Gündelik hayatımızın içinde ve kendi kendimize sorduğumuz pek çok sorunun temelinde; gerçekten “Zorunluluk nedir?” sorusu yatar. Hayatımızdaki seçimlere özgürce mi karar veririz veya bu seçimler ne kadar kaçınılmazdır? Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar‘ında, insanın zorunluluk ve özgürlük arasında bocalayan karışık ruh hali işlenir.
Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar‘ı, bireyin kendi iç dünyasındaki çatışmaların ve zorunlulukların yankılandığı bir eserdir. Kitabın ana karakteri olan Yeraltı Adamı, yaşadığı derin içsel sorgulamalarla bize insanın özgür iradesi, zorunluluklar ve toplumla olan ilişkisi üzerine düşündürür. Zorunluluk bilinci, burada hem karakterin kendisiyle yüzleştiği hem de yaşadığı topluma karşı içsel bir isyan olarak belirir.
Bu yazıda, “zorunluluk bilincinin” farkına vararak hem kendi içsel yolculuğumuzu hem de kararlarımızı nasıl daha anlamlı hale getirebileceğimize dair kişisel tavsiyelerimi paylaşacağım. Yeraltından Notlar‘ın derinliklerine inip Dostoyevski’nin iletmek istediği mesajları günlük yaşamımıza uyarlayarak zorunluluğun içindeki özgürlüğü bulacağız.
Zorunluluk: Yeraltı Adamı’nın Kaçınılmaz Çıkmazı

Yeraltından Notlar‘da, Yeraltı Adamı’nın kendisini hayatın dışında, her şeyden uzak, her şeyi zorunluluk ve mecburiyet çerçevesinde gören bir birey olarak tasvir edilir. Bütün davranışları ve kararları içsel bir zorunluluk hissiyatının sonucu gibi görünür. Toplumun dayattığı normlara karşı çıkar ancak bu karşı çıkışın bile zorunlu olduğu düşüncesine kapılır sürekli. Bu noktada karakter, özgür olduğunu düşünürken aslında kendini bir zorunluluğa mahkum eder.
Kendi hayatıma baktığımda da zaman zaman kendimi zorunluluklara sıkışmış hissettiğim anlar oldu. Ancak Dostoyevski’nin karakteri gibi bu zorunluluklara direnmek yerine, onların bana sunduğu dersleri ve büyüme fırsatlarını görmeye çalıştım. Zorunluluklar, biz onları nasıl anlamlandırırsak o şekilde hayatımızda kalır.
Kader mi? Zorunluluk mu? Özgürlük Arayışı

Dostoyevski‘nin romanlarında sıkça işlediği temalardan biri; insanın kendi kaderini yaratıp yaratamayacağı sorusudur. Yeraltı Adamı, sürekli olarak kaderin ve zorunluluğun kendisini sınırladığını düşünür. Ancak bu düşünce, onun özgürlüğünü de engeller. Çünkü özgürlük, zorunlulukları aşmak değil onları kabul ederek kendi yolunu çizebilmektir.
Zorunluluklarla özgürlük arasında bir denge kurmak, hayatın önemli bir parçasıdır. Kimi zaman zorunluluk gibi görünen durumlar, aslında bizim seçimlerimiz olabilir. Yeraltı Adamı’nın yaşadığı bu içsel çatışmayı fark ettiğimde kendi hayatımda da kararlarımın ne kadar zorunluluk ne kadar özgürlük olduğunu daha derinlemesine düşünmeye başladım.
Zorunlulukların hayatımızı tamamen kontrol etmesine izin vermemek, bireysel özgürlüğümüzün temelidir. Ancak bu, her zaman kolay bir denge değildir. Dostoyevski’nin karakterleri gibi biz de hayatın kaçınılmaz zorunluluklarıyla özgür seçimlerimiz arasında denge ararız. Bu dengeyi sağlamak için aldığımız kararların sorumluluğunu üstlenmek önemlidir. Zorunlulukların bize ne kazandırdığını ve özgür seçimlerimizin bizi nasıl şekillendirdiğini anlamak, bu dengede kalmamızı sağlar.
Zorunluluk Bilinci ile Kendi Gerçekliğini Anlamak

Yeraltı Adamı, yaşamındaki her zorunluluğu bir anlamda kendisini tanımlamak için kullanır. Yeraltı Adamı’nın tüm eylemleri ve düşünceleri, aslında kendisiyle ve toplumla olan derin içsel çatışmasının bir yansımasıdır. Toplumun kendisine dayattığı kuralla ve zorunluluklara karşı büyük bir nefret besler ancak bu nefretin altında kendi özgürlük arayışı yatar.
“Yalnızca aşırı bilinç, değil her türlü bilinç hastalıktır.” (Dostoyevski, 13)
Burada şunu görürüz: Bilinçli farkındalık, ona sadece acı verir çünkü bu farkındalık, onun kendisi ve toplumla olan zorunluluklarını daha da görünür hale getirir.
Bu durum, karakterin bir yandan zorunlulukları reddetmesine, diğer yandan bu zorunluluklarla yaşamını tanımlamasına neden olur. Karakterin “iki kere iki dört eder” gibi kesin doğruları bile reddetmesi, zorunluluğa ve mutlak olana duyduğu tepkiyi gösterir. Çünkü ona göre kesinlikler ve zorunluluklar, bireyin özgürlüğünü yok eder ve onu pasifleştirir. Ancak bu reddediş, aslında onu daha derin bir içsel çıkmaza sürükler. Zorunlulukları ne kadar reddetse de onlarla olan ilişkisinden kaçamaz.
Zorunluluklardan Özgürlüğe Geçiş: İnsanın İçsel Mücadelesi

Yeraltından Notlar‘da ana karakter, hayatını zorunluluklar üzerine kurmuş olsa da, sonunda bu zorunlulukların birer yanılsama olduğunu fark eder. Dostoyevski burada insanın içsel özgürlüğüne vurgu yapar. İnsan, zorunluluklarla ne kadar sınırlı hissederse hissetsin aslında özgürlük daima içindedir. Zorunluluk hissettiğimiz şeyler, bizi köşeye sıkıştırmaz; aksine, bizi bu sınırların ötesine taşıyabilir.
Sonuç olarak Dostoyevski‘nin Yeraltından Notlar’ında derinlemesine incelediği “zorunluluk bilinci”, aslında hepimizin hayatında büyük bir yere sahip. Ancak bu zorunlulukları nasıl ele aldığımız ve onların bize ne kattığını nasıl fark ettiğimiz hayatımızın yönünü belirler. Pozitif bir bakış açısı ile zorunlulukların bize sunduğu fırsatları görebilir ve onlardan özgürleşebiliriz.
Kendi deneyimlerimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki; zorunluluklar birer ağırlık değil, bizi ileri taşıyan birer güç olabilir. Yeter ki onları doğru okuyup kendimizi bu süreçte keşfetmeyi hedefleyelim.
Kaynakça
Dostotevski, Fyofor Mihayloviç. Yeraltından Notlar. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2022