçimlerine kadar uzanır. Kadın ve doğanın bilinen ilk somut ilişkisi, hemen hemen her kültürde görülen ‘Toprak Ana’ kültünde karşımıza çıkar. Toprakla yaşamını sürdüren insanlar için toprağın toplumdaki besleyici işlevi, kadınların doğurganlığıyla ilişkilendirilmiş  ve toprağa kutsal bir önem atfedilmiştir. Eski dönemlerden  bugüne kadar kalan pek çok kültür ve inanç biçiminde toprağın insan ve canlı yaşamının başlatıcısı, temel kaynağı olarak işlev gördüğünün düşünüldüğüne dair izler bulunabilmektedir. Zaman içerisinde erkeklerin toplumsal yaşamda nüfuz kazanmasıyla, toprak ve dişil kaynaklı canlılığın başlangıcı mitleri ile toprağın bereket veya kuraklık getirici rolü eril imgeler içerisine sokulmuş; Gaia, Kibele gibi toprak ve yeryüzüyle ilişkilendirilmiş ana tanrıçaların rol ve yetkileri eril ve savaşıl imgelere sahip göksel nitelikli tanrılara nakledilmiştir.

Kadın ve doğanın bir diğer ilişkisi ise Batı Avrupa düşüncesinde, bu kez kötücül bir bakış açısıyla yer bulmuştur. Kaynağını büyük ölçüde Antik Yunan felsefesinden alan düalizm, Batı’nın düşünce dünyasına uzun dönemler öncülük etmiştir. Kavramları farklılıkları üzerinden ele alan ve onların zıtlıklarını vurgulayan düalizmde, dişil olarak tanımlanan doğa eril olarak tanımlanan kültürün karşısına koyulmuştur. Erkek egemen yapının öncelendiği toplumlarda düalizm; kadın ve doğanın ikincilleştirilmesi, kadınlara atfedilen tüm imgelerin vahşi tabiatlı ve ehlileştirilmesi gerektiği düşünülen bir karaktere büründürülmesi şeklinde somutluk kazanmıştır.

Bu bakış açısının Batı Avrupa sanatına yansımaları, kadınların edebiyatta ve görsel sanatlardaki temsilinin pasif ve çeşitlilik açısından oldukça sınırlı biçimlere sokulması şeklinde gerçekleşmiştir. Doğanın temsili ise 19.yy’a kadar arka plan olarak kullanılmaktan öteye gidememiştir.

francisco goya cadıların şabatı | google art project

Batı sanatında kadınların temsilini iki ana imge içerisinde inceleyebiliriz. Bunlardan biri Meryem Ana/Havva arketipinden yola çıkarak temizlik ve saflık vurgusunun baskın olduğu anaç kadın rolleridir. Bu tarz tasvirlerde kadınların genellikle içinde bulundukları olaya, duruma veya sahneye karşı edilgen bir tavır takındıkları görülür. Diğer bir kadın imgesi ise kötü, kurnaz ve şehvet düşkünü gibi istenmeyen özelliklere sahip kadınlardan oluşturulur. Eserin yaratıcısı tarafından ikinci imgede tanımlanmak istenen kadın, sanat esrinin gerçekçiliğini kaybetmek pahasına ilk kadın imgesinden siyah ve beyaz kadar farklılaştırılır. Ancak bu tarz bir rol aracılığıyla kadın, hikayenin/sahnenin akışına katkıda bulunabilir. Bu sert sınıflandırmalarda, dönemin Avrupası’nın temel ideolojilerine ayak uydurma çabası kendisini gösterir ve sanat eserlerinde kadınlara büyücü, cadı veya çocuk hırsızı gibi uğraşlar sıklıkla yakıştırılır.

Sanatta Ekofeminizm ve Ekofeminist Sanatçılar

Çağdaş sanatta doğa ve insan arasındaki bütünlüğü vurgulayan pek çok çalışmanın varlığının yanı sıra net olarak ekofeminist sanat başlığı altında değerlendirebileceğimiz çalışmalar 60’lı yılların sonu ve 70’li yıllar ile karşımıza çıkar. İstisnalar dışında ekofeminist çalışmalara, kadın sanatçılar tarafından çağdaş sanat başlığı altında sürdürülen disiplinlerarası çalışmalar biçiminde rastlarız.

Köklerden Kopuş (Agnes Denes)

Agnes Denes wheatfield | artsy

Köklerden Kopuş, ekofeminist sanat alanında en bilinen ve en ses getiren örneklerden biri ABD’li sanatçı Agnes Denes’in 1982 yılına ait bir çalışmasıdır. Çalışma Agnes Denes’in New York’un finans merkezinin yakınlarında, merkezi bir konumda bulunan araziye buğday ekmesiyle başlar. Manhattan’ın gökdelenlerinin arasında ortaya çıkan buğday sapları; kapitalizm, şehirleşme ve topraktan uzaklaşmaya dair insanlara bilinçli ve etkileyici bir düşünme imkanı sunar.

Aktivizm Olarak Ekofeminist Sanat (Helen ve Newton Harrison)

Helen Mayer Harrison ve Newton Harrison – Avrupa kıtasını siyasi sınırlarından bağımsız bir bütünlükte ele alarak su havzaları, yeşil alanlar ve riskli bölgelerini tanımlar | Field

Sanatta yer alan ekofeminist tınıların mevcut toplumsal ve ekonomik yapıya karşı bir tepkiselliğinin bulunması, onun birçok farklı disiplinle birlikte hareket etmesini kolaylaştırmıştır. Mitoloji, tarih, peyzaj, mimarlık ve botanik gibi alanlarda ortak çalışmalara yer veren ekofeminist sanatta sadece bilinçlendirme amacı güdülmemiş, ıslah ve şehir planlamalarıyla da ekofeminist sanatın pratik yönü oluşturmuştur. Bir çift olarak Helen ve Newton Harrison’ın yaptıkları tam da budur. Tehlikede ve hatalı sürdürülen habitat ve arazilerde birçok peyzaj planı, restorasyon ve ıslah çalışması tasarlamışlardır. Bu çalışmalar ormansızlaşma, şehir planlaması, drenaj ve su havzaları, biyoçeşitlilik gibi pek çok konu üzerinde temel öneri ve taslaklar meydana getirmiştir.

Doğanın Döngüselliği (Ana Mendieta)

Ana Mendieta- siluetta| christie’s

Küba-ABD’li sanatçı Ana Mendieta’da doğanın yaşayan ve dönüşen karakteri dikkatleri üzerine çekmektedir. Onun toprak ve kadın bedenini merkeze alan Silueta adlı çalışmaları kadın ve toprağın bereketliliği üzerinden kadının doğayla özdeşleştirildiği düşünceye bir somutluk atfederken doğanın döngüselliği üzerinden de canlılığa ve canlı yaşama karşı bir bilinç oluşturur.

Canlı Yaşama Saygı (Patricia Piccinini)

Patricia Piccinini- young family| ro9 gallery

Avustralya’lı sanatçı Patricia Piccinini çalışmalarında, doğayla kurulan bağı daha geniş bir perspektiften ele alarak insan, hayvan, beden, doğa, canlılık gibi kavramların sınırlarını yediden tartışmaya açmıştır. Young Family gibi eklektik bedenlerden yaralandığı çalışmalarında, insanın kendisini doğadan soyutlayışıyla beraber çevresine karşı tahakküm kurma yetkisini kendisinde buluş sürecini eleştirerek insanın bir canlı olarak doğayla tekrardan bütünleşmesini amaçlamıştır.

Kadın ve doğa arasındaki bu ilişki hem kadın hareketi hem de çevre hareketi için önemli ve güçlendirici bir işbirliğine kaynaklık edebilir ancak ekofeminizmin kültürel ve bana kalırsa biraz da spiritüel yönleriyle çizilmiş kadın tanımı ile feminist hareketin genelgeçer kadınlık/erkeklik hallerine karşı duran tavrı, ikisi arasında bir ikilemi de beraberinde taşıyacaktır.


Kaynakça

Heartney, Eleanor. “How To Ecological Art Practices Of Today Were Born İn 1970s Feminism”. Artnews.com. 2020, web (20.12.2024)

Mıllner, Jacqueline. “Ecofeminism İn Contemporary Art: An Australian Perspective”. Aware.com. 2023, web (20.12.2024)

Özgenç, Neslihan., Karaalioğlu, Onur., & Ömür, İhsanur. “Kadın Ve Doğa İlişkisi Bağlamında Ekofeminizmin Sanata Yansıması”. Sanat Dergisi(36). 2020: 33-50, web (20.12.2024)

Kapak Görseli: Bilim ve Eğitim

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.