Dora Maar’ın Hayatı
1907’de Henriette Theodora Markovitch ismiyle Hırvat mimar ve Fransız bir kadının kızı olarak Paris’te dünyaya gelmiştir. Babasının işi sebebiyle Arjantin’e taşınan Maar, İngilizce öğrenirken aynı zamanda akıcı şekilde Fransızca ve İspanyolca da konuşabiliyordu. 1926’da Paris’e dönen sanatçı, ismini “Dora Maar” olarak değiştirdi.
Eğitimli, çok seyahat etmiş ve ailesi tarafından desteklenen Maar; sanat alanındaki kariyer tutkusunun peşinden gitti. Başlangıçta Paris’in en ilerici sanat okullarından biri olan École des Beaux-Arts‘da uygulamalı sanatlar ve resim eğitimi aldı. Daha sonra fotoğrafçılık eğitimlerine yoğunlaşarak tutkusu olduğu dalı buldu. Disiplinli ve yetenekli olan Maar, kısa sürede alanında ustalaştı. Daha güvenilir ve mali açıdan istikrarlı bir kariyer seçimi olduğu için ticari fotoğrafçılıkta ilerlemeye karar verdi.
1930’lu yıllarda reklam ve basılı yayıncılığın popülerleşmesi, özellikle kadınlar için, önemli bir istihdam fırsatı yarattı. Dora Maar da reklamcılık ve resimli basının sunduğu yeni mesleki fırsatları değerlendiren bir kuşağın parçası oldu. Maar film seti tasarımcısı Pierre Kéfer ile portre, moda fotoğrafçılığı ve reklamcılıkta uzmanlaşmış bir stüdyo kurdu. Edebiyat mağazaları, güzellik markaları, sanat yayınları ve erotik dergiler için çekimler yaptı. Maar’ın ticari fotoğrafları yenilikçi ve deneyseldi. Dramatik aydınlatma ve gölgelerin yanı sıra kolaj, fotomontaj gibi fantezi ve kurmacayı harmanlayan teknikler kullandı.

Yıllar Seni Bekler eseri Maar’ın iki filmi üst üste koyarak yaptığı, yaşlanma karşıtı bir yüz kremi reklam projesiydi. İlk film Maar’ın yakın arkadaşı Nusch Eluard‘a aitken ikinci film bir örümcek ağına aittir. Fotoğraf, iki filmin üst üste bindirilmesi ve tek bir film olarak basılmasıyla oluşturuldu. Maar’ın sahneleme, fotomontaj ve kolaj yoluyla yaptığı eser; sanatçının yenilikçi yaklaşımının izlenimlerindendir.
Maar’ın diğer yenilikçi yaklaşımlarından biri olan Nü (çıplak) fotoğrafçılık, nispeten tabu kabul edilen, erotizm çalışmalarını baz alır. Assia Granatouroff‘un modellik yaptığı çarpıcı eser Assia (1934), Maar’ın cesur kamerasıyla birlikte dönemin sanat camiasının sınırlarını zorlamıştır.
Dora Maar ve Pablo Picasso’nun Ağlayan Kadını
1936’da birçok entelektüel ve sanatçının bulunduğu restoranda sakin bir akşam geçiren Dora Maar, hem kariyerinin hem de hayatının seyrini değiştirecek olan adamla tanıştı: ünlü ressam Pablo Picasso.

Ortak arkadaşları Şair Paul Eluard aracılığıyla tanışan çiftin tutkulu aşkı kısa sürede şiddetlendi. Günlerini birbirlerine aşk şiirleri yazarak, karanlık odada ampirik fotoğraflar çekerek ve resim yaparak geçiriyorlardı.
Yaklaşık sekiz yıllık ilişkileri her ikisinin de kariyerleri üzerinde derin bir etkisi oldu. Maar dönemin siyasi ve sosyal iklimiyle ilgiliydi. Yazar Georges Bataille liderliğindeki anti-faşist bir grup olan Contre-Attaque‘nin aktif bir üyesi olan Maar, sanatsal pratiği ve politik amaçlarıyla bağlantılı olan sürrealizm (gerçeküstücülük) akımına katılmıştı. Mara’nın politik tutuculuğu Picasso’nun da düşünce yapısını etkilemişti. İspanya İç Savaşı (1937) sonucunda yüzlerce sivilin öldüğü Guernica olayı, Picasso’nun en politik eserlerinden biri olan Guernica (1937)’yı yarattı. Maar, Picasso’nun tablo üzerindeki çalışma içgörüsünü adım adım fotoğraflayarak belgeledi.

İspanyol ressam, sevgilisi ve ilham perisi Maar’ı kübist çalışmaları için model olarak kullanmıştı. Ağlayan Kadın (The Weeping Woman, 1937), Koltuktaki Dora Maar (Dora Maar in Armchair, 1939), Bahçede Oturan Kadın (Woman Seated In Garden, 1938) Picasso’nun portre çalışmalarıdır. 1937’de Picasso’nun da teşvikleriyle fotoğrafçılığı bırakıp resme dönen Maar’ın kariyeri büyük bir değişime uğradı.

Picasso ve Maar’ın ilişkisi her ne kadar şehvetli olsa da sağlıklı değildi. Bir yandan kızının annesiyle de ilişkisine devam eden Picasso, metresi Maar’ı duygusal olarak istismar ediyordu. 1946’da Maar, Picasso ile olan ilişkisini sonsuza dek sona erdirdi. Psikiyatri hastanesinde yatmasına sebep olacak bir sinir krizi geçiren Maar, üç hafta elektrik şoku tedavisi gördü. Maar, arkadaşı Paul Eluard’ın yardımıyla özel bir kliniğe yerleştirildi. Klinikte iki yıl geçirdikten sonra Roma Katolik Kilisesine dahil oldu ve daha normal bir hayat sürdürmeye başladı.
On yılın sonunda resme geri dönen Maar, hayatının geri kalanında birçok farklı stil ve teknik deneyerek kendini bu ortama adadı. 1980’lerde fotoğrafçılığa tekrardan merak sardı ancak gerçek hayatı yakalamaktan çok soyut görüntüler yapmak daha çok ilgisini çekiyordu.
Dora Maar, yirminci yüzyılın neredeyse tamamında yaşamış bir sanatçıydı. Bugün, esas olarak Picasso’nun Ağlayan Kadın‘ın ilham perisi olarak biliniyor. Ancak Maar’ın çalışmaları kendi içinde radikal, politik ve yenilikçiydi. Fotoğrafçılara, sürrealistlere ve Picasso’nun kendisine ilham kaynağı oldu.
Sokak Fotoğrafçılığı

Maar’ın işini ve kariyerini, yaşadığı siyasi dönemden ayırmak mümkün değil. 1929 ekonomik krizinin ardından Avrupa ve ABD’de sosyal koşullar kötüleşti. İşsiz ve yoksulluk içinde yaşayan insanların sayısı önemli ölçüde arttı. Kuşağının birçok fotoğrafçısı gibi, Maar da toplumun en dezavantajlı üyelerini gözlemleme ve kaydetme dürtüsüne sahipti.


Kamerasını Paris, Barselona ve Londra sokaklarına tuttu. Maar için öne çıkan konular körler, evsizler, kucaklarında bebekleri olan anneler ve oynayan çocuklardı. Maar, Rolleiflex kamerayla çekim yaptı. Bu, sahneleri hızlı bir şekilde fotoğraflamasına izin verdi.

Maar’ın sokak fotoğrafçılığına duyduğu haz, ilerleyen yıllarda aynı şekilde devam etmedi. 1994’te verdiği röportajında kendini şu şekilde ifade etti;
“Sokak çok değişti, sence de öyle değil mi? Daha abartılı… ama aynı zamanda artık ilginç değil, banal.”

Sürrealist (Gerçeküstü) Fotoğrafları
Sürrealizm, I. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’da gelişmiştir. Sanatçıların sinir bozucu, mantıksız sahneleri tasvir ettiği ve bilinçaltının kendini ifade etmesine izin veren teknikler geliştiren kültürel bir harekettir.
“Hiçbir şey gerçeğin kendisi kadar gerçeküstü değildir.”

Dora Maar, Fransa’ya sosyal ve sivil huzursuzluğun hakim olduğu dönemde; sol aktivist değerleri benimseyen sürrealist gruplara katılmıştı. Maar’ın fotoğrafları ve fotomontajları erotizm, uyku, bilinçdışı ve sanat ile gerçeklik arasındaki ilişki gibi sürrealist temaları içeriyor.

Gerçeküstü görüntüler oluşturmak için kırpılmış çerçeveler, dramatik açılar, beklenmedik yan yana koymalar ve aşırı yakın çekimler kullanılır. Gerçek bir kayıt olarak fotoğraf fikrinin aksine, Maar’ın kareleri izleyiciyi şaşırtıyor ve yeni dünyalar yaratıyor.

Maar’ın çalışmalarının çoğunun ortak bir yanı vardı: tekinsiz bir atmosfer. Sürrealistlerle olan bağlantısı, onu fantastik görüntüler yaratmaya yöneltti. Bu, zıt görüntüleri bir araya getirmek ve bilinçaltının işleyişini yansıtmak için fotomontajı kullanmayı içeriyordu.

Sürrealist akımın içine dalmış fotoğraflarıyla esrarengiz, mistik ve kasvetli bir kompozisyonda: melankolik, zeki ve duygusal olarak karmaşık eserler ortaya çıkarmıştı.

Sanatçı Dora Maar’ın hayatı ve eserleri, büyük ölçüde, ünlü İspanyol ressam Pablo Picasso ile yaşadığı çalkantılı ilişkinin gölgesinde kaldı. Ölümünden sonra, birçok sergi sayesinde dünya onun ne kadar başarılı bir fotoğrafçı ve ressam olduğunu keşfetti. 2019’da Paris’teki Centre Pompidou‘da çalışmalarının büyük bir sergisi ve 2017’de Basel’deki Laleh June Galerie’de A Century of Portraits başlıklı bir grup sergisi düzenlendi. Aynı zamanda sanatçının 2020’den beri Londra’daki Tate Modern Müzesi‘nde resim ve fotoğraf çalışmaları sergileniyor. Dora Maar ardında sürrealist kolajlar, şiirsel fotoğraflar ve manzara resimleriyle dolu kapsamlı bir yapıt bıraktı.



