Edgar Allan Poe (1809-1849), gotik korku, gizem ve psikolojik derinlikteki eserleriyle edebiyatta derin iz bırakmış bir Amerikan yazar ve şairdir. Gerilim dolu eserlerinden biri olan “Kuyu ve Sarkaç” adlı kısa öyküsü, okuyucuları korku ve gerilim dolu bir kabusa daldıran gotik edebiyatın örneklerinden biridir. Kendimizi bilinmezlik karanlığında sıkışmış bulmak ne kadar korkunçtur? Kaderimiz üzerinde kontrolümüz var mı, yoksa onun insafına mı kalmış durumdayız? Kuyu ve Sarkaç, karanlık hapis, dinmeyen ölüm korkusu ve fiziksel ile zihinsel işkence yoluyla bizi bu tür sorularla yüzleştiriyor. Gelin, birlikte bu hikâyedeki gotik edebiyat izlerine göz atalım!
Ne Anlatıyor?

Edgar Allan Poe‘nun Kuyu ve Sarkaç adlı eseri, İspanyol Engizisyonu sırasında geçen ıstıraplarla dolu bir kısa hikâyedir. Konusu, iktidarlı siyah cübbeli kilise yargıçları tarafından ölüm cezasına çarptırıldıktan sonra zifirî karanlık bir zindanda uyanan kimliği belirsiz bir anlatıcının maruz kaldığı işkencedir. Yorgun düşmüş karakterimiz, hapsedildiği bu karanlık zindanda önce derin bir çukuru keşfeder ve içine düşmekten kıl payı kurtulur. Ancak yaşadığı zorluklar bitmek bilmez. Suyuna ilaç katılır, üzerinde yavaşça alçalan devasa, sivri bir sarkaç ile bütün vücudu boyunca iple bağlanır, ama yine kıl payı kurtulur. Yargıçlar durmak bilmez, zindanın duvarlarını ateşlendirip duvarları içe doğru kaydırmaya başlarlar ve karakterimizi çukura gitmesi için zorlarlar. Ölümün yakın olduğu ve umutların tükenmiş olduğu gibi göründüğünde, Fransız General Lasalle‘in ordusu zindanı bulur ve son saniyede mucizevi bir şekilde karakterimizi kurtararak acısına son verir.
Hikâye, korku ve yaklaşan ölüm temalarını ön planda tutar ve Poe’nun yarattığı atmosfer, betimlemeler ve gerilim yoluyla okuyucularda dehşet uyandırma becerisi ile Kuyu ve Sarkaç, gotik edebiyatın klasiklerinden biri olmuştur. Canlı canlı gömülme korkusu, klostrofobik dört duvar ve zifirî karanlık gibi detaylar hikâyenin gotik yanını destekler. Engizisyon, 13. yüzyılın başlarında Roma’da başlamıştır; Roma Katolik Kilisesi, dinî sapkınlığı tespit edip ortadan kaldırmak için suçlanan sapkınları zindanlara atıp kötü muamelelere maruz bırakmış ve eğer inançlarına geri dönmezlerse idam etmeye mahkûm etmiştir. Bu durum çaresizlikte insan zihni ve bedeninin en zor şartlar altındaki dayanma gücünü gösterir. Anlatıcımızın dinmeyen azmi ise kendisini gotik edebiyatta bir kahraman karakter yapar.
Kaçınılmaz Mekan

Gotik edebiyat, tüyler ürpertici atmosferi yaratmak için genellikle izole, terk edilmiş, çürümekte olan, eski kaleler gibi yerler kullanılarak yazılır. Poe, Kuyu ve Sarkaç adlı eserini vahşetiyle ünlü tarihi olan İspanyol Engizisyonu döneminde kurgulayarak kilisenin yargıçlarının işkence kullanmasına izin verilen korku dolu atmosferini hemen gözler önüne seriyor. İsimsiz anlatıcımız, yargıçlarının insafına kalmış bir şekilde, karanlık bir zindanda ölüm cezasına mahkûmdur. Bu zindan, karanlık, izole ve işkence mekanizması olmasıyla gotik edebiyat unsurları taşır. Anlatıcımız bulunduğu yeri anlayabilmek için adımlarını saymaya başlar; ancak düşüp zindanın ortasındaki kuyuyu bulur ve duvardan bir parça atarak gerçekten derin olduğunu keşfettiğinde içine düşme düşüncesiyle korkuyla dolar. Zindan, hem karakterimizde hem de okuyucuda gerilimi aşılamaya başlar. Zindanı korkunç yapan yalnızca kuyu değildir, aynı zamanda kısılıp kalmış karakterimiz daha sonra burada izlendiğini fark ettiğinde, fareler ortaya çıktığında, kendini bir sarkaç altında bağlanmış bulduğunda, duvarlar daralmaya başladığında ve karakterimiz kuyuya doğru gitmeye zorlandığında, yalnızca karakterimizi değil, biz okuyucuları da dört duvar arasına koyarak klostrofobi, gerilim ve çaresizlik hislerini artırır. Bu yer hapsedilme yerinden fazlasıdır; işkence edilmesi için özellikle ayarlanmış bir ölüm aracıdır.
İşkence

Gotik edebiyatında karşımıza çıkan diğer unsurlar ise dehşet, huzursuzluk, insan deneyiminin karanlık yönleri ve aklın hassasiyeti gibi özelliklerdir. Poe, birçok hikâyesinde uyguladığı gibi Kuyu ve Sarkaç‘ta da insan psikolojisinin derinine iner, ve karakterimizi amansız bir psikolojik ve fiziksel işkenceye maruz bırakır. Anlatıcımız hikâyenin başında ölüm hükmü aldığını öğrendiğinden beri fenalaştığından bahseder. Zindanda defalarca bilincini kaybedip baygınlık geçirir ve bulunduğu duruma karşı savunmasızlığını açıkça gösterir. Boğucu karanlık, sessizlik ve bilinmezlik, korku ve yalnızlık hissini artırarak anlatıcımızın psikolojisinde de değişiklikler yaratır. Korkutucu olasılıklar, belirsizlikleriyle karakterimizi huzursuz eder. Karşılaştığı kuyu, düşebilme tehlikesi ile korku yayarken, karakterimizin zindanda birden fazla kuyu olabileceğinden duyduğu endişeyi ve artan psikolojik baskısını da gözler önüne serer. Daha sonra, kendisine verilen suyun ilaçlı olduğunu anlar ve bilinci tekrar yerine gelince kendisini sırtüstü kayışla bağlanmış bulur. Üzerinde duran sarkaçtan kurtulmak için yanına bırakılmış yemeği kayışa sürerek farelerin kemirmesiyle hem saniyeler ile yarışmanın baskısı altındayken hem de yaralanırken, son anda kurtulmayı başarır. Ancak bir işkence bittikten hemen sonra diğeri başlar, duvarlarda vahşi, korkunç ve şeytani figürlerin kendisine baktığını görür. Ayrıca zindan hem ısınmaya hem de şekil değiştirmeye başlar. Korku dolu anı bitmeyen karakterimiz, çaresizce duvarların baskısıyla dehşet içinde kuyuya doğru gitmeye zorlanır. Poe, özellikle psikolojik gerilimi hikâyenin başından sonuna kadar canlı tutmayı başarmasıyla gotik edebiyatının en iyi örneklerinden birini okuyuculara sunar.
Ölüm ve Umut

Ölüm teması gotik edebiyatın olmazsa olmaz özelliklerinden biridir. En korkulan unsurdur kendisi, çünkü en bilinmeyen, kaçınılmaz ve geri dönüşü olmayan bir olaydır. Zindanda ölüm hükmü almış anlatıcımız, “ruhunun üzerine en ölümcül bulantı çökmüş” olsa da, “mezarın ne kadar huzurlu olabileceği” düşüncesini aklına getirse de, ölümü kabullenmektense her defasında ölümden kurtulmaya çalıştığını ve asla umudunu yitirmediğini görürüz. Kuyuyu keşfettiğinde atlamaz, aksine korkar. Üzerinde kendisine doğru alçalan bir sarkaçın altında bağlı bir şekildeyken bile kendisine yaklaşan ölümden kaçmanın yolunu arar, hatta farelerin yardımı olabileceğini umarak kurtulmak için çabalar. Duvarlar ısınmaya ve şekil değiştirmeye başladığında bile “ölüm, ne gelirse gelsin, ama o kuyuda değil,” diyor karakterimiz. Tam umudunu kaybedecekken Fransız ordusu tarafından kurtarılır. Asla pes etmeyen karakterimiz, işkence dolu zindanda yaşadığı ölüm korkusu ve işkencelere verdiği mücadele ile gotik edebiyatın kahraman karakterlerinden biri olarak öne çıkar.
Kaynakça:
Poe, Edgar Allan. The Pit and The Pendulum (And Three Short Stories). İstanbul: Karbon Kitaplar, 2018.
“The Pit and The Pendulum”. Britannica.com. Web. 08.02.2025
“The Pit and The Pendulum”. Archive.org. Web. 09.02.2025
“Torture, Modern Experience, and Beauty in Poe’s ‘The Pit and The Pendulum'”. Jstor.org. Web. 21.02.2025


