Behice Boran, Türkiye’nin ilk kadın sosyoloğu, ilk kadın siyasi parti başkanı, ilk kadın sosyalist milletvekili; Marksist bir yazardır. Sosyalist düşüncelerinden dolayı üniversiteden atılan ilk akademisyendir. Toplumsal alanda çalışmalar yapan Behice Boran, sosyoloji bilimine yeni yöntem ve teknikler getirmiştir. Akademik kimliğinin yanı sıra siyasi bir kimliğe de sahip olan Behice Boran, Türkiye’de ilklere imza atan bir kadın olmuştur. Boran’ın akademik hayatı kısa olmasına rağmen üzerinde çalıştığı konular, yayınladığı eserler önemli ve kalıcı olmuştur. Daima halktan yana olan Boran, makale ve yazılarında köyü ve köy hayatını modernleştirmek, şehre yaklaştırmak gerektiğini ileri sürmektedir. Boran’ın hayatı öne sürdüğü fikirler sebebiyle sürgün ve hapis cezalarıyla geçmiş olup 1980 askeri darbesinden sonra vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 10 Ekim 1987’de öldükten sonra Boran’ın cenazesi ülkeye getirilerek binlerce kişinin gözyaşlarıyla defnedilmiştir. Bu yazımızda da Behice Boran’ın şahsi hayatından akademik ve siyasi kariyerine doğru bir yolculuğu ele alacağız.
Behice Boran Kimdir?

“Sosyalist doğulmaz, sosyalist yaşanır.”
Tam adı Behice Sadık Boran, 10 Kasım 1910’da Bursa’da doğdu. Babası Sadık Bey ve annesi Mehire Hanım’ın üçüncü çocukları olmakla birlikte Kazan Tatarlarına mensuptur. Ailesi tarafından Boran’ın eğitimine büyük önem verilmiş olup ilkokula Bursa’da başlamıştır. Savaş yıllarında Bursa’dan İstanbul’a taşınmasıyla eğitimini Fransız Rahibe Okulu‘nda tamamlamıştır. 1927’de Amerikan Kız Koleji‘nin üç yıllık ortaokul bölümünden mezun olup 1931’de de aynı okulun dört yıllık bölümünü bitirmiştir.
Boran küçük yaşlardan itibaren ülkesinin durumunun geri kalmışlığını, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmak gerekliliğini söylüyordu. 21 yaşında Amerikan Kız Lisesi’nde mezun olan Behice Boran, İstanbul Üniversitesi‘nde felsefe bölümüne başladı. Aynı dönemde Manisa Orta Eğitim Mektebi’nde İngilizce öğretmeni olarak göreve başladı. Çocukluk yıllarından itibaren ülkenin kalkınması ve ileri gitmesinin ana sebebinin yalnızca eğitim ile toplumu cehaletten kurtarmak olduğunu ileri sürmektedir. Bu arayışı onu Marksist yapan faktörlerden birisi olmuştur.
1934 yıllarında üniversitedeki hocalarının başvurusuyla ABD’deki Michigan Üniversitesi‘nde burslu olarak doktoraya başladı. Amerika’daki öğrenimi devam ederken Marksizm ile tanışmış, hayatının dönüm noktalarından biri olmuştur. Doktora tezini “Mesleki Hareketlilik Üzerine Bir Çalışma: Birleşik Devletlerde Mesleki Gruplaşmaların Yaş Gruplarına Göre Dağılımının Analizi (1910-1930)” konusu üzerinde tamamlayan Behice Boran, 1939’da sosyoloji doktoru olarak Türkiye’ye geri döndü. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi‘nde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Onun derslerini yalnızca dersi alan öğrenciler değil diğer üniversitedeki öğrenciler ve asistanlardan Sadun Aren ve Aydın Yalçın gibi isimler de dikkatle takip etmişlerdir.
Bir Akademisyen Olarak Behice Boran

Behice Boran’ın akademik yolculuğu, ne yazık ki çok uzun olmamıştır. Boran, ele aldığı makale ve tezlerde demokrasi, faşizm ve hümanizm kavramları üzerinde durarak toplumu sınıfsal bir bakış açısıyla ele almıştır. Topluma gerçekçi bir gözle bakmayı, toplumsal sorunlara yararlı çözüm önerileri üretmeyi hedeflemiştir. Behice Boran, Türkiye’de toplum yapıları hakkında hem Marksist hem de sosyolojik anlamda somut araştırmaların öncüsü olmuştur. Marksizm, onun gerek akademik kariyerinde gerekse de politik yaşamında önemli ölçüde var olmuş, ideolojik bir kavramdır. Boran’a göre sosyal yapı, “müesseselerin birbirleriyle birbirleriyle az çok bütünleşerek teşkil ettiği sosyal düzendir.”
1939 yılında Ankara Üniversitesi’nde göreve başlayan Behice Boran, yalnızca akademik çalışmalarıyla değil arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı dergilerde de yazılar yazmıştır. Yazma sevdası lise yıllarından itibaren başlamış, 1941’de Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes ve Adnan Cemgil ile birlikte Yurt ve Dünya dergisini çıkarmıştır. 1943’te ise Muzaffer Şerif Başoğlu ile birlikte Adımlar dergisini çıkarmaya başladı. Bu dergilerin yaşadığı bunalım ve ağır baskılardan dolayı önce Yurt ve Dünya ardından da Adımlar dergisi yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. Bu ne ilk ne de sondu. 1945’de Türkiye Gençler Birliği’nin yayını olan Ant Gençlik dergisinde faşizm ile ilgili yazmaya başlayan Boran’ın daha sonra Tan gazetesinde demokrasi ve tek parti dönemine yönelik muhalefeti üzerine gazetenin yayın hayatı sona ermiştir.

1941-1942 yılları arasında “Bir Köy Üzerine Sosyal Yapı ve Sosyal Değişme Tetkiki” başlıklı tezini tamamlayarak doçent oldu. Aynı yıllarda tek bir köy üzerine yaptığı araştırmasını daha da genişleterek “Toplumsal Saha Araştırmaları (İki Köy Çeşidinin Mukayeseli Tetkiki” isimli kitabını yazmaya başlamıştır. Kitap 1945’te basılsa da, üniversite tarafından kitabın dağıtımı yapılmamıştır.
1942 yılında Türkiye Komünist Partisi‘ne katılan Behice Boran, Berkes ve Boratav ile birlikte Tan gazetesinde yazılar yazmaya başladı. Dönemin hükümeti tarafından Tan gazetesinin kapatılması üzerine ağır baskılarla karşılaşmış, üniversitede ders vermeleri yasaklanmıştır. Yasağın kaldırılmasına rağmen bu kez ödeneklerin kesilmesiyle birlikte Boran’ın üniversite ile olan bağlantısı kesilmiştir. Hiçbir gerekçe gösterilmeksizin Boran’ın akademik yolculuğunun bitirilişi, onun siyasi kariyerine de yön vermiştir.
Bir Siyasetçi Olarak Behice Boran

“Amacımız halkı daha bugünden demokrasinin mimari haline getirmek, toplumun her alanını demokratikleştirmek, halkın katıldığı demokratik bir politik rejimi yaşama geçirmektir.”
Behice Boran’ın politikaya girişi esas itibariyle 1965’ten itibaren başlamasına rağmen akademik hayatı süresince de siyasetle içli dışlı olmuştur. Özellikle Marksist görüşü, faşizm ile ilgili yazıları onun siyasi kimliğini de ortaya çıkarmıştır. 1942 yılında Türkiye Komünist Partisi‘ne katılan Behice Boran, çeşitli dergilerde de aleyhte yazıları yayınlanmıştır. Boran, planlı ve programlı bir şekilde örgütlenmeyi savunuyordu. 1950’de kendisinin de içerisinde bulunduğu Türk Barışseverler Cemiyeti‘ni kurdu. Bu dönemde hükümetin Kore’ye asker göndermesine karşı cemiyetin yayınladığı bildiri sonrasında 15 ay hapis ve 5 ay da sürgün cezasına çarptırılmıştır.
27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra serbest kalan Behice Boran, yazmaya ve politikaya geri dönmüştür. 1962’de Türkiye İşçi Partisi‘ne üye oldu ve TİP’in 15 milletvekiliyle birlikte parlamentoya girmeyi başardı. 1965 seçimlerinde ise Urfa milletvekili olarak seçildi. Boran, siyasi yaşamında kendini daha çok dış politikaya vererek Türkiye-Avrupa Ekonomik Topluluğu karma parlamento komisyonu üyeliği yaptı. Boran, iç politika ile dış politika arasında bir bağlantı olduğunu, dış politika yönelimlerinin iç politikayı; iç politika unsurlarının da dış politikayı etkilediğini ileri sürmüştür. O dönemde Türkiye’nin iktisadi, mali ve askeri anlamda Batı’ya bağımlı hale geldiğini ve Batı ile olan ilişkilerine mesafe koyma fikrini öne sürmüştür. Türkiye’nin güç ve mevkii olarak kendisine eşit ya da yakın ülkelerle ittifak yapması gerektiğini söylemişti.

1970’de Türkiye İşçi Partisi’nin genel sekreteri olan Behice Boran, sonrasında partinin genel başkanı oldu. Böylece Türkiye’nin ilk kadın parti genel başkanı olma sıfatına sahip oldu. 12 Mart askeri darbesinden sonraki süreçte Behice Boran ve partinin diğer yöneticileri tutuklandı, parti kapatıldı. 1974’de ilan edilen af yasasıyla birlikte Boran serbest kaldı. Boran hapisten çıktıktan sonra TİP’i yeniden kurma çalışmalarına başladı. 30 Nisan 1975’de Türkiye İşçi Partisi yeniden kuruldu. Bu dönemde partinin genel amaçlarından ilki işçi sınıfı içinde örgütlenerek disiplinli ve eğitimli bir parti olmak; ikinci olarak ise uluslararası alanda kendini kabul ettirmektir. Ekim devriminin 60 yılı münasebetiyle Behice Boran, Nihat Sargın ile birlikte 1977’de SSCB’ye davet edildi. Türkiye İşçi Partisi, Türkiye Komünist Partisi ile beraber sosyalist ülkeler tarafından Türkiye İşçi Sınıfı Partisi olarak tanınmıştır.
Koca Bir Çınarın Çöküşü

“Her şeyi düşünmüştüm bu işlere girerken, hapis yatmayı baskıları şunu bunu. Ama yetmiş altı yaşında, bir yabancı ülkede sürgün yaşamak hiç aklıma gelmemişti.”
(Behice Boran’ın Uğur Mumcu’ya verdiği röportaj)
Behice Boran savunduğu fikirlerden, baş koyduğu davadan hiçbir zaman dönmedi. Türkiye solunun en güçlü temsilcilerinden biriydi. Memleketin kurtuluşunu daima iyi bir eğitim ve iyi bir örgütlenmeyle olacağını dile getiriyordu. Fikirlerin sadece bir fikir olarak kalmaması gerektiğini, eyleme geçirilmesini söyleyen Behice Boran, bir toplumu değiştirmenin ancak bir örgütle, bir partiyle olacağını söylemiştir.
Boran’ın 77 yıllık yaşamının büyük bölümü tutuklamalarla geçmiştir. Özellikle TİP’in 1975’de yeniden kuruluşundan dört yıl sonra bir kez daha tutuklanmış, 12 Eylül 1980 darbesinden ise arkadaşlarının önerisiyle yurtdışına çıkmak zorunda kalmıştır. Hükümet yetkililerinin “Yurda dön” çağrısına uymadığı gerekçesiyle vatandaşlıktan çıkarılmıştır. Yurtdışında, ülkesinden kilometrelerce uzakta yaşamak, Boran için ölüm gibi bir şeydi. Yalnızca ülkesi için kendi halkı için çalışmış olan Boran son nefesini başka ülke topraklarında verdi. Sağlık durumunun elvermemesine rağmen Behice Boran, 1987’de Türkiye Birleşik Komünist Partisi toplantısına katılmış, TİP ve TKP’nin birleştiklerini açıklamıştır. Bu toplantıdan iki gün sonra, 10 Ekim 1987’de Brüksel’de hayata gözlerini yumdu. 16 Ekim 1987’de Türkiye’ye getirilen cenazesi, binlerce kişinin gözyaşlarıyla karşılandı. 18 Ekim 1987’de ise Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Kaynakça
ATILGAN, Gökhan, “Behice Boran” Atatürk Ansiklopedisi Maddesi, 17 Ekim 2022
ŞAHİN, Suzan, “Bir Akademisyen Olarak Behice Boran: Türkiye’nin İlk Kadın Sosyoluğu” Madde, Diyalektik ve Toplum, Cilt 4, Sayı 1
YILMAZ, Onur Alp, “Behice Boran: Öğretim Üyesi, Siyasetçi, Kuramcı” Mülkiye Dergisi, 46(3), 891-897
Karar Gazetesi, Web Sayfası, karar.com
Kapak Görseli: Birikim Dergisi


