Deneme, edebî bir tür olarak, nitelikleri ve sınırları hakkında en çok fikir yürütülen metinlerden biridir. Denemeler herhangi bir konuda yazılabilir. Deneme yazarı görüşlerini samimi bir şekilde ve kanıtlama gereği duymadan ifade eder. Deneme gücünü yazarının geniş fikir dünyası ve dil ustalığından alır. Bu yazımızda okurunun kendini bulabileceği, ufuk açıcı ve okurunu farklı dünyalara sürükleyen deneme kitaplarını sunuyoruz.
Denemeler – Michel de Montaigne

“Rastlantı kimi zaman sanatçı gibi değil midir? Konstantinopolis, Helena’nın oğlu Konstantin tarafından kurulmuş ve yüzyıllar sonra gene bir Helena’nın oğlu Konstantin tarafından bitirilmiştir.”
Montaigne Denemeler’inde kendini anlatır. Yazarın geniş düşünce dünyasından kuvvetini alan bu samimi yazılar, bu edebî türün başlangıcı sayılır. Roma’nın büyüklüğünden başparmaklara dek insana dair her konuda görüşlerini belirtir. Bunu kimi zaman dönemin dedikodularını anlatarak kimi zaman da kendi tanıklıklarını anlatarak gerçekleşir. Duru ve anlaşılır bir dille özgür ve cesur yazılar yazar. Ne yabancı insanlara kendini ele verme korkusu ne de dönemin baskıcı Fransız yönetimi bu içten yazıları engelleyebilir. Yaşadığı dönemin yerleşik kabullerinin ötesinde, insan ruhunun derinliklerine inip değerlendirmeler yapar.
Günlerin Getirdiği – Nurullah Ataç

“Bütün çocukluğum kediler arasında geçti. Annem, babam, kardeşlerim hepimiz kedileri severdik. Büyük büyük bahçeli evlerde otururduk, yirmi beş, otuz kedimiz bulunurdu. Martta, kabakta doğurdular mı, sanki düğün ederdik. Lohusa şerbeti kaynar, al basmasın diye sepetlere kırmızı kurdeleler bağlanır, küçük küçük altınlar takılırdı. Yavrulara ad arardık. Bir tanesi ölünce içimize dert olurdu. Öyle gömmeye falan kalkmazdık, herkes gibi bizde çöp arabasına atardık, ama arkasından ağlardık… Bunun için olacak kedisiz bir insanlığı aklım almıyor. Şimdi bahçesiz, deliksiz apartman dairelerinde kedi beslenmiyor da bir eksiklik duyuyorum.”
Nurullah Ataç 1940’lı yıllarda kaleme aldığı denemelerde, içten bir şekilde fikirlerini ortaya koyar. Nurullah Ataç denemelerinde cesur, edebî bir tadı olan, kısa ve özentilikten uzak yazılar yazmaya gayret gösterir. Ataç, Günlerin Getirdiği‘nde, edebiyat ve sanat dünyasından kedilere ve uçaklara kadar hayatın farklı yanları hakkında görüşlerini belirtir. Gerek arkadaşlarının kendi kendini övmesini gerek samimiyetsiz insan ilişkilerini eleştirir. Dönemin edebiyat camiasının tanınmış isimleriyle olan yaşanmışlıklarını da anlatır.
Boğaziçi Şıngır Mıngır – Salah Birsel

“Uzun lafın kısası, benim Kanlıca’dan Emirgan’, Emirgan’dan Çengelköy’e, Çengelköy’den Yenimahalle’ye fat, fut atlamamdan pek hoşlanmayan Boğaziçi, bana türlü oyunlar oynamak için, portakal sarısı, çini mavisi, pembemsi beyaz, karışık erguvani, sedefi, yeşil ebruli, hünnabi, vanilya moru ya da firfirimsi boyalarını gözlerime fışkırtır.”
Boğaziçi Şıngır Mıngır, Salah Bey Tarihi olarak bilinen serinin üçüncü kitabıdır. Salah Birsel denemelerinde pek çok unsuru birleştirir. Boğaziçi’nin gizli ve eğlenceli tarihini anlatır. Güldürü ögeleriyle tarihî unsurları, zaman ve mekan potasında eritir. Farklı zamanlarda, farklı sosyal statülerde, boğazda yaşamış insanları anlatır. Okurunu âdeta bir zaman yolculuğuna çıkarır. Mekanın insanı dönüştüren ve çepeçevre saran niteliğini yadsımaz. Aksine bu niteliği doğa ve insan psikolojisiyle birleştirir. Zengin bilgi birikimiyle boğazın güzel manzarasını kendi vizyonuyla ortaya koyar.
Denemeci – Nermi Uygur

“Benjamin Franklin demiş: “Time is money”:”Zaman paradır”. Bu sözün tersi de doğru: para zamandır. Özde: ne düzgünü ne tersi paranın tam varlığını yansıtmaya yetmez. Tüm belirlenimleri hepten aşan bir anlam gerçekliği var paranın.”
Felsefe profesörü olan Nermi Uygur, 1960’lı yıllardan itibaren denemeler kaleme almaya başlar. Çok sayıda deneme kitabı çıkarır. Denemeci aslında Nermi Uygur’un ölümünden sonra oluşturulmuş bir seçkidir. Nermi Uygur denemelerinde yaşama dair, insana dair akla gelebilecek her şeyi konu edinir. Kendine has bakış açısıyla kendini yansıtmayı; yazarak yaşamayı ve başına gelenleri yazmayı tercih eder. Ele aldığı konuları bir felsefeci titizliğiyle irdeler. Yazma ihtiyacı başlı başına onun konusudur ve denemelerinde yazma eylemini derinlemesine inceler.
Bir Çift Ayakkabı – Sunay Akın

“Abdülaziz Kraliçe Eugenie’ninn güzelliği karşısında büyülenecek, İstanbul’a geri döndüğünde gözü hiçbir cariyeyi görmeyecektir. Abdülaziz’in Eugenie’ye olan hayranlığı, Fransa kraliçesinin İstanbul’a gelmesiyle birazcık da olsa dinecektir. Osmanlı padişahı ile Fransa kraliçesi arasında aşk yaşanmış mıydı? Bu sorunun yanıtı, Eugenie’ye tahsis edilen Beylerbeyi Sarayı’ndaki Abdülaziz heykelinin suskunluğunda gizlidir.”
Sunay Akın‘ın Bir Çift Ayakkabı kitabı yazarının tarihe ve insana bakışını ele veren pek çok deneme içerir. Bu denemelerin ortak özelliği geniş bir dil zevkine sahip olup ayakkabı özelinde insana dair anıları anlatmasıdır. Tarihin farklı dönemlerinde, ülkeyi etkilemiş pek çok kişiyi anılarıyla ele alır. İnsan ilişkileri çerçevesinde, yaşamı ve çarpıcı denk gelişleri gözler önüne serer. Bir palyaçodan bir padişaha ayakkabıların izinde insanlığın ironik macerasını gösterir.
Benden Önce Bir Başkası – Nurdan Gürbilek

“Dostoyevski kahramanının zihninde yarım asır öncesinden kıpırdar durur Kafka’nın böceği. Ama Dönüşüm’deki hatlarına Yeraltından Notlar’da yaklaşır. Çünkü “ne bir kahraman ne de bir böcek” olabildiğinden yakınıyordur orada yeraltı adamı; madem kahraman olamamıştır, hiç olmazsa böcek olabilmelidir”
Benden Önce Bir Başkası, Nurdan Gürbilek‘in bir yazarı bir başka yazar ışığında okuma çabasıdır. Metinlerinde bir ikili okuma söz konusudur. Walter Benjamin ile Ahmet Hamdi Tanpınar‘ı, Oğuz Atay ile Kafka‘yı, Kafka ile Dostoyevski‘yi birlikte okuyarak yazarın eserini inşa sürecine tanıklık ederiz. Kültürel, felsefi ve psikolojik incelemelerin yanı sıra yazarlar üzerinden bir bağ kurar. Yazarların çeşitli benzerliklerini gözler önüne sererek derin anlam bağları kurar. Bunu öylesine yetkin bir dille yapar ki zaman zaman kitap kahramanlarının sesiyle yazarın sesi ayırt edilemez.
Kaynakça
Canbek, Nesrin. “Yeni Türk Edebiyatında Bir Anlatı Türü Olarak Deneme“. (Yüksek Lisans Tezi) Mersin Üniversitesi, 2001.
Özdemir, Sinem. “Felsefi Denemede “Kendini Bilme”nin Anlam Ve Sınırları: Montaigne, Cioran Ve Nermi Uygur“. (Yüksek Lisans Tezi) Çukurova Üniversitesi, 2024.