Duygusal Zekanın Ataerkiyle İlişkisi

Editör:
Berfin Dağaslan

Duygusal zeka, bireylerin kendi duygularını tanımak, onları yönetmek ve başkalarının da duygularını anlamak için ifade edilen kavramdır. Psikolog Daniel Goleman’a göre, duygusal zeka; öz farkındalık, öz düzenleme, motivasyon, empati ve sosyal becerileri kapsayan çok boyutlu bir yapıdır. Ne var ki bu yeteneklerin gelişimi ve sosyal kullanımı, içinde bulunan toplumsal yapıdan bağımsız düşünülemez. Ataerkil toplumlar, kadının ve erkeğin rollerini keskin sınırlar içinde çizmiş, duygusal zeka becerilerinin cinsiyet üzerinden farklı gelişmesine neden olmuştur. Ataerkil toplumlara göre; erkekler rasyonel, güçlü ve kontrol sahibi iken kadınlar ise daha çok empatik, duygusal ve sezgileriyle hareket eden canlılardır.

Duygusal zekâ; bireylerin duygularını anlama, ifade etme ve yönetme becerilerini şekillendirirken içinde bulundukları toplumsal yapıdan da derinlemesine etkilenir. Bu yazıda, ataerkil sistemin duygusal zekâyı nasıl biçimlendirdiğini ele alacak; erkeklerin duygusal zekâlarının bastırılmasının bireysel ve toplumsal sonuçlarını tartışacak ve kadınların duygusal emek yoluyla duygusal zekâlarını daha eşitlikçi bir çerçevede nasıl geliştirebileceklerini inceleyeceğiz.

Duygusal Zeka İle Toplumsal Cinsiyet Rolleri

Kaynak Chat GPT Dall e Ataerkil toplumlarda duygusal zekayla ilişkisi hakkında görsel

Bireyin içerisinde bulunduğu sosyal, kültürel ve politik bağlamla duygusal zekanın gelişimi doğrudan bağlantılıdır. Ataerkil toplumlarda, duyguların ifadesi ve yönetimi cinsiyete göre farklı türlerde şekillenmektedir.

Ataerkil sistem içinde erkeklik; güç, otorite, rasyonellik, duygusal baskılama, liderlik, bağımsızlık, agresiflik, rekabet, başarı ve statü ile özdeşleşmiştir. Toplum, erkeklerin duygusal kırılganlık göstermesini, duygularını açık açık yaşamalarını zayıflık olarak yorumladığı için erkekler küçüklüklerinden itibaren duygularını bastırmaya kendilerini kodlamışlardır. Özellikle erkeklik ideolojisiyle bağdaşmayan duygular olan üzüntü, kaygı, korku ve kırılgan olma durumu erkekler için bu duyguları gizlemek veya farklı bir biçimde ifade etme zorunluluğu ortaya çıkarır.

Ataerkil toplumlarda erkeklerin meşru duygusu öfkedir. Bir çok kültürde erkeklerin duygusal ifadesi olarak kabul edilen öfke hali erkeklerin empati geliştirme yetisini zayıflatabilir ve duygusal zekanın önemli bileşenlerinden biri olan öz-farkındalık ve duygu düzenleme becerileri sınırlı kalabilir. Bu durumun sonuçlarına baktığımızda ise erkeklerin duygusal dünyalarıyla sağlıklı bir ilişki kurmamalarının gerektirdiği yükten kaynaklı olarak duygusal ihtiyaçlarını tanımlamakta ve ifade etmekte zorlanmalarıdır. Hem kişisel hem de kamusal alanda toksik erkeklik biçimlerinin oluşmasına ve devamlılığına neden olmaktadır.

Kadınlara ise toplum tarafından duygusallık, şefkat, itaatkârlık, fedakârlık, ev içi sorumluluklar, bakım verme, güzellik ve erkeğe bağımlılık gibi roller verilir. Erkeklerin tamamen zıt olan bu toplumsal beklentiler, kadınların çocukluktan itibaren duygusal farkındalık geliştirmesini teşvik eder ve duygusal işçilik yapmaları beklenir. Kadınlara doğdukları andan itibaren daha bebekken bile annelik rolleri verilmeye başlanır. Küçük yaşlardan itibaren cinsellik tabu olarak öğretilir ve namuslarını korumaları gerektiği söylenerek yetiştirilirler.

Chat GPT e-dall - Ataerkil toplumlarda duygusal zekayla ilişkisi hakkında görsel
Kaynak Chat GPT e dall Ataerkil toplumlarda duygusal zekayla ilişkisi hakkında görsel

Arlie Russel Hochschild’in  “duygusal emek” kavramı burada karşımıza çıkmaktadır. Kadınların duygusal emeğini özellikle iş hayatında ve özel ilişkilerde çok net bir şekilde görebiliriz. İş yerinde kadınlardan daha iyi dinleyici olmaları, özel hayatlarını iş hayatlarına yansıtmalarını, duygusal gerginliklerini yönetmeleri ve takım içi uyumu sağlamaları beklenir. Özel hayatlarında ise erkeklerin duygularını öfke ile ifade etmelerini kontrol etmeleri, ılımlı olmaları beklenir. Bu durum, kadınların duygusal zekalarının geliştirilmesini teşvik ederken aynı zamanda duygusal zekalarının sömürülmesinin de önünü açar. Kadınların duygusal zekalarının gelişmeleri, kendileri için değil, başkalarının mutluluğu ve refahı içindir.

Duygusal emek yükünün sürekli olarak kadınlara yüklenmesi, onları hem fiziksel hem de zihinsel açıdan derinden yıpratmakta ve sağlıklarını ciddi şekilde olumsuz etkilemektedir. Özellikle tükenmişlik sendromu, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklarla karşılaşma olasılıkları artarken, bu durum kadınların yaşam kalitesini düşürmekte ve uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

Kadınlar; aile içinde, iş hayatında ve sosyal ilişkilerde sürekli başkalarının duygusal ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalırken kendi duygusal ihtiyaçlarını ihmal etmekte ve bu da öz-değer kaybına, kendini geri planda hissetmeye ve duygusal olarak tükenmişliğe neden olmaktadır. Ayrıca bu emek genellikle görünmez kalmakta ve toplum tarafından “doğal bir sorumluluk” olarak algılanmakta, bu da kadınların çabalarının takdir edilmemesine ve hak ettikleri desteği görememelerine yol açmaktadır. Bu nedenle, duygusal emeğin adil bir şekilde paylaşılması, kadınların ruhsal ve fiziksel sağlığının korunması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için büyük önem taşımaktadır.

Ataerkil Sistemin Duygusal Zeka Üzerindeki Etkilerinin Sonuçları

Ceprorg

Ataerkil sistemin duygusal zeka üzerindeki etkileri, hem bireysel hem de toplumsal olarak bir çok sonuç doğurur. Bu sonuçları erkekler üzerinden ele alırsak ana teması erkeklerde duygusal bastırmanın sonuçlarıdır.

Erkeklerde duygusal bastırma, toplumsal cinsiyet kalıplarının bir sonucu olarak ortaya çıkabilen ve ilişkilerde ciddi sorunlara yol açabilen bir durumdur. Özellikle küçük yaşlardan itibaren “güçlü olmalısın”, “erkekler ağlamaz”, “duygularını gösterme” gibi mesajlarla yetiştirilen erkekler, duygularını ifade etmekten kaçınabilir ve duygusal olarak kapalı hale gelebilirler. Bu durum, romantik ilişkilerde, arkadaşlıklarda veya ebeveyn-çocuk ilişkilerinde duygusal bağ kurmayı zorlaştırabilir.

Duygusal paylaşımda bulunmaktan kaçınan erkekler, partnerleri veya çevreleriyle derin bir bağ kuramadıklarında, zamanla yalnızlık ve izolasyon hissi yaşayabilirler. Ayrıca, duygularını bastırmak, erkeklerin ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir; depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlar daha sık görülebilir. Bazı erkekler, bastırılmış duygularını öfke gibi daha şiddetli bir şekilde dışa vurabilir, bu da ilişkilerde gerilim yaratabilir ve hatta şiddetli patlamalara neden olabilir. Bu nedenle, erkeklerin duygularını özgürce ifade edebilmeleri, hem kendi ruhsal sağlıkları hem de ilişkilerinin kalitesi açısından büyük önem taşır. Toplumun, erkeklere yönelik duygusal ifade konusunda daha kapsayıcı ve destekleyici bir yaklaşım benimsemesi, bu süreci kolaylaştırabilir ve hem bireysel hem de ilişkisel sağlığın korunmasına katkıda bulunabilir.

Toplumdaki ataerkil düzen, kadınlar üzerinde özellikle tükenmişlik sendromu gibi psikolojik rahatsızlıklarla kendini gösteren derin etkiler bırakır. Kadınlar, hem iş hem de özel hayatlarında sürekli olarak başkalarının duygusal ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalırken, kendi duygusal ihtiyaçlarını göz ardı edebilirler. Bu durum, duygusal olarak tükenmelerine ve zamanla öz-değer kaybı yaşamalarına neden olur. Kadınların bu emekleri genellikle takdir edilmez, hatta çoğu zaman görünmez kalır ve sadece “yapılması gereken sorumluluklar” olarak algılanır.

2020 yılında İstanbul, İzmir ve İzmit illerinde yapılan bir araştırma, pandemi sırasında ev içindeki duygusal emeğin büyük ölçüde kadınlar tarafından üstlenildiğini ve bunun psikolojik sağlıklarını ciddi şekilde olumsuz etkilediğini ortaya koymuştur. Kadınlar, bu süreçte hem duygusal hem de fiziksel olarak tükenmişlik hissiyle mücadele etmiş bu da onların ruh sağlığı üzerinde uzun vadeli etkiler bırakmıştır. Bu nedenle, kadınların duygusal emeğinin görünür kılınması ve toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde desteklenmesi, hem bireysel hem de toplumsal sağlık açısından büyük önem taşır.

Ataerkil toplumlar, duygusal zekanın cinsiyete dayalı olarak farklı biçimlerde gelişmesine neden olur. Erkekler ve kadınlar bu sorumlulukların altında kalarak kendilerini geliştirmelerinde önlerine engeller konur. Erkeklerin duygusal bastırma eğilimi ve kadınların duygusal emek yükü, toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirir.

Kaynakça

Delibaş, K. (2021). Critical masculinity studies and Raewyn Connell. ResearchGate. Web

Goleman, D. (2018). Duygusal zeka ve liderlik. (E. Göksel, Çev.) Alfa Yayınları. Web

Hochschild, A. R. (1979). Emotion work, feeling rules, and social structure. American journal of sociology, 85(3), 551-575.

Yılmaz, S. (2020). Toplumsal Cinsiyete Duygusal Bakış. DergiPark, 15(1), 1-18. Web 

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks