3 Mart 2023’te Amazon Prime’da gösterime giren 10 bölümlük mini dizi Daisy Jones & The Six, 70’lerde müzik dünyasını sallayan kurgusal bir Rock grubunun yükselişine, iç dinamiklerine, aralarındaki ilişki yumağına ve düşüşüne ayna tutuyor. Taylor Jenkins Reid’in aynı isimli çok satan romanından televizyona uyarlanan dizi, kurmaca belgesel havasında ilerliyor. Öyle ki dizi ile ilgili en merak edilen sorular filmin hikâyesinin gerçek olup olmadığı, gerçekte de Daisy Jones & The Six diye bir grubun olup olmadığı ekseninde şekilleniyor. Dizinin yaratıcıları Scott Neustadter ve Michael H. Weber, belgesel dilinin olanaklarından yararlanarak izleyiciye kurmaca bir seyirliğin içinde olduğunu unutturuyor. Dram ve romantizmin iç içe geçtiği dizinin en güçlü silahı ise müzik!
Formül Belli: Sex, Drugs, Rock’n Roll!
Aslında dizi, aşina olduğumuz temaların çevresinde turlar atarak hikâyesini şekillendiriyor. Daha önce The Dirt, Runaways, Sid and Nancy, Almost Famous, Bohemian Rhapsody, The Doors, Control gibi nice filmde gördüğümüz Rock’n Roll girdabı benzer bir formül ile bizi yine içine çekiyor. Travmalar, sanatla iyileşme ve kendini ifade etme arzusu, müzik ile önce kendini bulup sonra tamamen kaybolmak, şöhretin can yakıcı parlaklığı, para ve ün ile gelen sarhoşluk, uyuşturucu batağı, yüzeysel ilişkiler, rekabet, tükenmişlik, hızlı bir yükselişin ardından gelen sert bir düşüş… Tüm dünya ayaklarının altındayken birden tepetaklak olmak…Rock’n Roll öykülerinin ve 70’lerin sahne hayatının olmazsa olmazı diye nitelendirebileceğimiz uyuşturucu bağımlılığı bu dizide de ağırlıklı biçimde işlenen bir tema olarak öne çıkıyor. Filmin iki ana karakteri de yaşadıkları ışıltılı hayatın arka planında mutsuzlukla ve uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele ediyor. Bu durum yavaş yavaş hayatlarını mahvediyor. Daisy Jones & The Six bize önceki Rock’n Roll temalı dizi ve filmlerden tamamen farklı bir şey sunmasa da kendine özel müzikleri, gerçekçi kurgusu, başarılı oyunculukları, büyüleyici konser sekansları ve hikâyesini derinleştirmedeki azmi ile başarılı bir yapım olarak anılmayı hak ediyor.
Rock’n Roll temalı film ve dizilerin hep aynı formülü uygulayarak başarılı olmasının sırrı ise gözetlemenin zevki olsa gerek. Her seyir tecrübesi bir gözetlemedir aslında. Her seyirlikte insanların evini, özel hayatını, acılarını, hayallerini, en gizil arzularını gözetlemiş oluruz. Bahsi geçen film ve dizilerde ise sıradan karakterlere değil dünyayı sallamış Rock’n Roll efsanelerine yakından bakma fırsatı yakalarız. İzinsizce aralarına sızarız; kulislerine gireriz; en derin bağlarını, en gizli sırlarını öğreniriz. Daisy Jones & The Six kurmaca bir grup olsa dahi öylesine gerçekçi çizilmiş ki seyirci yaşananların perde arkasını merak etmekten kendini alamıyor. Dizi, en büyük spoiler’ı en başta veriyor. Başlar başlamaz grubun dağıldığını işaret ederek bizi grubu dağılma aşamasına sürükleyen sebepleri gözetlemeye davet ediyor.
“Sendeki Işığı Gördüm!”
Dizi özellikle Riley Keough tarafından canlandırılan Daisy Jones ve Sam Claflin tarafından canlandırılan Billy Dunne karakterleri üzerinden ilerliyor. Her ikisinin de geçmişten gelen ağır travmaları var, her ikisi de kırık dökük, her ikisi de müziğe tutkun ve oldukça yetenekli! Dizi Daisy ve Billy’nin erken gençlik dönemlerinden müzik dünyasının yokuşlu yollarına doğru uzanan hikâyesini aktararak işe başlıyor. Billy, öncelikle Pittsburgh’da kardeşi Graham’ın arkadaşlarıyla müzik grubu kurmasına ön ayak oluyor. Daha sonra da grubun vokalliğini üstlenmeye başlıyor. Grubun diğer üyeleri ise bas gitarist Eddie ve baterist Warren. O zamanlar isimleri “Dunne Brothers”. Grubun isminden de anlaşılacağı üzere dizinin başından beri grupta Billy’nin ezici bir üstünlüğü var. Graham zaten Billy’nin kardeşi olduğu ve Billy kadar baskın bir karaktere sahip olmadığı için bu durumu dert etmiyor. Grubun bateristi sempatik Warren da umursamaz ve sadece anın tadını çıkarmakla ilgilenen eğlenceli bir karakter. Billy’nin ön planda olmasıyla ilgilenmiyor. Fakat bas gitarist Eddie, dizinin başından sonuna kadar Billy’nin üstünlüğü konusunda pasif agresif tepkiler veren ve durumdan rahatsızlık duyan tek karakter olarak belirginleşiyor. Eddie, sürekli geri plana atılmaktan dolayı huzursuz. Bunda Eddie’nin Billy’nin eşi Camila’ya beslediği duyguların da etkisi var.
Bir süre sonra başka bir grubun klavyecisi olan yetenekli müzisyen Karen Sirko’yu da kendi aralarına katarak hayallerinin peşinden koşmaya başlıyorlar. (Karen karakterini gerçek hayatta da müzisyen olan Suki Waterhouse’un canlandırdığını belirtmeden geçmeyelim.) Graham, Karen’a ilk görüşte âşık oluyor ve Karen’ın gruba katılmasını istiyor. Karen’ın aralarına katılmasından sonra grubun ismi değişerek “The Six” adını alıyor. Bu altı kişinin içerisinde Billy’nin ilk aşkı ve eşi olan fotoğrafçı Camila da var. Camila Morrone tarafından canlandırılan Camila karakteri müzisyen olmasa da grubun tüm konserlerinde onlara eşlik ettiği için artık grubun bir parçası. Camila’yı The Six’in “groupie”si olarak tanımlayabiliriz fakat Camila’nın sadece grubun ve Billy’nin peşine takılmış bir karakter olmanın çok ötesine geçerek dizinin en önemli karakterlerinden biri hâline geldiğini de belirtmeden geçmeyelim. Camila karakterinin grubun bütün üyeleriyle farklı bir bağı, grubun meşhur olmasında da yadsınamaz bir rolü var.
Seslerini duyurmaya çalıştıkları fakat küçük mekânlarda çalmaktan öteye gidemedikleri uzun bir dönemden sonra The Six’in yolu ünlü müzik yapımcısı Teddy Price ile kesişiyor. Bu esnada Daisy de kendi öz güvensizlikleri ve geçmişten gelen yaralarıyla boğuşuyor ve kendi müziğini yapmanın peşinde koşuyor. Birlikte olduğu erkeklerden biri yaptığı bir şarkı ile ilgili konuşurken Daisy’i “ilham perisi” addedince Daisy deyim yerindeyse çılgına dönüyor. Bu sahne aslında Daisy karakteriyle ilgili çok şey fısıldıyor. Daisy, ilham veren değil ilham gelen kişi olmak istiyor. Daisy Jones ve The Six’in yollarını kesiştiren ise Teddy oluyor. Teddy Price karakteri, Billy ve Daisy’deki ışığı gören ve bir araya gelmelerini sağlayan kişi olarak ön plana çıkıyor. Billy ve Daisy’nin bir araya gelmesinde rolü olan bir diğer karakter ise Billy’nin eşi Camila.
“Özlemek Birlikte Olmaktan Eğlenceli”
Daisy’nin gruba katılması ile hikâyenin kırılma noktası yaşanmış olur. Her ikisi de dominant karakterler olan Billy ve Daisy arasında aşk ve nefret arasındaki ince çizgide yeşeren zehirli ilişki hem dizideki karakterlere hem de izleyiciye yavaş yavaş işlemeye başlar. Dizinin genel dinamiğini Billy ve Daisy arasındaki karşı konulamaz çekim oluşturur. Birbirlerine kavuşamadıkça içlerindeki duygular daha da alevlenir. Billy, “Özlemek Birlikte Olmaktan Daha Eğlenceli” diye bir şarkı yazarak aslında Daisy ile kavuşamamalarını estetize etmiştir. Üstelik aşklarının imkânsız olmasının tek sebebi Billy’nin evli ve çocuklu olması değildir. Başta zıt kutuplar birbirini çeker mantığının işleyeceğini sanırız fakat aslında Billy ve Daisy birbirinin aynası gibidir. Aralarında müzik yoluyla kurulan yoğun ve derin bir ilişki oluşmuştur. Birbirlerine yaralarından bağlanmış gibi hissederler. Sahne dışında birbirinden nefret eder gibi gözüküp uzak durmaya çalışsalar da sahne ve müzik aslında aşklarını yaşayabildikleri tek yerdir. Her şarkı birbirlerine gönderdikleri şifreli bir mesajdır. Normal bir iletişim kurmayı başaramayıp müzik ile yoğrulan farklı bir iletişim dili geliştirirler.
Billy ve Daisy’nin sahnedeki kimyaları mest edici! İki karakter arasındaki tutkulu ilişki ince ince işlenmiş. Fakat dizi Billy ve Daisy dışındaki karakterleri derinleştirmede eksik kalmış diyebiliriz. Sözgelimi grubun diğer üyelerinden olan ve derinleşme potansiyeli taşıyan Karen, Graham, Eddie, Warren gibi karakterler yeterince derinleştirilmemiş. Billy, Daisy ve Camila’nın aşk üçgeni filmin ana iskeletini oluşturuyor. Graham ve Karen arasındaki ilişki, Eddie’nin Camila’ya olan ilgisi, Eddie’nin gizliden gizliye Billy’den nefret etmesi; ana hikâyeyi besleyen yan unsurlar olarak kalıyor sadece.
Daisy Jones & The Six Gerçek Bir Hikâyeden mi Esinleniyor?
Dizinin Taylor Jenkins Reid’in romanından uyarlandığını söylemiştik. Romanın ise, tamamen gerçeklere dayanmasa da bir esin kaynağı var. Reid; romanın spesifik bir gruba ya da olaya dayanmadığını, sadece 70’lerin müzik dünyasından ilham aldığını belirtse de birçok kişi bu hikâyenin İngiliz/Amerikan Rock grubu Fleetwood Mac’e dayandığını düşünüyor. Diziyi düşünecek olursak dizinin Fleetwood Mac grubunun hikâyesi ile romandan daha çok paralellik taşıdığını söyleyebiliriz. Bu durumda Billy ve Daisy karakterleri Fleetwood Mac’in üyeleri Stevie Nicks ve Lindsey Buckingham’ın inişli çıkışlı romantik ilişkisinden beslenmiş gibi duruyor.
70’lerde Rock Yıldızı Olmak
Dizinin en büyük başarısı ise nefis soundtracklerinin yanı sıra 70’lerin atmosferini yansıtmadaki ustalığı. Kıyafetler, makyajlar, mekânlar ve müzikler seyirciyi 70’lerin evrenine doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Ayrıca dizi; Daisy, Simone ve Karen karakterleri üzerinden o yıllarda müzik endüstrisinde yer edinmeye çalışan bir kadın olmanın zorluklarına da değiniyor. Filmin en doğru tavrı ise kadın karakterlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin resmediliş biçimidir desek yanılmış olmayız. Birbirlerini rakip olarak görmeyen, her zaman birbirini destekleyen ve savunan çok güçlü kadın ilişkileri yaratılmış. Bu bağlamda Camila’nın Daisy’e hiçbir durumda düşmanca yaklaşmaması da dikkat çeken detaylardan biri hâline geliyor. Diyebiliriz ki Daisy Jones & The Six; gerçekçi üslubu ile kurmaca olduğu konusunda kimseyi ikna edemeyen, 70’lere sırtını yaslayarak seyirciyi nostaljiye ve müziğe doyuran bir yapım olmuş. Özellikle Patti Smith’in Dancing Barefoot’u ile bizleri mest eden introsu uzun bir süre daha hafızalardan silinmeyecek gibi duruyor.
Kaynakça:
Esquire. “Is Daisy Jones & The Six Inspired By Fleetwood Mac?”. Erişim: 27.03.2023. Web
Cosmopolitan. “Is ‘Daisy Jones & the Six’ Based on a True Story? The Answer Is Complicated”. Erişim: 27.03.2023. Web