Dostoyevski, hayatı boyunca birçok sıkıntılar çekmiş, katıldığı siyasi toplantılardan dolayı önce idama mahkum edilmiş sonra da sürgüne gönderilmiş, eşini kaybetmiş ,hastalığın pençesinden kurtulamamış bir yazardır.
Çağdaşı olan Tolstoy gibi hayatının kapılarını bize açmaz, ömür boyu suskun ve çekingen kalmayı tercih eder. Gayesini, bitmiş bir eser olarak ortaya koymanın dışında açıklamayan yazarımız bütün bu zorluklara rağmen hayatına 12 roman, 4 novella, 16 kısa öykü sığdırmıştır. Peki bugün herkesin eserlerini okuduğu Dostoyevski’yi ne kadar tanıyoruz? Dostoyevski hakkında az bilinen gerçekleri sizin için derledik.
İlk Romanın 25 Yaşında Yazdı
“İnsancıklar” adlı romanını bitirdikten sonra kontrol etmesi için el yazmalarını şair Neksarov’a götürür. İki gün boyunca hiçbir haber çıkmaz. Nekrasov arkadaşıyla birlikte el yazmalarını okuduktan sonra gece saat dörtte Dostoyevski’nin zilini çalar. Büyük bir heyecanla ona sarılır ve onu tebrik eder. Nekrasov el yazmalarını dönemin en zorlu eleştirmeni Belinski’ye götürür ve “ Yeni bir Gogol doğdu.” diye bağırır. Nekrasov bunun üzerine “ Size kalsa Gogol’lar mantar gibi yerden bitecek “ diye homurdanır. Böylelikle Dostoyevski’nin ilk romanı olan İnsancıklar 1946 yılında yayımlanır.
“İki gündür kendimi bu kitaptan uzaklaştıramıyorum. Yeni bir yazar, yeni bir yeteneğin kalemi bu; onu tanımıyorum, kimdir, neye benzer bilmiyorum ama bu roman Rusya`da hayatın sınırlarını öyle kahramanlara veriyor ki bize, bundan önce hiçbir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi… Rusya yeni bir Gogol kazandı. Eserin yazarı Gogol’u de geçecek, dehası sayesinde, eserleriyle şimdiki ve bundan önceki bütün edebiyatı gölgede bırakacak! “
Sahte Bir İdamın Parçasıydı
Bir zamanlar daha önce de olduğu gibi gece zili çalar ama bu sefer gelen müjdeli bir haber değildir. Askerler onu o gece tutuklar. Dostoyevski suçunun ne olduğunu bilmeden dört ay boyunca Aziz Pavel Kalesi’ndeki bir hücrede kalır. Burada idama mahkum edilir. Arkadaşlarıyla birlikte hapishaneden alınır, idam gömleği giydirilir ve gözleri kapalı bir şekilde direğe bağlanır. Ölüm fermanının okunduğu sırada beyaz mendil sallanır ve cezası Sibirya‘da kürek cezasına çevrilir. I. Çar Nikolas, Dostoyevski ve arkadaşlarını affetmiştir.
“ Okumaktan başka yapacak işim, gidecek tek yerim yoktu, çevremde saygıya layık , beni kendine çekebilecek bir meşguliyet bulamıyordum. “ ( s. 52 , Yeraltından Notlar)
Epilepsi Hastasıydı
Hayatı boyunca birçok yerde bu epilepsi hastalığının sıkıntılarını çeker. Yazının ortasında, sokakta, konuşurken hatta uykudayken bile hastalığın kollarında bulur kendini. İlk epilepsi nöbetini babasının ölümünü öğrendiği zaman geçirdiği söylenir. Dostoyevski, kendine adeta eziyet eden bu hastalıktan hiçbir zaman yakınmamıştır.
” Asla, Beethoven’ in sağırlığından, Byron’ın topallığından, Rousseau’nun mesane rahatsızlığından yakındığı gibi yakınmamıştır bu hastalığından, hatta onun herhangi bir yerde buna çare aradığına dair bir belge yoktur, imkansız olan bu şeyi rahatlıkla gerçekmiş gibi kabul edebiliriz: o sonsuz amor fati’siyle kaderini, onun bütün yüklerini ve tehlikelerini sevdiği gibi hastalığını da sevmiştir. ” ( s. 113 Üç Büyük Usta)
Dostoyevski Bir Mühendistir
Babasının isteği üzerine evden uzaklaşabilmek için Petersburg’taki mühendislik okuluna gitmeyi kabul eder. Aslında o da Oğuz Atay gibi mühendistir. Okulunu bitirdikten sonra bu işi yapamayacağını anlar ve yıllardır kuluçkaya yatırdığı fikirleriyle, duygularıyla ilk kitabını yazar.
Kumarbaz Adlı Kitabını Çok Kısa Bir Sürede Yazdı
Dostoyevski’nin yaşadığı kumar düşkünlüğünü ve parasızlığını anlatan bu roman çok kısa bir sürede Dostoyevski tarafından yazılır. Maddi sıkıntılar yüzünden bir anlaşma yapar ve yirmi altı gün içinde bu kısa romanı yazmak zorunda kalır. Eğer yazamazsa, dokuz yıl boyunca yazdığı eserlerin telifi yayıncısına verilecektir.
Dostoyevski ve Turgenyev’in İlişkileri Anlaşmazlıklarla Doluydu
Dostoyevski’nin çağdaşı olan Turgenyev ile olan ilişkisi Tolstoy ile olan ilişkisinden biraz daha farklıdır. Rus edebiyatının öncülerinden olan bu iki isim, zamanında bazı sıkıntılar ve anlaşmazlıklar yaşar. Turgenyev, girdiği her ortamda Dostoyevski’yi aşağılar ve itibarını zedelemek için uğraşır. Dostoyevski’nin kızı Aimee Dostoyevski babasını anlatan biyografi kitabında “ Dostoyevski ve Turgenyev ” bölümünde şunları yazar:
“Aynı edebiyat toplantılarının müdavimiydiler, aynı eleştirmenleri dinliyor, aynı üstatlara, şairlere ve roman yazarlarına tapıyorlardı. Turgenyev babamı çok etkilemişti; bir öğrenci nasıl ki kendisinden daha yakışıklı, daha ön planda, kadınlarla arası daha iyi olan, kendisine ideal erkekmiş gibi görünen bir diğer öğrenciye hayranlık duyarsa o da Turgenyev’e öyle hayranlık duyuyordu. Bununla birlikte, Dostoyevski Turgenyev’i daha iyi tanıdıkça ona duyduğu hayranlık yerini yavaş yavaş tiksinmeye bırakıyordu. Sonraları ondan ‘şu pozcu herif ‘ olarak bahsedecekti.” (s. 199, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski)
Dostoyevski ve Tolstoy Birbirini Hiç Görmedi
Bu iki büyük yazar ömürleri boyunca birbirlerine iltifat ederler. Buna rağmen hiç tanışmazlar bunun için istek dahi duymazlar. Tolstoy, baş yapıtı Savaş ve Barış isimli kitabını yayımladığında Dostoyevski bu muhteşemliğin karşısında hayranlığını gizleyemez ve bunu arkadaşlarıyla paylaşır.
“Bu adamı hiç görmedim, hiç de bir ilişkimiz olmadı. Ama, şimdi o aniden ölüverince, bana en yakın, varlığına ihtiyaç duyacağım en kıymetli insanın o olduğunu idrak ettim. Onu dostum sayıyorum ve bir gün muhakkak görüşeceğimizden eminim.”
Birleşmiş Rusya Hayaliyle Yaşadı
Dostoyevski 10 Şubat 1881’de ölür. Cenazesi taşınırken hayalini kurduğu kutsal rüyası bir saatliğine bile olsa gerçek olur: Birleşmiş Rusya! Tam bir yıl önce Puşkin’i anma töreninde bahsettiği, dinleyenler üzerinde derin bir etki bırakan, Turgenyev’in bile etkilendiği kutsal bir rüyadır bu.
Maddi Sıkıntılar Hep Yakasındaydı
Dostoyevski’yi maddi sıkıntılar, borçlar asla rahat bırakmaz. Bazen ısınmak için sanat galerisine gider bazen ise beklediği çekin gelip gelmediğini öğrenmek için bankalara. Onu sadece gişedeki memurlar tanır. Ayrıca her şeyini rehin bırakır. Sadece Petersburg’a bir telgraf çekebilmek için elinde kalan son pantolonunu bile rehin bırakır.
Bazı Eserlerinde Gogol Esintileri Vardı
Dostoyevski’nin Gogol’un etkisinde kalarak edebiyata başladığı söylenir. Özellikle okuduğu Müfettiş ve Ölü Canlar kitapları onu çok etkiler. Hatta Dostoyevski, “Çağının bir Yazarı” kitabının yazarı Joseph Frank’’ a göre, Gogol’un “Burun” adlı öyküsünden esinlenerek “Timsah” adlı hikayesini yazmıştır.
” ‘Başyapıtım’ dese de kimse inanmadı ona. Gogol’un ‘Palto’ sunun ‘Öteki’ siydi, hiç kimse üzerine almadı.”(Ural s.41)
Kaynakça:
Zweig, Stefan, Üç Büyük Usta, İstanbul: İş Bankası Kültür yayınları, 2020 / Dostoyevski, Aimee, Fydor Mihayloviç Dostoyevski, İstanbul: Maya Kitap, 2020 / Ural, Ali. ‘Reddedilen Ben: Öteki’. Arka Kapak 27: 41)