Dünya Edebiyatı’ndan Kült 5 Kısa Hikâye

Editör:
Guşef Alhas
spot_img

Kısa hikâye 19.yüzyılda Amerikan yazarlar tarafından ortaya çıkarılmış bir yazın türüdür. Rus yazarlar sayesinde dünyaya yayılan türün bilinen ilk örneği 1827 yılında Walter Scott tarafından kaleme alınan “The Two Drovers” isimli kısa hikâyedir. Eser yazıldığı dönemde toplum ve diğer yazarlar tarafından tepki görmüştür. Türün Türk Edebiyatı’ndaki ilk örneği ise Samipaşazade Sezai‘nin 1891 yılında kaleme aldığı “Küçük Şeyler” isimli eseridir. Kült ifadesi bir eserin ilgi çekiciliği ve popülerliğini betimler. Bilinenin aksine bi eserin kült olup olması, o eserin nitelik yüksekliğinden ya da farklılığından ziyade toplum tarafından takdir görüp görmemesine göre belirlenir. Bu yazıda Dünya Edebiyatı’nın eşsiz kalemlerinden çıkan 5 kült kısa hikâyeyi inceleyeceğiz.

1. Virginia Woolf – A Haunted House

“Ah, bu sizin gömülü hazineniz mi? Kalpteki ışık.”

1944 yılında İngiliz Edebiyatı’nın eşsiz yazarı Virginia Woolf tarafından kaleme alınan eser, her ne kadar ismiyle bir korku hikayesi olduğunu düşündürtse de hikâye oldukça duygusal bir sevgi arayışını anlatmaktadır. Tema açısından da bir korku hikâyesini andıran kitap, aynı zamanda okura hayalet avcılığı için de ideal hava şartlarını sunmuştur. Bu kadar korku efekti kullanılmasına rağmen hikâyenin bir korku hikâyesi olmamasının en temel sebebi, kitabın bir sevgi arayışını anlatmasından kaynaklı okurda korku hissini uyandırmamasıdır. Hikâyede karşımıza defalarca çıkan “Güvenli, güvenli, güvenli.” cümlesi eve aittir. Üç kere tekrarlanmasının sebebi evin sesini kalp atışına benzetmek, aşk ve sevgi içeride var olduğu sürece evin de yaşamaya devam edeceğini vurgulamaktır. Kadının erken ölümüyle sevgisini tamamlayamadan ölen hayalet çiftin emaneti olan hazin yani; sevgi, kalpteki ışık, evde hala birbirini seven bir çiftin varlığı sayesinde yaşamaya devam etmektedir.

2. E.M. Forster – The Other Side of the Hedge

“Bana hayat ver, mücadeleleri ve zaferleriyle, başarısızlıkları ve nefretleriyle, derin ahlaki anlamı ve bilinmeyen hedefiyle!”

1991 yılında İngiliz yazar E.M. Forster tarafından kaleme alınan eser, dikkatle okunması gereken, okurun mitolojik altyapısı olmadığı takdirde çok farklı yorumlanabilecek bir eserdir. Tamamen metaforik bir anlatıma sahip, mitolojiden esinlenerek kurgulanan bir hikâyedir. Hikâyenin adında da karşımıza çıkan çit, tamamen metaforik bir obje olmakla birlikte mitolojideki yeraltı dünyasını temsil etmektedir.

Ana karakterimizin unutkanlık nehrinde olması yüksek bir ihtimaldir. Hikâyenin sonunda anladığımız üzere karakterimiz aslında ölüdür. Karakterimizin ölü olmasının göstergeleri Lethe’de olması ya da çit ile metaforlaştırılan objenin aslında yeraltı dünyasının girişi olması ve yeraltından sağ çıkmanın mümkün olmamasının yanında aynı zamanda son cümlede ölü kardeşini gördüğünü söylemesidir.

3. Kate Chopin – Bir Saatin Öyküsü

“Gelecek yıllar boyunca yaşamak için kimse olmayacaktı; kendisi için yaşayacaktı. Erkek ve kadınların, özel isteklerini birbirleri ve hemcinsleri üzerine zorladıkları kör düzende, artık kendi isteklerini şekillendirebilecek daha güçlü bir irade yoktu. Aydınlanma yaşadığı kısacık anda, iyi niyet ya da kötü niyet fark etmeksizin bunun bir suç olduğunu anladı.”

Bayan Mallard aniden kocasının ölüm haberini almıştır fakat bu haber onu üzgün değil özgür hissettirir. Amerikan Edebiyatı’nın eşsiz yazarı Kate Chopin, özellikle yaşadığı ve yazdığı 19.yüzyıl şartlarında, kadın üzerinde kurulan baskıya aynı Virginia Woolf gibi kadınların içsel çöküşüyle cevap vermektedir. Yazım tarzları, feminist bakış açıları ve konuları ele alışları bakımından Kate Chopin‘i bir nevi Virginia Woolf’un öncüsü gibi görebiliriz. Hikâyede kocasından boşanma cesaretini bulamayan, boşanırsa toplumda yer bulamayacağını düşünen ve bu sebeple de kocasının ölümünü kendi bağımsızlığına bir işaret olarak gören Bayan Mallard’ın iç dünyasına şahit oluyoruz. Aynı alıntıda da söylediği gibi bu fikirleri için bile kendini suçlu hisseden Bayan Mallard, hikâye boyunca kendine özgür olduğunu tekrarlasa da kendini inandıramıyor. Hikâyenin sonunda kocasının aslında ölmediğini öğrenen Bayan Mallard ise kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yumuyor. Bunun sebebi ise aslında özgürlüğün toplumsal beklentilere karşı çıkmak olduğunu vurgulamaktır.

4. Alexandr Puşkin – Atış – Biyelkin Hikâyeleri

“Fakat hayır, felaketi uzaklaştıramazsın; insanın alnına yazılan değişmez.”

Rus Edebiyatı’nın en önemli yazarlarından Alexandr Puşkin‘in 1831 yılında kaleme aldığı eser, Silvio isimli ana karakterin bir düelloya katılmasıyla başlar. Kaptan ile yaşanan bir dizi yanlış anlaşılma sonucu kendini bir anda düelloda bulan Silvio, düello sonucunda kalabalık bir ortamda rezil olmuştur ve intikamını almak ister. Karakterimizin düello gününü anlatısıyla ilerleyen hikâye; intikam, onur ve vicdan temalarını işler. Puşkin bu hikayede aynı zamanda insan doğasının karışıklığını ve anlamsız bulduğumuz hareketlerin ne kadar zekice olabileceğini de vurgular. Hikâyenin sonunda Silvio, eline geçen fırsatta düşmanını öldürmez. Uzun bir süre sadece ona silah doğrultur. Daha sonra ise karısının gelmesini beklediğini söyler. Yani aslında planı, onu insanların içinde rezil edeni, bu hayatta onun için en önemli olan insanın önünde rezil etmektir. En sonunda ise Silvio’nun Kaptan’ı öldürmeyip duvarına bir kurşun izi bırakmasıdır. Bu kurşun izini zamanda ona korku salmak için yaptığı, bundan sonraki hayatında bu korkuyla yaşamasını istemesi de, Silvio’nun bunu uzun zamandır planladığının bir göstergesidir aslında.

5. Guy de Maupassant – Looking Back

Bir din adamı ve hayatını torunlarına adayan yaşlı bir kadının kaçırdıkları hayat hakkındaki anlatısı diyebiliriz bu hikâye için. Muhteşem kalemiyle Fransız Edebiyatı’nın eşsiz yazarı Guy de Maupassant‘ın bu hikâyesi, yaşlı bir rahibin nasıl rahip olduğunu anlatmasıyla başlıyor. Babasından hiç sevgi görmemiş, kendi arzusu olmadan yatılı okullarda büyümüş adam, rahip olmasının sebebinin insanları dinlemek olduğunu söylüyor. Daha önceden babasının onu hiç dinlemediğini söylemesinden çıkarım yaparsak babasından dolayı muhtaç olduğu dinlenme arzusunu, başkalarını dinleyerek doldurduğunu söyleyebiliriz. Bir yandan da yaşamak için torunlarından başka hiçbir sebebi olmayan yaşlı bir kadın var. Konuşmanın sonunda yaşlı kadının “Torunlarım olmasaydı, yaşamak için bir dayanak bulamazdım” demesinden hemen sonra kalkması ve sohbeti bitirmeleri, aslında hiç memnun olmasalar da bununla ilgili hiçbir şey yapmamaları, hayatımızı nasıl kendi arzularımız dışında yaşadığımız ve zaman geçtikçe bu gerçeğe karşı nasıl körleştiğimizi de gözler önüne sermiş oluyor Maupassant.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

5 Maddede Cage the Elephant’ı Tanıyalım

Cage the Elephant, farklı türlerde birçok şarkı yaparak büyük beğeni toplamış başarılı bir grup.

İstanbul’un En Güzel Kafeleri: Kitap, Kahve ve Yağmur Keyfi

İstanbul’un sonbahar atmosferine eşlik eden, kitapla kahvenin buluştuğu en güzel kafeleri derledik.

Downtown Girl Estetiği: Şehrin Ruhunu Yansıtan Moda Akımı

Downtown Girl estetiği: Özgürlüğü takip edenlerin ve sonbaharın ruhuyla bağlananların temsilî.

Şirvanşahlar: Demir Kapı’nın Muhafızları

Şirvanşahlar Devleti, Azerbaycan ve Kafkasya’da yüzyıllar boyunca hüküm süren İranî ve Türk etkilerini harmanlayan köklü bir hanedanlık mirasıdır.

Enter the Void Film İncelemesi: Noé’nin Neon Tokyo’su

Tartışmalı yönetmen Gaspar Noé, Enter The Void ile izleyiciyi Tokyo’nun neon ışıkları ve dar sokakları arasında ruhsal bir yolculuğa çıkarır.

Aşk Zamanı Filmi: Hafızanın Yarattığı Geçmiş

Aşk Zamanı; hafızanın, deneyim ve arzular eşliğinde en baştan inşa ettiği geçmişin izini sürüyor. Toplumsal normların dayattığı yaşantının yeni özel alanlarını açığa çıkarıyor.

Ters Yüz Karakterleri Hangi Kitapları Önerirdi?

Riley'in duyguları, Ters Yüz ile ekranlara taşındı. İç dünyamıza rehberlik eden bu karakterlerin sizler için hazırladığı kitap listesini inceleyin!

KPop Demon Hunters Fırtınası: HUNTR/X ve Saja Boys

Müzik ve savaşı aynı hikâyede buluşturan Kpop Demon Hunters, 2025'e damgasını vururken izleyiciye hangi temel mesajı iletiyor?

“Cadılar Mutfağı” Tablo İncelemesi: Ötekileştirmenin Görsel Hafızası

Frans II Francken’in Cadılar Mutfağı tablosu, cadı avı döneminin toplumsal korkularını, kadınlık temsillerini ve şeytan imgelerini çarpıcı biçimde yansıtıyor.

Sonbahar Ruhunu İliklerimize Kadar İşleyen 13 Şarkı

Yazı geride bırakıp sonbaharın derinlerine inerken sonbahar havasını yansıtan 13 şarkıyı sizler için derledik!

Editor Picks