Önceden herhangi bir hazırlık yapmadan 30 dakika boyunca konuşabileceğim tek konu Doctor Who. Ancak dinlemeye gönüllü kimse olmadığı için, bu konuda yazmayı tercih ediyorum. Yalnızca son 11 yılına yetişebildiğim Doctor Who’nun, 60 yıllık bu koca çınarın, bu kadar sevilmesinde rol oynayan elbette pek çok faktör var, bunlardan birisi de kesinlikle müzik.
1963’ten beri ufak detayları değişirken özündeki ritme daima sadık kalan giriş jeneriği, nesilleri birbirine bağlayarak dizinin ruhunu başarıyla yakalıyor. Modern seri (2005 – günümüz) itibariyle yeteneklerini Doctor Who’dan esirgemeyen Murray Gold‘un besteleri ise karakterlerin imajını tamamlıyor ve dizi içinde tekrarlayan melodilerle zamanın parçalanmış akışında dağılan öyküleri birbirine bağlıyor.

Bunların dışında bir de dizide yer verilen bağımsız şarkılar var. Bu şarkıların her biri konuldukları sahneyi yapılandırarak seyircide belli bir etki yaratmayı, o anları ölümsüzleştirmeyi başarıyor. O sahneden o şarkıyı çıkarınca önemli bir şeyler eksiliyor ya da o şarkıyı duyduğunda seyircinin aklında kanlı canlı bir biçimde o sahne beliriyor.
Modern seri dahilinde bende bu etkiyi yaratan Doctor Who dizisinde çalan 9 ikonik şarkıyı sizler için listeledim.
Devam etmeden önce küçük bir uyarı: Eğer dizinin ilgili bölümlerini izlemediyseniz bu yazıdaki bazı detaylar sizin için bazı sürprizleri bozabilir.
1. Britney Spears – Toxic

Dünya’nın ne zaman ve nasıl sona ereceğini hiç düşündünüz mü? Eğer düşündüyseniz bile bu şekilde hayal etmediğinize eminim. Yıl, 5.5/Apple/26; yani günümüzden ortalama 5 milyar yıl sonrası. İnsanlığın uzun zaman önce terk ettiği dünyaya tamamen veda etme vakti gelmiştir artık. Evrenin dört bir yanından gelen seçkin konuklarla özel bir seyir etkinliği olarak planlanan bu vedada Doctor ve Rose da kendilerine yer bulurlar.
Etkinliğin onur konuğu “son insan” Leydi Cassandra, geçirdiği sayısız estetik ameliyat sonucu bir deri bir ke- Eh, daha doğrusu, sadece bir deriden ibaret kalmıştır. Yanında getirdiği ve IPod olarak tanıttığı müzik kutusu, onun iddiasına bakılacak olursa, insanlığın en iyi şarkılarını çalar. Partiyi hareketlendirmek isteyen Cassandra, açılışı Tainted Love şarkısıyla yapar. Soft Cell‘in bu şarkısı, tanımadığı bir adamın peşine düşüp kendini dünyanın sonunda bulan Rose’un çelişkili duygularını yansıtır.
Büyük yıkım anına eşlik edecek şarkı ise Britney Spears’tan “Toxic” olarak seçilir çünkü Leydi Cassandra, Dünya’nın yasını geleneksel bir balad ile tutmayı uygun görmüştür. Bölümün çekildiği 2004 yılında çıkan Toxic’in dünyayı kasıp kavurması, bu bölümle yeni ve esprili bir anlam daha kazanır. Etkinliğin gerçekleştiği uyduda dönen dolaplar sonucu baş gösteren krizler ve artan gerilim, arka plandaki yüksek tempolu ve hınzır şarkıyla daha da vurgulanır.
2. Scissor Sisters – I Can’t Decide

Doctor’un ebedi dostu, ezeli düşmanı Master; takıntılı olduğu bu kişi için her zaman (dünyayı ele geçirmek gibi) çarpıcı sürprizler hazırlar. Sıra dışı eylemlerini ana özel şarkılarla süslemek ise tam onun tarzı bir harekettir. Örneğin canice bir planla insanlığın sonunu getirirken zaferini Scissor Sisters’ın “I Can’t Decide” parçasıyla kutlar. Bu esnada elinden çaresizce beklemekten başka bir şey gelmeyen zavallı Doctor’un tekerlekli sandalyesini iterek onu da dansının bir parçası haline getirmeyi ihmal etmez.
“I Can’t Decide” şarkısı, Doctor ve Master’ın zamana ve uzaya yayılmış toksik ilişkisini layığıyla yansıtır. Şarkıdaki karakter, bir yandan ilişkide olduğu kişiyi öldürme planları kurarken bir yandan da onu ne kadar özleyeceğini itiraf eder. Şarkıyı söyleyenin kötü taraf olduğu belli olsa da ilişkinin öteki yarısının bir o kadar tehlikeli olduğu da şarkı sözlerinden anlaşılır. Ne birlikte ne de ayrı olabilen bir ikiliyi anlatan bu vahşet içerikli şarkının neşeli ve hareketli ritmi de sahne ve karakterlerle uyum içindedir.
3. Queen – Bohemian Rhapsody

Donna Noble’ın yaptığı bir seçim sonucu tarihin akışı değişir ve dünya felakete sürüklenir. Annesi ve dedesiyle göç etmek zorunda kalan Donna, yerleştirildikleri evi oldukça sıcakkanlı ve kalabalık bir aile ile paylaşacaklarını öğrenir. Salondan yükselen gürültüler yüzünden uyuyamadığı bir gece, içindeki öfkeyi kusup zorluk çıkarmaya hazır olsa da dedesi Wilfred’i öteki aileyle kaynaşmış, şen şakrak bir ortamın tadını çıkarır halde bulunca yumuşar. Bütün ev halkı bir araya gelerek neşeyle şarkı söylemeye başlar.
Farklı arka planlardan gelen farklı insanları ortak noktada buluşturabilecek kadar bilindik ve duyguların farklı tonları aynı anda yansıtabilecek kadar zengin olan bu şarkı, “Bohemian Rhapsody“den başkası değildir. Şarkının bir ağızdan söylendiği bu sahne, insanların en zorlu koşullarda bile neşelenecek şeyler bulabileceğini ve birlik olabileceğini gösterir.
4. Athlete – Chances

Yaşadığı dönemde hak ettiği değeri görmeyen, eserleri satmayan, deli yaftası yiyen ve dışlanan Vincent Van Gogh, gelecekte ne kadar başarılı olacağını görse intihar etmekten vazgeçer miydi, ne dersiniz? Doctor Who’nun en dokunaklı bölümlerinden olan bu bölümde Amy ve Doctor, hassas ve incelikli doğasına aşinalık kazandıkları Van Gogh’a kendi geleceğine bir göz atma imkanı sunarlar. Orsay Müzesi’nde bir bölümün kendi eserlerine ayrıldığını, onlarca insanın bu eserleri görmeye geldiğini gören ve müzedeki sanat tarihçisinden ne kadar değerli bir ressam ve bir o kadar da değerli bir insan olduğunu duyan Van Gogh, tecrübe ettiği yoğun duygular içinde göz yaşlarına boğulur.
Müze sahnesine eşlik eden, yavaş ve giderek yükselip zenginleşen “Chances” şarkısı, hala hayattayken sahip olduğumuz şansları kullanmak ve geri gelmeyecek anların tadını çıkarmakla ilgili. Van Gogh, yaşadığı dönemde karşılığını göremese bile, acıyı güzelliğe dökerek ve dünyayı kendi gördüğü muhteşemlikte resmederek bunu gerçekleştirmiş ve dünyaya kıymetli bir miras bırakmıştır. Doctor ve Amy ise çabasının boşa gitmediğini, yaptıklarının değeri ve güzelliği olduğunu dostları Vincent’a göstererek ona hayatını kıymetini bilerek yaşaması için ikinci bir şans verirler.
5. Roy Orbison – Oh, Pretty Woman

Arkasında bir tür vasiyet (bkz. itiraf kadranı) bırakarak ortadan kaybolan Doctor’u aramak için işbirliği yapan Missy ve Clara, onu hiç beklemedikleri bir vaziyette bulur: Orta Çağ’da, bir Essex kalesinin seyirci dolu stadyumunda, bir tankın üzerinde ve elinde elektro gitarla. Doctor’un her şeyi boş verip partilediği bu sıra dışı dönemine tanık olan Essex halkı, başka pek çok şey gibi “Oh, Pretty Woman” şarkısıyla da vaktinden yüz yıllar önce tanışır.
En yakın dostu/düşmanı Missy’i ve karmaşık bir ilişkiye sahip olduğu sevgili Clara’sını yüzlerce seyirci içinden fark eden Doctor, gitarıyla “Oh, Pretty Woman” şarkısını tıngırdatmaya başlayınca onlar da görüldüklerini anlarlar. Göz kamaştıran bir kadına davet ve yakarı niteliğinde olan şarkının bu sahnedeki kullanımı, Missy’le ufak bir flörtleşme hamlesi olarak da değerlendirilebilir kolaylıkla.
6. Ludwig van Beethoven – Symphony No. 5 In C Minor Part 1

Bir zaman yolcusunun Ludwig van Beethoven‘a hayran olduğunu ve onunla tanışmak üzere geçmişe gittiğini hayal edin. 18. yüzyıl Almanya’sına varan bu yolcu, ne kadar ararsa arasın Beethoven’ı hiçbir yerde bulamaz; hatta müzisyenin kendi ailesi bile böyle birini hiç duymamıştır. Beethoven diye birinin aslında var olmadığını böylelikle fark eden yolcu, dünyanın onun müziğinden mahrum kalmasını istemez ve Beethoven’ın bestelerini onun adına yayımlamaya karar verir. Böylece tarihin akışında bir bozulma olmaksızın dünya onun bestelerine kavuşur. Peki Beethoven diye biri yoksa bu parçaları kim besteledi?
Doctor’un aktardığı ve gerçek olmadığını iddia ettiği (“Kural 1: Doctor yalan söyler.”) bu hikaye, bir Bootsrap paradoksu örneğidir. Zaman yolculuklarının olası bir açmazı olan bu paradoks, hikayenin geçtiği bölüm içinde de örneklenir. Doctor, anlattığı hikayenin etkisini kuvvetlendirmek için senfoninin küçük bir parçasını (“dı-dı-dı-dınnn! dı dı dı dınnnnn!”) elektro gitarında seslendirmeyi ihmal etmez. Aynı parçayı yıllar sonra, üniversitede profesörlük yaparken tanıştığı ve kendisine yol arkadaşı olacak Bill Potts’un yer aldığı ilk bölümde de çalacaktır.
7. Boney M. – Rasputin

Bu seferki şeytani planı için Doctor’un en büyük diğer iki düşmanı Dalekler ve Cybermanler ile işbirliği yapan Master, onların yardımıyla Doctor’u 1916 Rusya’sına çeker. Bu esnada kendisi de Rasputin kılığına bürünerek onun yerine geçmiştir. Doctor’u tuzağa düşürmenin hazzına kapılan Master, içinde bulunduğu durumun hakkını verebilmek için elbette yine müziğin gücünden yararlanır. Son ses “Rasputin” şarkısını açıp favori hareketlerini sergilerken Dalekleri, Cybermanleri ve Doctor’u anlam veremedikleri bu özel şovu izlemeye mecbur bırakır.
Boney M.’in hala popüler olan şarkısı, Çar II. Nikolay ve Çariçe Aleksandra’nın sarayında güç sahibi olmuş mistik bir figürün hikayesini anlatır. Grigori Rasputin, hem kutsal bir din adamı ve şifacı olarak değer görür hem de büyük bir günahkar olarak tanınır. Çariçe Aleksandra’nın aşığı olduğu iddia edilen, politikaya etki eden ve bazı çevrelerde Rusya’ya tehdit olarak görülen Rasputin; 1916 yılında önce zehirlenmek, sonra silahla vurulmak suretiyle öldürülür ve sonunda da bir nehre atılır (“Poisoned, shot, or drowned? Here’s how Rasputin really died.”).
8. Spice Girls – Spice Up Your Life

“[Evrende] düzen vardır ve kaos vardır ve bir de oyun vardır.” ve oyunlar söz konusu olduğunda hiç kimse Toymaker‘ın eline su dökemez. 60. Yıl Özel Bölümleriyle birlikte uzun zaman sonra Doctor’la yeniden karşı karşıya gelen ve Dünya’yı oyuncağı eden Toymaker, elbette sahnenin tozunu attırmak için etkileyici bir şov hazırlamıştır.
UNIT’ın ciddi atmosferinde yükselen “Spice Up Your Life” şarkısıyla birlikte çılgınlık, mekanı ele geçirir. Toymaker bu şarkı eşliğinde kurtlarını dökerken insanlar küçük kürelere bölünür, kurşunlar gül yapraklarına dönüşüp etrafta süzülür ve hepsi şovun bir parçasına dönüşür. Bu hafif ve keyifli şarkı ile karakterlerin dehşeti ve huzursuzluğu arasındaki tezat, Toymaker karakterini seyirciye etkili bir biçimde tanıtır. Görünen o ki bu boyutlar ötesi varlığın hayata bolca renk, bolca hareket ve bolca oyun katmaya niyeti vardır.
9. Shepherd’s Bell Carol – Version 2

Bir Noel gecesinde, gizemli bir figür tarafından kiliseye bırakılmış bir bebektir Ruby Sunday. Adını bırakıldığı yoldan alır, terk edildiği gece kiliseden yükselen ilahi ise hayatı boyunca onu takip eder. Hayatının önemli anlarında umulmadık biçimlerde kendisini duyuran bu parça, bizzat müziğin kişileştirmesi olan Maestro‘yu bile yenilgiye uğratacak güçtedir.
Notalarında yılın bu umutlu zamanının ruhunu taşıyan “Shepherd’s Bell Carol“ın Ruby Sunday üzerinden neyi ifade ettiğini hala bilmiyoruz. Karakterin geçmişine dair gizemin bir parçası 14. sezon itibariyle çözülse de neden Ruby’nin olmadık anlarda bu ilahiyi duyduğunu, ilahinin ne gibi bir anlama ve güce sahip olduğunu hala tam olarak öğrenemedik. Neyse ki gelecek sezonda Ruby’i yeniden göreceğiz ve belki de kalbinde saklanmış şarkının gizemine de o zaman erişeceğiz.
“Müzik sadece orkestralar, pop yıldızları, albümler, indirmeler ve konserler değildir. Müzik sensin! Çünkü Kürelerin Müziği Dört bir yanında. Yalnız olduğunda gözlerini kapat ve onu duyacaksın. Müzik, kafanın içinde. Çünkü herkes bir müzisyen. Herkesin içinde bir şarkı var. Her birinizin. Hoşça kalın!”
-10. Doctor, Music of the Spheres
Kaynakça:
-
- “Poisoned, shot, or drowned? Here’s how Rasputin really died.” National Geographic, History Magazine. Web. 17 Eylül 2024.