Yazdığı kısa öykülerin karanlık, kasvetli, sürükleyici, melankolik ve korkutucu şekilde dahiyane olay örgüleri ve bu öykülerle birebir uyumlu karakter betimlemelerinin yaratıcısı olduğunun bir kanıtı olan fiziki portresi ile akıllara kazınan Edgar Allan Poe, edebiyat alanında birçok akımın ilklerinden ve/veya en iyilerinden kabul edilir. Polisiye türünün ilk örneklerinin yazarı olan Poe, özellikle gotik tarzda kısa öykü ve şiir alanında eşsiz eserler vermiştir. Tüm hayatı ailevi, ekonomik ve sağlık problemleri ile geçmiş olan Edgar Allan Poe edebiyat dünyasına büyük katkılar yapmış ve ölümsüz eserler bırakmıştır.

1809 yılında Baltimore’da aktör ve aktris olan Elizabeth Arnold Poe ve David Poe Jr.’ın çocuğu olarak dünyaya gelen Poe, babasının daha doğmadan evi terk etmesi ve annesinin de yazar daha 3 yaşındayken tüberkülozdan hayatını kaybetmesinden dolayı gerçek ebeveynlerini hiç tanımadı. Annesini de kaybettikten sonra ailenin arkadaşı olan John ve Frances Allan’in yanına yerleştirildi. Yazarın Allan soyadı da bu aileden gelmektedir. 1831 – 1835 yılları arasında Baltimore’da teyzesi Maria Clemn ve kuzeni Virgina ile beraber yaşadı. Bu süreçte Virgina’ya olan ilgisi arttı. Çift, 1836 yılında evlendiğinde Poe 24 yaşında ve Virgina ise sadece 13 yaşında idi. Ancak Virgina 1847 yılında, daha 24 yaşında iken tüberkülozdan hayatını kaybetti. Hayatındaki en önemli üç kadını kaybetmenin etkisi Poe’nun eserlerinde açıkça hissedilir. Ölümünden kısa süre önce yazdığı Annabelle Lee şiirini eşi ve aynı zamanda kuzeni olan Virgina için yazdığı söylenir.

Bu inişli çıkışlı hayatına rağmen yüzlerce kısa hikaye ve şiir üreten Edgar Allan Poe, ölmeden okunması gereken yazarların başında gelmektedir. Eğer hala okumadıysanız size Poe’nun eserlerini okumak için 5 harika sebebi aşağıda sıraladık.
1. Eserleri Kısa ve Okuması Kolaydır

Edgar Allan Poe, kısa hikâyeyi tanımlarken okuyucunun bir oturuşta ve yarım saat ile bir buçuk saat arasında zaman harcayarak okuyacağı anlatılar olarak tanımlamıştır. Poe’nun hikâyeleri de bu tanıma uygun yazılmıştır. Olay örgüsü basit, tek bir olaya odaklanan, az karakter barındıran hikâyelerdir. Hatta birçok hikâyesinde isimsiz anlatıcılar kullanmıştır. Kıvrak zekası ve yazarlıktaki eşsiz yeteneği sayesinde Poe, eserlerinde çarpıcı hikâyeleri 10-12 sayfaya sığacak şekilde anlatmıştır. Bunun en güzel örneklerinden biri Gammaz Yürek eseridir.
Yine isimsiz bir anlatıcı tarafından anlatılan hikâyenin başlangıcında, çalıştığı evin sahibine takıntılı bir şekilde nefret duyan çalışanın bu nefreti ve her gece saat 12’de yaşlı adamın odasına sessizce girerek onu nasıl seyrettiği detaylı bir şekilde anlatılıyor. Her akşam yaptığı bu ziyaretleri o kadar akıllıca yaptığını düşünüyor ki, deli bir kişinin bunları asla akıl edemeyeceğini söylüyor kendi kendine. Yine yaşlı adamın fiziksel özellikleri ve yaşlılıktan kaynaklanan yavaşlığı gibi konuları nefretini törpülemek için kullanıyor. Mesela yaşlı adamın kör olan bir gözünün görünümünü, onu öldürmek için bir neden olarak belirlemişti.
Öykünün devamında cinayet planını nasıl uyguladığı, yaşlı adamı nasıl öldürüp, parçalara ayırıp, cesedini sakladığı kısa ama çarpıcı şekilde anlatılıyor. Hikâyenin son kısmında şikayet üzerine eve gelen polislerin soruları karşısında gereksiz yere soğukkanlılığını kaybeden katilin iç sesiyle konuşarak cinayeti önce kendine ve artık dayanamayarak polislere itirafını okurken aslında bir şizofrenin portresinin detaylarını buluyorsunuz Poe‘nun anlatımında.
2. Hikâyelerinde Ölüm ve Korku Temaları Kusursuz İşlenmiştir

Gotik tarzında yazdığı korku hikâyelerinde işlediği ölüm teması, eserlerin genelinde aşk ile birliktedir ve hayatın merkezindedir. Gerçek hayatında da doğumundan itibaren sevdiği kişileri bir bir kaybetmesi, yazdığı hikâyelerde ölümü ve özellikle kadın karakterlerin ölümünü çarpıcı bir şekilde işlemiştir. Ölüm teması ile beraber obsesif kompulsif, şifozreni, fetişizm, klostrofobi, katalepsi gibi psikolojik ve fizyolojik öğeleri de kusursuz ve tekrarlayan şekilde çeşitli hikâyelerde kullanmıştır.
Örneğin Berenice eseri, ana karakterin isminin olduğu nadir hikâyelerinden biridir. Egaeus, kasvetli bir evde, kasvetli bir yaşam sürmektedir kuzeni Berenice ile. Berenice kuzeninin aksine gayet hayat dolu, optimistik, eğlencelidir ve Egaeus’un yaşamına anlam katar, ruhsal dinginlik sağlar varlığı ile. Fakat Egaeus’un bir sorunu vardır; Berenice’in eşsiz mükemmellikteki dişlerine fetişist derecede takıntılıdır. Onların beyazlığı, düzgünlüğü aklını başından almaktadır. Bir gün Berenice’in amansız bir hastalığa yakalandığı ortaya çıkar. İşte o gün, şeytani planını devreye alma zamanıdır.
3. Edgar Allan Poe’nun Dedektif Hikâyeleri de Eşsizdir

Genel olarak yazdığı korku hikâyeleri ve gotik tarzı ile bilinen Poe, dedektif hikâyeleri türünün yaratıcısı olarak kabul edilir. Başta Arthur Conan Doyle olmak üzere bir çok yazara esin kaynağı olmuştur. Poe’nun yazdığı hikâyelerde kullandığı Dedektif Auguste Dupin karakterinden etkilenen A.C. Doyle, hikâyelerinin baş karakteri olarak Sherlock Holmes‘u, Agatha Christie ise Hercule Poirot karakterlerini yaratmıştır.
Morgue Sokağı Cinayetleri, ilk dedektiflik hikâyesi olarak kabul edilir. Paris’te hayali bir sokak olan Rue Morgue’da yaşayan anne ve kızın vahşice ve kafa karıştırıcı şekilde öldürülmesi ile olaylar başlar. Gazete haberine göre yaşlı kadının kafası sadece bir deri tutacak kadar kesilmiş ve kızı da boğazı sıkılarak öldürüldükten sonra şöminenin baca deliğine tıkılmıştır. Olay kapı harici girişin mümkün olmadığı ve kapının içeriden kilitli olduğu dairede gerçekleşmiştir.
4. Şiirleri de Kısa Hikâyeleri Kadar Etkileyicidir

Herkes şiir insanı değildir. Şiir okumak, analiz etmek ve anlamlandırmak bilmece çözmek gibidir. İyi bir şiir okuyucusu olmak belli bir edebi altyapı ve şiir okuma deneyimi gerektirir. Kısa öyküleri kadar iyi şiirler de yazan Edgar Allan Poe, şiirlerinin hitap ettiği kısıtlı bir kitle olmasından dolayı biraz ikinci planda kalmıştır. Hikâyelerindeki gotik tarz ve ölüm temasını şiirlerinde de işlemiştir. Şiir genelde müzikselliği, stilize dil kullanımı ve doğaüstü atmosferiyle bilinir. Öne çıkan şiirlerinden bazıları Kuzgun, Lenore, Annabel Lee, Çanlar, Bir Rüya içinde Rüya sayılabilir. Sevdiğini kaybeden bir kocanın söylediği 11 dörtlükten Lenore şiiri Poe‘nun stilini yansıtan bir şiirdir.
5. Eserleri Bir Çok Film ve Diziye Uyarlanmıştır

Sinsice bilinçaltınıza hücum eden o baskıyı en net görebileceğiniz eserlerin yazarı olan Edgar Allan Poe, tek bir değil birçok eseriyle sinema tarihine kaynaklık etmiştir. 1928 yapımı The Fall of the House of Usher, 1934 yapımı The Black Cat ve 1935 yapımı The Raven gibi sanatçının birbirinden farklı eserleri üzerinden yola çıkılarak uyarlanmış filmler, genel olarak sinema tarihinde kült eserler sınıfına girmese de yeteri ilgiyi görmüştür. Siyah beyaz konseptte olmalarının korku türündeki karanlık havayı vermede çok daha yararlı olmasıyla beraber Poe’nun eserlerindeki psikolojik baskıyı yansıtmada da bir hayli başarılılar.
Kaynakça
Poe, Edgar Allan. Complete Tales & Poems. Illinois: Top Five Books, LLC 2013.
biography.com “Edgar Allan Poe” web
oldstyletales.com “Edgar Allan Poe’s Berenice: A Two-Minute Summary and Analysis of the Classic Horror Story” web
britannica.com “The Mysterious Death of Edgar Allan Poe” web