Dünya klasikleri, yazıldığı dönemlerde üst düzey vizyona sahip olan yazarların çarpıcı üsluplarıyla, kitaplarının günümüze kadar güncelliğini koruyarak gelmesiyle şekillenir. Elinize aldığınız andan itibaren, sayfalar arasında keyifli bir yolculuğa çıkmanın heyecanına hazırsanız, birlikte listeye göz atalım. Keyifli okumalar!
- Dorian Gray’in Portresi, Oscar Wilde (Felsefi Roman – 1891)
Oscar Wilde’ın tek romanı olan Dorian Gray’in Portresi, ressam Basil Hallward’ın genç arkadaşının güzelliğinden etkilenerek yaptığı portre üzerine kurulmuş bir eserdir. Basil Hallward’ın evinde tanışan Dorian ve Lord Henry iyi anlaşan iki arkadaş olurlar ve bu arkadaşlık Dorian’ın hayata olan bakışını tamamen değiştirir. Dorian’ı aniden yaşlanma korkusu kaplar ve kendisi yaşlanırken her gün karşısında duran portresiyle bakışmak ona tarif edilemez acılar yaşatırken, Dorian portrenin kendisinin yerine yaşlanmasını diler. Sonunda bu dilek gerçekleşir fakat Dorian’ın tahmin edemeyeceği bir yüzleşme ile karşı karşıya bırakır. İşlediği her günah, portresinde bir iz olarak belirir. Bu izlerle karşı karşıya kalmanın bedeli sonucunda Dorian, günden güne ruhsal çöküşlere sürüklenir. Çöküntüyle başa çıkamayan Dorian, daha fazla dayanamaz ve portesine bıçak darbeleri indirmek suretiyle yaşlılığına kavuşur ve kendini öldürür.
“… gençliğe düzdüğü o tuhaf kasideyle, gençliğin kısalığı üstüne yaptığı ürkünç uyarılarla. Genç adamın dinlerken etkilendiği bu sözlerin anlamı portresinde kendi güzelliğinin yansısına bakarken birden tüm açıklığıyla beyninde çaktı.
Ruhunu geliştirecek olan yaşam bedenini çirkinleştirecekti.“
- Faust, Johann Wolfgang Von Goethe (Oyun – 1829)
Hayattan umudunu kesen, oldukça başarılı bir bilim adamının şeytanla yaşadığı, mutlu günlerine dönme savaşını konu edinir. Adam inançlarının tekrar sağlamlaşması adına, ruhunu şeytana satmayı kabul eder ve şeytansa ona heveslerinin peşinde koşan bir insan haline dönüştüreceğine dair söz verir.
“Bütün duygularımın can attığı o insanlık tacına ulaşmam mümkün değilse o halde ben neyim?”
- İnsancıklar, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Roman – 1846)
Yaşlı bir adamın küçük bir kıza olan saygı çerçevesindeki derin aşkı, yaşlı adamın iç çatışmaları üzerinden okuyucuyla buluşur. Toplumsal bir roman olarak görülür ve yazarın her kitabında yer alan acıma duygusu bu kitapta da ağır basmaktadır. İnsancıklar, ünlü eleştirmen Vissarion Belinski’ye okutulduğunda Belinski, Dostoyevski’ye gelecekte büyük bir yazar olacağına dair övgülerde bulunur.
“Sonra birden dert ve tasa içinde yaşayan biz insanların, havadaki kuşların kaygısız ve masum mutluluklarını kıskanmamız gerektiğini hissettim.”
- Altın Çanak: Zamanımızın Bir Masalı, Ernst Theodor Amadeus Hoffmann (Masal – 1819)
Üniversite öğrencisi olan Anselmus, elma satan yaşlı bir kadının sepetini devirince hayatı bir anda altüst olur. Gerçek hayatı ile aniden değişen yeni hayatı arasında gidip gelme savaşı veren Anselmus, bir yılanın mavi gözlerine tutulur. Gerçek hayatında ise onu planlarına dahil etmek isteyen ve ona körkütük aşık olan Veronika beklemektedir.
Mistisizm, paralel evren konularını kitabına adapte eden Hoffmann, bu eseri ile Alman Romantizmi’nin simgesi haline gelmiştir. Kitabında, olağan ve olağandışı, gerçek ve gerçeküstü durumları ve varlıkları uyum içerisinde barındırır.
“Ne yapacağını, ne edeceğini bilemediğin böyle zamanlarda, günün birinde bir yerlerde tüm dünyevi zevklerden daha üstün yüce bir arzunun gerçekleşeceğine dair belirsiz bir hisle yüreğinin kabardığı ve ruhunun tıpkı katı kurallarla yetiştirilmiş ürkek bir çocuk gibi bunu dile getirmeye cesaret edemediği olmamış mıdır?”
- Ihlamurlar Altında Gezinti, Friedrich Schiller (Öykü – 2021)
Can Yayınları tarafından basılan bu kitapta, Schiller’in 1782 – 1792 yılları arasında kaleme aldığı öyküleri yer alıyor. Çoğu tiyatro metni başyapıtlar arasında yer alan Schiller, dramı ustaca kullanmasının getirdiği avantaj ile birlikte, öykülerinde de bunu çok başarılı bir şekilde uygular. İnsan psikolojisine yönelen Schiller, öykülerinde çıkmazda olan insanları baş kahraman olarak kullanır.
“Bir tek sevinç gözyaşının damladığı noktada, binlerce umutsuzluk gözyaşı gömülüdür.”
- Tatlı Gelir Yaşamayana Savaş, Desiderius Erasmus (Düşünce – 1987)
1515 tarihli olan bu deneme, Erasmus tarafından savaş karşıtı bir düşünce yazısı olarak yazılmıştır. Savaşın insanlığa verdiği zararlar, insan düşüncesine ve mantığına oturan “savaş” kavramının yanlışlığı ve buna benzer pek çok düşünceyle okuyucuyu ikna etme süreci ve çabası kitabın konusu olarak belirlenebilir. Savaşlar, her ne kadar bir tarafın kazandığı ve bir tarafın kaybettiği bir kural üzerine kurulmuş olsa da Erasmus, işin gerçek yüzünde kazanın da kendi içerisinde kaybettiği şeyleri fark ettirme görevini üstleniyor.
“…hayvanlar kapışırken kendi silahlarıyla kapışırlar; oysa biz insanlar, insanı yok etmek üzere kötü şeytanlar icat etme sanatıyla doğaya karşı donanımlanırız. Kaldı ki hayvanlar gelişigüzel bir nedenle vahşileşmezler, açlık onları savaşma hiddetine ittiğinde, kendilerini tehdit altında hissettiklerinde ya da yavruları için korktuklarında vahşileşirler. Oysa biz ne sudan sebeplerle, ulu Tanrım, ne savaş tragedyalarıyla çıkarırız! En önemsiz unvan talebi için, çocukça bir öfke yüzünden…
- Nasıl Ölünür, Emile Zola (Öykü – 1876)
Beş farklı sosyal statü kesiminden insanın, toplumsal olaylarla ölümü nasıl karşıladığını, beş farklı hikayeyle çarpıcı bir şekilde karşı karşıya kalıyoruz. İnsanların ölümü nasıl karşıladıkları ve geride kalan ailelerin bunu nasıl atlattıklarını bizlere sunuyor.
“Ölüm gerçek, ölüm döşeği tabu, cenaze ortak, yas bireysel… Peki ölüm herkesi eşitler mi?”
- Neva Bulvarı, Nikolay Gogol (Öykü – 1835)
İki birbirinden bağımsız arkadaşın, yolda karşılaştıkları iki farklı kadına, ilk görüşte aşık olmaları ve bu aşkın onlarda yarattığı yıkıma şahit oluruz bu öykü kitabında. Gogol’un şahane betimlemeleri ile bu aşkın ve yıkımın, çok yakınındaymışız da o sokaklarda yürüyormuş gibi bir hisse sürüklüyor biz okurları.
“Nasıl da tuhaf nasıl da anlaşılmaz oyunlar oynuyor alınyazımız bize! Acaba arzuladığımız bir şeye kavuştuğumuz olmuş mudur? Kavuşmak için var gücümüzü harcadığımız bir şeyi elde etmişliğimiz? Galiba bunun tam tersi oluyor hayatta.”
- Mutlu Olma Sanatı, Arthur Schopenhauer (Düşünce – 1851)
Mutlu olmak, mutlu yaşamak mümkün müdür? Eğer verecek cevabınız yoksa Schopenhauer bu kitapta, okuyucuya mutlu olmanın kilit noktalarını anlatıyor. Mutluluktan uzaklaştığımız ilk anda, elimize alıp rastgele açtığımız bir sayfanın yapraklarından, okuyucuya mutluluk saçılıyor adeta. Başucu kitabı olma niteliğinde bir kitap.
“Memnuniyetsizliğimiz kaynağı, isteklerin katsayısını yukarı çekme çabamız sürekli yenilenirken bunu önleyen diğer katsayının hareketsizliğinde yatar.”
“Refahımız ve sıkıntılarımız, umutlarımız ve korkularımla ilgili bütün her şeyde hayal gücümüzü dizginlememiz gerekir.”
10. Ölüler Evinden Notlar, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Roman – 1862)
Rusya’da yaşayan bir ailenin oğlu, kıskançlıklarına yenik düşerek eşini öldürür. Ardından 10 yıl boyunca Sibirya’da kürek cezasına çarptırılır. Bu kitapta Dostoyevski’nin kendi anılarını anlattığı iddia edilir.
“İnsan her şeye alışan bir yaratıktır ve sanırım bu onun en iyi niteliğidir.”