Psikolojide negatif duyguların bir araştırma konusuna dönüşmesi oldukça uzun zaman almasına rağmen hala tam olarak çözülebilmiş bir konu değildir. Bu alanda birden fazla temele dayalı görüş olmasına rağmen hala bu duyguların işlevleri ve uzantıları aynı zamanda insan yaşamına etkileri kesin olarak bir sonuca ulaştırılmamıştır. Ancak yaşadığımız sosyal medya çağında negatif duygular kaçınılması gereken bir düşünceye ve bu kaçışı bir detoks kültürü haline getirmeye yönelik akımlar oluşmuştur.
Detoks nedir, ne değildir?

Detoks 2013 yılından itibaren Oxford sözlüğünde yer edinmeye başlayan, dijitalleşen dünyadan uzaklaşma ihtiyacı ve uzaklaşma ile gelen insan iletişimlerini güçlendirmeye yönelik pratiğe verilen isimdir.
Detoksun farklı şekilleri olabilse de günümüzde bize en tanıdık gelen şekli dijital detokstur. İnsanın çevrimiçi olmaya olan ihtiyacı ve sanal ortamların ulaşılabilir olmasıyla beraber kolaylıkla sosyallik sağlaması bu tek başına sosyallikle yetinmek istemeyen insanları uzaklaşmaya itmiştir. Aslında bu sosyallik de bir illüzyondan ibarettir. Oldukça bireyselleşen yeni dünyada fiziksel ve duygusal bağların kurulabilmesi zorlaşmış ve bu bağlar çoğunlukla insanların kendi balonları içerisinde yaşamasına evrilmiştir. Bu evrilmenin bir sonucu olarak da gerçeklik algısı yerini sanal gerçekliğe ve yapay iletişimlere bırakmıştır.
Bu doğrultuda duygusal detoks da çok farklı bir amaç teşkil etmiyor. Anlamı doğrultusuyla, bir nevi insanı kötü hissetmeye ve iyi hissetme yükünün altında ezilmeye zorlayan durumlardan kendini izole etmesi duygusal detoksun amaçları arasında yer alıyor. Ancak faydalı ya da zararlı oluşu da farklı insanların aynı durumlarda değişkenlik gösterebilen hisleri gibi farklı sonuçlar doğurabiliyor.
Negatif Duygular ve İşlevleri

Duygular ve işlevleri ilgili alanda bir araştırma konusu olduğundan beri pozitif ve negatif duygular kendi aralarında çatışma halinde bulunan iki durum haline gelmiştir.
Birbirinden bağımsız ve negatif duygu hayatı kötü etkiler pozitif ise iyi etkiler şeklinde bir görüş hakim olmuştur.
Ancak hislerin temeline ve işlevine derinlemesine bakıldığında, bunların birbirinden bağımsız değerlendirilemeyeceği ve ‘iyi-kötü’ karşıtlığıyla açıklanamayacak bir etki-tepki sistemi içinde işlediği sonucuna varılabilir.
Bu noktada birbirinden ayrılması gereken ilk nokta duyguların ve hislerin ayrımıdır. Duygular daha genel bir terim olarak kullanılabilirken hisler için bu duyguların oluşumunda katkısı olan ve başka etkenlerle iç içe olan durumlar diyebiliriz. Örnek vermek gerekirse kötü duygular olarak kategorize edebileceğimiz mutsuzluk, sinir, kıskançlık gibi duygular temellerini hislere dayandırmak ve bu duyguların işlevlerini olumlu veya olumsuz şekillerde değerlendirmek insanın ve yine o insanın içinde olduğu durumların analiziyle mümkün olabilmektedir.
İşlevlerin değişebildiği düzlemde mutsuzluğun (kötü hisler, olumsuz duygular) aslında negatif durumlar oluşturmak zorunda olmadığını düşünmek yanlış olmayacaktır. Aynı şekilde insanın iyi hissettiği duygu durumunun bir mutluluğa işaret ettiği kanısı da bu duyguların işlevlerinin birbirleriyle çatışmaya sürüklenmesiyle sonuçlanan düşüncenin temelini oluşturmaktadır. Bu hisler birbirlerinden bağımsız olmaksızın insanın içinde bulunduğu durumun analizi ve sosyal bilinci ile değerlendirilebilecek ölçektedir.
İyilik vs Kötülük

Duygular, hisler ve sonuçları söz konusu olduğunda sorulması gereken önemli sorulardan bir tanesi de “kimin için?” sorusudur.
Yaşanan olaylardan ya da insanın içinde bulunduğu durumlardan çıkarılan anlamlar ve benzer ortamların/durumların içerisindeki insanların çıkarımlarının farklı olacağı bilincinden yola çıkıldığında bu durumların sonuçlarının da iyi veya kötü olarak birbirinden ayrılması gerektiğine ulaşılabilir. Bu da iyi veya kötü olarak kategorilendirilen duyguların aslında bu kategorilerle sınırlı olmak zorunda olmadıkları düşüncesine ulaşılmasını sağlamaktadır.
Eğer negatif ve pozitif duyguların “harekete geçirilebilirliği” üzerinde durulması gerekirse de iki duygu için de insanı zorlayan ya da bir çeşit motivasyon haline gelen sonuçları olabileceğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Korkan bir insanın o ortamdan uzaklaşması gibi korkan bir insan aynı zamanda bu korku ile yüzleşmek amacıyla aynı ortama tekrar girebilir. Bu sebeple de kesin bir yargı ile belli duygulara kötü, belli duygulara iyi demek doğru değildir.
Duyguların iyi veya kötü karşılığının değişkenlik gösterebildiği durumlar olmasından dolayı duygusal detoks kavramı da belirli kurallar ile sınırlı değildir. Bu duygular veya duygu durumları, detoksun işlevini veya sonucunu etkileyerek farklılık gösterir. Harekete geçirilebilirlik üzerinden düşünüldüğünde de harekete geçmek veya geçmemek de bahsi geçen değişken durumlar içerisinde olumlu veya olumsuz bir karşılık bulabilir. Bu sebeple duygusal detoksun nasıl olacağı bir muamma iken, iyi ve kötü duyguların işlevleri de farklı durumlarda farklı karşılıkları olan bir noktadadır.
Kaynakça
Aydınlı, Feridun, and Erkan Akgöz. “Teknoloji Bağımlılığı ve Dijital Detoks Turizmine Karşı Tutum ve Motivasyonlar: Turizm Akademisyenleri Tarafından Bir Değerlendirme.” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Dergisi 27.1 (2024): 357-370.
Parrott, W. Gerrod. “The functional utility of negative emotions.” The wisdom in feeling: Psychological processes in emotional intelligence (2002): 341-359.
Lindebaum, Dirk, and Peter J. Jordan. “Positive emotions, negative emotions, or utility of discrete emotions?.” Journal of Organizational Behavior 33.7 (2012): 1027-1030.


