Cumhuriyet dönemi şiirinde değişim adına yapılan ilk hareketlerden biri olan Garip hareketi, şiire yeni bir bakış açısı kazandırmayı istemiştir. Kalıpları yıkmayı, söylenmeyeni söylemeyi, biçimi yok saymayı ve duyguları arka plana atmayı amaçlayan bu harekette yer alan şairler; ifade gücünü öne çıkarmak gerektiğini savunmuştur. Döneminin eleştiri oklarını üzerine toplamasına rağmen uzunca bir süre devamlılığını sürdüren Garip hareketi, zamanla şiirde koydukları kurallarda esnekliğe giden şairlerin oluşturduğu bir hareket olarak kalmıştır.
Garip Hareketinin Oluşumu
Orhan Veli‘nin öncüsü olduğu Garip Hareketi, edebiyata meraklı üç arkadaşın bir araya gelmesiyle Ankara Erkek Lisesi’nde filizlenmiş ve zamanla edebiyat tutkularının artmasıyla bir harekete dönüşmüştür. Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet; lise zamanında garip çizgisinden çok uzakta yazdıkları şiirlerini “Sesimiz” isimli okul dergisinde kaleme almışlardır. Ardından bu üç şair liseyi bitirdikten sonra yaşadıkları hayat telaşıyla edebiyata mola vermişlerdir. Bu süreçte, Orhan Veli’nin İstanbul’a taşınması garip için önemli bir mesele olmuştur. Çünkü Orhan Veli taşındıktan sonra bağları neredeyse kopmuştur. Bir zaman sonra Orhan Veli’nin Ankara’ya gelmesiyle birlikte Garipçiler yeniden bir araya gelmişlerdir. Edebî faaliyetlerine geri dönen şairler, yeni bir şiir arayışı içerisine girmişlerdir. Bu süreçte her ne kadar Melih Cevdet Belçika’ya gitmiş olsa da nihayetinde arayışları son bulmuş ve “Garip hareketi” ortaya çıkmıştır. 1937 yılında Varlık dergisinin 101. sayısında Orhan Veli ve Oktay Rıfat’ın şiirleriyle kendilerini gösteren Garipçiler, 1941 yılında “Garip” isimli bir kitap çıkararak varlıklarını kanıtlamışlardır.
Garip Hareketinin Özellikleri
“Yapacak iş o kadar çok,
Gün o kadar uzun ki!.
Komşuya yardım edilebilir,
Düşmanla kavga edilebilir
Ve bir kızıllık içinde gün batarken
Vakti kalmamıştır artık insanın
Çıldırmak ve kafiye aramak için.”
Şiirde köklü bir değişimi amaçlayarak ortaya çıkan Garip hareketi, Cumhuriyet döneminin önemli atılımlarındandır. Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat’ın başlattığı bu hareketin temel amacı, şiirde alışılmışın dışına çıkarak, kabul gören anlayışları yıkmak ve yeni bir akım başlatmaktır. Her şey şiirin konusu olabilir düşüncesiyle şiir yazmak gerektiğini vurgulayan Garipçilerin yaptığı en önemli yenilik; bu düşünceden hareketle şiirde konu sınırını kaldırmaktır. Garipçiler, ortaya koyacakları, eski şiire karşı çıkan yeni şiir anlayışında; hece ve aruzu şiirden atarak konuşma dilinin doğallığından yararlanmak istemişlerdir. Onların konuşma dilini öne çıkarmayı istemeleri, şiirlerinde bilindik, aşina olduğumuz kişileri görmemizi sağlamıştır. Başka bir deyişle Garipçiler, sokağı şiire taşımışlardır. Şiir bağımsız ve kuralsızdır dolayısıyla serbest bırakılmalıdır düşüncesini savunan Garipçiler, şiirin basit ve saf olması gerektiğini söylemişlerdir. Şiirlerinde çoğu zaman bir hikâye anlatarak öyküleme tekniğini kullanmışlardır.
Garipçiler, şiirde değişimi şiirin yapısıyla oynayarak da yapmayı istemişler; şiirin yapısını değiştirerek, kendi kuralları etrafında yeni bir şiir meydana getirmeyi amaçlamışlardır. Vezin ve kafiyeyi şiirden çıkardıktan sonra hem ritmi hem de anlamı kendilerine göre oluşturdukları yinelemelere başvurarak sağlamışlardır. Akıllarına geldiği gibi yazdıkları yeni şiir anlayışında, şiirin tamamının büyük harflerden oluştuğu, başlıksız ve dize düzeninin ortadan kalktığı şiirler var etmişlerdir. Şiirde önemli unsurlardan biri olan vurguyu ise, şiirin sonuna kaydırarak yapmışlardır. Onların bu düşüncesinin amacı, şiirde anlamın etkisini artırmaktır. Garipçiler için önemli olan bir diğer şey kelimelerdir. Şiiri kelimelerin oluşturduğunu düşünmüşler ve sözcüklerden başka hiçbir şeyin şiirde yer almaması gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu yüzden onların şiirlerinde, söz sanatlarına rastlamak mümkün değildir. Kelimelerin önemini şiire başka sanat dallarından yararlanmadan da vurgulamak isteyerek; şiirlerinde resim, müzik gibi dallardan faydalanmayı reddetmişlerdir.
Orhan Veli
“Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.”
Garip hareketinin oluşumunun öncü ismi olan Orhan Veli, ilk şiirlerini Sesimiz isimli okul dergisinde yayımlamıştır. Mehmet Ali Sel, Adil Hanlı gibi takma isimlerini kullandığı ilk şiirlerinde Ahmet Haşim ve Cahit Sıtkı etkisi görülmektedir. Garip hareketinin filizlendiği ilk yıllardan itibaren Orhan Veli, şairliğini farklı bir yöne çevirerek; ölçüyü, süsü ve hayali şiirinden çıkarmıştır. Onun şiirlerinde aşk, çocukluğa özlem, deniz ve sıradan insanlar yer almıştır. Sokağı şiire taşıyan şair olarak bilinen Orhan Veli, yaşamı boyunca sadeliğe değer veren birisi olmuş; hayat karşısında ümitsiz ve karamsar bir görüntü çizmiştir.
Melih Cevdet Anday
“Ben güzel günlerin şairiyim
Saadetten alıyorum ilhamımı
Kızlara çeyizlerinden bahsediyorum
Mahpuslara affı umumiden…
Çocuklara müjdeler veriyorum
Babası cephede kalan çocuklara…
Fakat güç oluyor bu işler
Güç oluyor yalan söylemek…”
Asıl adı Muzaffer Melih olan ve ilk şiirlerinde H. Mecdi Velet, Gani Girgin, Zater, Murat Tek ve Yaşar Tellidere gibi takma isimler kullanan Melih Cevdet Anday, bu şiirlerini Dadaizm akımının etkisiyle yazmıştır. Başlarda şiirini sosyal temellere yaslayan, toplumsal sorunlarla ilgilenen Melih Cevdet, 1950’den sonra duyguların yerini düşüncelerin aldığı şiirler kaleme almıştır. 1963 yılından sonra ise Anday, şiirinde yön değiştirerek Garip çizgisinden ayrılır ve kendi felsefesini şiirine konu edinir. Bu tarihten sonra şairliğini yeniden inşa eden Melih Cevdet, mitolojiye yaslandığı son şiirlerinde kullandığı sözcük sayısını azaltarak; insanın varlığını, yerini arayan şiirler yazmıştır.
Oktay Rıfat Horozcu
“Herkes aşık olur sevdalanır
Bir yolu var gönül çekmenin de
Benimki sevda değil ateşten gömlek
Bir kor düşmüş ışıl ışıl yanar içimde”
Türk Dil Kurumu’nun ilk başkanı Samih Rıfat‘ın oğlu, Ali Fuat Cebesoy‘un yeğeni ve Nazım Hikmet‘in kuzeni olan Oktay Rıfat, edebiyatla ilgilenen bir ailede dünyaya geldiği için Garipçiler arasında en şanslı olandır. İlk şiirlerini Orhan Veli gibi, ölçülü yazmıştır. Tecelli ismini verdiği şiiriyle Garip hareketini yansıtan Oktay Rıfat; garip çizgisinde devam ederken, geleneksel biçimde şiir yazmaya da önem vermiştir. Bu dönemde yergiye ve alaya dayalı yazdığı şiirleriyle dikkat çekmiştir. Zamanla garipten, toplumculuğa, toplumculuktan bireyselliğe geçmiş; 1950 sonrasında ikinci yeni tarzında, imgeci şiirler yazarak, insanın varlığını sorgulamıştır. Şiirinde diğer iki garip şairinin aksine resim sanatından yararlanan Oktay Rıfat, 1960 yılından itibaren şiirine işçi hakları ve sosyal sorunları da eklemiştir.
Döneminin şiirinde yeniliğe gitmek amacıyla ortaya çıkan Garip hareketi, başta Attilâ İlhan olmak üzere pek çok sanatçının eleştirisine maruz kalmıştır. Şiirde serbestliği savunarak, her türlü konunun şiire dahil olması gerektiğini ifade eden Garipçiler, döneminin sanatçıları tarafından meselesiz ve basit olmakla suçlanmışlardır. Yapılan eleştirilere kulak asmayarak amaçları doğrultusunda ilerleyen Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat, sadece Cumhuriyet dönemi değil Türk edebiyatında da şiirde önemli bir atılıma imza atmışlardır.
Kaynakça
Çetin Nurullah, Sakallı Fatih, Karataş Cengiz, ed. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı. Ankara: İlbilge Yayıncılık, 2021.
“Edebiyat Öabt- Garip Akımı- Asım Kara”. Youtube, Deka Akademi, 14 Aralık 2020, https://www.youtube.com/watch?v=qRrH-RGfiZ4, 8 Eylül 2023.