Cumhuriyet Aydınları: Ziya Gökalp

Editör:
Ayşe Olgun, İclal Yaka

Ziya Gökalp, sosyoloji biliminin kurucusu olan Emile Durkheim’den sonra yetişen en büyük sosyologlardan birisidir. Türk sosyolojisinin kurucusu ve Türk milliyetçiliğinin en önemli düşünürlerindendir.

O, “bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir” sözünü söyleyen Atatürk’ün en çok etkilendiği kişiler arasındadır. (ataturkansiklopedisi sayfa: 1)

Ziya Gökalp tarihikadim

23 Mart 1876 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelmiştir. Ailesi 18.yüzyılda Çermik ilçesinden gelerek Diyarbakır’a yerleşmiştir. Babası Diyarbakır Vilayet Evrak Müdürlüğü ve Nüfus Nazırlığında bulunan Tevfik Efendi, annesi Diyarbakırlı Piriççizadelerden Zeliha Hanım’dır. Tevfik Efendi’nin dedesi Hacı Hüseyin Sabir’in Diyarbakır’da müftülük görevinde bulunmasından dolayı aile Müftüzadeler diye anılıyordu.

Eğitim Hayatı

Ziya Gökalp idadi 4sınıf öğrencisi 1894 stratejikortak

Ziya Gökalp, ilköğrenimini Mercimek Örtmesi İlkokulunda (1883 – 1896), orta öğrenimini Mekteb-i Rüştiye-i Askeriyede (1886 – 1890) ve Mekteb – i İdadi – i Mülkide (1891 – 1894) tamamladı.

Babasının nezaretinde başlayan eğitim hayatı onu kaybettikten sonra amcası Hacı Hüseyin Hasib Efendi nezaretinde devam etmiştir. Amcasından Şark İlimleri ve Felsefe dersleri almış, Arapça ve Farsçasını ilerletme fırsatını bulmuştur. Bir yıl süren özel eğitimi sonrası sınavını kazandığı İdadi-i Mülkinin ikinci sınıfına kaydolmuştur. Burada Fransızca öğrenmeye başlamıştır. Ancak dördüncü sınıfa geçtiğinde yedi yıla çıkarılan idadi programında, daha önce gördüğü dersleri tekrar etmek zorunda kalacağından dolayı öğrenimine İstanbul’da devam etmek için tasdiknamesini almıştır (1894). İdadi-i Mülkideki yıllarında siyasetle fazla ilgilendiği için ailesi onu İstanbul’a göndermek istemiyordu. İttihat ve Terakki Cemiyetinin bazı faaliyetlerine katıldığı için ceza almış ve eğitim hayatını tamamlayamamıştır. Bir yılını Taşkışla cezaevinde tutuklu olarak geçirmiş ardından Diyarbakır’a geri dönmüştür. 1895 yılında girdiği ruhsal bunalım yüzünden kafasına tabanca ile ateş ederek intihara teşebbüs etmiştir. O sıralarda kolera salgını nedeniyle şehirde bulunan Dr. Abdullah Cevdet ile bir Rus operatör tarafından tedavi edilmiştir. Kafasında kalan kurşun hayati tehlike yaratacağı için hayatı boyunca kafasında kalmıştır. İntiharının nedenini ise sonraki yıllarda Küçük Mecmua da o yıllara ait hatıralarını anlatırken belirttiğine göre, okulda öğrendiği pozitif bilimler ve ilahiyat derslerinin ruhunda meydana getirdiği sıkıntıya bağlıyordu. Bu olayın ardından kendisini tekrar okumaya ve bilime veren Gökalp, eğitimine devam etme isteğiyle 1895 yılında kardeşi ile birlikte yeniden İstanbul’a gitmiştir. Parası olmaması nedeniyle ücretsiz eğitim veren Veteriner Mektebine kayıt yaptırmıştır. İstanbul’da bulunduğu dönemlerde Batı Kültürünü de tanımaya yönelmiştir.

Okulda yasak yayınları okuması ve farklı çıkışları ile dikkat çeken Gökalp, 1899 yılında geçirdiği soruşturmanın ardından ‘yasak kitapları okuma ve zararlı derneklere üye olma’ gerekçesiyle ceza evine gönderilmiştir. 12 ay cezaevinde kalmasının ardından okuldan da uzaklaştırılarak Diyarbakır’a sürülmüştür.

Ziya Gökalp’in Aldığı Görevlendirmeler

tarihikadim

1900 yılında amcasının kızı Vecihe Hanım ile evlenen Ziya Gökalp, Diyarbakır’a yerleşmiş ve burada küçük memuriyetlerde çalışmıştır. 1903 yılında Diyarbakır Ticaret Odası’nda çeşitli görevlerde bulunmuş aynı zamanda da Vilayet Gazetesi Başyazarlığı görevini yürütmüştür. Diyarbakır’da bulunduğu dönemde otorite boşluğu nedeniyle halkı huzursuz eden zorbalarla ve destekçisi yönetimle mücadele etmiştir. İlki 1905 ikincisi 1907 yıllarında olmak üzere iki kez arkadaşlarıyla beraber Diyarbakır Telgrafhanesini işgal ederek seslerini duyurmak istemişlerdir. Yaşadığı bu olayları 1924’te bastırdığı “Şaki İbrahim Destanı”nda anlatmıştır.

22 Ekim 1908 yılında kurduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Diyarbakır, Van ve Bitlis heyetlerinin müfettişliğine atanmıştır. 1909’da Darülfünun (üniversite) da hocalık yapmak üzere İstanbul’a gelerek burada birkaç ay kalmış, Ancak yeterli ücret alamadığı için Diyarbakır’a geri dönerek “Peyman” gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Bir yandan “hürriyet, adalet, eşitlik, kardeşlik” kavramlarını gençlere anlatırken diğer yandan Peyman gazetesinde siyasi yazılar kaleme alıyordu. Aynı yılın son aylarında İttihat ve Terakki Partisinin ikinci büyük kongresine katılmak üzere Diyarbakır delegesi olarak Selanik’e gönderilmiştir. Yaptığı konuşmalarla dikkatleri üzerine çekmiştir. 18 Temmuz 1910’da Diyarbakır Vilayeti Maarif Müfettişliğine atanmıştır. Aynı yıl İttihat ve Terakki Partisinin üçüncüsünü düzenlediği kongreye Diyarbakır delegesi olarak katılmak üzere tekrar Selanik’e gitti ve Merkez-i Umumi Azalığına seçildi.

Selanik’te bulunduğu dönemlerde farklı imzalarla Genç Kalemler, Rumeli, Yeni Felsefe dergi ve gazetelerinde yazılar yayımlamıştır. 1911’de ailesini de Selanik’e getiren Gökalp Selanik İttihat ve Terakki Sultanisinde sosyoloji dersleri vermiştir.

1912’de İttihat ve Terakki Partisi genel merkezini İstanbul’a taşıdığı için İstanbul’a geri dönmüştür. Aynı yılın Mart ayında yenilenen Meclis-i Mebusan seçimlerinde Ergani Madeni Mebusu olmuş ancak meclis feshedildiği için bu görevi kısa sürmüştür. Bu dönemde Ziya Gökalp’in Darülfünun ve Eğitim Fakültesinde eğitimle ilgili görüşleri kabul edilmiş; ders programları, okutulacak dersler ve kitaplar onun önerileriyle kararlaştırılmıştır. Bu dönemden itibaren düşüncelerini ve çalışmalarını Türkçülük etrafından şekillendiren Gökalp, aynı zamanda hayatının en yaratıcı dönemini yaşamıştır. 1913 ve 1914 yıllarında kendisine teklif edilen Maarif Nazırlığı (Milli Eğitim Bakanlığı) görevini geri çevirmiş, Edebiyat Fakültesinde İçtimaiyyat Müderrisliği (Sosyoloji hocalığı) görevine devam etmiştir. İstanbul Üniversitesinin ilk sosyoloji profesörü olmuştur.

Yeni Mecmua Dergisi 1 sayısı wikimedia

İlk şiir kitabı Kızıl Elma’yı 1914 yılında İstanbul Üniversitesi görevi sırasında yayımlamıştır. 1917’de yayın hayatına başlayan İctimaiyat Mecmuası ve Yeni Mecmua’nın kurucuları arasında yer aldı. Bir sonraki yıl 1918 de ise Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak adlı eseri ve Yeni Hayat adlı şiir kitabını yayımlamıştır.

Yenilgiyle sonuçlanan Birinci Dünya Savaşından sonra İstanbul işgal edilmişti. 1919 yılının Ocak ayında, Divan-ı Harpte (askeri mahkeme) idam cezasıyla cezalandırılmıştır. Ancak cezayı almayan Ziya Gökalp birçok İttihatçı ile birlikte Malta’ya sürgün edilmiştir. Malta’da çok sıkıntılı bir yaşam süren Gökalp, bu dönemde çalışmalarına da ara vermek zorunda kalmıştır. 30 Nisan 1921’de Kars Savaşı’nda esir alınan İngilizlere karşılık Malta’da esir olan Türklerin serbest bırakılmasıyla yurda dönmüş ve Diyarbakır’a yerleşmiştir.

1922 yılında Muallim Mektebi’nde (Eğitim Fakültesi) felsefe dersleri vermeye başlayan Gökalp, bir yandan da dergi çıkarma çalışmalarına devam etmiştir. Ahmet Ağaoğlu’nun (siyasetçi) desteği ile “Küçük Mecmua” dergisini çıkarmıştır.

1923 yılına gelindiğinde Gökalp, Telif ve Tercüme Encümeni Reisliğine (Kültürel Yayınlar Dairesi Müdürlüğü) getirilmiştir ve bu yıl Türkçülüğün Esasları isimli ünlü eserini yayımlamıştır. Aynı yılın Ağustos ayında Diyarbakır’dan milletvekili seçilen Ziya Gökalp; bilimsel, kültürel ve eğitim çalışmalarına ara vermiş gibi görünse de çalışmalarına devam etmiştir. Bu bağlamda, “Yeni Türkiye” dergisini çıkarmış, anayasanın hazırlanmasına yardım etmiş, Türk Medeniyeti Tarihi’ni tamamlamaya çalışmış ve Türk dili çalışmalarına katkıda bulunmuştur. Bu süreçte milli edebiyatın geliştirilmesi yönünde de çaba harcamıştır.

Ziya Gökalp’in basın – yayın faaliyetlerinden bahsedecek olursak; II. Meşrutiyet’ten sonraki dönemde Genç Kalemler, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Halka Doğru, İktisadiyat Mecmuası, İçtimiyat Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İslam Mecmuası, Yeni Mecmua, Küçük Mecmua gibi yayın organlarında fikri, ilmi, siyasi, edebi mahiyette ürünler vermiştir. Mecmuaların yayın hayatına başlamasında ve faaliyetlerin yürütülmesinde etkin görevler üstlenmiştir.

“Yeni Türkiye’nin Hedefleri” adlı eserini de bu dönemde yayımlayan Ziya Gökalp, hastalandığı dönemde de Türk Medeniyeti Tarihi ve Çınaraltı isimli çalışmalarını sürdürmüştür. Maarif Vekaletinden (Milli Eğitim Bakanlığı) Türk Medeniyeti Tarihi isimli eserinin basımı için aldığı avansla hastalığının tedavisi için İstanbul’a gidebilmiştir. 1924 yılının başlarında hastalanan Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924 tarihinde vefat etmiştir.

Ziya Gökalp ve Aydın Kişiliği

Ziya Gökalp Maltada sinanculuk

Kısa süren ömrüne karşılık Ziya Gökalp, fikirleri ve (sosyoloji, felsefe, eğitim, tarih, halkbilim, edebiyat gibi) birbirinden farklı alanlarda yaptığı çalışmalarla devrinin en etkili entelektüel figürlerinden birisi olmuştur. Gökalp’in büyük kızı Seniha Göksel, ölümünden önce babasının: “Ne yazık, kafamdaki fikirleri veremedim; eserimi tamamlayamadım. Bunları hep beraber götürüyorum” diye hayıflandığını söylemiştir (Anık).

Birçok çağdaşı Türk aydını gibi Gökalp’in de düşünce yapısı üzerinde Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecinde baş gösteren sorunların izleri bulunmaktaydı. Bu etkilerin de tesiriyle Gökalp’in düşünce yapısı içerisinde ulusçuluk anlayışı önemli bir yere sahipti. Ancak onun ulusçuluğu, etnik temelli değil kültürel bir ulusçuluktu.

Çok farklı alanlarda eserler vermiş olan Ziya Gökalp’in düşünsel hayatının oluşum sürecinde onu etkileyen, örnek aldığı pek çok kişiden bahsedilebilir. Babası Mehmet Tevfik Efendi bu konuda önde gelen isimlerdendir. Tevfik Efendi, edebiyata meraklı ve oğlunun en iyi şekilde yetiştirilmesi için çaba sarf eden biri olarak biliniyordu. Gökalp’in edebiyat merakının da babasından kaynaklandığı söylenebilir.

Fikirleriyle ilgilendiği Genç Osmanlılar Hareketinin önemli isimlerinden Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Ziya Paşa, batılı fikirlere yönelmesinde etkili olan hocası Yorgi Efendi, İttihat ve Terakki Cemiyetinin önemli isimlerinden Abdullah Cevdet, Türkçülüğe ilgi duymasında etkisi olan tarih öğretmeni Mehmet Ali Ayni Bey, Ahmet Vefik Paşa, Süleyman Paşa gibi pek çok ismi saymak mümkündür.

Babası, Avrupa’da yetişen gençleri kendi kültürlerine yabancı kaldıkları, medreselerdeki öğrencilerin de dünya gelişmelerinden haberdar olmadıkları için eleştirmiş ve oğlundan Doğu değerlerini özümseyip, Müslüman kalarak Batılı bir eğitim almasını ve her iki kültürü de kıyas ve telif etmesini istemiştir. Bu tutumunun Ziya Gökalp’in hayatında büyük etkileri olmuştur. Babasının Namık Kemal gibi hürriyetçi ve vatansever olmasını öğütlemesi Gökalp’in hayatındaki başka bir dönüm noktasıydı. Babasının vefatından sonra amcasının vesayetinde onun yönlendirmesiyle, İslam felsefesi ve tasavvufla yakından ilgilenmiş, küçük yaşta İslam filozof ve mutasavvıflarının eserlerini okumuştur.

Ziya Gökalp de felsefe merakı uyandıran Fransızca hocası Yorgi Efendi olmuştur. Kendisini münzevi bir kişilik olarak tanıtan Gökalp’in bu özelliği herkesçe bilinmemektedir. Oysa sürgün yıllarında aile fertlerine yazdığı mektuplarda bu özelliğinden sık sık bahsetmişti. Bahsedilen münzevi kişilik toplumdan kendisini soyutlayan anlamında değildir. Çünkü Ziya Gökalp toplumsal sorunlarla hem fikren hem de fiilen yakından ilgilenen bir düşünür olmasıyla tanınıyordu. Gerek yaşadığı dönemin ön plana çıkan farklı fikirlerini öğrenmeye yönelik okumalar yapan gerekse de fikirsel üretimde bulunabilmek için kendisine vakit ayırmayı seven bir kişiydi.

Düşünsel bir süreç olarak, Genç Türkler ve İttihat ve Terakki ile düşünce ve ilişki yakınlıkları askeri lise yıllarına uzanır. Birçok mektep öğrencisi gibi imparatorluğun içinde bulunduğu bunalımlar onu da derinden etkilemiş bu yüzden de bu yıllarından itibaren ülke sorunlarıyla yakından ilgilenmeye başlamıştır. Ziya Gökalp, yaşamı boyunca birçok siyasi ve sosyal örgütlenme içerisinde bulunmuştur.

Emile Durkheim dinsosyolojisi

İlk olarak Fransız filozof Alfred Foulille’nin etkisinde kalmasına rağmen, Fransız sosyolog ve sosyolojinin kurucularından Emile Durkheim sosyolojisinin iyi bir okuyucusu ve takipçisi olan Gökalp, bu ekolün etkisiyle “Türk Sosyoloji Ekolü”nü kurmuştur. 20. yüzyılın Türk yazarları arasında en etkili ve en orijinal yazarları arasında Ziya Gökalp’in olduğu bilinir. Pozitivist (olgucu) bir yönü de olan Gökalp’in, topluma doğru bir yönelim gösteren toplumsal teoremi üzerinde de Durkheim’in görüşleri belirleyici olmuştur.

Düşünce dünyasında Selanik önemli bir yer tutuyordu. Selanik’e gidişinden sonra daha önce savunduğu düşüncelerin pek çoğunu terk etmiştir. İttihat ve Terakki tarafından Selanik’e tayin edilmesi hayatında yeni bir dönüm noktası olmuştu. Bu dönemde dilde Türkçülüğü savunan Genç Kalemler grubuna katılmış; bu dergide, dilde Türkleşme ile ilgili yazılar yazmaya başlamıştı. Burada özellikle Ömer Seyfettin’den etkilenen Ziya Gökalp, artık Türkçü bir Ziya Gökalp’tir.

Gökalp’in dil çalışmalarına katılmasıyla, dilde yenileşme ve Türkçeleşme çalışmaları hız kazanmıştır. Ona göre tüm toplumsal faaliyetlerin yegane temeli lisandır. Kültürün ve kültürü ortaya çıkaran dili, millet olmanın en önemli unsuru kabul etmiştir.

Ziya Gökalp, din birliğini ulus olmanın gereklerinden biri olarak belirtmiştir. Ona göre; din, birbirinden farklı coğrafyalarda, farklı kültür dünyalarında ve değişik toplumlarda aynı olabilir; ancak, millet olmak için din birlikteliğinden başka kültür ve dil birliği de gerekmektedir ki; kültür birlikteliği için ortak toplumsal deneyimler, paylaşımlar, duyuş ve düşünüşlere ihtiyaç vardır. (Gürsoy – Çapcıoğlu sayfa:97) Bu yaklaşımı, Cumhuriyet’in ilk onlu yıllarında yaşama da geçmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı ve birçok Cumhuriyet kurumunun yanı sıra, siyasal, kültürel ve dinsel uygulamaların ortaya çıkışında Ziya Gökalp’in etkilerinin olduğu muhakkaktır.

Ziya Gökalp düşüncesinde, Türkçülük ayrı bir yere sahiptir. Çalışmaları hep Türk toplumunun geçmişi, günü (kendi dönemi) ve geleceği ile Türk dili ve Türk kültürü üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu duygu ve düşüncelerle bilimsel, ahlaki, kültürel ve felsefi bir Türkçülük anlayışı ortaya koymuştur.

Ziya Gökalp’in Türk fikir tarihindeki rolü Bacon’un, Descartes’ın insan düşüncesi tarihindeki rolüne benzer. Onlar nasıl Ortaçağ’daki ön yargı mahiyetindeki düşünceleri yıkıp Yeniçağın tarlasını temizledilerse, Gökalp de medrese düşüncelerini yıkıp Türkiye’de sosyal bilimlerin tohumlarını atmaya yarar bir düşünce tarlası meydana getirmiştir. Gökalp’in bilim adına yurduna yaptığı hizmet pozitif bilim anlayışını getirmiş olmasıdır. İstanbul Üniversitesindeki içtimaiyat (toplum bilim) dersleri ile dergilerdeki, gazetelerdeki makaleleri ile ufak broşürleri ile yurduna “Pozitif Bilim Anlayışı” getirmiştir. Hem de zamanına göre açık, kesin, sıkmayan bir dille bunları yaymıştır.

Ziya Gökalp, Türk düşünce, kültür ve siyaset tarihinin önemli isimlerindendir. Batı Avrupa’da ortaya çıkan tarihi ve toplumsal gelişmeler ile Doğu toplumları ve Osmanlı Devleti’ni sosyal bilimler, tarih ve sosyoloji biliminden kazandığı bakış açısı ile kavramaya çalışmıştır. Yıllar boyunca politik olarak birbirleriyle çatışan üç akım olan Batıcılık, İslamcılık ve Türkçülük hareketlerinin taraflarının çatışma değil, uzlaşma noktalarına yoğunlaşarak bu üç akımı uzlaştırmaya çalışmıştır. Gökalp’in birçok siyasal, dinsel, kültürel düşünce ve önerileri yeni kurulan Cumhuriyet ile birlikte yaşama geçme olanağı bulmuştur. Türk toplumu ve Türk kültürü üzerine koymuş olduğu sosyolojik, kültürel ve siyasal teori ve değerlendirmeler günümüzde de gerçekliğini devam ettirmektedir.

Ziya Gökalp’in Eserleri

Ziya Gökalpin eserleri yolcu360

Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynayan Ziya Gökalp’in eserleri;

  • Kızıl Elma (1914)
  • Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1929)
  • Yeni Hayat (1930)
  • Altın Işık (1927)
  • Türk Töresi (1923)
  • Doğru Yol (1923)
  • Türkçülüğün Esasları (1923)
  • Türk Medeniyet Tarihi (1926, vefatından sonra)
  • Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler (vefatından sonra)
  • Altın Destan
  • Üç Cereyan
  • Limni ve Malta Mektupları

Kaynakça

  • Gürsoy, Şahin – Çapcıoğlu, İhsan. “Bir Türk Düşünürü Olarak Ziya Gökalp: Hayatı, Kişiliği ve Düşünce Yapısı Üzerine Bir İnceleme”. AÜİFD 47. 2006. (Sayfa: 93, 94, 95, 96, 97, 98)
  • Sağlam, Serdar. “Ziya Gökalp (1876 – 1924) ataturkansiklopedisi. Web.  Erişim: 09.09.2024
  • İsmail Hakkı, Baltacıoğlu. “Ziya Gökalp”. dergipark. Web. Erişim: 11.09.2024
  • Şengül, Abdullah. “Ziya Gökalp”. teis.yesevi.edu.tr 13.11.2020. Web. Erişim: 14.09.2024
  • “Ziya Gökalp Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri”. turkedebiyati. Web. Erişim:15.09.2024
Gökçe Çoban
Gökçe Çoban
- gülmek için hep bir yumuşak G planın olmalı -

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Morlara Bürünmüş 8 Albüm Kapağı Tasarımı

Mor renginin hâkim olduğu 8 albüm kapağını inceliyoruz.

You Final Sezonu İncelemesi: İyilerin Kazandığı Dünyada Mutlu Bir Son

You, final sezonuyla izleyicilerine veda ederken Joe Goldberg'in hikâyesi sona eriyor.

Nickel Boys Film İncelemesi: Deneysel Sinema ve Tarihin Birleşimi

2025 Oscar Ödülleri'nde ilgi gören Nickel Boys, iki siyahi gencin bir reform okulunda yaşadıklarına odaklanıyor.

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Editor Picks