Dijital Dünya Serisi II: Mahremiyet Algısının Dönüşümü

Dijital dünyanın toplum üzerindeki etkisi günden güne giderek büyümesinden kaynaklı bir çok değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişiklikleri; alışkanlıkların değişmesi, sınırların aşınması, zaman ve mekan algısının ortadan kalkmaya başlaması gibi unsurlar olarak söyleyebilmek mümkündür. Konumuzda bahsedeceğimiz mahremiyet kavramı ve mahremiyet sınırının aşılması ise sanal dünyanın birey hayatında meydana getirdiği bir değişikliktir. Dijital dünyanın egemen olmadığı zamanlarda birey mahremiyet olarak gördüğü şeyleri (fotoğraf albümü, yemiş olduğu yemeği, gittiği mekanı vs.) sadece en yakınında bulunan kişiler ile paylaşabiliyorken dijital dünya ile beraber herkesle paylaşmaya başlamıştır. Çünkü dijital dünyanın toplum üzerindeki etkinliği artmaya başladığından bireyde kendi özel alanında bulunan şeyleri sosyal medya üzerinden paylaşmaya yönelmektedir. Yapılan bu paylaşımlar neticesinde ise mahremiyet algısının sınırı aşınmaya başlanmaktadır.

Mahremiyet veya özel alan olarak söylenebilecek kavram, toplumsal yaşantının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Mahrem alanın oluşmasında ise kültürel değerlerin, dini etkilerin sonucunda oluşan bir durum olarak tanımlayabilmek mümkündür. Fakat algılama biçimlerinin değişmesi, kültür unsurlarının farklılaşmaya başlaması, değer yargılarının dönemden döneme farklılık göstermeye başlaması ile beraber mahremiyet kavramının net bir şekilde tanımlamasını yapabilmek mümkün değildir. Yine de tanımlama yapmak gerekirse, sözlük anlamı olarak “Samimi, içli dışlı, herkesçe bilinmemesi icap eden, herkese söylenmeyen, gizli olan demektir” (Akt. Budak, 2018). Farklı bir tanımlama olarak ise “… bir kimsenin fiziksel veya psikolojik araçlar yoluyla genel toplum yaşamından gönüllü ve geçici olarak çekilmesini anlatır” (Akt. Aydın, 2014). Görüldüğü üzere mahremiyet kavramının farklı farklı tanımlamasını yapabilmek mümkündür. Dolayısıyla biraz önce belirtildiği gibi değişen değerler, kültürel unsurlar neticesinde bu kavramın tanımlamasını yapabilmek olabildiğince güç bir durumdur.

Dijital dünyanın toplum üzerindeki etkisinin olmadığı dönemlerde mahrem alanın sınırı kamusal alan ile net bir şekilde ayrılabilmekteydi. Kısacası mahrem alan denildiğinde bireyin kendi başına olabildiği, özgürce düşünüp ve davranabildiği, bir başkası ile ne zaman iletişime geçebileceğine bireyin kendisinin karar verebileceği bir alan akıllara gelmektedir. Bir anlamda mahremiyet hakkı bireyin kendi özel yaşamının başkasıyla hangi ölçüde paylaşabileceğine kendisinin karar vermesi olarak söylemek mümkündür. Mahremiyet alanının içeriği ise zamana göre değişim gösterebilmektedir. Fakat bunun ile beraber mahremiyet algısında ortak hususlarda bulunmaktadır. Beden, bedenin çeşitli bölgeleri, cinsellik, aile, romantik ilişkiler, ev hali, siyasi tercihler ve mensup olunan din (inanç) genelde mahrem alan olarak kabul edilmektedir (Budak, 2018). Mahremiyet algısına kuşaklar neticesinde bakıldığında ise kuşaklar arası bir farklılaşma olduğu göze çarpmaktadır. Bu bağlamda Berk Çaycı ve Ayşegül Elif Karagülle’nin yapmış olduğu bir çalışmasında Z kuşağının mahremiyet algısı X ve Y kuşağına göre daha farklı olduğunu saptamıştır. Yapılan çalışma sonucunda ‘… teknolojinin içine doğan Z kuşağı sosyal ağlara X ve Y kuşaklarından farklı anlamlar yüklemektedir. Bu durum, Z kuşağının X ve Y kuşağına göre farklı bir mahremiyet algısına sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Öncelikli olarak Z kuşağı, diğer iki kuşak gibi sosyal ağları ayrı bir gerçeklik alanı olarak görmemektedir. Bu nedenle Z kuşağı, gerçek hayatta mahremiyetini ne kadar paylaşıyorsa, sosyal ağlarda mahremiyetini o düzeyde paylaşmaktadır’ (Çaycı & Karagülle, 2014).

Dijital Dünya’nın Mahremiyeti Dönüştürmesi

Mahremiyet algısının değişmeye veya dönüşmeye başlamasının tek bir nedeni sanal dünya değildir. Dijital dünya mahremiyeti dönüştüren etkenlerden sadece bir tanesidir. Özellikle sosyal medyada mahremiyetin sergilenmesi gönüllü olarak yapılan bir eyleme dönüşmüş bulunmaktadır. Örneğin selfie fotoğraflar ile teşhir edilenler, cafelerde üzerinden yapılan yer bildirimleri, yenilen yiyeceğin fotoğrafının paylaşılması, alınan bir eşyanın fotoğrafı çekilerek sosyal medyada paylaşılması gibi sayabileceğimiz bir çok unsur bulunmaktadır. Yapılan bu eylemleri düşündüğümüzde ise büyük ihtimalle gönüllü ve isteyerek yaptığımız eylemlerden oluşmaktadır. René Descartes‘ın “Düşünüyorum, öyleyse varım” sözünü dijital dünyaya çevirdiğimizde “Görünüyorum, öyleyse varım” sözüne dönüşecektir. Dolayısıyla sanal dünyada var olmak eşittir görünür olmak demektir. Bu nedenle dijital dünyada var olabilmek için paylaşımlar yapılmaktadır. Yapılan bu paylaşımlar ise bireyin mahremiyeti olan şeylerdir. Kısacası sosyal medya gizli olanı görünür yapmak, görmezden gelineni veya ihmal edileni gündeme taşımak konusunda etkili bir ortam sunmaktadır (Akt. Utma, 2018).

Sosyal medya dünyasının mahremiyet sınırlarını zorlamasının bir nedeni ise merak duygusundan dolayı ortaya çıkmasıdır. Kısacası birey dijital dünyada var olmaya çalışırken diğer taraftan ise başkalarının neler yaptığını, neleri paylaştığını inceleme merakı içerisindedir. Özellikle tanınmış veya ünlü kişilerin ikili ilişkilerini paylaşması, ev içi paylaşımlarında bulunması diğer bireyleri de etkilemektedir. Bu nedenle sanal dünyada görünür olarak var olma çabasına giren birey; kendi ilişkilerini, ev ortamını vs. sosyal medya aracılığı ile paylaşabilmektedir. Böylelikle mahremiyet algısı dönüşüme uğrayarak önceden belirli sayıda kişilerin gördüğü şeyleri artık sosyal medya aracılığı ile yüzlerce kişi rahatlıkla görebilmektedir. Dolayısıyla sanal dünyada görünür olmanın vermiş olduğu özgüvenle mahremiyet sınırı daha rahat bir şekilde aşılmaktadır. Kısacası modern ve post modern dönemde var olabilmenin şartı görünür olmak biçiminde sunulmaktadır.

Dijital dünyanın bu kadar egemen olduğu bir zamanda mahremiyet sınırlarının delinmesi ile beraber ortaya teşhircilik anlayışı da çıkmaktadır. Bu bağlamda teşhircilik de mahrem alana ait bir durumdur. Teşhircilik bir anlamda gizliliğin ortadan kalkması, alenice ve utanç duyulmadan özel hayatın sınırlarını başkalarına açmak üzerine temellendirilebilmektedir. Özellikle günümüzde anlam kaybına uğrayan teşhircilik kavramı hemen her durumda karşımıza çıkabilmektedir. Fakat anlam kaybına uğradığı için uzmanlar bu doğrultuda yeni tanımlamalar yapmaktadır. Yapılan bu tanımlamalarda ise cinselliğe, cinsel suçlara, cinsel sapkınlık ile ruh hastalığına dikkat çekmeye çalışmaktadırlar (Yurdigül & Elitaş, 2017). Yazıda belirtilmiş olduğu üzere dijital dünya toplum içinde bulunan birey hayatını artık kontrol altına almıştır. Birey, kendi yaşantısını sosyal medya kültürüne göre şekillendirerek paylaşımlarını da ona göre gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla mahremiyet sınırını da rahatlıkla aşabilmektedir.

Konuyla ilgili serimizin ilk yazısı “Dijital Dünya Serisi I: Sosyal Medya ve Narsisizm” isimli yazımızı da buradan okuyabilirsiniz.

Kaynakça:

  • Aydın, B. (2014). Sosyal medya mecralarında mahremiyet anlayışının dönüşümü. İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Çalışmaları Dergisi3(5), 131-146.
  • Budak, H. (2018). Sosyal Medya İletişiminde Mahremiyetin Serüveni. Itobiad: Journal of the Human & Social Science Researches7(1).
  • Karagülle, A. E., & Çaycı, B. (2014). X Kuşağından Z Kuşağına Değişen Mahremiyet Algısı. International Trends and Issues in Communication & Media Conference 2014
  • Utma, S. (2018). Mahremiyet Olgusu ve Sosyal Medyada Mahremiyetin Serüveni. Journal of International Social Research11(59).
  • Yurdiül, Y., & Elitaş, T., (2017). Sosyal Medyada Voyörizm ve Teşhirciliğin Mahrem Alanı Tehdidi: İnstagram ve Periscope Örneği. Sosyoloji Divanı , 129-149.

 

 

Ersin Boran
Ersin Boran
Üstündür muhtemel hayattan kaçan ayağa karşı yılmadan hayata tutunan el..!

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Şakir Paşa Ailesi Edebiyata Nasıl Yön Verdi?

Şakir Paşa ailesinin sanata, özellikle de edebiyata yaptığı katkılar hakkında bir çerçeve sunuyoruz.

Chicano Edebiyatı: Sınırda Kalmışların Sesi

Chicano edebiyatı; melez kimlik, aidiyet krizi ve kültürel direnişi sınırın iki tarafındaki hayatlar üzerinden anlatan güçlü, politik ve ruhani bir edebi hafızadır.

Harry Potter Serisinin Unutulmaz Replikleri

Harry Potter'ın büyülü replikleriyle büyücülük dünyasında kaybolmaya hazırlanın!

Küçük Gün Işığım Film İncelemesi: Kabullenmenin Gücü

Kusursuzluk arayışının değil, kendin olmanın kıymetini; sonuca değil, yolculuğa odaklanmanın anlamını keşfedeceğiniz sarsıcı ama iç ısıtan bir aile hikâyesine davetlisiniz.

Joseon’daki İstikrarsızlık: Kral Injo

İstikrarsızlığıyla Kore ulusunun gelişmesinin önünü kapamış bir hükümdar olarak hatırlanan ve günümüzde hala eleştirilen Kral Injo'nun tarihteki yeri.

Sessizliğe Karşı Yazmak: Kadın Yazarların Sansüre Direnişi

Sansür, yalnızca siyasi bir baskı mekanizması değil; aynı zamanda kültürel, ahlaki ve cinsiyet temelli bir sessizleştirme aracıdır.

Hasçelikler and the City: Dijital Bir Ailenin Hikâyesi

Hasçelikler and the City; dijital dünyada temsiliyet, samimiyet ve medya sınırlarını sorgulayan gerçekçi bir aile anlatısıyla izleyicileri içine çekiyor.

Cumhuriyet Aydınları: Behice Boran

İlk kadın sosyolog, ilk kadın siyasi parti genel başkanı, Marksist, yazar ve akademisyen olan Behice Boran; Türk solunun en güçlü temsilcilerinden biri olmuştur.

Tabloları Dinlemek: Édouard Manet

Bazı bakışlar ancak bazı nefeslerle tanımlanıyor. Manet'nin fırçası, Tezer'in nefesi gibi...

Edebiyatta Semtlerin İzleri: Emirgan

İstanbul'un en güzel semtlerinden biri olan Emirgan, şiirlerde de romanlarda da ele alınan bir semt olmuştur.

Editor Picks