Duyguların Sözlü Temsili: Şiir ve Duyguların İfade Biçimi

Editör:
Guşef Alhas

Psikolog aynı zamanda feminist bakış açısına sahip Alice Miller şunları söyler: “Üzerini örtüğümüz her şeyin altında kalırız.” Alice Miller’ın bu sözü sadece duygu bağlamında kullanılmasa da, insanın altında gömülü kaldığı duyguları ve hayatları anlatmak için güçlü bir aforizma olarak değerlendirilebilir. Hissedilenler, her insanın kalp mabedinde farklı tezahürlere sahip olsalar da, aynı zamanda kişilerin birbirlerini anlamaları açısından ortak bir zeminde buluşabilme özelliğine sahiptir.

Duygu katmanlı bir yapıdadır. Sizi hareket etmeye çalıştıkça daha çok sarmalayan bir sarmaşık gibi derinliğine inildiğinde insanın boğazını düğümleyen, akışta var olmasını zorlaştıran, hissedilenin beyne savaş açtığı ve otoriteyi kendi eline almaya çalıştığı bir protesto olup çıkar karşınıza.

Bu durum, insanın varlığını etkileyebildiği gibi, insanın etkileyebildiği her faktörde de arkasında bıraktığı kalıntıları belli eder. Toplumsal ilişkilerden, içinde bulunduğu dönemden ve o dönemin ideolojilerinden etkilenen en önemli türlerden biri de edebiyattır. Edebiyat, içinde bulundurduğu farklı yazı türleri ve akımlar ile duyguların ifade biçimi için başvurulan en güzel kaynaklardan olmayı başarır.

Bu yazımızda, farklı edebiyat akımlarının şiirin duygu ifade biçimi konusunda kullanımına göz atacağız.

1. Romantizm Akımı

Romantizm Temsilcilerinden Abdülhak Hamit Tarhan | cahilco

19.yüzyılda ortaya çıkan romantizm, müzik, felsefe, heykelcilik ve resim gibi bir çok sanat dalını etkileyen bir akım olarak karşımıza çıkar. Romantizm edebiyatının yurtdışı öncülerinden Lord Byron, William Blake gibi şairlerin şiirlerini incelediğimizde, duygu aktarımının ön plana çıktığını görürüz. Bu duygular, romantik edebiyatın çoğu yazarı için sadece bir nesneye hissedilen aşk ile sınırlı kalmaz; doğa, din gibi birçok başlığa hissedilen duygu bu akımda mevcuttur. Sanatçılar bazen bir ağaç altında yaşadıkları hüzün duygusunun etkisinde kalarak yazarken bazen de amansıza duyulan bir aşkın onlarda uyandırdığı his biçimlerini yazarlar. Türk edebiyatından romantizm başlığı altında verebilecek en güzel örneklerden biri, Abdülhak Hamit Tarhan’ın içten gelen bir yasla ölen karısının ardından duygularını betimleyebilmek için yazdığı unutulmaz eseri Makber’dir.

“Sür’atle nasıl değişti hâlim?..
Almaz bunu, havsalam, hayalim
Bir şey görürüm, mezâra benzer,
Baktıkça alır, o yâra benzer.
Şeklerle güzâr eder leyâlim.
Artar yine mâtemim, melâlim,
Bir sadme-ı inkılâbdır bu,
Bilmem ki, yakın mıdır zevâlim?”
(Makber – Abdülhak Hamit Tarhan)

2. Sembolizm Akımı

Sembolizim Temsilcilerinden Cahit Sıtkı Tarancı | maksatbilgicom

Parnasizmin hâkim olduğu dönemde, 19.yüzyılın ikinci yarısında ona karşı olarak çıkan sembolizm, gerek müzikalitesiyle gerekse şiirdeki yazım özeniyle, kulak için yapılan edebiyat kategorisinde değerlendirilen bir akımdır. Sembolizm, tabiatın, mekanların ve çeşitli kimliklerin insanlar üzerinde uyandırdığı duygulardan beslenir. Duygular, sembolizm akımının her bir dizesine yerleştirilen anahtar parçalarıdır. Bundan kaynaklı olarak, bu akımın başlığı altında yazan şairlerde psikolojik rahatsızlıklar bağlamında çıkarımlar yapmak mümkündür. Yurt dışında temsilcileri arasında Rimbaud, Baudelaire gibi ünlü yazarlar bulunan sembolizm akımının Türkiye’deki temsilcileri, edebiyatımıza önemli katkılarda bulunmuşlardır. Bireyin psikolojisini ve ruh halini edebiyat yazılarının bir parçası haline getiren Ahmet Hamdi Tanpınar, dinginlik, zaman, rüya bağlamlarında duygu aktarımını tercih ederken, Cumhuriyet döneminde “Ölüm Şairi” olarak adlandırılan Cahit Sıtkı Tarancı, ölüme duyulan korku ve kaçışın onda uyandırdığı duygular bağlamında kendini gösterir.

“Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak…”
(Ölümden Sonra – Cahit Sıtkı Tarancı)

3. Egzistanyalizm (Varoluşçuluk) Akımı

Egzistanyalizm Temsilcilerinden Rainer Maria Rilke |izdihamcom

Egzistansiyalizm, Jean-Paul Sartre önderliğinde edebiyat dünyasına giren ve aynı zamanda dünyada sesi duyulmamış bir kitleye hitap etmeyi başaran, hem felsefi hem de edebi bir akım olarak karşımıza çıkar. Jean-Paul Sartre’ın insanlığın özgürlüğü bağlamında ördüğü siperler, birçok edebiyatçının bu siperlerin arkasında durduğu duygu aktarış biçimlerinden biri olmayı başarmıştır. Egzistansiyalizm bakış açısına kısaca baktığımızda, insanın özgürlüğünü kapsayan anlam dışında genel bir ahlaki norm ve çerçevelere sıkıştırılmadığını görürüz. Kadercilik anlayışı yoktur. İnsan, kendi hayatının yöneticisi ve kurucusu konumunda olup kendi kader yolunu seçimleriyle belirler.

Varoluşçu yazarların ve şairlerin duygularını anlatış biçimlerini yazılarında takip ettiğimizde, karşımıza sorgulama duygusu ile baş başa kalan bir bireyin çıkması mümkündür. Yazarlar, intihar, aşk, ölüm, varoluşun temeli gibi birçok duyguyu ifade ediş biçimlerinde sorgulama ve çevrenin onlarda bıraktığı izlenimleri ağırlıklı olarak tercih etmişlerdir. Bu özgürlük, birçok yazara ve düşünüre kendi metaforları ile oluşturdukları bu yolda yürürken duygularını ifade etme isteği vermiş olmalı ki bu edebiyatın önemli temsilcileri, yazdıkları eserlerle hâlâ günümüzde anılmaya devam ederler. Bu temsilcilerden Albert Camus, Jean-Paul Sartre, Rainer Maria Rilke, Dino Buzzati dünya edebiyatında önemli bir yer tutarken; Türk edebiyatında sürrealizm akımında da adı geçen Orhan Veli, Turgut Uyar, İlhan Berk, Cahit Zarifoğlu gibi şairlerin ve yazarların egzistansiyalizmde önemli bir yer tuttuğu söylenebilir.

“Ah, kime gereksinim 
Duyabiliriz ki? Meleklere değil, insanlara değil; 
Ve farkına vardılar bile hayvanlar, kendi sezgileriyle 
Hiç de güvenlik içinde olmadığımızın 
Anlamlarla oluşturduğumuz bu dünyada. Bize kalan belki de 
Bir ağaç, yokuşun başındaki her gün yeniden 
Görebileceğimiz; belki de biz kalan, geçmişin sokakları; 
Ve çeke çeke uzattığımız bağlılığı bir alışkanlığın, 
Bize yapışıp kalmış; öylesine yapışmış ki, kopmak bilmiyor.”
(Birinci Ağıt Şiiri – Rainer Maria Rilke)

4. Sürrealizm (Gerçeküstücülük) Akımı

Sürrealizm Temsilcilerinden René Char | eldiariocomar

Gerçeküstücülük olarak da adlandırılan Sürrealizm, André Breton tarafından bir manifestonun yayınlanması ile birlikte bütün dünyada ses getiren, Avrupa temelli bir akım olarak karşımıza çıkar. Breton’un, insanların gözüne çarpmayan duyuüstü bir gerçekliği savunduğu bu akımda duyguların insanların özünden gelmesi ön plandadır. Sosyal sorunlarda Marksizmin bir yansıması, duygu ve fikirlerin yansıtılmasında ise Freudyen bir bakış açısına sahip olan bu akım, aklın algılayamadığı, hislerin adlandırılamadığı, bilinç dışında süregelen duyguların anlatımını yapmayı öncelemiştir. Bu akımda, duygular bilinçaltından gelen ifadelerle anlatılmaya çalışmış, duyguların ifade ediş biçimlerinin “mana” bakımından anlaşılmaya çalışılması yanlış bir perspektif olarak yorumlanmıştır.

Türk edebiyatında sürrealizm akımına en çok benzeyen Garip Akımı, duyguların anlatımında sembolik bir çağrışımı tercih etmiş ve olası akışa bir mana ekleyerek akışı bölmek istememiştir. Garip Akımı’nda akışın yanı sıra şiir işçiliği de ön planda bulunmakta, dışlanan imgeler ise sözcük öbekleri halinde karşımıza çıkmaktadır. Aklın ve bilinç halinin öncüsü olduğu durumlarda duyguların anlatımında gerçekçi olunamayacağı, doğanın görünen yüzünün ise tahrip edici bir kısmı olduğu fikrini benimsemişlerdir.

André Breton, René Crevel gibi yazarların yanı sıra Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday gibi isimler sürrealizmin mihenk taşı olmuştur. Sürrealizm akımı dahilinde René Char, duyguların ifade ediliş biçimleri konusunda “Dağınık Terim” adlı şiiri ile önemli bir örnek sunmaktadır.

 “Şimşeğin bir tek evi vardır, birçok patikası. Ev yükselir, patikalar  
kırıntısız.  
Küçük yağmur yaprakları sevindirir ve geçip gider kendini  
adlandırmadan.  
 Yılanların mahkum ettiği köpekler olabilir ya da ne olduğumuzu  
susturabilirdik.  
 Akşam kurtulur çekiçten, insan yüreğine zincirlenmiş kalır.  
 Yer altındaki kuş, yeryüzündeki yasın şarkısını söyler.  
 Yalnız siz, çılgın yapraklar, siz doldurursunuz yaşamınızı.  
 Bir kitabın ölmeye geldiği bir plajı alevlendirmeye bir demet kibrit yeter. ”
(Dağınık Terim – René Char)

5. Natüralizm Akımı

Natüralizm Temsilcilerinden Emile Zola | edebistancom

Natüralizm akımı, romantik ve determinist yaklaşıma sahip yazılardan hoşlanmayan Emile Zola tarafından “Deneysel Roman” eserinde ilkelerinin belirlendiği bir akım olarak karşımıza çıkmıştır. Natüralizm, duyguların ve gerçeklerin aktarımı açısından çoğu edebiyat akımının aksine objektif bir tavır takınırken, doğada ve gerçek dünyada gözlemlenen ögelere karşı deneysel bir yaklaşım içerisindedir. Bu deneysel yaklaşım, öznel düşünceler içine katılmadan doğanın gözlendiği gibi aktarıldığı bir yazımı savunur. “Öznellik yoksa, duygular nerede devreye giriyor?” gibi bir soru yöneltmesinin doğru olduğunun kanısındayım.

Bu sorunun cevabını natüralizm akımının temsilcileri, insani romantize eden, düşünen ve hisseden bir varlık bağlamında değil; atalarının genetiklerini taşıyan ve bu genlere bağımlı olan bir insan oluşumuyla anlatmayı tercih ederler. İnsanın hissettiği öfke, şehvet, aşk, yalnızlık gibi çoğu duygu, insanın atalarından gelip kolektif bir bilinç doğrultusunda oluşmuştur. Bu durumdan kaynaklı olmalı ki, duygular onlar için yüceltilen insan değil, doğanın ve gerçek hayatta yaşanan olayların çerçevesinde şekillenir ve aktarılır.

Emile Zola ve Guy de Maupassant önemli dünya edebiyatı yazarları olmakla birlikte, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet Mithat bu akım bağlamında Türk edebiyat dünyasına damgasını vurmayı başarmıştır.

“Havada şarkı yok, ayaklarımızın altında anız yok şimdi. 
Kış bütün gelişmelerin üzerine yıkılmış; 
Çıplak ağaçlar ufukta dikiliyor, yaprakları dökülmüş, 
İskeletleri beyazlaşmış, hayaletler gibi.
(Karlı Gece- Guy de Maupassant)


Kaynakça:

  • Kocatürk, V.Mahir . Türk Edebiyatı Antolojisi . Ankara: Buluş Yayınevi, 1961. 
  • Göktepe, Mehmet. “ROMANTİZM SANAT AKIMI VE SANATÇILARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME.” Journal of Arts 3.1 (2020): 45-66. 
  • Taş, Selahattin, Ahmet Hamdi Tanpınar, and Necip Fazıl Kısakürek. “ÜÇ SEMBOL ADAMDA ŞİİR: AHMET HAMDİ TANPINAR, NECİP FAZIL KISAKÜREK VE CAHİT SITKI TARANCI.” 
  • Demir, Fethi, and Yunus Kuş. “YERALTI ROMANINDA ANLATI UNSURLARININ İŞLENİŞİ.” Electronic Turkish Studies 12.15 (2017). 
  • Ekibi, Münşeat Yayın. “Ölümden Sonra Cahit Sıtkı Tarancı.” MÜNŞEAT, 9 May 2021, web
  • Sholihah, Husniatin, and Nensy Megawati Simanjuntak. “Existentialism in Extracurricular Poetry Creation: A Hermeneutic Analysis.” Journal of Language and Literature Studies 4.2 (2024): 432-444. 
  • Demir, Zafer. “Gerçeküstücülük Ve Garip Şiiri.” GERÇEKÜSTÜCÜLÜK VE GARİP ŞİİRİ http://www.mevzuedebiyat.com/gercekustuculuk-ve-garip-siiri/ (2018): n. pag. Print. 
  • Akpınar, Soner. “Natüralizm Ve Parnasizm.” Batı Edebiyatında Akımlar I (2018): n. pag. Print. 
  • “KARLI GECE [Guy De Maupassant] ‘Sunar Yazıcıoğlu Çevirisi.’” İNSAN Ve SANAT DERGİSİ, 5 Mar. 2019, insanvesanat.wordpress.com/2019/02/01/karli-gece-guy-de-maupassant-sunar-yazicioglucevirisi. 
  •  “Birinci Ağıt Şiiri – Rainer Maria Rilke.” Antoloji.com, Web 
  • ” Dağınık Terim – René Char.” Şiir.gen.tr, Web

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Dostoyevski’nin Rus Edebiyatı Üzerindeki Etkisi

Dostoyevski, Rus edebiyatında sadece bir isim değil aynı zamanda döneminin edebiyat anlayışına da yön veren önemli bir yazardır.

Söylenti Radarında Bu Ay: Isaac Winemiller

Isaac Winemiller, sakin melodileri ve içe dönük sözleriyle müzikal yalnızlığı estetik bir deneyime dönüştürüyor. Bu ay Söylenti Radar'ında onunla tanışın!

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Editor Picks