Earwig, Brian Caitling‘in aynı adlı fantastik-gerilim novellasından sinemaya uyarlanan, başrollerinde Paul Hilton, Alex Lawther ve Ramola Garai’nin yer aldığı 2021 yapımı bir Psikolojik-Gerilim filmidir. 2004 yapımı Innocence ile tanıdığımız Fransız yönetmen Lucile Hadžihalilović’in kendine özgü psikolojik gerilim tarzının etkilerini hissedebildiğimiz film, San Sebastian Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülüne layık görüldü.
Gerçek Çizgisinin Sınırlarında
Film, biyolojik bir deneyin parçası olan Mia ve onun bakımından sorumlu Albert Scellinic‘in rutin yaşamı ile başlıyor. Günün belirli zamanları hariç ağzında salya toplama mekanizması ile gezen Mia, bulunduğu evde iletişimsiz ve dış dünyadan bağımsız halde yaşamına devam ediyor. Masters olarak adlandırdığı görev vericiler kontrol için aradıkları sırada Scellinic’ten kızı 13 gün içinde dışarıya çıkmaya hazır hale getirmesini istiyorlar ve bu noktadan itibaren filmin akışını ve yaşananları kafamızda daima bir “Acaba bu gerçek miydi?” sorusu eşliğinde takip ediyoruz. Gittiği barda yanına gelen Yabancı karakteri, Scellinic’in geçmişine dair bir sorgulamada bulunuyor ve adeta karakteri geçmişiyle karşı karşıya getiriyor. Konuşmanın sonlarında karşılaştığımız “Başka biri olmak nasıl olurdu, hiç merak ettin mi?” sorusu ise filmi iki ayrı karakter yolu üzerinden izlememize vesile oluyor. Bir yandan yas ve depresyon duygularından arınamamış Scellinic’i izlerken diğer yandan dış dünyayı keşfetme sürecindeki Mia’nın yolculuğunu izliyoruz. Diğer tarafta ise Scellinic’in Yabancı ile yaptığı konuşmanın sonunda yaraladığı Celeste ve ona yardım etmek istediğini söyleyerek hayatına giren Lawrence’ın yolculuğuna görüyoruz. 
Kulağakaçan Metaforu
Filme adını veren Earwig, Türkçe mealiyle Kulağakaçan; insanın kulağından girip organlarına zarar verdiğine ve hatta mitolojik anlatılarda kişiyi kötücül eylemlere yönlendirdiğine inanılan bir böcek türüdür. Film boyunca bir kulağakaçan tezahürü görmemekle birlikte, ana karakterlerin her biri kendi kulağakaçanlarına sahip. Yabancı, Scellinic için bir kulağakaçan oluyor: Barda sohbet ettikleri sırada geçmişini, ölen karısını ve Mia’nın kimliğini sorgulayarak kışkırttığı Scellinic’i, Celeste’e zarar vermeye yönlendiriyor. Celeste’in kulağakaçanı da kadının yaşadığı travma ve çaresizliğini kullanarak kendi istediği yolculuğa onu ikna eden Lawrence olarak düşünülebilir. Mia içinse tek bir kulağakaçan yok. Kulağına girmeyen ve ağzından çıkmayan kelimeler yani içinde bulunduğu sonsuz sessizlik, kendi karanlığında Mia’yı da boğan Scellinic ve kızın içerisine hapsolduğu yalnız yaşam, küçük yaştaki Mia’nın kısa ömründeki yönlendiricileri sayılabilirler.
Sürrealist Bir Finalin İzleri
Karakterlerin çıktıkları yolculuklar sona erdiğinde ve sırrına tam anlamıyla vakıf olamadığımız binaya geldiğimizde ise; Scelllinic ve Mia’nın ilişkisine dair öğrendiğimiz şaşırtıcı gerçek ve Yabancı’nın karşımıza Doktor olarak yeniden çıkması, hikâyeyi lineer bir zaman çizgisine hapsetmeden yorumlamamız gerektiğinin kanıtı oluyor.
Finale giden yolda Yabancının sorusunu doğrular nitelikte Scellinic’in başka biri olmayı deneyimleyebildiği Celeste ile arasında yaşanan metafizik bir değişime şahit oluyoruz. Oldukça rahatsız edici olduğu kadar etkileyici de olan final sahnesinde ise Celeste’in aynı yarayı onda açarak bir anlamda Scellinic’den intikam aldığını görüyoruz. Şahit olduğumuz değişimden yola çıkarak bu final aklımızda aldığı intikamın Celeste’in de aleyhine olabileceği, kendi de zarar veriyor olup olamayacağı gibi çeşitli sorular bırakıyor. Bir yandan ise final karesi de dahil olmak üzere filmin mihenk taşlarını oluşturan her sahnede sürrealizmin en önemli temsili rüya-gerçek ikileminde kalıyor. Yalnızca Scellinic karakterinin zihin dünyasında yaşanan anlar üzerine kurulan bir hikâye izleyip izlemediğimiz ile ilgili tereddütler yaşıyoruz.
Ses ve Müzik
Film ile ilgili önemli olan bir diğer konu ise ses kurgusu. İlk 20 dakika boyunca neredeyse hiçbir diyalog ve insan sesine rastlamadığımız filmin akışı, Mia’nın yaşadığı dünyayı anlayabilmemize yardımcı oluyor. Çoğunlukla içinde bulunulan ortamın sesinin kullanılması ve karakterlerin her birinin ortam seslerinin ayrı ayrı tasarlanması, onların ilerleyişlerine dair etkili ipuçları bırakıyor. Final sahnesinde de hiçbir diyalog bulunmaksızın işlenen kurgu, arkada çalan müziğin karakterlere ses olmasına olanak sağlıyor.
İzleyiciye pek çok cevaplanmayan soru ve gerçeklik karmaşası eşliğinde bir seyir deneyimi vadeden Earwig, hem janrının meraklıları hem de yeni bir deneyim kazanmak isteyenler için güzel bir alternatif sunuyor.
Şimdiden iyi seyirler…
Kaynakça
Tohum, Burcu Meltem. 2022. “EARWIG: Varoluşsal Temastan Kaçınan Bireysel Yaratının Temsili Biçemi”.
Kotwicki, Andrew. 2022. “MUBI Streaming: Earwig (2021) – Reviewed”.
Görsel: Mubi, IMDB





