Yıllar sonra ekrana dönen Dexter bu kez kesin bir finalle seyirciye veda etti. Dexter: New Blood ismiyle yayımlanan dizinin final bölümüne dair ayrıntıları bulacağınız inceleme yazımıza başlamadan önce belirtelim ki, fazlasıyla sürpriz bozan içeren bir yazıdır.
Bölünün adı ‘‘Sins of the Father” olarak seçilmiş. İsimden de anlaşılacağı üzere dizi, babalarının günahlarıyla kendi yaşamı arasında doğru kararları vermeye çabalayan çocuklar hakkında.
Dizinin bu sezonuna adını yazdıran seri katil Kurt Caldwell‘ı öldüren Dexter için hiçbir şey bitmemiştir. Dexter, Harrison‘ın da kanlar içinden kendi gibi tekrardan doğduğunu artık kabullenmiştir ve babadan oğula geçen bu döngüyü başlatmaya karar verir. Babasının onu yönlendirdiği gibi Harrison’a iyilik uğruna öldürmenin yollarını öğretmeye başlar, ancak bilmediği şey polis sevgilisi Angela‘nın her şeyi çözmek için bir adım geride olduğudur.
Dexter, Iron Lake‘te aslında mutlu bir başlangıç yapmıştır. İyi insanlarla dolu bu kasabada tek oğlu Harrison’ın ona olan benzerliğini fark ettiği iyi ve kötü anılarla dolu günler geçirmiştir. Iron Lake yaşamak için harika bir yer olsa da seri katillerin işini yapabilmesi için uygun bir yer sayılmaz. Harrison belki de hayatında ilk kez ait olmayı hissedip, dostluğu bulmuşken buradan gitmek zorunda olmaları fikrinden memnun değildir. Ancak durumun öneminin de farkındadır. Ama yeni bir hayat çoğu zaman yeni bir yer anlamına gelir. Bunun için genellikle seri katil olmaya bile gerek yok üstelik.
Masum insanları kurtarmak uğruna verilen hayatlar değerli midir, yoksa dünya daha iyi bir yer olsun diye yapılan zaruri zayiatlar mıdır?
Angela kalbini kırsa da bir karar alır ve Dexter’ı tutuklar. Matt Caldwell cinayetinin şüphelisi olarak… Dexter sorgu sırasında hiçbir suçlamayı kabul etmez.
Birini öldürmenin hiçbir şekilde affı ya da açıklaması yoksa, suç işleyen insanları neden idam ederler?
Birinin canını aldın, karşılığı seninki olmalı. Bunu yapan devlet olduğunda kimsenin sesi çıkmazken, adaleti sağlanamamış katillere cezasını veren birinin varlığı neden sorun olsun? Adalet duygusu resmi bir duygu mudur?
Tabii cinayeti meşrulaştırmak demek, ortaya çıkacak ciddi sorunlar da demek. Bir kere herkes kendi adaletini sağlamaya çalışırsa geriye bozuk bir düzen, her an ”Bir hiç uğruna öldürülür müyüm acaba?” diye yaşayamaz hale gelen bir insanlık kalır. Belki de adaleti Dexter gibi sağlayan birkaç kişinin varlığına dünyanın ihtiyacı var diyebiliriz. Yani Dexter her defasında doğru kararlar almasa da işlediği cinayetler masum pek çok insanın kurtulmasını da sağladı.
Ama kötüler biter mi?
Elbette bitmez. İnsanlık var olduğu andan itibaren, Habil ve Kabil’den beri süregelen zarar verme dürtüsünü içimizde taşıyoruz. Bu kimisinde alt benlikte kalırken, kimisi de öldürme, suç işleme isteğine engel olamayabiliyor. Bunun en önemli nedeni insanın doğduğu andan itibaren yaşadığı travmalardır diyebiliriz.
Çünkü insanoğlu yaşadığı iyi ve kötü anların tamamıdır.
Aynı dolunayın altında, aynı konu hakkında farklı düşünceler eşliğinde bir gece…
Angela, Dexter’ın katil olmamasını dilerken, Dexter hapishaneden çıkıp oğlunu hayatta yalnız bırakmamanın telaşındadır. Angela kafasında dönen yapbozun parçalarını neredeyse bitirmiştir ve New York’ta tanıştığı Dexter’ın eski sezonlarından hatırlayacağımız Angel Batista‘yı arar ve Dexter’la ilgili birkaç sorudan sonra, Dexter’ın fotoğrafını e-mail olarak gönderir. Batista diğer herkes gibi ölü sandığı Dexter’ın kimliğini onaylayınca Angela kafasında dönenlerin gerçekliğinden emin olur. Dexter’ı karşısına alır ve ona Harbor Kasabı olduğunu bildiğini söyler. Dexter son kozunu oynamak zorundadır. İçlerinde Angela’nın yakın arkadaşının da olduğu kayıp kız vakalarının kanıtlarını bulduğu yeri itiraf eder. Angela’yı polis olmaya iten arkadaşının kaybolmuş olmasıdır. Hayatını bunu çözmeye adayan Angela Dexter’ın yemini yutar.
Angela Kurt Caldwell’in işlediği cinayetlerin kanıtlarına ulaşır. Karakola döndüğünde iş arkadaşı Logan’ı ölü bulur, Dexter kaçmıştır.
Burası küçük bir kasabadır ve polis olarak çalışan Logan aynı zamanda Harisson‘ın spor koçudur. Harrison, babasının sevdiği birini öldürdüğünü öğrenince işin sadece kötüleri öldürmekle sınırlı olmadığını fark eder. Harrison öyle biri değildir, olmak da istemiyordur.
Dexter bir seri katildir ve kötü insanları öldürmesine rağmen, öldürme hissiyle yenilenen ruhunun tatmini imkansızdır. O yaşadıkça öldürmeye devam edecek, travmalardan doğmuş bir katildir ve durdurulması gerekiyordur. Harrison’ın babasını sorgulaması sırasında ortaya çıkan gerçekler aslında Dexter’ın kendisi gibileri avlarken, hayatına dahil ettiği bütün iyi insanlara verdiği zararları da anlamasını sağlar. Bunları içten içe bilen Dexter’ın, gerçekler yüzüne çarptığında yaşadığı aydınlanma, yoluna devam etmemesi gerektiğinin işaretidir. Öldürdüğü ya da ölümüne sebep olduğu bütün iyi insanlar gözünün önünden geçer. Ölüm anında yaşanan film şeritleri gibi.
Normal mi? Zaten normal dediğin nedir ki değil mi?
İnsan bazen haklı olmak istemez. İstediği sadece her şeyin yoluna girmesi ve normal bir hayat yaşamasıdır. Aile olmaya bu kadar yaklaşıp asla aile kalamayacaklarını anlayan Dexter gelecek düşüncesinden vazgeçer.
Tipik bir seri katilde olması gerektiği gibi hiç sevgi hissetmediğini söyleyen Dexter’ın sevgiyle aydınlandığı o son sahne… Belki de ilk kez normal bir insan gibi hissedebilmesi…
Ölüm yeni bir başlangıç mıdır?
Kim bilir, belki…