Demokrasi Nasıl Ortaya Çıktı: Antik Yunan’dan Modern Seçim Sistemine

Editör:
Mehmet Samet Acar
spot_img

Demokrasi bugün birçok ülkenin benimsediği, kökleri oldukça eskiye dayanan bir yönetim biçimidir. Bu yönetim biçimi temelinde devlet yöneticilerinin yönetilecek olan kişiler tarafından seçilmesi yani halkı, halkın yönetmesi fikrine dayanır. Antik Yunan’ın sayısız katkılarından biri olan demokrasi ilk kez Atina’da uygulandıktan sonra tarih boyunca değişip gelişerek farklı toplumların ihtiyaçlarına göre şekillenmiştir. Çeşitli filozoflar ve düşünürler tarafından farklı şekillerde değerlendirilmiş, çeşitli ideolojilerle desteklenerek günümüzde en yaygın görülen ve kabul edilen elzem bir rejim sistemi haline gelmiştir.

Demokrasinin İlk Filizleri

Leo von Klenze, Akropolis (1846), Wikimedia Commons

Demokrasiden önce çoğunlukla tek bir kişinin veya belli başlı kişilerden oluşan dar bir zümrenin söz sahibi olduğu yönetim biçimleri yaygındı. Yönetimin babadan oğula sınırlı olduğu monarşi, soylu ve imtiyaz sahibi ailelerin söz sahibi olduğu aristokrasi, egemenliğin zenginlere ait olduğu oligarşi bunlardan birkaçıydı. Fakat halkın büyük çoğunluğu bu yönetim biçimlerin hoşnut değildi zira bu sistemler sınıf farkı yaratarak halkı yönetimden büyük ölçüde dışlıyordu. Atina’da halk adalet, eşitlik ve söz hakkı taleplerinde bulunuyorlardı, Aristokratların çıkarcı yönetiminden bıkmışlardı.

İşte tam bu sırada, MÖ 6. yüzyılın sonlarına doğru mevzubahis Aristokratların arasından bugün “demokrasinin babası” olarak bildiğimiz Kleistenes isimli Atinalı bir siyasetçi öne çıktı. Kleistenes, soyluların yönetimine karşıydı ve halkın yönetime dahil olması gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden geniş yetkiler verdiği, halktan oluşan bir meclis kurdu. Bu mecliste vatandaşlar bir araya gelerek fikirlerini belirtecek ve oylamaya sunacaklardı böylece yönetimle ilgili önemli kararlar bizzat halktan kişilerin çoğunluğunun kabul ettiği yönde verilecekti. Bu yeni sisteme ise demos (halk) ve kratos (güç) kelimelerinin birleşiminden oluşan ve “halkın iktidarı” anlamına gelen demokratia adını verdi. Böylece demokrasinin temelleri Atina’da atılmış oldu.

Antik Yunan’da pazar yerleri, nereye.com

Artık vatandaşlar Ekklesia olarak adlandırılan toplu mecliste politika yapma ve yasaları oluşturma hakkına sahipti. Atina demokrasisi veya Klasik demokrasi, bu bağlamda bir doğrudan demokrasi örneğidir. Her ne kadar “eşitlik” fikriyle ortaya çıkmış olsa da bu sistemde kadınların ve kölelerin oy vermesine izin verilmiyordu. Yalnızca özgür, Atinalı erkek vatandaşlar oy kullanabilirdi. Kleistenes’ten sonra Ephialtes soyluların gücünü temsil eden Areopagus Meclisi’nin yetkilerini kısıtlayarak halk meclisinin yetkilerini artırdı. Perikles’in uygulamalarıyla ise demokrasi en geniş kapsamına ulaştı. Böylece Atina demokrasisi, halkın doğrudan katılımına dayalı ilk büyük örnek olarak tarihe geçti.

Roma’nın İzleri

Cesare Maccari, Cicero Catilina'yı Senato'da komplo kurmakla suçladı
Cesare Maccari, Cicero Catilina’yı Senato’da komplo kurmakla suçladı (1889), Meisterdrucke

MÖ 509 Antik Roma uygarlığının yönetimde değişimler geçirdiği bir yıldı. Roma Krallığının son kralı devrildikten sonra tek bir kişinin elindeki gücü sınırlamak ve halkı yönetime dahil etmek gayesiyle Roma Cumhuriyeti kuruldu. Sınırları Atina’dan çok daha geniş olan Roma’da demokrasi farklı bir biçimde uygulandı. Temsili demokrasi olarak adlandırılan bu demokrasi türü, bugünün modern demokrasi modellerinin de temeli oldu.

Roma Cumhuriyeti’nde halk direkt olarak karar alma sürecinde değildi bunun yerine çok güçlü bir Senato ve Comitia (meclis) ya da Concilium (konsey) olarak adlandırılan Halk Meclisleri vardı. Bu meclisler aracılığıyla vatandaşlar kendi temsilcilerini seçiyor ve böylece yasaların yapılmasına ve yöneticilerin atanmasına dolaylı olarak katkıda bulunuyordu. Ayrıca hükümetin başı olan Konsüller ve diğer yöneticiler, yıllık olarak seçiliyor ve halk tarafından denetleniyordu. Bu açıdan baktığımızda güçler ayrılığı ilkesine ait ilk izleri görebileceğimizi de söyleyebiliriz.

Demosthenes, iStock
Demosthenes, iStock

Sonraki yüzyıllarda bazı yöneticiler Senatoyu çeşitli sebeplerle çiğnedi. Siyasi çekişmeler, iç karışıklıklar ve ekonomik sebepler zamanla cumhuriyeti zayıflattı. Jül Sezar’ın mutlak gücü ele geçirmesi ve Augustus’un yükselişiyle gelişen olayların ardından Roma Cumhuriyeti fiilen sona ererek yerini Roma İmparatorluğu’na bıraktı. İmparatorluk döneminde Senatonun sembolik bir kurum haline gelmesiyle uzunca bir süre demokrasinin geri plana atılmasına rağmen Roma’nın demokrasiye olan katkıları ileride modern dünyada gelişecek olan demokrasilere sağlam bir temel oluşturdu.

Orta Çağ: Demokrasinin Gerileme Dönemi

Webtekno

Roma’da düzenin cumhuriyetten imparatorluğa geçmesiyle halkın yönetime katkısı zaten azalmıştı. Fakat imparatorluğun yıkılışından sonra demokrasiyi daha karanlık dönemler bekliyordu. Merkezi otoritenin yıkılışı feodalite ve derebeyliğin ortaya çıkmasına sebep oldu. Artık mutlak güç toplumda soylu kesim olan derebeylerin yani toprak sahiplerinin elindeydi. Bunun yanı sıra Katolik Kilisesi siyasal hayatın merkezindeydi, bu da ruhban sınıfını yani din adamlarını manevi otorite sahibi yapıyordu. Büyük çoğunluğu serflerden yani köylülerden oluşan halk ise yönetime hiçbir şekilde katılamıyordu. Nitekim toplumda gözle görülür bir sınıf ayrımı ve eşitsizlikler ortaya çıktı ki bu demokrasiye oldukça ters bir durumdu.

İşte böylece, Orta Çağ’da demokrasinin yerinde tabiri caizse yeller esti. Yalnızca 1215’te İngiltere’de ilk defa bir kralın yetkilerinin sınırlandığı Magna Carta gibi sayılı istisnalar olsa da, bunlar sadece derebeylerin çıkarlarına yönelikti ve halkı hala dışlıyordu. Bu durum Rönesans ve Aydınlanma Çağı’na kadar varlığını sürdürdü.

Yeniden Doğuş

Raffaello Sanzio, Atina Okulu (1509-1511), Wikimedia Commons

15. yüzyıla gelindiğinde İtalya’da doğan Rönesans ile birlikte Antik Yunan’ın ve Roma’nın klasik eserleri yeniden keşfedildi. Hümanizm anlayışıyla bireyin özgür düşünme ve sorgulama yetisi ön plana çıktı ve halkın yönetimde söz sahibi olma isteği tekrar gündeme geldi, Aydınlanma Çağıyla birlikte ise bu fikirler siyasal teorilere dönüştü.

1688 yılındaki Şanlı Devrim ya da İngiliz Devrimi modern demokrasi için önemli bir dönüm noktası oldu. Parlamentocular ile kralın destekçileri arasında gerçekleşen İngiliz İç Savaşı’nın sonucunda kralın idam edilmesi parlamentonun krala karşı güç kazanmasına sebep oldu. 1689’da Haklar Bildirisiyle kralın mutlakiyeti sınırlandırıldı, hukukun üstünlüğü ve parlamentonun egemenliği ilkesi demokrasi fikrini güçlendirdi.

Bu süreçte Aydınlanma Çağı filozofları akıl, bilim ve özgürlük kavramları ile şekillenen siyaset teorileri öne sürdüler. John Locke, doğal haklar teorisiyle tüm bireylerin yaşam, özgürlük ve mülkiyet gibi devredilemez haklara sahip olduğunu ileri sürdü. Ona göre bireyler bu haklarını savunmak amacıyla isteyerek bir araya gelir ve bir devlet oluştururlardı ayrıca hükûmetler yalnızca halkın onayına sahipse meşru olabilirdi. Yani halk rızasına dayalı ve devletin otoritesini sınırlayan bir yönetim modeli tasarlamıştı. Locke’un bu fikirleri liberal demokrasinin temelini oluşturmuş ve Amerikan Devrimi’ne büyük ölçüde temel oluşturmuştur.

Enlightenment, Getty Images

Bir diğer Aydınlanma düşünürü olan Jean-Jacques Rousseau’nun siyaset kavramı ise Amerikan Devrimi’nin bir diğer önemli kaynağı olurken, Fransız Devriminin de en büyük ilham kaynağı olmuştur. Rousseau’ya göre gerçek özgürlük ancak halkın kendi iradesini yansıttığı bir yönetim biçiminde mümkün olacaktır. Halkın kendi kararlarını doğrudan alması gerektiğini, yani halkın doğrudan iradesinin önemini vurgular. Montesquieu ise iktidarın tek bir kişide toplanmasının despotluğa yol açacağını düşünür ve kuvvetler ayrılığı ilkesini ortaya koyar.

Tüm bu yeni düşünceler ve siyasi yapılanmalarla birlikte demokrasi, Amerikan ve Fransız devrimlerinin de etkileriyle yükselen bir değer haline gelmiştir. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, eşit yaratılmış olan bireylerin doğuştan sahip olduğu “yaşama, özgürlük ve mutluluk arayışı” haklarını vurgularken yöneticilerin bu hakları ihlal etmesi durumunda halkın onları değiştirme hakkına sahip olduğunu ilan etmiştir. Bu yönden bildirge, demokrasi kavramını soyut bir idealden somut ve uygulanabilir bir siyasi modele dönüştürmüştür.

Modern Dünyada Demokratikleşme Süreci

The British Museum

19. yüzyıla gelindiğinde Sanayi Devrimi ile birlikte kentleşme ve işçi sınıfının ortaya çıkması toplumsal problemleri beraberinde getirmişti. İngiltere’de kentleşmemiş az nüfuslu yerleşim bölgeleri olan rotten borough’larda yaşayan halka seçimlerde doğrudan oy hakkı verilmiyordu. İlki 1832’de yürürlüğe giren Reform Yasalarıyla birlikte bu eşitsizlik ortadan kalktı ve orta sınıf ve işçi sınıf erkeklere oy hakkı verildi.

Demokrasi özünde eşitlik ilkesini barındıran, ülke için alınacak kararlarda tüm halkın fikir belirtmeye hakkı olduğunu öne süren bir fikirdi. Fakat Antik Yunan’da ilk ortaya çıktığından beri demokrasi ile ilgili değişmeyen tek şey kadınların oy verme hakkı olmamasıydı. Bu durum 19. Yüzyılın sonlarında kadınların Süfrajet hareketleri başlatmasıyla değişmeye başladı. Emmeline Pankhurst’un kızlarıyla İngiltere’de başlattığı bu mücadele, ABD’de de yaygınlaşarak önemli bir konuma geldi. I. Dünya Savaşı’nda kadınların fabrikalarda çalışarak, hemşirelik yaparak savaşa katkı sağlamaları da kadın hareketlerine büyük bir ivme kazandırdı. 1893’te Yeni Zelanda, kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren ilk ülke olurken 20. yüzyılın başlarında Finlandiya, İngiltere ve ABD peşinden geldi. 1934’te ise pek çok Avrupa ülkesinden önce Atatürk’ün Devrimleriyle Türkiye de kadınların siyasete katılabildiği bir ülke oldu.

Londra’da süfrajet hareketleri, 1912, Burritt on the Mountain

20. Yüzyıl demokrasi hareketleri için dalgalanmalarla dolu bir yüzyıl oldu. Özellikle Avrupa’da yükselmeye başlayan faşizm ve Nazizm gibi ideolojiler demokrasinin yayılmasını aksattı. II. Dünya Savaşı’nın ardından ise Birleşmiş Milletler’in kurulması, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilmesi ve dekolonizasyon süreçleri ile birlikte liberal demokrasi yeniden inşa edildi. Sonrasında Soğuk Savaş dünyayı iki ideolojik gruba ayırdı: liberal demokrasiyi savunan Batı Bloku ile tek partili sistemden yana olan Doğu Bloku. Doğu Bloku’nun merkezinde olan Sovyetler Birliğinin 1991’de dağılmasıyla Doğu Avrupa’daki birçok ülke demokratikleşmeye başladı. Latin Amerika ve Asya’da da birçok ülkenin demokratik yönetime geçtiği bu süreç siyaset bilimciler tarafından “Üçüncü Dalga Demokrasi” olarak adlandırıldı ve demokrasi küresel çapta hiç olmadığı kadar yaygın bir yönetim biçimi haline geldi.

Günümüz Seçim Sistemi

Education Week

21. yüzyıl birçok anlamda küreselleşmenin hız kazandığı bir dönem oldu. Bu da demokrasinin tüm dünyaya kazandırılmasına olanak sağladı. Dünya genelindeki uluslararası örgütler var olan demokrasilerin korunmasına ve demokrasiye geçişlerin teşvik edilmesine özen gösterdi. 2007’de Birleşmiş Milletler tarafından 15 Eylül Uluslararası Demokrasi Günü ilan edildi. Dünyanın çoğu ülkesinde artık demokrasi hakimdir. Ayrıca gelişen teknolojiyle birlikte sosyal medyanın hayatımıza girmesi halkın politik süreçlerde söz sahibi olmasını kolaylaştırdı. Artık demokrasi tüm dünyada en çok görülen ve ideal kabul edilen bir yönetim biçimi haline gelmiştir. Sürekli korunması ve geliştirilmesi gereken demokrasi, halkın aktif katılımı ve toplumsal sorumluluktan beslenen vazgeçilmez bir sistem olarak toplumun merkezindedir.


Kaynakça

“Ancient Greek Democracy”. History, 23.08.2018, Web, 28.08.2025

“Democracy.” Encyclopaedia Britannica, 15.08.2025, Web, 27.08.2025

Diamond, Larry. “Timeline: Democracy in Recession”. The New York Times, 15.09.2015, Web, 30.08.2025

Enes, Yüzüak. “İngiliz İç Savaşı Nedir? Nedenleri ve Sonuçları Nelerdir?.” Edited by Eda Alparslan. Evrim Ağacı, 09.05.2023, Web, 29.08.2025

Little, Becky. “How Democracy Developed in Ancient Greece”. History, 02.08.2021, Web, 28.08.2025

Maloy, Robert W. & Trust, Torrey. “Building Democracy for All: Interactive Explorations of Government and Civic Life”. Equity Press, 2020

The Editors of Encyclopaedia Britannica. “Reform Bill”. Encyclopaedia Britannica, Web, 29.08.2025

Waxman, Olivia B. “How Women Ran for Office Before They Were Even Guaranteed the Right to Vote”. Time, 24.08.2017, Web, 30.08.2025

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Tiramisu: İtalyan Mutfağının En Tatlı Başarısı

Bir tatlıdan çok daha fazlası: Treviso'dan doğup dünyaya yayılan tiramisunun kültürel ve gastronomik yolculuğu.

Jacob Elordi: Modanın Kural Bozan Çocuğu

Euphoria dizisinin genç yeteneği Jacob Elordi, oyunculuğu kadar stili ile de meşhur bir kişilik. Elordi'nin dolabında yolculuğa çıkıyor ve tarzını keşfediyoruz.

Karadeniz’de Sonbahar: Doğasına Hayran Kalacağınız 7 Yayla

Karadeniz’in büyüleyici yaylalarıyla doğanın kalbinde bir yolculuğa çıkın. Ayder’den Pokut’a, Gito’dan Kafkasör’e uzanan bu rota; huzur, macera ve eşsiz manzaralar sunuyor.

İstanbul Mimarisi: Süreyya Operası

Kadıköy’ün sanatla özdeşleşen simgesi Süreyya Operası, yaklaşık bir asırlık tarihiyle kentin kültürel mirası ve gururudur.

Sait Faik: Adacılığın Ritüellere Yansıması

Sait Faik'in adacılığı, doğayla ve insan sevgisiyle örülmüş bir kaya parçasına sığınan rutin hayatın ta kendisidir.

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Temizlik Takıntısı

Hastalık korkusuyla büyüyen Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın temizlik takıntısı, yaşamına ve romanlarına mizahi biçimde yansımıştır.

Sherlock Dizisinin Unutulmaz Replikleri: Oyun Başlıyor

Sherlock dizisinin ustalıkla yazılan, şarap gibi yıllanmış, akıllara kazınan repliklerine birlikte göz atalım.

Çocuklara Boşanma Nasıl Anlatılır?

Boşanma çocuklar için zor bir süreçtir. Doğru kelimeler, doğru zaman ve sevgiyle güvenin varlığı, bu süreci atlatmada büyük önem taşır.

Aftersun Filminin Unutulmaz Replikleri

İzleyenlerin kalbinde bir burukluk bırakan Aftersun filminin repliklerini inceliyoruz!

Kayıp Tanrılar Ülkesi Aslında Ne Anlatıyor?

Usta yazar, maharetli kalemiyle okurunu da yanına alıp Berlin ve Bergama'ya gidiyor; işlenmiş bir dizi cinayetin perde arkası arkeoloji, mitoloji ve tarihin ışığında aydınlanıyor.

Editor Picks